Para, Mutluluk, Özgürlük Üzerine.
Şimdi sizlere bir soru soracağım.
Ne kadar mutlusunuz?
Tahmin ediyorum, şuan hepinizin aklında bir ölçü belirdi. Kim bilir belki de,
Kiminiz, çok! Kiminiz yeterince. Kiminiz hiç dediniz. Hatta belki de daha önce bu soruyu kendisine hiç sormayanlar bile olmuştur.
Ben söyleyeyim isterseniz ne kadar mutlu olduğunuzu. Özgür olduğunuz kadar! Evet özgür olduğunuz kadar. Zira, bilmem siz gördünüz mü ama ben şimdiye kadar hiç mutlu bir tutsak görmedim. Yanlış anlamayın. Politika filan yapmıyorum. (En azından bu yazımda.) Benim bahsettiğim tamamen kişisel özgürlüğünüz. Yani, içinde ki “Senin” özgürlüğü. Beyninin, kalbinin, gülüşlerinin ve ağlayışlarının özgürlüğü. Bir çoğumuz bloklaşmış ve şehirleşmiş bu dünya da yeteri kadar mutlu değiliz. Çünkü, çoğumuzun hayatı iki bina arasına sıkışmış bir yol üzerinde sürüp gidiyor. Ve hayatımızın bu şekilde sürüp gitmesine sebep olan şey eminim ki büyük ölçüde Para denen kağıtlardır. Çoğumuzun hayatı, mutluluğu ve dolayısıyla özgürlüğü o kağıtlara bağlıdır. O kağıtlar hayatımıza o derece nüfuz etmişler ki, onları hayatımızdan çıkarmak dünyanın sonu anlamını taşıyor bizler için. Elbette hayatımızın geri kalanını sürdürmek için para çok önemli ancak bu durum ona köle olmamızı gerektirmiyor.
Bizler kendi ellerimiz ile yaptığımız kağıtların köleleri olduk arkadaşlar! Bizler kendimize bir efendi yarattık. Sonra ona biat ettik ve korkarım bu sonsuza denk böyle olacak.
Ve her şeyi onun ekseninde düşünüp, onun üzerine kurduk. Onu yapamam. Neden? Param yok. Bunu yapmam için kesinlikle para lazım! gibi cümleler kurarak, sanki parasız hiçbir şey yapılamaz, para olmayınca bizler birer et yığınından başka bir şey değilmişiz gibi hissetmeye başladık. Ve bunu da paranın icadı gibi, biz icat ettik.
Hayır! Bunu biz yapmadık! Sistem bizi bunun içine itti diyebilirsin. Ve haklısın da. Ama unutma, sistemi de biz yaptık. Biz, yani insan türü. Bu sistem, bu zor ve kısır döngü bizi buna zorluyor. İşte bu yüzden, bizim kurduğumuz bu sisteme şimdi savaş açma zamanıdır bence. Önce kendimize, sonra ise o kör ve kısır sisteme Para illeti olmadan da mutlu ve dolayısıyla özgür olabileceğimizi göstermeliyiz. Ve savaşın ilk operasyonu şu şekilde yapılabilir;
Bir arkadaşınızı “Para ile aldığınız arabanız, Para ile bineceğiniz toplu taşıma araçları, yine aynı şekilde Para ile sağladığınız telefonunuz, internetiniz ile değil.” Bizzat ayaklarınızı kullanarak, yürüyerek veya bisiklet sürerek gidip evinde, iş yerinde ziyaret edip eski günleri yad edebilirsiniz. Bunun için tek kuruş paraya ihtiyacın yok. Ve bir şeye bağlı kalmadığın, ihtiyaç duymadığın vakit daha özgürsün unutma. İhtiyaçlar ve zorunluluklar insan hayatını önemli ölçüde kısıtlar. Tekrar arkadaşınıza dönelim. Ziyaret ettiğiniz arkadaşınızın size ikram edeceği bir fincan çay veya kahvesi mutlaka bulunur. Olmasa da en azından bir bardak suy vardır. Zaten kişiyi bir başka kişinin yanında mutlu edecek şey yer, mekan, yiyecek, içecek değil samimiyet, sevgi, saygı, değer, aşk, dostluk, şevkat ve buna benzer duygulardır. Bu söylediklerim para veya herhangi bir değerli kağıda ihtiyacınız olmadan yapabileceğiniz ve nihayetinde sizi mutlu edip, özgür hissettirecek olaylardan sadece bir tanesi.
Bence şimdi siz de başlamalısınız!
Ve “parasız mutluluk olmaz” tabularını yıkmalısınız.
Kolay gelsin.
Saygılarımla…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.