- 624 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MÜSTANTİK
O sabah hem beklenebilir hem beklenmedik bir olayla karşılaşacakmışım gibi bir his doğmuştu içime.
Erkeklere göre kadınların sezgi ve telepati hislerinin çok daha kuvvetli olduğu bilinir. Ayrıca yaşanan olayların yazılan-çizilenlerin etkisinde kalmakta var işin içinde.
Gözüm bir noktaya dalmış bunları düşünürken kapı ziliyle irkildim aniden. Kalkıp kapıya yöneldim. Göz dürbününden baktım önce. Resmi kıyafetli biri balık gözüyle karşılık verdi gözüme.
Kim o? falan demeden kapıyı geniş bir şekilde açtım.
-Adım Rıza MÜSTANTİK. Polis memuruyum. Hiç zorunlu değiliz ama emin olmanız adına kimliğimi ve arama iznini gösterebilirim.
-Aa, aşk olsun vallahi. Size bunları soran oldu mu? Buyurun içeriye geçin.
-Geçeceğim zaten.
-Ay ne iyi ettiniz de geldiniz. Can sıkıntısından ölmek üzereydim. Çayı da yeni demlemiştim. Ne kadar sevseniz bile yalnız içmek keyif vermiyor insana. Siz beni sorguya çekerken karşılıklı içeriz dedim onu salona buyur ederken.
-Bizlere verilen yetkilerden haberdarsınız öyleyse?
-Olmaz olur muyum? Bu benim vatandaşlık görevim.
-Anladım. Siz de beni anlarsınız umarım.
-Tabi ki anlayacağım. Buna mecburum biraz da.
-Yani baskı mı var demeye getiriyorsunuz?
-Yok canım. Yasalara karşı gelmek bizim evde görülmüş şey değildir. Rahmetli babam da resmi üniformalı bir devlet memuruydu.
-Öyle mi?
-Evet.
-Hangi görevdeydi?
-Duvarda fotoğrafına bakarsanız anlarsınız.
-Hım...Çok iyi. Geride kalanlara epey bir miras bırakmış olmalı.
-Hiç öyle sandığınız gibi değil. Sizin için ne kadar önemli bilmem ama onurunu şerefini miras bıraktı yalnızca. O da hiçbir zaman bir işe yaramadı bu ülkede.
-Yaa! Ülkeden şikayetçisiniz anlaşılan. Ev kira mı?
-Hem kira hem değil. Hisseli. Viraneye dönmüş baksanıza. Yıllardır bir çivi çakmaya bile gücümüz olmadı. Yaz-kış her ay 500 lira aidat ödüyoruz. O güzelim dört kişilik asansörü söküp yerine bir kişinin bile zor sığacağı 25 milyara bir kabin yaptırdılar. Neymiş efendim? Apartman şık görünsünmüş. Sonradan görme insan lar ne olacak. Gerisini anlatmayayım. Bildiğiniz gibi değil canım. Bunca yıl ödediklerimle iki daire sahibi olurdum anlayacağınız. Baba ocağı deyip oturuyoruz. Satmaya gönlüm elvermiyor satmasam içime oturuyor.
-Komşularla aranız nasıl?
-24 dairelik bir apartman. Komşuluk ilişkileri sıfır. Rahmetli olan kişilerin öldüklerini en az bir ay sonra duyuyorum. Apartmanın en eskisi biziz üstelik.
-Evi dolaşabilir miyim?
-Tabi tabi..kendi evinizmiş gibi.
Her yere şöyle üstünkörü baktı. Tekrar salona geçtik.
-Çok bakımsız. İçinize nasıl siniyor bu halde oturmak.
-İlahi memur bey. İmkanım var da yapmıyor muyum sanıyorsunuz? Toplum olduğu gibi bedavacı ve asalak. Ben gurur duyuyorum ona bakarsanız. Evin bu hali benim ne kadar dürüst onurlu ve ahlaklı biri olduğumun göstergesi bence.
-Kaç kişisiniz?
İki kişiyiz. Kızım ve ben.
Çalışıyor mu?
Evet. Öğretmen.
Ben çaylarımızı tazeleyeyim sonra da sizden konuşalım biraz da.
Evli–bekar?
-Bekarım.
-İşte bu çok iyi.
-Neden?
-Şundan. Size verilen bu süper yetkiler sayesinde değil ülkemizin dünyanın en güzel en kaliteli kızları kuyruk oluştururlar sizinle evlenebilmek için. Sahi, unutmadan sorayım. Seksenler dizisini seyrediyor musunuz?
-Niye sordunuz?
- Hani orada baş komiser Rıza yok mu? Onu hatırlattınız bana. İsminiz de aynı. Dizide en beğendiğim bir o bir de bekçi Bekir. Oldukça adil. Esprili. Karısına da aşık bu baş komiser Rıza. Soyadınıza da bayıldım Çok değişik. Bu devirde pek kullanılmıyor belki ama onun bir türküsü olduğunu bile söyleyebilirim size.
-Söyleyin bakalım.
-Ey müstantik müstantik tabancanı ver bana. Ayrılık bir şey değil. Ben verem oldum yar yoluna.
Aslında benim polislerle içli-dışlı olmam çok eskilere dayanır. En yakın arkadaşım bir polis kızıydı.
Bir gece yarısı onun babası ve iki memur arkadaşı evimize gelip, yatak içlerine kadar her şeyi didik didik ettiler. Ardından Aziz Nesin’in ZÜBÜK kitabıyla birlikte kardeşimle beni alıp 6. Şube dedikleri yere götürdüler.
-Demek geçmişiniz pek temiz değil! Anarşistlik bir durum sezinledim. Seyrettiğiniz diziden de belli zaten.
-Hay babana rahmet. Nasıl da bildin. Hala anarşistim canikom. Hem en hasından. Sizin bir gün kapımı böyle ansızın çalacağınızı bile biliyordum ben yıllar öncesinden.Tıpkı Aziz Nesin gibi.
Tanıyormuydunuz onu?
-Benim tanımadığım Solcu mu var?
-Ne demek canikom? Birden bire senli-benli oluverdiniz. Hem babam hayatta benim. Nasıl rahmet okursunuz canına.
-Sen bu teyzene ne bakıyorsun? Bir yandan yıllardır toplumu sırtında taşı. Öte yandan evin her türlü yükünü omuzla. Kolay iş mi?
Kime neye dokunsam elimin kirlendiğini hissediyorum. Ben de işi işte böyle deliliğe vuruyorum. Çareyi hayatı tiye almakta buldum. Aslında hayvan ve doğa tutkumdur beni ayakta tutan. Gerçi kaybettiklerimin ardından olan aklım da gitti ya…
-Ben sizi çok iyi anladım. Öncelikle size şunu söylemeliyim. Bizlere verilen yetkiler dahilinde suçlu bulundunuz. Şu andan itibaren maddi-manevi varlığınıza el koyulmuş sayılıyorsunuz.
-Suçlarınızı bilmek ister misin?
-Evet.
-Aile büyüklerinden memnun olmamak. Hatta ruhlarını rencide etmek
Evi beğenmemek.
Komşuları çekiştirmek.
Daireye bakım yaptırmamak.
Mirasa konmak.
Düzenden yakınmak.
İdeolojik dizileri beğenmek.
Toplumu aşağılamak.
Akıl yitimi.
Halk arasına karışıp sosyalizm propagandası yapmak. Kamu düzenini bozmak.
Apartman giderlerine itiraz etmek.
Kapıyı çalan herkesi sorgusuz- sualsiz içeri almak.
Meslektaşlarımı afişe etmek.
Hayvan ve doğa sevgisini her şeyin üstünde tutmak.
Hayattaki babama rahmet okumak.
Genel giderlerden yakınmak.
Devlet memuruna şarkıyla tacizde bulunmak.
Keyif verici içecekler kullanmak.
Bütün bunlar göz önüne alındığında kendinizi şimdiden yok sayabilirsiniz.
ESENLKİKLER
YORUMLAR
Teşekkür ederim hanımefendi, kaleminize sağlık...
Mizahi yazınızın başlığı beni eski bir hiciv ustamıza da götürmedi değil. Evet, Şair Eşref'ten söz ediyorum. Müstantik bilirsiniz eski dil de sorgu yargıcı anlamında. Şair Eşref'in de bir ara polisle başı derde girmiş, kendisini mahkeme de bulmuş. Ne ki, hakime şu dörtlüğü yazıp uzatmakta da mahsur görmüyor merhum.
"Elinde yok adalet, olsa da sen kim, adalet kim,
Kimi maznun görürsen hep "Kabahat sendedir"!.. dersin...
Polisler üstüme saldırdı, bende sille aşk ettim
Be Müstantik Efendi!.. Söyle, sen olsan ne poh yersin?.."