MİNİMAL MÜZİK
Sade bir müzik tarzı olarak defa 60’ların sonunda ortaya çıktı. İngiliz besteci ve müzikolog Michael Nyman tarafından ilk kez dillendirilmiş, zamanla epey yol almıştır.
Tanım olarak minimal müzik çok az sayıda nota ve söz içeren ve çok az sayıda enstrümanın kullanılması ile hayat bulan bir türdür. Farklı tonda sesler içerir ve hiç bitmeyen döngülerden oluşur, girdaptır. Bazen hiç ilerlemeyen detone bir ses, bazen de ağır melodilerden oluşur. Bazen tempo o kadar yavaşlar ki dakikada birkaç nota duyulur.
Minimal müziğin fenomenleri olarak John Adams, Philip Glass, Steve Reich ve La Monte Young gibi isimleri sayabiliriz.
2009 yıllarında ülkemizde konserler veren Glass müziğinde klavyelere, rüzgâr seslerine ve özellikle de saksafonlara fazlasıyla yer verir. Müziği özellikle sanat galeri ve müzeler tarafından benimsenmiştir. Bir alışveriş merkezinin kafesinde çalınacak müzikler değildir.
Parça başladıktan yarım saat en fazla bir saat sonra durağan halini kaybedebilir. Uyku halindeyseniz, ne oluyor?, diyerek sıçrayabilirsiniz. Parça, örneğin üç saat ise sona doğru daha derin ve anlamlı tınılar kulağınıza gelebilir. Geçişler hızlanır, sert ve bunaltıcı hal da alabilir. Tıpkı dünyanın bunaltıcı olması gibi. Yine de sade ve tekdüzedir tıpkı minimal öykü gibi.
İlerleyen zamanlarda progressive, art, ve deneysel rock grupları da minimal müziği yapıtlarında sıkça kullanmaya başlandı. Mike Oldfield ve The Soft Machine gibi.
80’ler bittiğinde post-rock ve alternatif rock gruplarına da minimal müzik hastalığı sıçradı.
Elektronik müziğin minimal ile harmanlanması… Trance, house ve ambient müzik yapımcıları minimalist müzikten ve tekrarlayan ritimlerinden esinlenerek minimal technoyu yarattı. Aphex Twin minimal elektronik müziğin bu dönemde parlayan yıldızlarından oldu.
‘’Müzik nedir?’’ sorusunun cevabı iyice zorlaştı. Dış dünyadaki gürültüler, elektronik ürünlerin sesleri, saf insan sesi ile okunan çeşitli dinlerden ilahilerden kesitler, yaprak, rüzgâr sesi, gök gürültüsü…
Minimal müzik yapımcılarına göre müzik mermerdir. Sizler mermerin şeklini beğenmez, ilk halini bozup yontarsınız. Ortaya kaba bir heykel çıkar. Ve artık ona heykel dersiniz. Müzik değildir. Yapmanız gereken şey mermeri hafifçe parlatıp cilalayarak bir meydana koymaktır. Minimal müzik yapımcılarının yaptığı tam olarak budur.
Dave Clarke, Glenn Main bu aralar dinlediğim isimler.
Bu müzik türünün gerçekçi bir tanımını yaparsak: Koca bir şehirde dinleyicisi üç beş kişi olduğu halde şifreli, paralı TV ve radyo kanallarında çalınan müzik. Açık olsa bile bin kişiden birinin bile kulağını vermeyeceği müzik türüdür. Yine de nedendir bilinmez, paket yayınlarda bu türe rastlarız. Sanırım kapitalizm budur.
TRT şimdiki TRT değil de başka bir şey iken TRT-2 kanalında zaman zaman paket yayınların kalitesine ulaşabilecek müzikler çalınır, tanıtımlar yapılırdı. Şimdi TRT oldu 17 kanal, o özel yayın yok henüz. Üstelik TRT Müzik diye bir kanalımız da var. O da popüler havaya takılıp gitti. ‘’İnadına sabah akşam vereceksin, klasik müziği!’’ demiyorum ama en azından günün ölü olmayan saatlerinde on on beş dakikalık programlar hazırlanabilir.
Neyse ki bu paylaşımı okuyabilmeniz için premium üye olmanız istenmiyor site yönetimi tarafından.
Vesselam!
YORUMLAR
Wim Mertens, Steve Reich, Arvo Part, Luciano Berio ve tabi ki haliyle Michael Nyman bu müzik tarzının orijinal hali ile tanıdığım,takip ettiğim, dinlediğim isimler. Kimisi tarzın içindeyken kimisi bu tarza biraz ama etkili yenilikler getirmiş. Yenilik derken kast ettiğim minimal techno dönüşümü ve/veya rock ya da alternatifleri değil tabi... Minimal techno günümüzün vazgeçilmezi, eğlence sektörünün temeli nerdeyse :) Bu alanda da başarılı müzisyenler var tabi... Ama mevsimden mi nedir şu aralar devşirilmemiş minimal hali daha dinlenesi geliyor bana, hele bir yaz gelsin technoya da kulak kabartırız tekrardan. keyifli bir bilgi paylaşımı olmuş elinize sağlık...