- 546 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SAVAŞ RESSAMIMIZ HASAN RIZA
Korku filmlerinin unutulmaz yönetmeni Alfred hitchcock çektiği filmlerinin bir sahnesinde mutlaka görülürdü. Sineme sanatında pek fazla görünmeyen bu durum hitchcock un filmlerine attığı imza gibidir. Ünlü yönetmenin doğduğu yılda 1899 da Türkiye de bir ressam kendisi çizdiği tablonun kahramanlarından biri olarak resmeder.
Tarih kitaplarının sayfalarında sıkça karşımıza çıkan çoğunluğun iyi bildiği bu resim Fatih Sultan Mehmet in Topkapı dan İstanbul’a girişini betimleyen eseridir. Fatihin bindiği kır atın hemen yanında elinde tüfek olan yeni çeri muhafızı ise tabloyu yapan ressam hasan rızadır.
Üsküdar da doğan Hasan Rıza anılarında çocukluğundan beri resme olan tutkusundan kömür parçalarıyla evinin duvarlarına resim çizdiği için ailesini nasıl kızdırdığından söz eder. Hasan Rıza nın yaşamı iki savaş arasında şekillenir. 1977 de başlayıp 1878 de biten Osmanlı Rus savaşı hayatında yepyeni bir kapı açarken 1912 de yapılan balkan savaşı ise yaşamını olumsuz yönde etkiler.
Asker kökenli olan Hasan Rıza, Heybeliada Bahriye okulunun son sınıfındayken başlayan Osmanlı Rus savaşına ayrılıp gönüllü olarak katılır. Er olarak Rus sınırındaki bir alaya gönderilen ressama, savaşı yakından izleyip resimlemekle görevli İtalyan bir gazetecinin muhafızlığını yapma görevi verilir. Savaşı her yönüyle izleyip, gerçek savaş sahnelerini ustalıkla, resmeden gazeteciden çok etkilenen Hasan Rıza bir gün yaşlı gazetecinin kara kalem portresini yapıp ona gösterir. Rütbesiz gönüllü bir asker tarafından çizilen bu portre karşısında İtalyan gazeteci şaşkına döner ve o günden sonra başlayan dostluk, bu iki insan arasında başlayan derin dostluk savaş sonrasında da devam eder. Savaş sona erdiğinde tekrar Heybeliada ya okuluna dönen Hasan Rıza aynı adada yaşamakta olan İtalyan gazeteciyi sık sık ziyaret ederek resim konusundaki bilgisini arttırır ve böylece ünlü bir savaş ressamı olma yolunda ilk adımını atar.
Bahriye’nin son sınıfında okurken Sultan Abdülhamit’in yatının kamaralarında bulunan resimleri onarmak ve bozulan süslemeleri yenilemekle görevlendirilir. Bu işi büyük bir zevk ve ustalıkla yapan Hasan Rıza’yı devrin Bahriye Nazırı, başarısından dolayı ödüllendirir ve onu mezun olmasını beklemeden subay yapar. Ancak büyük bir ressam olmayı kafasına koyan Hasan Rıza, o yıl okuldan ayrılır ve İtalyan gazetecinin de teşvikiyle İtalya’ya gider. On yıl boyunca Napoli, Roma ve Floransa da çeşitli ressamların atölyelerinde eğitim alarak sanatını geliştirir. İtalya dan Mısır a geçerek iki yılda Mısır sanatı üzerine çalışır. Toplam on iki yılın ardından Türkiye’ye dönen Hasan Rıza, kendini tamamen resme verebilmek için Edirne Karaağaç ta bit atölye kurup çalışmalarına burada devam eder, ünlü kişilerin posterlerini çizer.
Tarihi olayları anlatan tabloların birçoğunu Karaağaç’ın sakin ortamında resmeden Hasan Rıza, özellikle Osmanlı tarikindeki önemli olay ve savaşların anlatıldığı tablolardan oluşan bir seri tabloyu kısa sürede ustalıkla tamamlar, ne yazık ki bu seriden günümüze çok az sayıda tablo ulaşabilmiştir. İstanbul Askeri Müzedeki Viyana Kuşatması ve Belgrad Meydan Muharebesi tabloları.
İstanbul Deniz Müzesindeki İstanbul’un kuşatılması için Fatih’in gemilerin karadan denize indirilmesi nezareti ve Fatih’in ordusu ile Edirne’den İstanbul’a yürüyüşü tabloları, Ankara Ordu Evindeki Eğri Kuşatması ve Mohaç Meydan Muhaberesi tabloları bu seriden günümüze ulaşabilen eserlerimizden bazılarıdır.
Resimlerinden derin bir tarih bilgisine sahip olduğu anlaşılan Hasan Rıza’nın çok güçlü anatomi bilgisi de hemen göze çarpar. En karışık savaş sahnelerini bile başarılı bir gerçeklikle resmeden Hasan Rıza, eserlerinde kara kalem, çini, pastel ve yağlı boya tekniklerini büyük bir ustalıkla kullanmıştır.
Edirne’de resim çalışmalarının yanında sosyal olarak ta hayatın içinde yer alan Hasan Rıza aynı zamanda sanat okulunun müdürlüğünü de yaptı bu görevi sırasında birçok öğrenci yetiştirdi. Balkan savaşı sırasında Edirne hastanesinin müdürlüğünü de üstlenen Hasan Rıza Bulgar ordusunun şehre girmesi üzerine atölyesinde bulunan resimlerini kurtarmak için hastaneden yola çıktı, ancak Bulgar askerleri tarafından şehit edildi. İşte Hasan Rıza’nın yaşamındaki tüm yolları kapatan ikinci savaş budur.
Atölyesindeki resimlerin birçoğu parçalanır ve yağmalanır, bir kısmı da Sofya’ya götürülür. Daha sonraları birkaç eseri Viyana Müzesinde ortaya çıkar. Kurtarılan eserlerden bazıları da İstanbul’a getirilir. Ancak çoğu eseri kurtarılamamıştır. Günümüze ulaşabilen eserleri İstanbul Askeri Müze, İstanbul Deniz Müzesi ve Resim Heykel Müzesinde sergilenmekte olan ressamımız Hasan Rıza bey 1857 de doğdu, 1453 de Fatih Sultan Mehmet ile İstanbul’u fethetti. O bir tarih ressamıydı. Tablolarında savaşın, fethinin içine mutlaka kendini de çizdi. Alfred Hitchcock a bile esin kaynağı oldu.
1912 yılında gerçekleşen Balkan Savaşında Bulgar ordusunun topları Selimiye nin duvarlarında patlarken, o eserlerini Bulgar askerlerinin yağmasından kurtartmak için Karaağaç a doğru koşmaktaydı. Ne yazık ki eserlerini kurtaramadan Bulgar askerleri tarafından şehit edilecekti.
Şanlı tarihimizi ve bu şanlı tarihe damgalarını vuran kahramanları yeni kuşaklara anlatıp onlara tarih bilinci aşılmak biz eski kuşakların en önde gelen görevi olmalıdır ve yeni yetişen genç kuşaklar öncelikle şunu bilmelidir ki:
“Türkler olmasaydı tarih öksüz kalırdı”