- 500 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DUYARLI VE SORUMLU OLMAK
İnsan medeni fıtratta yaratılmıştır. O yüzden yalnız yaşamayı yeğlemez genellikle. Diğer canlılardan farklı olarak aklı ve duyguları olduğundan, sosyal bir varlık olarak; güzellikleri, sorunları, hüzünleri, sevinçleri, başarıyı, gerektiğinde gülmeyi, ağlamayı vb. birileriyle paylaşma ihtiyacı ister.
İnsanın bu gereksinmeleri; toplu yaşamayı, gelişmeyi, üretmeyi, keşfetmeyi, ilerlemeyi vb. getirmiştir.
Bu sosyal topluluğun en küçük birimi de ailedir doğal olarak. Fakat günümüzün dijital iletişimde geldiği nokta, insanları yalnızlaşmaya götürmektedir gitgide.
TV kanallarının çokluğu, internetin getirdiği paylaşım ağlarının cazibesi ve çeşitliliği, aile içindeki sözel iletişimi yok ettiği gibi, akraba, arkadaş, meslektaş vb. kişilerle bağları da koparmıştır.
Giderek zayıflayan değerlerin de devreden çıkmasıyla artık “dijital yalnızlık” kaçınılmaz olmuştur.
Ailede ortaya çıkan farklı tercihlerden ötürü, anne, baba, kız ve erkek çocuk, ortak programlar izlemek yerine, her biri kendi odasında, istediği kanala ya da internet sitelerine takılmaktadır.
Bu bağımlılık, bazen aile boyutunu da aşarak, kişileri arkadaşlarından, akrabalarından ve dolayısı ile toplumdan hızla uzaklaştırmaktadır.
Aile ekonomisi müsait olmayan, aynı odayı paylaşmak zorunda kalan bireyler arasında ise, tercihlere tahammülsüzlükten ötürü sorunlar yaşanmaktadır. İstenmeyen kırgınlıklar gittikçe artarak, sevgi ve saygı bağlarının çözülmesine neden olmaktadır.
Sosyal devlet bu toplumsal soruna ivedilikle alternatif çareler üretmelidir elbette ki. Ancak görünen o ki, toplumdaki değer yargılarının hızla farklılaşmasından ötürü, devlet, çoğu kez düşündüklerini uygulamada, “toplumsal uzlaşma” sağlayamamaktadır.
Artık insanlar, bilimsel gerçek haline dönüşmüş sorunlara, siyasi perspektiften bakmamayı bilmelidirler. Alkolizm, uyuşturucu vb. tehlikelerin siyaseti olmamalıdır. Bilimsel önlemler neyi gerektiriyorsa o yapılmalıdır.
Ancak anne babanın sorumluluğunu ve önemini de göz ardı etmememiz gerekir. Aile bağlarını güçlendirmesi, ayakta tutması, yaşatması, mutlu etmesi gerekenler anne babalardır öncelikle.
O yüzden anne babaların aydın olması en başta gelen etmendir. Fakat bu asla aile huzuru için yeterli değildir.
Anne baba aydın olmanın yanında; sevgiyle dolu, bilinçli, çocuk eğitiminden anlayan, korkutucu baskıcı olmayan, değer veren, sorumlu, empati yapabilen, paylaşmayı seven, adil, pozitif, yaşama sevinci dolu, aile içi iletişimini çok iyi uygulayan, eleştiriye ve yeniliklere açık, ailesini demokratik bir yaklaşımla sürekli izleyen değerlendiren, gerekli yerlerde gerekli bilimsel müdahaleyi, yardımı, katkıyı sunan, nemelazımcı bir tavır sergilemeyen vb. karakterde olmalıdır.
Bütün bu özellikler anne babalarda bulunabilir mi? Diye gözümüzde büyütebiliriz. Fakat asla bu özellikler gereksiz değildir. Anne babasından korkan çocuk, sorunlarını rahatça anlatamaz, ya saklar ya da yalan söyler. Oysa zamanında açılsa belki de büyük bir felaketten dönecektir.
Sadece korku yüzünden intiharlara kadar giden sorunlar yaşanmaktadır ne yazık ki. Yine küçük düşürmek, sevgi paylaşımında adil olmamak çocukları anne babalara düşman etmektedir.
Anlamaya çalışmamak yalnızlığa itmektedir. Çocuğa değer vermemek kendisini işe yaramaz görmesine sebep olabilmektedir.
Eğer ebeveynler olarak ailede sorun yaşamamak ve hep birlikte mutlu olmak istiyorsak, eşlerimiz başta olmak üzere, çocuklarımıza yeterli zaman ayırmak, beklentileri kadar ilgilenmek, sorduklarına kaçamak değil, bilinçli şekilde önemseyerek cevap vermek zorundayız.
Ailede her birey hak ettiği kadar; değerli, önemli, vazgeçilmez olduğunu bilmeli ve hissetmelidir. Herkes aile pazılının tamamlayan bir parçası olduğuna inanmalıdır.
Sevgiler candan samimi ve gerçek olmalı. Saygı, korkuyla değil, üzmekten kaçınma, değer verme üzerine yapılandırılmalıdır.
Aile içinde, ortak zaman kullanımları için fırsatlar oluşturulmalı, tüm aile üyelerinin zevkle katılacakları zeminler hazırlanmalıdır. Bu sohbetler, programlar, törenler aile mutluluğuna pozitif katkılar sağlamalı, hoş bir anı olarak kaydedilmeli, zamanla paylaşılarak tadı çıkartılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki anne baba, içtenlikle yaşamadıkları duygu, düşünce ve davranışları çocuklardan isteseler de göremezler. O bakımdan söylemekten çok, yaşayarak örnek olmalıdırlar.
Çocuklarımızın elbette ki kendine özgü ancak zararsız masumane sırları olacaktır. Böyle sırları anne baba ile paylaşmamaları gayet doğaldır. Ancak çocuklarımızın hayatını olumsuz etkileyebilecek hatalarını, sorunlarını, gizlemeden anne babayla paylaşabilmeleri gerekir. O yüzden ebeveynler çocuklarıyla iletişim kanallarını tıkayacak tutumlardan kesinlikle uzak durmalıdırlar.
Mahrem bir hastalık, kumar, kırık not, uyuşturucu vb. sorunlar çocuklarca rahatlıkla anne babayla paylaşılabilmelidir.
Babalar sadece kendi işlerine zaman ayırmak yerine, eşlerine ve çocuklarına da gerekli zamanı, ilgiyi ve yardımı vermelidir.
Telafisi mümkün olmayan üzüntülerle çocuklarımızı ve mutluluğumuzu kaybetmek istemiyorsak onlara hak ettikleri değeri ve ilgiyi zamanında sunalım.
Unutulmayalım ki en nadide çiçekler, huzurlu ve sevgiyle dolu bahçelerde yetişir.
YORUMLAR
anlamlı ve öğretici yanıyla güzel bir yazı.
ama sanırım toplum kendiğilinden bilinmez bir karanlığa doğru yol almakta.
haklı serzenişler var.
Kaybolan güzellikler bir nebze olsun kaznılmaya çalışılmalı en azında okullarda.
Velilerden ana ve babadan çok şey beklemek bence doğru değil.
Yaşam tarzımız bu yola itiliyor.
Ancak devlet okullarda bunu pek ala yapabilir.
Ama Hangi Devlet....?
saygılarımla
Entellektüel-41
Bari ateş düştüğü yeri yakmaya...
Çok teşekkür ediyorum...saygı ve selamlarımla efendim...