- 695 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Pazar Günlüklerim 8
Sevgili Günlük,
Neşeli ve kazançlı bir gündü bugün. Pazara 7.kez çıkışım, en fazla hasılat yaptığım gün. Süslemelerin ve erkek kardeşim sayesinde daha çok çeşit götürmemin faydası diye düşünüyorum.
Mısırcı Sebahattin sağolsun, yine tezgahını paylaştı benimle.
10 yaşlarında kız çocuğu var Mısırcı tezgahının başında. Çizmeli Kadın’ın kızı olduğunu öğreniyorum sonradan. Mısırcı yemeğe gitmiş, o bakıyor tezgaha. Bıcır bıcır..Gözleri felfecir bakıyor. Adı Yaren. Akşam olduğunda, kanka oluyoruz Yaren ile.
Saksıları dizdim yine tezgaha. Bir arkadaşımın da hatırlatmasıyla, kırmızı ve beyaz tüllerle süsledim biraz saksıları. Acemice oldu, kabul ediyorum Ama renkler ilgisini çekti insanların.
-Hah, çiçekçi de geldi işte.. dedi Çizmeli Kadın. Çizmeleri yok tabii bu hafta, hava da yağış yok, umarım da olmaz.
-Hoş geldin Abla, diye karşılıyor Mısırcı da.
Yandaki, karşıdaki pazarcılarla günaydınlaşıyoruz. Her birinin kimbilir ne sorunları, ne dertleri var ama, karşıdan karşıya şakalaşmalarını duyan, dertsiz tasasız sanır her birini.
-Oooo Emine Abla, napıyon nasıl gidiyor? Mısırcının konuştuğu, pazarda limon almak için, peşimize takılan, görmediysek, dürterek kendilerini gösteren, alana kadar askıntı olan limoncu Çingene kadınlardan biri. Esmer değil de, bronzlaşmış gibi, pürüzsüz bir teni var. İçi gülüyor, neşe fışkırıyor gözlerinden. Simli bir triko var üstünde. Önünde iki cepten ibaret, kocaman bir önlük. Ben o kadar limon doldursam o önlüğe, ön tarafıma eğile eğile yürürüm herhalde.
- İyiyim Cüneyt Arkın, sen nasılsın. Oooo abla da Türkan Şoray gibi maşallah..Bana bakıyor bunu derken. Beklenmedik iltifat karşısında şaşırıyorum..Neşesine hayranım bu insanların. Cüneyt Arkın ve Türkan Şoray olmasak da, gönlümüz okşanıyor.
-Geliyon di mi düğüne Cüneyt Arkın? Türkan Şorayı da getir ama, karşılıklı oynarız diyor, ellerini şıklatırken.
Arkamızda duran sandıklardan, boşalan önlük ceplerini dolduruyor limonla. Arkasından bakıyorum. Kanım ısındığı için olsa gerek. Diğer limoncu kadınlar gibi itici gelmiyor bana.
Her hafta yeni hayatlar, yeni insanlar tanıyorum. Eşsiz bir deneyim bu.
Başta mesafeli olan Yaren, yavaş yavaş sokuluyor, sorularıma daha detaylı cevaplar vermeye başlıyor. Mısırcı sık sık tezgahının başından ayrıldığı için, o satıyor mısırları. Tanesi 0.50 Kuruş. Müşteri soruyor;
-Kaç para mısır?
-5 tanesi 10 lira.
-Aaaa, neden o kadar pahalı?
-Ayyy şaşırmışım ya, 10 tanesi 5 lira Hoşuna gidiyor müşterinin de, saflığı ve sempatikliği.
Çiçeklerimle ve benimle çok ilgili. Sürekli soru soruyor.
–Beğendiğin varsa, alabilirsin diyorum, o saksılara bakarken, yapraklarına dokunurken.
Kat kat yaprak yapısı hoşuna giden, crassula perfossa yı seçiyor. Ayırdık saksıların arka kısmında bir yere. Saklandığı yerde daha çok ilgisini çekti müşterilerin. Yaren’e hediye ettikten sonra , üç dört kişi sordu.
-Satılık değil, dedikçe her seferinde, Yaren daha bir sokuluyor bana. Ve kendinden beklenmeyecek bir olgunlukla,
-Abla istersen sat sen bunu. O müşteriler haftaya gelmez belki, ama ben haftaya da buradayım.
Başını okşayıp, yanaklarından öpüyorum. O da söylemiyle gurur duyuyor, ben öpünce.
Saksılar birer birer eksiliyor tezgahtan. Sürekli gelen müşteriler dışında, hiç uğramayanların da ilgisini çekiyor. Geçen haftaların aksine de, çok fazla soran var.
Bilmeyen, ilk defa gören, daha önce görüp de, ne olduğunu bilmeyen...
Bir kadın yaklaşıyor. Her zaman ki gibi, ‘Hoşgeldiniz’ diyerek ve gülümseyerek kalkıyorum oturduğum yerden. Uzun, bol bir elbise giymiş, ama kilolarını saklayamamış. Birkaç saat önce sürdüğü kıpkırmızı ruju, bir çizgi gibi kalmış dudak kenarlarında. Düzgün bir konuşması ve nasıl anladığımı bilemediğim bir asilliği var. Saksıların hepsine tek tek bakıyor.
-Ne kadar güzeller, siz mi yetiştiriyorsunuz bunları..Tebrik ederim, çok güzel bir uğraş bulmuşsunuz. Almayı çok isterim, ama şu an yerim uygun değil. Ayrıca ev sahipliğinizi çok sevdim, mutlaka tekrar uğrayacağım.
Hoşuma gidiyor güzel sözleri.
Almadan geçen, sadece bakan müşteriler hep bu hanım gibi olsa keşke.
Tezgaha alacak gibi yaklaşan kimi Pazar müşiterileri var mesela; onlara da aynı güleryüz ile hoş geldiniz diyorum, ayağa kalkıyorum. Bırakın bir iki laf etmeyi, yüzüme bile bakmıyorlar. Değişik değişik insanlar işte…
Bugün de akşam oldu. Mısırcı ile, Yaren ve annesi Nagihan ile vedalaşıp ayrılıyorum.
Kalan bir sandık çiçeğimi, dolmuşla taşımayayım diye, pazarın karşısındaki siteden yanıma almaya kadar gelen Sabiha arkadaşıma da çok teşekkürederim. Diken ve sukkulent dostlarım çoğalıyor.