- 605 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
TÜFEK İCAT OLDU!!!
Yozlaştıkça değerler, kaybettikçe gün be gün erdemlerimizi ve güzellikleri, daha bir anıyor daha bir çınlatıyorum kulaklarını Köroğlu’nun.
Mertliğin bozuluşunun şikayetlenişini avazlıyordu üzüntüyle. Ah Köroğlu ah, olanağın olsaydı da ulaşabilseydin bugünlere; tel kalmazdı sazında hırsla seslenişinden ve zaman yetmezdi, kelime yetmezdi dile getirmeye.
Bir bilsen, bir bilsen neler bozuldu, neler neler yok oldu! Daha doğrusu bozduk, yok ettik onca güzelliği.
Evet, şu teknolojik icatlar, pek tabii ki çok şey kattı yaşama, pek çok kolaylık getirdi ve daha bir yaşanılası kıldı, kolay kıldı yaşamı. Yararları tartışılmaz, getirdikleri, sağladıkları. Ama götürdükleri, yok ettikleri, silip süpürdükleri?
Doğrusu ben pek de memnun değilim bu gelişmelerden işin bu tarafını düşününce. Hangi birini ele alsam ki?
İnsan olmanın gereğini, erdemini unuttuk öncelikle. Sonra da duygularımız, duyarlılıklarımız cımbız cımbız çekilip alındı içimizden. Ufkumuz daraldı.
Belki de haksızlık ediyorum. Biz bu teknoloji nimetlerinden yararlanmanın adabını, nasıl, niçin, ne şekilde ve nereye kadarını pek bilemiyoruz. Tembellik ve kolaycılık da var olunca serde, işte durum ortada.
Evlerimize televizyonu soktuk, oturttuk başköşeye, önce evlerimizde başlattı kopmaları. Sohbetler kesildi, paylaşımlar kalktı ortadan, acıdan sevinçten yana, bilgi aktarımından yana. Kullanmayı bilemedik çünkü aslında çok yararlı olabilecek bu aleti. Ne zaman açıp, ne zaman kapatacağımızı, neyi izleyip, neyi izlemememiz gerektiğini bilemedik.
Komşuluklar bitti ardından, dostluklar, yardımlaşmalar, hatta selamlaşmalar. Sinemalardan koptuk, ardından da tiyatrolardan, sergilerden, operalardan, ayağımıza geldi çünkü hepsi, hem de bedava, üstelik pijamayla izlenebilen. Sonra da kitaplardan koparttı. Hayal gücü gelişemedi çocukların, tembelleştiler, hazırcı oldular, üretkenlikleri gelişemedi, ufukları gelişemedi. Vurdulu, kırdılı filmlerle gelişip, Miroğlu oldular bir dönem, sonra da Kurtlar Vadisinde dolaşıp birer Polat giyim, takı, bakışlarına kadar. Harry Potter olup gerçek dışı, ürkünç dünyalarda yer aldılar oturdukları yerden, hep intikam, hep savaş ve entrika öğrenerek. Özendiler tele vole güzellerine, giderlerse, gidebilirlerse öylesi mekânlara, ulaşabileceklerini sandılar o uzaktan bakışla tatlı görünen hayata ve hayatı o kadar kolay, o kadar renkli, gerçekten o kadar güzel sandılar. Harcandı pek çoğu bu özlemle, her görüneni gerçek, her gördüğünü, görünenden ibaret sandılar.
Bilmiyorlar nasıl mektup yazılır, bayram tebriki nedir ve kime nasıl yazılır, neler getirilir dile. Birileri birkaç dize dile getiriyor, bir bakıyorsunuz başkasına ait bu sözcükler, kısa bir sürede tüm ülkeyi dolaşıp, onlarca kişinin mesajıyla bir o kadar kişiyi dolaşıyor ülke çapında. Sözler ne kadar güzel de olsa, sıcak da olsa, menşei yabancı olduğundan, yabanıl, suni, soğuk, hiçbir değer ifade etmeyen.
Kitap okurduk çokça çocukluğumuzda, ne hayallerle, duygularla bezerdik insanlığa, insan olmaya, güzelliklere davet eden her bir satırı. O nedenle ki dostluk doldu, sevgiler doldu avuçlarımıza o günlerde. Kimden ne alabilirim, ne kadar alabilirim telaşları, gayretleri akla bile gelmeksizin.
Oyuncaklar, oyunlar üretirdik, spor da yapmış olurduk böylece. Bilgisayar başında geçmezdi günlerimiz hazır oyunlarla, hamburger kola eşliğinde, cips atıştırarak bir yandan da. Annemizin yaptığı mis gibi kurabiyeleri, börekleri, süt eşliğinde yer, kitaplarımızı okur, nerelere gider, ne dünyalar yaratırdık paragraf paragraf. Mektuplar yazardık sevgi dolu, duygu dolu, kendi içimizden, bağrımızdan, yüreğimizden kopup gelen.
Bir gün görmesek komşumuzu merak ederdik, çalıp kapısını sorardık. Bir tas çorba, götürürdük hastaysa, varsa bir derdi paylaşırdık, imkânlarımız nispetinde giderirdik. Sıcak sohbetlerle bezerdik dost ziyaretlerini. Herkesin gözü televizyonda, hatır sormakla sınırlı kalmazdı şimdiki gibi. Bir bardak çayın hesabı yapılmazdı ilişkilerde.
Dostlar, akrabalar aranıp sorulur, ziyaret edilirdi. Bayramlar, düğünler, cenazelerde birlikte olurduk; sevinçleri, mutlulukları paylaşıp çoğaltmak, ya da acıları yükleri hafifletmek adına. Oysa şimdi çocuklar nerdeyse kuzenlerini tanımıyor, ya da yanında adı geçen bir kuzeninizi veya çocuğunu, o kim diye soruyorlar.
Ah ah yazık ettik velhasıl kendimize!
Bir takım şeyler icat ettik, bozduk pek çok şeyi bilinçsizce!
YORUMLAR
Teşekkür ederim Sn madwolf344.Yaşamı ne yazık ki yaşanılır olmaktan çıkartmak için ne lazımsa yapıyor insanoğlu.Yarattığı bu kirlilik,çirkinlik deryasında kendi de boğuluyor gün be gün.Sonra da utanmadan şikayet ediyor yok olan değerlerden,kendi payının büyüklüğünü görmezden gelerek.Dilerim göremeyenler çok gecikmeden gerçeği görüp doğruya eğinebilirler.Saygımla efendim.