- 1040 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
AŞKIN ŞEHRİ…
Sakin ve küçük adımlarla, Sakarya sokaklarında yürüyoruz. Meşhur Çark caddesinde bir gezinti yapıp, sonrasında her yıl düzenlendiğini duyduğumuz ramazan şenliklerinin yapıldığı yere de gitmekti amacımız.
Ben ve ailem yeni taşınmıştık bu şehre. Yeni başlangıçlar zor olsa da umutla bakıyorum hayata. Yol boyunca şaşkın gözlerle izliyorum etrafımı, her yanımız bembeyaz kelebeklerle kaplı. Hayatım boyunca rastlamadığım, bir doğa harikasına şahit oluyorum. Birden yürümeyi bırakıp, başımı gökyüzüne doğru kaldırıp, “Aşkın” vücut bulduğu kelebekleri izliyorum. Kanat çırpışları hayranlık uyandırıyor bende.
O an zaman durmuş olmalı, inanılmaz bir şekilde ayaklarımın yerden kesildiğini, bir hafiflik içerisinde yer çekimine inat, havada süzüldüğümü hissediyorum. Kollarımın yerini bir çift küçük kanat alıyor, hızla çırpıp ışığa doğru uçmaya çalışıyorum.
Eşim ve kızım kaldırımın üstünde bana doğru bakıyorlar, beni tutmak için hiçbir çaba göstermiyorlardı. Açıklanamaz bir güç beni alıp götürüyordu. Korkuyla karışık tatlı bir heyecan vardı içimde. Beraber uçtuğum kelebekler, kendi aralarında konuşuyorlardı. Onları anlayabiliyordum, Allah’a kavuşmak için sabırsızlanıyorlardı, mutlak ölüm onların düğünü olacaktı. Büyülenmiş gibiydim, adeta dans ediyordum.
Yanımda bulunan kelebeklerden biri yüzüme gülümseyerek bakıyordu ve bir anda kanatlarını çırpmayı bırakıverdi, şaşkınlıkla izliyordum. Kendi ekseninde dönerek yeryüzüne düşüyordu. Sonrasında diğerleri de birer, birer uçmayı bıraktılar. İri kar tanelerini andıran bembeyaz kelebekler yağıyordu Sakarya caddelerine.
Yıldızlar daha da yakınlaşmıştı, gökyüzü özgürlüğü hatırlatıyordu bana. Ani bir kararla, kanatlarımı çırpmayı bıraktım, gözlerimi sıkıca kapatıp, bir tüy gibi süzülerek düşmeye başladım. Yeryüzüne doğru inerken şimdiye kadar hiç hissetmediğim kadar huzur vardı içimde.
Birden sarsılmaya başladım, aman tanrım neler oluyor derken kolumu tutmuş olan kızım hadi anne daha ne kadar oyalanacaksın burada, gidelim diye çekiyordu beni. Ne olduğunu idrak etmeye çalışırken, sımsıkı kapattığım gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle sildim. Hatta kendime engel olamayıp, Mevleviler gibi kendi eksenimde dönüp, ey Aşk, ey Aşk diyerek sessizce fısıldıyordum.
O an anladım ki, bu şehir Âşıklar’ın şehriydi iyi ki buradayız diye düşünüp, insan kalabalığının içinde, yüzümde tatlı bir tebessümle neşe içerisinde yolumuza devam ettik.
Her yıl Ağustos ve Eylül ayları arası bu olağan üstü olaya şahit olabilirsiniz.
H.Çiğdem Deniz...Çitlembik.
YORUMLAR
hayat durmuştu... yapraklar artık düşmüyor nefes almak için bu kokuşmuş havayı içime çekmiyordum.Gözlerim boşluğa bakıp hiç görmediği kadar görüyordu.kanım damarlarımda dolaşmıyordu artık... öyle bir süre bekledim bekledim sonunda biri göz kırptı o yöne bakmak istedim , havada duran yağmur damlalarına işsiz güçsüz dolaşan saman tozlarına takıldı gözlerim ama sonra onların arasında gördümki o büyük ama küçük gibi duran , güçlü ama tevazu sahibi kısa ama çok uzun şeyleri içinde barındıran , sonsuzluğun sonu , kimsesizliğin kimsesi , birşey ama aynı zamanda çok şey olan aşk bir daha göz kırp tı.dedim herkes seni bekliyor ne işin var burda. dedi;Benim yerim burası bakanlara burdayım.