- 928 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ADINI ÖMRÜM KOYDUĞUM YOLCULAR 2
Memleket kokusunu buram buram hissetmediğim bir an olmamıştı gönlümde. Kayan her yıldız dilek
olup hançer gibi saplanmıştı umutlarıma. Elimi uzattığım ormanlar sararmış, tuttuğum cetvel gibi ağaçlar eğrilmişti. Duygularımın kurumuş arpa kılçığı gibi kırıldığı, filizlerin çiçek açmadan sarardığı, ömrümün en hazin bir anıydı! ...
Çelişkilerim kendilerini binlerle çarparak büyüyorken, karanlıklar kamp kurmuştu tepelerime;
Mum ışığının bile korktuğu bir an,
Ellerim titrek, yüreğim yıkılmış han,
Yuva yapmış sağıma soluma şeytan,
Kulağımda bir fısıltı,
“Bas şu tetiğe, bu dünya sana haram”
Şakağımda buz gibi namlu
Her şeyi kabullenmişim, beklediğin son an.
Parmaklarım mı günahkar, yaşadıklarım mı yalan?
Bir gözyaşımla, burnumdan akan kandı sessizliği bozan.
Her şeye son bir kez bakıp bitirdiğim an
Önce sesin geldi, sanki başka diyardan.
Sonra umut, peşinden korku!
Ve yavaş yavaş şakağımdan indi soğuk namlu…
Kulağımda birden bire bir çığlık
“yanlış yapıyorsun, bas tetiğe be insan;
Bitti artık; kalmadı bak ne dost,
Ne zaman! ...”
Basmayacağım ulan basmayacağım,
Git başımdan be kör şeytan! ...
Artık yaşamak lazım, geç kalmadan…
İşte pamuğum; yazarını ya da söyleyenini bilmediğim iki kelam;
“yanlış bir kapı çalmışım dostlar,
Yanlış bir kapı açılmış ardına kadar”
Kısaca beni özetleyen iki satırdan sonra; ancak nefes alınmış bir yaşam sürmekteydim… Böyle bir anımda nerden geldiğini bilmediğim bir ses kendime düşmanlarımın bile yapamayacağı bir şeyden alıkoymuştu beni. Korkularım katlanmıştı adeta… Karanlıkların hüküm sürdüğü odamın penceresinden, ıslak sokaklara baktığımda, intikam alır gibi bastığın yollardan geçişini görünce, gözlerim büyümüş, içimde dondurduğum hislerim kezzap gibi akmıştı yüreğime… Memleketimin kokusunu almıştım yanı başımda. Belki yeniden dirilişti bu, yeniden hayata bağlanış… İşte o an ta çocukken öğrendiğim ve yıllardır unuttuğum inancım geldi aklıma;
“İnsanın bittiği anlarda; sığıntısı, yaşamaktan korkmak ve sonlandırmak olmuş. Bu ne zayıflık, ne isyan… Bilmez misin taşıyamayacağın yükü yüklemez yaradan…” Beni bu durumumda aldın çıkardın ve yaşamak denilen kavram içerisinde insanları düşündüm, doğayı, güneşi, ayı… Sonra seni unuttum, yine düşündüm. Sen yokken bile yaşamak gerektiğini anladım. İsterse insan; sevdiklerinden ayrı kalsa bile özlemeyi sever. Özlerken düşünmeyi, hayal etmeyi… Ve kendine emanet edilen bedenin gerçek alıcısının gelmesini bekler, insan gibi… Acıması olmayan bir tek şey hayattır. Hayata yenilmemek için savaşmak gerek ve inadına yaşamak…
Sen benim bittiğim dediğim anda umudum oldun ve senden ayrı kalmaktan korktum. Şimdi her şeyi sana kurdum olsan da, olmasan da! ... Adını ömrüm koyduğum yolcularımı, giyindirip, kuşandırıp bebek masumiyetinde bir bir gönderiyorum sana, İşte ilk yolcum;
Adı: UMUT! ...
......................................................................devam edecek.
Ender Pehlivan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.