- 1322 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
ÜŞÜYORUM!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Düşüne düşüne başına ağrılar girmişti, Nuran Hanım’ın...
Duyduklarına inanamıyordu. Güvendiği dağlara karlar yağması gibi bir şeydi bu yaşadıkları. Bunca yıldır tanıdığı sevdiği Yeter arkadaşının böylesine adi bir davranış sergilemiş olmasına inanamıyordu.
Az önce pazarda rastladığında görmezden gelip yanından başını eğip geçmişti. Yüzünü bile görmek istemiyordu. Telefonlarını açmıyordu. Kapısına geldiğinde camdan bakmış ve evde yokmuş sansın diye cam kenarından tüllerin arkasından gidişini sessizce izlemişti nefretle...
Aslında içinden bir ses’ Al karşına, böyle böyle bir şeyler duydum, duyduklarım doğru mu ? ’ diye sor diyordu...
Lakin başka bir ses ise ’ Bu dünyada hiç kimseye güvenme, demek ki münafığın tekiymiş, bir de abdestle namazla hepimizin gözünü boyamış! ’ diyordu...
Bir seferinde buna benzer bir olayla karşılaşmışlardı da kendisi güzel güzel nasihatlar vermiş, ayetlerden hadislerden örnekler vererek ahlakımızı güzelleştirmeye gayret göstererek hem bu dünyayı hem ahiretimizi ziyan etmememeliyiz diyerek bir saat nutuk çekmişti...
--- Peh ’ ele verir talkımı, kendi yutar salkımı ’
Kendi kendine konuşurken bir taraftan radyodan yine arkadaşının önerdiği bir proramı dinliyordu, kulağına gelen konuşmayı pür dikkat dinlemeye başladı:
Hucurât sûresi’ne "Ahlâk ve âdâb" sûresi de denir. Çünkü bu sûre güzel ahlâka ve iyi amellere irşat eder. Bu sûrede beş defa, "Ey iman eden*ler!" diye nida edilmiştir. Her nidada, güzelliklerden bir güzelliğe ve fazi*letlerden bir fazilete irşat vardır. Bu yüksek ahlâk prensiplerini maddeler halinde sunuyoruz:
1. Allah ve Rasulünün emirlerine boyun eğip itaat etmenin vâcib oluşu ve söz veya görüşle Rasulullah (s.a.v)’ın önüne geçilmemesinin gerekliliği: "Ey iman edenler! Allah ve Rasulünden önce birşey yapmayın."
2. Peygamber’e ve onun makamına saygı göstermek: "Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin."
3. Haberleri araştırmanın gerekliliği: "Ey iman edenler! Size bir fâsık haber getirirse onu iyice araştırın."
4. İnsanlarla alay etmenin yasaklanması: "Ey iman edenler! Erkeklerden bir topluluk, başka bir toplulukla alay etmesin. Olabilir ki, alay edi*lenler, alay edenlerden daha hayırlıdır."
5. Mahrem durumları araştırma, gıybet ve sû-i zannın yasaklanması: "Ey iman edenler! Zannm birçoğundan sakının.." [45]
Konuşma devam ediyordu:
Evet, düşünelim;
Allah’ın üzerimizdeki fazlı ve rahmeti bulunmamış olsaydı ne olurdu? Bizler hayvanlar dünyasının birer parçası olurduk. Unutmayınız bu din biz insanlar içindir...
Çünkü tarihi hayvanlar yapmaz. Hayvanlar hayat inşa etmez. Onun için hayvanların cenneti ve cehennemi de yoktur. İnsan insanlığını hayvanlarla paylaştığı ortak özellikler sayesinde kazanmaz.
Yeme, insanı insan eden unsur değildir.
İçme insanı insan eden unsur değildir... Kişilik, akıl, iman, irade, bir toplum inşa etme ve hayatı inşa etme, ibadet, bütün bunlar insanı insan eden unsurdur. Onun içindir ki bu tür yasaklar insan için geçerlidir.
Onun içindir ki insanı insan eden unsura yönelik her türlü tehdit ve saldırı mutlaka engellenmelidir.
Nihayetinde bir insanın insanlık onuruna yöneltilmiş her saldırı onun tüm hemcinslerini yani tüm insanlığa yönelik bir saldırı gibi algılanmalıdır.
Unutmayınız bir insanı öldürmek, bütün bir insanlığı öldürmek gibidir, bir insanın yaşamasına vesile olmak bütün bir insanlığı hayata döndürmek gibidir diyen Kur’an ın aslında bu prensibini, ki bu sadece Kur’an ın değil, Kur’an da önceki vahiylerin de prensibi idi.
Sadece insanın hayatı emanet değildir, insanın ırzı emanettir. Nefsi gibi insanın malı emanettir. İnsanın canı gibi, insanın aklı emanettir.
İnsanın inancı, dini emanettir. Bütün bu emanetlere saldırı, insanın insanlığına saldırıdır. 5 emniyet, zarurattır. Akıl, din, can, mal, ve ırz. Dolayısıyla bunlara yönelik her türlü saldırı doğrudan insanın insanlığına saldırıdır ve tüm insanlara saldırıdır.
Nuran Hanım gözleri dolarak elini gayri ihtiyari masanın üzerinde ki telefona uzattı...
Arkadaşına haksızlık yaptığının farkındaydı, ama işte şeytanın esiri olmuştu günlerdir... Her zaman takva yönünden arkadaşından bir kaç adım geride olduğunu düşünür, onu kıskanırdı elinde olmadan.
Demek ki O’ nun bir açığını bekliyordu sırtından bıçaklamak için. Duyduklarına inanmayı tercih etmişti. Sorgulamayı arkadışını karşısına alıp konuşmayı, sırf kendi gururu için tercih etmemişti...
Bir seferinde arkadaşı:
---- Şu karanlık dünya hayatında daima, her zorlukta ve kolaylıkta bize İlahi bir Nur olarak verilen Kuran ın Ayetleri bize ışık ve önder olmalı bunu hiç unutma Nuran!
Demiş ve gerçekten de Yeter arkadaşı görebildiği kadarıyla Kuran Ayetlerinde anlatılanları hayatına geçirmeyi prensip haline getirmeyi başarmıştı...
Elleri buz kesmişti... Tir tir titriyordu. Telefonda arkadaşının o tatlı sesini duyduğunda elleri sıcacık oluvermişti...
Ve yüreği...
Bir yerlerden işitmişti ’ insanın elleri ısınınca yüreğide ısınırmış’ diye... Belki de tersiydi...
Yüreği üşümüştü kaç gündür, ruhu üşümüştü... Elleri ondan soğumuştu belki de... Demek ki Allah’ın Nurundan uzaklaşmak böyle bir şeydi...
Üşümek...