6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2675
Okunma
Sıkça rast geldiğimiz bir ifadedir. “Müzik Evrenseldir” Böylesi bir tanımlama nasıl bir değerlendirme yapmamızı gerektirir? Kıstasları neler olmalıdır? Açıkçası herhangi bir müzik türüyle sınırlandırmaksızın ve yöresel-bölgesel boyutlarda kültürel farklılaşmayı göz ardı etmeksizin yaklaşmak kaydıyla, müziğin kendisi evrensel, ancak türleri evrensel değildir denebilir. Şöyle de diyebiliriz, sözel boyuta bağlı olmaksızın melodi ve ritim dünyanın her yerindeki insanlara hitap edebilmekte, ancak aynı melodi ve ritim her sosyal kesime ya da her insana hitap etmemektedir.
Birçok alanda dil engeli bulunmaktadır. Söz gelimi Almanca bilmeden o dilde yazılmış bir romanı, şiiri veya gazete yazısını okuyup anlayamayız. Şüphesiz, görsel sanatlarda anlama derecesi yükselmektedir. Gerçekten de bilmediğimiz bir dilde konuşmalarla yüklü bir yabancı filmi alt yazı olmaksızın izlemek ve bir ölçüde tat almak mümkün olmaktadır. Burada anlamaktan ziyade anlamlandırmak boyutu öne çıkmaktadır. Açıkçası film boyunca sergilenen vücut dili örneklerine göre anlam vermekteyiz. Elbette filmin türü de önemlidir. Bir macera ya da aksiyon filmini söylenenlerden hiçbir şey anlamadan görsel boyutta izlemek ve zevk almak imkânsız olmasa gerek. Ancak felsefi ve kültürel örgüsü yoğun bir film için de aynı şey söylenebilir mi acaba? Aynı şekilde resim alanında karşılaştığımız farklı bir kültüre ait bir tabloya, o kültür hakkında hiçbir bilgiye sahip olmaksızın bakmak ve bir ölçüde anlam vermek mümkündür.
Müzikte ise diğer sanatlardan farklı olarak bir dilde üretilmiş müzikal bir eseri o dili bilmeksizin dinlemek ve beğenmek mümkünden öteye çok daha belirgin bir boyut kazanmaktadır. Daha önce söz ettiğimiz gibi melodi ve ritim boyutunda sunulandan tat alabiliriz.
Bir diğer boyut müziğin türleri olmaktadır. Herhangi bir müzik türünün dünyanın her yerinde anlaşılması, beğenilmesi ya da ilgi görmesi mümkün görünmemektedir. Burada bir itiraz klasik müziğin evrensel değer taşıdığı yönünde gelebilir. Ancak bu yaklaşımı doğru bulduğumu söyleyemem. Çünkü klasik müziğin evrensel bir norm oluşturduğu yönündeki görüşler çok önemli bir noktayı gözden kaçırmaktadır. Kültür emperyalizmi, evet kültür emperyalizmi. Son yüzyıllarda Avrupa’dan kaynağını alıp dalga dalga kuzey yarım küre boyunca yayılan emperyalizmin dünya üzerindeki etkileri iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel alanda kendini göstermektedir. Bu durumun sonuçlarını müzik alanında da izleyebiliriz. Her alanda olduğu gibi müzikal alanda da batılı değerler empoze edilmektedir.
Bu o kadar böyledir ki, İngilizce şarkılar dünyanın her yerinde dinlenmekte, beğenilmekte, popüler müzik kültürünün hit parçaları olabilmektedir. Ancak bu durumun temel dayanağı, İngilizcenin emperyalizmin evrensel dili olmasıdır. Yabancı müziğin parçaları içerisinde İngilizce-Fransızca örnekler arasında müzikal değer açısından bir mukayese yaptığımızda acaba ağırlık hangi tarafta kalmaktadır? Batı dünyasının sanat kültür altyapısında Fransızca temelli bir birikimin ağırlığını düşündüğümüzde İngilizce müzikal eserlerin dünyanın dört bir yanında daha çok reyting alması önemini yitirdiği gibi, nedenleri üzerinde de durmak gerekir.
Tekrar klasik müziğe dönecek olursam, nasıl ki bizim bir sanat musikimiz olduğu gibi Viyana klasiklerini de özelde Avusturya, genelde de Avrupa’ya ait sanat müziği olarak düşünürüm. Diğer kıtalar üzerinde de yankıları olsa bile aynı tınıyı yakalamak mümkün olmaz kanımca. Çünkü klasik müziğin kültürel ve tarihi altyapısını Avrupa toplumları oluşturmaktadır.
Söz gelimi şu sorulabilir. Amerika’da klasik müzik Avrupa’daki gibi ilgi odağı oluşturmakta mıdır? Bu soruya bir örnekle yaklaşmak isterim. Yıllar önce ünlü komedyen Danny Kaye Amerikalı çocuklara ve gençlere yönelik gösteriler yapmaktadır. Bir orkestra şefi konumunda yaptığı gösterilerin amacı çocuklara klasik müziği tanıtmaktır bir bakıma. Ve bu amaçla şov yapmaktadır. Bizde de bu gösteriler "Pazar Konseri" programında birkaç defa gösterilir. Hatta şimdi hayatta olmayan Şef Hikmet Şimşek bu konu ile ilgili bir anısını nakleder bir defasında. Bir gün Diyarbakır ilimize giden Hikmet Şimşek burada bir vatandaşımızla sohbet etmektedir. Vatandaşımız yöresel şivesi dahilinde sorar. Siz Hekmet Şemşek’siniz değil mi? Evet cevabını alınca da bir programınızda izlediğimiz bir Frenk sanatçısı vardı, onu seyrederken çok güldüm, o bölümü tekrar göstermez misiniz der. Burada dünyanın diğer ucundaki bir komedyenin şovudur vatandaşımızı etkileyen, yoksa klasik müziğin bizatihi kendisi değil.
Dolayısıyla notalardan ve seslerden meydana geldiği için müzik, melodik ve ritmik boyutta dünyanın her yerindeki insanları etkileyebilir ancak herhangi bir müzik türünün dünyanın tamamında, kültürel derinliğiyle birlikte izlenmesi ve hatta ilgi uyandırması kültür emperyalizmi boyutu göz ardı edilerek ele alınamaz.
L.T.