YORUMLAR
Evet, dedim ya ısındım romana... Zaman yokluğundan ara verip, devamında neler olacağını bekler hale geldiğim bir başucu kitabı haline geldiğini itiraf etmeliyim. Zaten üçüncü bölümün deftere düştüğünü gördüğümde sevinmem de bu yüzdendi.
Eğer bir kaza olmazsa, sevgili olma yolunda ilerleyen çiftin tatlı didişmesiyle kurgulanan bölüm, tam bir Yeşilçam filmi lezzetindeydi.
Zira aşk, elele tutuşmak için bile günlerce süren bir duygusal yakınlaşmaya ihtiyaç duyulduğu o yıllardan fırlayıp, hem de giriş öykülerindeki bol kavgalı akıl tutulmalarının arasından tıpkı yeni başlamış bahara, henüz erimemiş karların arasında tomurcuklanıp merhaba diyen bir kardelen gibi merhaba diyor, okura.
İçine aldığı tüm aileyle birlikte bir Türk filmi romantizmi hakim tüm bölüme. Konuşmaların satır aralarına gizlenmiş masum tutku okurun içinde öylesine işliyor ki, kimi Halil, kimi Ümmühan'ın yerine koyuyor kendini.
Öykünün jenerik fotoğrafının seçimi de çok yerinde olmuş. İlk kısmını seyretmiş ben, ikincisini izlerken bu öyküden bazı karelerin bana eşlik edeceğini biliyorum artık.
Yüreğine sağlık hocam...
Kemnur
nitemtran
Fakat işin garibi nedir biliyor musunuz? Tam da kadere bak dedirtecek cinsten, babasının öykülerini okurken, oğlunun parçalarını dinlemişim.
Son iki kısmı okurken kulaklıktan, çok sonradan, 2014 yılının sonbaharında Sibel Can'ın Galata albümüyle keşfettiğim Halil Sezai'nin parçalarını dinliyordum.
Anlayacağınız Eylül ayından beri takıntı halinde ve her fırsatta "galata" ve "benim bu derdim" parçalarını dinliyordum.
İşin garibi öykünün geçen cuma gecesi paylaştığınız kısmı açtıp da jenerik fotoğrafını gördüğümde, oturduğum koltuktan düşecektim az kalsın zira kulaklıktan Galatayı dinliyordum.
Tesadüfün ince deliği bu olsa gerek...
Saygılarımla, sağlıcakla...
iki kişilik kur masamı meyhaneci!/ sevgilim gelecek…/ Ki, O henüz on sekizinde…/ henüz yıllanmamış olsun şarap,/ aşk ve hüsün olsun mayası!.../ bir adam bulup getir sokaktan, / vereyim ne ise parasını…/ iki elini gözüne siper edip baksın pencerenin buğusundan,/ birbirlerine yakışıyorlar, desin…/ hangi cehennemdeyse al getir kemancıyı,/ bizim için gene o eski aşk şarkısını çalsın! / eski ve tombul konsomatriste tembih et/ sevgilimin yanında / bana içki ısmarla yakışıklı diye sakın sırnaşmasın!.../ herkese şarap ver meyhaneci,/ bugün içkiler benden olsun!/ herkes şerefime kadeh kaldırsın!.../ Sevgilim gelince meyhaneci/ Kİ, O, henüz on sekizinde/ Dök şarabı kadehime/ dök!.../ Şarap içeceğim, bugün,/ sarhoş olacağım…/ sarılacağım belinden sevgilimin…/ incecik… / sıkacağım usulca…/ başı göğsüme yaslanacak…/ bacakları dolanacak bacaklarıma…/ koklayacağım açlarını ihtirassız… / öpeceğim dudaklarını küçücük öpücüklerle…/ sızacağım…/ bu hülyadan hiç uyanmayacağım…/ öylece yaşlanacağım”
TEŞEKKÜRLER CAN AĞABEYİM...hem şiir hem bu okuttuğun kitap sayfaları için..Ki bir gün ben de bir kitap yazacak olursam ( ki çok zayıf bir ihtimal) olursa ilk sayfasında "kemnur'a" teşekkür edecek ilk cümlem..
teşekkürler okuttuğun bu keyifli yazı için...
en derin saygı ve selamlarımla....