- 1024 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
herkes Melek değil ki
Her şeyden önce bu yazıyı neden yazdığımı söylemem lazım sanırım.
okuduğum ve de beğendiğim bir şiir (sayın Melek Kırıcı hanım’ın şiiri) o şiirdeki o güzel düşünceler neden bende olmadı diye kendime sormadan edemedim.
Baba özlemi, bunun nasıl bir duygu olduğunu yıllar yıllar önce neden hayatımdan çıkarıp atmıştım
o şiir beni nedense ilk güne götürdü.
Annem ve üç kardeşimle birlikte babamızı gurbet ellere uğurladığımız o gün
biz otobüsün ardından el sallarken zsadece babamıza el sallamadığımızı,aslında top yekün değişen geleceğimize el salladığımızı yıllar sonra idrak edicektik.
nasıl bir düşünce yapısıydı çok kereler düşündüm neden neden
hani bir suç işlersiniz ya hani koşarsınız ta ki köşeyi dönene kadardır tüm telaşınız,olay yeri gözden kaybolunca oh be dersiniz her şey bitmiştir, işte benim babam bunu yaptı, otobüs gözden kaybolunca
yeni bir hayata geçiş yapıp eskisini unutmak üzere geride bıraktı.
yaşım yedi idi ve dört kardeşin üçüncüsüydüm,ilk ay yolladığı mektubun dışında
35 yıl bizi hiç merak etmeyen babam ile olan ilk karşılaşmam.
yıllar sonra evet 35 yıl sonra babam geri dönme kararı almıştı. neden..!
oysa o na yıllarca aldığı bu karardan dolayı saygı duymuştum,kolay değil eşinizi ve dört çocuğunuzu
istanbul yoksul bir semtinde tek odalı bir gecekonduda bırakıp kaçmak,sizden nefret edicek dört evlat
ve belkide yalnız bir başına ölmek gibi bir karar almak yaşlılığı yalnız geçirmek
evet ben bunu taktir etmiştim.bu yüzden babamın ardından hiç sövmedim çünkü bende baba oldum üstelik çocuklarımın yaşı terk edildiğim günkü yaşımdan çok büyüktü ve onlarsız bir hayat korkutuyordu beni.
babam gelmeye karar verince araya gittiği ülkede onu tanıyanları soktum ve böyle bir şey yapmamasını
yoksa yaptıklarının hesabını çok kötü sorucağımı söylemiştim,üstelik tüm kardeşlerimin kendi düzenlerimizin olduğunu kimsenin onu evinde istemediğini üstüne basa basa ilettim
şimdi sonuçta babadır sen nasıl bir evlatsın sonucuna gelebiliriz ama iki kere yoğun bakımda kaldığımı ölmemin beklendiğini ve bu sonucun bir şekilde babama iletildiği halde o yıllarda bile gelmediğini söylersem belki evlatlığım fazla sorgulanmaz
sonuçta babam geldi ve amcam yani kardeşinin evine misafir oldu
çok sinirlenmiştim kolay değil onun yüzünden hiç birimiz okuyamadık,onun yüzünden Annem biz büyüyene kadar evde incik boncuk işleyerek bize baktı onsuz bir hayatın içinde istanbulun göbeğinde çocuk yaşta ev geçindirmek,istanbula meze olmadan yaşamak kolay değildi ve o yıllarda gelmeyen babam maddi yönden durumumuz düzeldikten sonra gelmişti....
Ama en kötü deneyimim ondan hesap sormaya gittiğim gündü
amcamın dükkanında ona hoş geldin diyen onlarca kalabalığın içine daldım
otuz beş yıl görmediğim babamı yine de tanımıştım
amcam korku dolu gözlerle bana bakarken ona sus diye işaret ettim,sustu
babamın yanına oturdum
dükkanda derin bir sessizlik
göz ucuyla babamı süzerken karşımda yetmiş yaşında oldukça yaşlanmış bir adam duruyordu
sessizliği amcam bozdu ve babama beni göstererek
---yanındakini tanıdın mı diye sordu
bana baktı baktı cevap beni tam deli etti
--- yok nereden tanıyacam yeni geldim ülkeye.
kaşlarımı çattım sustum ben melek değilim ki
amcamın gözlerinden korku hissediliyordu
babama baktım ve
----ben dedim Abdurrahman
yüzüme baktı hangi Abdurrahman
kendimi o kadar kasmıştım ki oysa aklımda ki senaryo bu değildi,daha türk filmleri gibi düşünmüştüm
----oğlun dedim
sessizlik
----konuşalım biraz dedim ,konuş dedi burada olmaz dışarıya çıkalım dedim
o anda amcamın gözleriyle babamın gözleri aynı bakıyordu
sanki ben bir komutan o da bir ermiş gibi ayağa kalktı
ben dışarı çıkınca ardımdan geldi.amcam
----yeğenim dedi
----sus dedim.. sustu
babam dışarı çıkınca o bizleri terk ederken ki koşar adımların titrediğini fark ediyordum
sonuçta ben bir Melek değildim.
----başım dönüyor dedi
----neden
uçaktan indiğinden beri yemek yememiş
Allah kahretsin ben adama hesap sormaya götürecektim
arabaya bindirip yemeğe götürmek zorunda kaldım
karşımdaki insanın neyine kızacağımı şaşırmıştım
yaşlanmış vücudu bitmiş yolda görüp kolundan tutarak yardım ettiğimiz o
yaşlı ihtiyarlardan farkı yoktu
aklımda o kadar söyleyecek söz olmasına rağmen sustum
yemeğini bitirdikten sonra üzerine bir de çay ısmarladım
kalktıktan sonra
--hadi seni dükkana götüreyim dedim..sordu
---konuşucaktın
---tek bir şey dedim
bir şey söylüyeceğim bana baktı
--babamsın ama bil, ülkeye geldin diye bir şey değişmedi
annem seni afetse bile ben sana baba desem bile yinede seni yaptıklarını
af etmiyeceğim.sustu
sessizce haklısın dedi ...
şimdi babam annem ve kardeşimle beraber yaşıyor ona düzenli aralıklarla harçlık veriyoruz
duyuyorum bir tek benden çekiniyormuş.ne kadar kötü bir durum
evet ben bir Melek değilim ama şeytan hiç değilim
YORUMLAR
Çok duygulandım.
Babasıyla birlikte büyümek güzel.
Ben büyüdüm ama babamı çocukluğumdaki kadar sevmedim sonraları.
O benim geleceğimi düşünmemişti, benim hakkımda karar verirken.
Benim çocuklarım da babasız büyüdü sayılır, dede yanında ve benim üç beş kuruşluk
terzilik yaparak kazandığım paralarla ve kendi çabalarıyla okudular.
Şimdi babaları çocuklarına emeği geçmiş gibi,onlara benden çok gider.
Ben çocukları rahatsız etmemek adına gitmem.
Güne düşer dilerim öykünüz,
insanlar yaşanmış bir hayattan kesitler okur.
selâmlar..
KIRLANGIÇ_1
sizin hayatınız ile annemin hayatı anladığım kadarıyla zaman farkı ile ikiz gibi
anneliğinizi ayakta alkışlıyorum.kendimizden bildiğim bir not düşmek isterim
biz de annemizin ne kadar eli öpülesi olduğunu kendi çocuklarımız büyüyüp sorunlarıyla biz mücadele etmeye başlayınca anladık
hep ya annemiz bizi nasıl büyüttü deyip her seferinde yapamadıkları için değil yapabildikleri için taktir etmeye başladık.bazen olgun olmak için 40 lı yaşlar gerekiyor
tüm saygımla
Zor bir durum yaşam devam ediyor,insan imkansız dediklerini yapıyor ve zamanın tuhaflıkları işte.
selamla.