Vakit Geç Olmadan
Gün gelir aramızda olmayan sevdiklerimizi,bir söz,bir hareket ya da onlardan kulaklarımızda kalmış ufacık bir anı alır götürür bizi geçmişin en derinine...
Bugün hamur işi yapıyordum söylemesi ayıptır...Rahmetli anneciğimi anımsadım bir an.Çok çılgın bir kadındı.Dünya yansa umurunda olmazdı...Biraz Aysel Gürel’e benzetirdim O’nu.Çocukluğumuzun en zevkli yanı annem yer sofrasında hamur açarken dört çocuğunu da yanına alır birer parça hamur verir,kendi de rahatça işine bakardı.O zamanın çocukları söz dinlerdi.Ellerimizle kir yumağına
döndürdüğümüz hamurları da,kendi işi bitince hiç üşenmeden ciddi ciddi kızartır verirdi bize.Yer miydik Kardeşlerim yerdi.Ben çocukluğumdan çok titiz,huysuz bi çocuktum.Asla yemezdim...Çok da iştahlı değildim.Keşke şimdi öyle olabilsem ne gezer....
Yıllar sonra yeğenim oldu.Annesi okula giderken bana bırakırdı.El becerisi olsun diye halası siz bugün kek yapın,kurabiye yapın...vs der giderdi.Aman Allahım ondan hamurları kaçıracağım diye kan ter içinde kalırdım.Bir gün unu kağıdıyla sallayıp salonun ortasına savurmaz mı...İsyanları oynamıştım.Ama kızamadım sadece küstüm.O da uyudu.Annesi geldiğinde kulağına ben bugün halamı çıldırttım demiş oysa ben unutmuştum...Kuşak farkı denen şey bu olsa gerekti...
Annemin çok meşhur sözleri vardı.Bazen kızardım O’na.Ama şimdi yeri geldiğinde ne kadar doğru sözler dediklerim de olmuyor değil.Bazıları da olumsuz yönlendirmedi değil hani...Mesela ben çanta taşımayı sevmezdim.Spor giyinirdim.Küçük bir cüzdan alır çıkardım dışarıya.Yok anneme göre çantasız kadın yolsuz kadındı.Her seferinde hatırlatmasından gına geldiği bir gün düşündüm.Anam dedim bu durumda çantalı kadın da yollu kadın oluyor dediğim günden sonra ısrar etmedi bu konuda...Hala çantamı elime aldıkça anımsar gülerim...Kırmızı rengi hayatım boyunca daha yeni yeni kullanıyorum.Neden sormanıza gerek yok sanıyorum.Anneme göre kötü kadınlar kırmızı giyer,kırmızı ruj sürerdi.Şimdi bile kırmızı giydiğimde kendimi kötü hissetme sebebimdir annecim benim.Salı ve cuma günleri el işi başlamazdı.Çünkü o günlerde yapılan işlerden hayır gelmezdi Ona göre.Başlamışsa etkisinde kaldığından sanıyorum mutlaka sökerdi...Yeni bir iş (Dantel,örgü,dikiş vs..)Koş Ferda kapıdan koşarak gel derdi.Sebebi benim ayağım hafifmiş uğurlu geliyormuşum işi çabuk bitiyormuş.Olur ya; başka biri geldiyse o iş bitmez suçlusu gelenin uğursuzluğu olurdu:)Kazara elimizden bir şeyi düşürüp dökmeyelim mazallah annemin çenesinden kurtulamazdık.Ama kendi döktüğünde koşun çocuklar bir bez getirin para geliyor para derdi.Sol eli kaşınıyorsa para gelecek,sağ eli kaşınıyorsa para çıkacaktı kesin...Sağ gözü seyiriyorsa sevinecek,sol gözü seyiriyorsa kötü bir şey olacak şaşmazdı hiç.Sağ kulağı yanıyor veya çınlıyorsa iyi bir şey duyacak,sol kulağı yanıyor veya çınlıyorsa kötü bir şey olacak ya da kötülüğünü anıyorlar.Ellerden bir konu açıldığında bak yine bizi eller konuşuyor derdi.Konuşma arasında bir sessizlik olsa birisi garanti kız doğururdu.İki kişi bir anda konuşsa hemen diğerinin saçını çekerdi.Daha çok yaşamak için...Bir tek kara kediye inanmazdı annem.Çünkü tam bir hayvan hastasıydı asla onların uğursuzluğuna inanmazdı.Zamanla çok kedi beslediğimizi bilirim.Tahtaya üç kez vurup üç kere kulak çekmeden de olmaz tabi...Yıldızı hep düşüktü annemin nedense hep nazar değerdi O’na...Hemen okurdu kendine:) Şimdi bu yazdıklarımı okumasını istemezdim.O kadar da korkardım kendinden...
Dışarıda bir köpek uluyorsa biri ölecek kesin.Ölüm haberi aldığımızda rahatlardık sağ olsun. Tabi bu kadar batıla inan ayıp ettiniz fala inanmaz mı.Bakla falı bakan falcı nenesi varmış.Ondan bakla falı öğrenmişti.Nenesi vasiyet etmiş.Bir gün kuru fasulye ya da baklayı yakarsan bil ki ben yanıyorum,bana Yasin oku kızım demiş.Annem tevcitli kuran okur ve cenaze yıkardı bu arada.Bizim evde de hiç bilmem ki yanmadan bir kuru fasulye pişsin arkadaş..Abdes alır bütün bulaşıklar ve yemek işini bana bırakır falcı nenesine kuran okumaya otururdu.Falcı neneden alacağım var derdim hep.Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun ikisinin de.Fal merakı yüzünden ben de sıkıntı yaşamıştım.Bir gün yakacıkta bir falcı duymuş.Yalnız sıkar benimle gidecek.Erkek arkadaşım asla izin vermezdi böyle şeylere.Neyse beni zar zor ikna etti.Biz sora sora falcıyı bulduk.Meğer falcıyı sorduğumuz kişi de erkek arkadaşımın çok samimi arkadaşıymış.Ama o beni görmüş daha önce.Yüzümüze gözümüze bulaştırmıştık bu olayı böylece...Sonrasını hatırlamak istemiyorum anlayın siz...
Şimdi düşünüyorum da;Batıl da olsa inandıkları ve yaşadıklarıyla mutluysa insan kime ne...!
Annecim benim.O zamanlar kadınların kafeye,pastahaneye,lokantaya tek başına oturması ayıplanırdı.Sağ olsun bakarız sabah annem yok.Pastahaneye gitmiş karnını doyurmuş.Evdekiler ne yerse yesin çok da önemli değil yani... Çok utanırdım niyeyse sanki kötü bir şeydi...Toplum baskısı bu olsa gerekti yaşadığımız dönemde...Kızdığım dahi olmuştur anneme.Şimdi diyorum ki;İyi ki yapmış.Hayat o kadar kısa ki....Ne istiyorsanız sizi ne mutlu ediyorsa yapın.Başkasının ne düşündüğünün önemi var mı..? Sonra başkaları için yaşamak niye...
Bugün hayat elinizin altındayken,elinizi uzattığınızda tutabilecek umutlarımız varken,sevin insanları ne kadar severseniz, o kadar hoşgörülü olursunuz yaşamda.Kendi doğanıza da hasret kalmazsınız böylece...Yapmak isteyip de yapamadıklarınız takılmasın boğazınıza....Korkmayın yıkılmaktan,sizi hayata bağlayan onlar ve umutlardır...Dibine kadar yaşayın hayatı...Vakit geç olmadan...
Ferda Özsoy
YORUMLAR
ne kadar güzeldi sanki bizim evi anlatmış gibiydiniz,düşünüyorumda aslında mutluluk hayatın küçük teferruatlarında gizlenmiş gibi ve belkide girdiğiniz yaşam mücadelesinde artık önemsemediğimiz bu küçük şeyler günlük hayatımızda kocaman mutlulukları kaçırmamıza sebep .
bende sürekli kardeşimin üzerinden atlardım ve annem her seferinde yapma boyu kısa kalacak derdi
komik olan gerçekten kardeşim ailenin en kısası ve anneme göre suçlusu benim , genetik gerçekliği anlatsamda onlar ne bilir der .anne bilim adamı dediğimde bunu bilmiyorlar ne biçim bilimadamı derdi .
annem halen sağ ve bu yazınızı okuyunca ne kadar özlediğimi fark ettim. ve çok özgürlük tabii ki güzel fakat bilmem katılırmısınız bireysel özgürlük adına yavaş yavaş aile içi bağların kopma süreleri iyicene kısaldı. zamanımızda evlenince hayrı ev tüm tepkilere rağmen kabul görmüştü şimdi ise oğlumun hedefi evlenince ayrı semt yada ayrı şehir şimdiden eşim bana kızıyor çocukları çok özgür bıraktık diye. çocuklarımın kendi çocuklarıyla yaşayacaklarını şimdiden merak ediyorum. bu güzel yazınız için sizi kutluyorum