EKRANI KIRILAN TELEFON
Kaldığım yurdun bahçesi büyük olmasına karşın, tamamı neredeyse otluktan oluşan bir alandı. Hemen yan tarafımızda kurulu olan küçük sanayii sitesinden gece gündüz çalışma sesleri gelirdi. Kaldığım yurt altı katlı bir yurttu. Ön tarafı açık olduğu için çok uzaklardan baktığınızda ayırt edilebiliyordu. Yurdun 3. Katındaki odalardan birinde kalıyordum. Oda arkadaşlarım; kimseyi kırmamaya özen gösteren, esprili, kendisiyle sohbet etmeyi sevdiğim Faruk ve kendi halinde, vurdumduymaz, ‘’haha hahaha’’ diye kabaca gülen, gıdıklanma tiki olan Tufan’dı. Tufan pek bizimle takılmaz, okuldaki arkadaşlarıyla gezerdi. Faruk ve ben hep beraber takılırdık. Faruk’un kaliteli bir telefonu vardı. Dokunmatik ekranı,8 megapiksel kamerası ile şahane bir telefondu. Onun telefonunda oyun oynamak benim için paha biçilmezdi. Faruk telefonunu direksiyon gibi kullanıp araba yarışı oynardı. O oyun oynarken onu seyrederdim, ona çok özenirdim.
-Furkan, ben de oynamak istiyorum! diye söylenirdim.
Faruk bana kıyamaz, kendi yarışını bitirdiğinde bana seslenirdi:
-Oyna bakalım ama yenilmek yok!
-Tamam yenilmem.
-Bak bu araba yeni, daha hızlı gidiyor. İstersen onunla yarış.
-Tamam, o arabayla yarışırım.
-Yarışı açtım, al bakalım telefonu.
Faruk’tan telefonu alır, araba yarışını oynardım. Telefonu direksiyon gibi kullanır, genelde yarışı birinci bitiremezdim.
-Yarışı birinci bitiremezsem ceza alıyor musun? derdim.
-Hayır almıyorum. Yarışı tekrar oynayıp, birinci bitirsem sorun olmaz.
-Anladım.
Yeni arabaları almak için ve yeni yarış parkurları açmak için bu yarışları birinci olmak gerekiyordu. Ben genelde birinci olarak bitiremediğim için telefonu Faruk’a verirdim.
Faruk ne zaman telefonunda oyun oynamaya başlasa:
-Yeni parkur açıldı mı? derdim.
-Açıldı.
-Ben de yarışabilir miyim yeni parkurda?
-Yarışamazsın.
-Neden?
-Çünkü bu yarışı bitirmem gerekiyor.
-Ne kadar sürer peki?
Faruk gülerek:
-Bu oyunu tamamıyla bitirdiğimde oynayabilirsin.
Faruk kırıcı olmadan, arada bana böyle takılırdı. Faruk’un telefonundan internete girmekte çok keyifliydi. Benim telefonumdan daha hızlıydı. Sanki Faruk’un telefonunda fazladan alıcı varda interneti daha hızlı çekiyor gibiydi. Kendi telefonumdan internete girerken, bazen ¨Hafıza dolu, bazı verileri silin¨ derdi. Ben o zaman sinirlenir ¨Madem hafıza dolu diyeceksin, niye girmeye çalışıyorsun?¨ diye telefonuma söylenirdim. Faruk söylendiğimi duyduğu zaman:
-Tarihi eserimizle uğraşma, devlet duyarsa seni cezalandırır, derdi.
-Telefonu üretiyorlar, özelliğini denemeden piyasaya sürüyorlar. Suç benim değil ki.
-Onlar nerden bilsin ki Dünyada senin gibi kılı kırka yaran bir insan yaşadığını.
-Espri yapmasan.
Faruk gülmeye başlardı. Ben de kendimi tutamazdım, beraber gülerdik…
Yurtta kaldığımız için sevdiğimiz dizileri televizyonda seyredemez, ertesi günü Faruk’un telefonu sayesinde internetten indirirdik. Fakat telefon hatlarındaki internetin bir kotası vardı. Bu yüzden internetten pek fazla bir şey indiremezdik.
Faruk ders çalışabilmek için ara sıra telefonunu odaya bırakır ders çalışma etüdüne giderdi. Ben veya Tufan telefonu kurcalardık. Faruk telefonunu bırakıp ders çalışmaya gittiği günlerden biriydi. Tufan telefonu masanın üstünden alıp kurcalama başlamış. Telefonu kurcalarken yere düşürüp ekranını kırmış. Faruk daha sonra odaya geldiğinde telefonu masanın üstünde ekranı kırık görünce;
-Tufan telefonumu burada bıraktım, ekranı kırılmış.
Tufan telaşlı bir şekilde:
-Ben kırmadım. İsmet kırdı. demiş.
-İsmet kırdı demek. Gelip bana söylemiyor, telefonu öylece masada bırakıyor. İsmet’e söyle beni bulsun.
-Tamam, Faruk, İsmet’i gördüğümde söylerim.
Tufan kendisi yaptığını söylemeyip, suçu benim üstüme yıkmıştı. Benim hiçbir şeyden haberim yoktu. Faruk öğle yemeğinden sonra yanıma kızgınca geldi:
-Telefonumu kırmışsın İsmet!
-Ne telefonu?
-Bilmezlikten geliyorsun. Kırmışsın telefonumu.
-Ben kırmadım.
-Yalan söylediğin için utanmalısın. Kırdığın yetmediği gibi telefonu orda bırakmışsın.
-Telefonunu falan kırmadım.
-Kırmışsın! Üstelik bu yaptığını, gelip bana söylemiyorsun. Sana yakıştıramadım.
-Bir şey diyemiyorum sana!
-Telefonu yaptıracaksın.
Ben öylece şoktaydım. Yanaklarımdan terler süzülüyor, sinirden ellerim titriyordu. O gün daha fazla Faruk’la tartışmadım. Ertesi günü sinirim geçtikten sonra Faruk’u arıyordum. Faruk’u koridorda görünce seslendim:
-Faruk! Bekler misin?
Faruk seslendiğimi duyunca beni bekledi. Yanına geldiğimde:
-Efendim İsmet, neden seslendin?
-Sana bir şey söyleyeceğimde.
-Ne söyleyeceksin?
-Faruk istediğin gibi olsun. Telefonunu yaptıracağım. Fakat şunu bil ki; telefonunu ben kırmadım.
Faruk öylece bana bakıyordu. Hiçbir şey demeden telefonu bana uzattı. Ben telefonu ondan aldıktan sonra yanından uzaklaştım.
Hafta sonu geldiğinde çarşıya gittim. Telefonuda yaptırmak için yanıma almıştım. Yanıma yeterince para almamıştım. Bankamatik’e para çekmek için gittim. Bankamatikin önünde Tufan’ı gördüm.
-Selam Tufan
Tufan bana doğru döndü. Şaşırarak:
-Selam İsmet, nasılsın?
-Yaşıyorum hala.
-Çarşıda seni pek görmezdim ne işin var?
-Faruk’un telefonunu kırmışımda! Onu yaptırmak için geldim.
-Anladım.
-Sen niye gelmiştin Tufan?
-Arkadaşlarla akşam maçımız varda o yüzden geldim, dedi.
Tufan telefonun kırılma olayını duyduktan sonra sesi garipleşmişti. Belli etmemeye çalışıyordu. Tufan telaşla:
-Hadi görüşürüz İsmet. Benim arkadaşlarla buluşmam gerekiyor.
-Tamam görüşürüz.
Tufan’ın gidişini sessizce izledim. Bankamatikten yeteri kadar parayı çektikten sonra gördüğüm ilk telefoncuya girdim ve:
-Abi bu telefonun ekranı kırılmış yapabilir misin?
Adam telefona uzaktan baktıktan sonra:
-Yapabilirim. On dakika bekleteceğim seni.
-Tamam, sorun değil.
Telefonu yaptırdıktan sonra yurda gittim. Akşam Faruk yurda gelince telefonunu ona verdim. Ona darılmıştım. Fakat ona belli etmedim. Yapmadığım bir şeyden bana ceza kesmişti. O bunu yapacak biri değildi. Kendi kendime bunları düşünürken odamıza etüt sorumlumuz Murat hoca geldi. Benim kendi kendime söylendiğimi görünce:
-Üzgün görünüyorsun İsmet?
-Murat hocam, kafama takılan bir konu varda.
-Ne oldu ki İsmet? Sen kafana kolay kolay bir şey takmazsın.
-Faruk’un telefonunun ekranı kırılmış. Bunu benim yaptığımı söylüyor. Fakat ben yapmadım.
-Emin misin kırmadığına?
-Telefonuna dokunmadım bile.
-O zaman muhtemelen başkası kırmıştır.
-Bence de öyle hocam.
-Faruk’a bu bilgiyi kimden öğrendiğini sordun mu peki?
-Hayır, sormadım hocam.
-Keşke sorsaydın.
-Kızgındım hocam, Faruk’u kırmak istemediğimden hiçbir şey demedim.
-Anladım. Sorarsın o zaman.
-Hocam siz sorsanız?
-Tamam, ben sorarım. İlgileneceğim bu konuyla.
-Teşekkür ederim hocam.
-Kafana takma sen. Hadi görüşürüz.
Murat hoca biraz olsun beni rahatlatmıştı. Murat hoca odadan çıktıktan sonra Faruk’u anons etti. Faruk anonsu duyunca Murat hocanın odasına gitti.
-Efendim hocam? Beni çağırmışsınız?
-Koltuğa otur bakalım Faruk.
Faruk istemsizce Murat hocanın karşısındaki koltuğa oturup, Murat hocaya doğru bakarak:
-Önemli bir şey mi oldu hocam?
-Önemli bir şey olmadı. Fakat duyduğuma göre arkadaşlarınla aranda bir konu varmış.
-Nasıl bir konu hocam?
-Telefon konusu varmış.
-Hocam nerden duydunuz bilmiyorum. Evet öyle bir konu var.
-Anlatır mısın?
-İsmet telefonumu kırmış hocam.
-İsmet kırmış demek. Kırdığını gördün mü peki?
-Hayır, görmedim hocam.
-O zaman nereden biliyorsun İsmet’in kırdığını?
-Tufan öyle dedi hocam.
-Tufan mı?
-Evet, Tufan öyle dedi.
-Tamam, çıkabilirsin Faruk. Tufan’ı en kısa zamanda yanıma gönder.
-Peki hocam.
Ertesi gün olmuştu. Öğle yemeğinden sonra Faruk, Tufanı görmüştü.
-Tufan!
-Efendim Faruk?
-Murat hoca dün seni çağırmıştı. Sana bunu söylememi istemişti de. Seni de yeni gördüm daha.
-Ne söyleyecekmiş ki?
-Bilmiyorum.
-Tamam, ben giderim Murat hocanın yanına.
Tufan, Faruk’un yanından ayrıldıktan sonra Murat hocanın odasına gitti. Murat hocaya:
-Hocam beni istemişsiniz?
-Evet Tufan. Önemli bir konu varda.
-Konu neydi hocam?
-Telefon konusu Tufan.
-Telefon mu?
-Evet, Faruk’un telefonu.
Hoca bunları söylerken, Tufan kıpkırmızı kesilmiş, gözleri sulanmıştı. Murat hoca durumu kavramıştı.
-Bu konuda anlatmak istediğin bir şey var mı?
Tufan sessizce kapının önünde duruyordu. Murat hoca gelip kapıyı kapattı. Murat’ın sırtına yavaşça dokunarak koltuğa karşılıklı oturmasını sağladı. Tufan utanarak:
-Hocam, istemeden ben kırdım telefonu.
-Faruk’a niye öyle demedin peki?
-Panikledim bir an. ¨İsmet yaptı¨ dedim.
-Daha sonrada bunu düzeltmedin ama?
-Düzeltecektim hocam.
-Ne zaman düzeltecektin Tufan?
-Uygun bir zamanda hocam. Arkadaşlarımın bana kızmalarından korktum. Kendimi çok suçlu hissediyorum hocam. Çok üzgünüm.
-En uygun zaman her zaman, en kısa zamanda söylemektir. Bunu sakın unutma Tufan’ım.
-Arkadaşlarım bana darılırsa hocam?
-Merak etme darılmazlar. Olur arkadaşlar arasında böyle şeyler.
-Tamam, söyleyeceğim en kısa zamanda hocam.
-Anlaştık o zaman?
Tufan hafifçe gülümseyerek:
-Anlaştık hocam, dedi.
Tufan, Murat hocanın yanından çıktıktan sonra bakkala gitmiş kola ve çekirdek almıştı. Akşam olduğunda Tufan odaya gelmişti.
-Selam arkadaşlar!
-Selam Murat. Hayırdır kola falan almışsın? dedim.
Faruk’ta gülümsüyordu ve bana doğru dönerek:
-Tufan’a tutulmuştur Tufan. Bizimki birine aşık olmuş olmasın sakın?
Tufan ‘’haha hahaha’’ diyerek gülerek:
-Yok Faruk’um. Özür hediyesi bunlar.
Ben şaşırarak:
-‘’Özür hediyesi’’ demek. Kimeymiş bu hediyeler?
Tufan hafifçe kızararak:
-Size arkadaşlar.
Faruk’la aynı anda:
-Bize mi?
-Evet size. Sizden özür dilerim arkadaşlar.
-Neden özür diliyormuşsun ki bizden? dedi Faruk.
Tufan kısık sesle konuşmaya başlamıştı:
-Faruk’un telefonunu yere düşürüp yanlışlıkla ben kırdım.
Faruk şaşırarak:
-Sen mi kırdın? Niye İsmet kırdı dedin o zaman?
Ben hiçbir şey demiyordum. Tufan sıkıntılı bir şekilde:
-Bana kızarsın sandım. o yüzden öyle dedim. Sonra da olayı düzeltemedim. Bu şekilde gelişti olay. Sizden özür dilerim arkadaşlar.
Faruk ve ben pek fazla bir şey söylemedik. Sorun çözülmüştü, bu yüzden mutluydum ben. Faruk suçlu olduğunu anlayarak:
-İsmet üzgünüm. Bilmiyordum ben.
Faruk’un sözünü keserek:
-Önemli değil Faruk. Sorun çözüldü, hiçbir etkisi yok. Telefonun bana mal olan masrafını saymazsak, dedim.
Tufan utangaçça gülümsedi:
-Ne kadar masrafı varsa sana ödeyeceğim. Çerezleri de hediye olarak kabul edin.
Üçümüzde karşılıklı gülümsüyorduk. Telefonun tuttuğu masrafı Tufan fazlasıyla bana ödedi. Akşam güzel bir film izlerken Tufan’ın getirdiklerini hep beraber yedik…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.