- 535 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÜRTLER VE PROVOKASYON
.... Kürtler 1400 yıllık İslam tarihi içerisin de en şerefli ve en saygın bir konuma sahip oldular. İslam dininin yücelmesi ve tüm dünya da tanınması için uğraşlar verdiler. Çok büyük fikir, siyaset ve askeri dehalar yetiştirdiler. Selahaddinê Eyyubi’den Mele’yê Ceziriye, Ahmed Xani’den Feqi Teyran’a, Hasan Erduşi’den Cigerxwin’e, Said Nursi’den Abdulhakim Arvasi’ye…. Vs. vs…. büyük insanlar yetişti. Aklını ve ruhunu Kur’an’ın nuruyla doldurdular. Her zaman barış ve kardeşlikten yana oldular. Ümmetin masum, saf ve samimi dindarlarından oldular. Namuslu ve onurlu yaşamayı kendilerine şiar edindiler. Toprak komşuları olan Persler ( İran) , Araplar ve Türklerle hep samimi dostluklar kurup, barış ve güven içinde yaşadılar.
…. Ama içinde bulunduğumuz son yüz yılda İslam ülkelerinin vurdum duymaz, bir birini tanımaz, sevgisiz ve saygısız, şefkatsiz ve merhametsiz tutumları ve ırkçılık üzerine kurdukları ideolojiler Kürtleri de etkiledi. Ve çeşitli iç ve dış mihrakların da kışkırtmalarıyla diğer kardeşlerine küstüler ve kan döküp, kirli bir savaşın içine girdiler. Oysa aynı çocukların ataları Çanakkale’de , Malazgirt’te, Allahu Ekber dağlarında küffara karşı koyun koyuna can verdiler. Vatanı tek parça saydılar. Doğu’da, Batı’da, Kuzey’de , Güney’de tek düşmana karşı savaştılar. O düşmanda: Haçlı zihniyetiydi… Ermeni’si, Fransız’ı, İngiliz’i, Yunan’ı, Rus’u hep aynı zihniyete hizmet ediyordu. Şimdi dedesi Ermenilerce ve Ruslarca öldürülen Kürtler, yine dedesi Fransızlarca ve Yunanlarca öldürülen Türkler nasıl olur da bu sinsi ve kirli oyunlara alet olabiliyorlar…
…. Sevelim veya sevmeyelim, beğenelim veya beğenmeyelim Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin devletidir. Bizler bu devlette yaşıyoruz. Evimize, çoluk- çocuğumuza burada ekmek kazanıyoruz. Alın terimizi bu topraklara döküyoruz. Anamızı, atamızı bu topraklara gömüyoruz. Hastalandığımızda bu devletin doktoruna gidiyoruz. Çocuğumuza okuma- yazmayı bu devletin öğretmeni öğretiyor. Bu devletin imamı kaldırıyor cenazelerimizi ve kimseler namusumuza, aşımıza, ekmeğimize el uzatmasın diye, gece gündüz polisimiz, askerimiz sağlıyor güvenliğimizi.
…. Şimdi ey polise ve jandarmaya taş atan, okul yakan, kamunun binalarına zarar veren, kamunun araçlarını ateşe veren, ambulans, hasta nakil ve kan toplama araçlarını bile yakan kürt kardeşim ! Sen bir Müslüman olarak bunları yapamazsın. Senin dinin, senin kutsal kitabın, senin sevgili peygamberin bunlara asla izin vermez… Masum insanlara zarar veremezsin. Dükkanını yakamasın. Camını kıramazsın. Kıyamet gününde tüm bunların hesabının verileceğini biliyorsun… Nasıl bir insanın ölümüne sebep olabilir, nasıl kan dökebilirsin. Oyunlara gelme kardeşim. Sana daha güzel gelecek vadeden kim var. Sana daha zengin ve güvenli bir ortamda yaşama vaadini kim verebilir… Sana daha özgürce yaşama şansını kim vadede bilir… Irak , Suriye, Lübnan , Filistin’in durumuna düşmeyelim.
Yapma kardeşim, yapma kardeşim, yapma kardeşim…
Yazımı büyük Kürt şair Meleyê Dılbırin’in şu mısralarıyla bitirmek istiyorum :
Mu’min hemu bırane bı fermana Kur’anê
Gerek hep bıparêzın jı kuştın u talane
Peyxember sond xariye mu’min jı vi cihanê
Ta ji hevdu heznekın ew nabinın imanê
Yazı : Erdinç TİP
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.