- 2141 Okunma
- 19 Yorum
- 1 Beğeni
ALAMAN ÇEŞMESİNDEN KOBANE’YE – KOBANE’DEN İÇ SAVAŞA
Kobane ile İstanbul Sultanahmet meydanındaki Alman Çeşmesinin çok yakın bir ilişkisi olduğunu biliyor muydunuz? İşin doğrusu ben de yeni öğrendim.
Osmanlı padişahlarından II. Abdulhamit İstanbul’dan başlayarak Mekke ve Medine’ye kadar uzanan bir demir yolu yaptırmaya karar verir. Bu iş için de tabii ki Avrupa’nın güçlü devletleri talip olur. Devrin siyaseti Almanlardan yana olduğu için sonunda yolun yapımı Almanya’ya verilir. Zamanın Alman hükümdarı Kaiser II. Wilhelm de Osmanlı Devleti’nin bu teveccühüne karşılık olarak İstanbul-Sultanahmet Meydanındaki Alman Çeşmesi diye bilinen çeşmeyi hediye eder II. Abdülhamit’e.
Peki bunun Kobene ile ilgisi ne?
Yolun yapımı başlar. Pek çok engeller sonucu 1600 Km olarak düşünülen demir yolunun -I. Dünya savaşının da patlak vermesi yüzünden- ancak 887 Km si yapılabilir. Yani ancak yarısı kadarı… Osmanlı Devleti’nin Bağdat demir yolu adını verdiği bu yolun güzergahında bir köy vardır ( ya da kasaba ) adı Arapçadır ve ‘’Ayn-el Arap ‘’ olarak bilinir. ( Araplara göre Arap çeşmesi, Türklere göre Arap baharıdır manası ) İşte bu köyde kurulan istasyona Osmanlı Devleti daha doğrusu ‘’Şirket-i Şahane-i Osmaniye’’ adı verilen o zamanın demir yolları işletmesi Almanlara bir jest olsun diye ‘’ Company ‘’ adını verir.Company çok çok sonraları olur size Kobane…Kürtçede de karşılığı olmayan bir kelime…Company kelimesinin bozulmuş hali…Ancak ‘’Şirket-i Şahane-i Osmaniye’’ oraya ‘’Company’’ adını verir vermez adı hemen Kobane olmuş değildir. Oldukça yakın zamana kadar o kasabanın adı yine Ayn-el Arap olmuştur çünkü halkının çoğu Araptır.
1915 Ermeni Tehciri esnasında Ayn-el Arap Türkiye’den tehcir edilen Ermenilerin gönderildiği yerlerden biridir. Yani artık Ermeni nüfus da bu kasabada yaşamaya başlar. Hatta üç tane kilise bile kurarlar.
1920 Yılındaki Koçgiri ayaklanması sonucunda Türkiye’den kaçan isyancı Kürtler ile 1921 de Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması neticesinde sınırlar belirlenirken Suruç ve civarında yaşayan bazı Kürtler de sınırın Suriye tarafında kalırlar. Böylece Ayn-el Arap’ta giderek bir Kürt nüfusu oluşmaya başlar. 1930 tarihli Ağrı İsyanları sonucunda da yine isyancı Kürtlerin önemli bir bölümü Ayn-el Arap’a kaçarlar ve kasabada artık Kürt nüfusu diğer nüfuslardan daha fazlalaşır. Bu arada Suriye’nin Ermenileri Araplaştırma politikası sonucunda Ermeniler de bu toprakları terk ederek Rusya’ya geçerler ve 1960 da artık bu topraklarda Ermeni kalmaz.
Peki Abdullah Öcalan ve pkk terör örgütü ile Kobane’nin ilgisi ne? Kobane’ye nasıl geçti ve orada neler yaptı? Bizzat kendi kaleminden okuyalım:
"Suruç’tan Kobane’ye ’kaçakçıların’ kullandığı yoldan gittik. Asker bizi kaçakçı sandı. Belli bir ücret karşılığında kaçakçılardan para alıyorlardı. Hatta geçişimizde nöbetçi asker ’hadi hemşerim biraz çabuk, biraz çabuk’ dedi." ( İleride o askerlerden binlercesinin öldürülmesinde baş aktör olacak olan Abdullah Öcalan’ın, Kobane’ye geçişi maalesef yine bizzat Türk askeri tarafından sağlanmıştır.)
Bu tarihten 9 ay önce Diyarbakır’ın Lice ilçesi Fis köyünde küçük bir evde gizliden kurulan Partiya Karkerên Kurdistan (Kürdistan İşçi Partisi) – pkk ’nın Genel Sekreteri Abdullah Öcalan 2 Temmuz 1979’de Kobane’deydi.
Öcalan’ın yanında Suruçlu Ethem Akcan bulunuyordu. Akcan ailesinin yarısı Kobanê’de, diğer yarısı da Suruç’ta yaşıyordu. Ethem Akcan, Öcalan’ı, Kobanê’de sürekli ziyaret ettiği akrabalarının evine götürdü. Kobanêli Aluş ailesi Öcalan’ı tam 43 gün konuk etti.
Suruç ovasının tam ortasında çizilmiş yapay ’Türkiye-Suriye’ sınırının her iki tarafında yaşayan Kürtler her zaman “bir yolunu” bulup diğer tarafa geçiyordu, hala geçiyorlar. Çünkü onlar, bir köyün farklı “devlet topraklarında” yaşayan akrabalardı. Suruçlu Akcan ve Kobenêli Aluş ailesinin hikayesi de bölgedeki binlerce ailenin hikayesiyle aynıdır.
Aluş ailesi, akrabaları Ethem Akcan’ın misafir olarak getirdiği Öcalan’ı, “Türkiye devletinin zulmünden kaçan bir Kürt talebesi” olarak biliyordu. Çünkü 1920’lerden bu yana yüzlerce insana ev sahipliği yapmışlardı.
Öcalan, Ethem Akcan’ın akrabaları üzerinden geliştirdiği ilişkilerle Hums, Hama hattından Lübnan’a ve oradan Bekaa Vadisi’ne giderek PKK’nin bölgede kalıcılaşmasının çalışmalarını yürüttü. Suruçlu Ethem Akcan sürekli Öcalan’ın yanındaydı ve ’Tercüman Sait’ olarak biliniyordu.
PKK’li ’Tercüman Sait’ yani Öcalan’ın Suruç’tan Kobanê’ye gitmesine rehberlik eden ve daha sonra Ortadoğu’da tercümanlığını yapan Ethem Akcan PKK adına başka faaliyetlerde de bulundu ve 1982 yılında öldü.
Öcalan’ın bu yolculuğundan sonra binlerce pkk militanı aynı güzergahtan Bekaa Vadisi’ne gidip eğitim gördü..
Öcalan Kobane’ye gittiğinde kent merkezinin nüfusu, 20 bin civarındaydı. Bu tarihten 2012 yılına kadar, 5 bin civarında Kobaneli kadın ve erkek pkk’ye katıldı. 1987’de Türk ordusu ile girdiği çatışmada ölen Kobane’li Firaz, pkk’nin bir çatışmada ölen ilk gerillasıdır.
Abdullah Öcalan’ın Suruç’tan Kobane’ye geçişi pkk lılar tarafından ‘’Kutsal Yürüyüş’’ olarak adlandırıldı ve 2 Temmuz tarihi artık onlar için kutsal bir gün, Kobane de kutsal bir şehir oldu. Ayrıca kendilerine göre ilk şehitleri(!) de bir Kobaneliydi. Bu durum şehri bir kat daha kutsallaştırıyordu pkk nezdinde ( Oysa bu dinsiz imansızlarda esasen şehitlik diye bir kavram da yoktur ama bölge halkının çoğunun dindar Kürtler olması sebebiyle daha sonra taktik değiştirdiler.)
Özetleyecek olursak: Bu gün Kobane’nin düşmesi halinde olacak olan şey İşid’in yapacağı bir Kürt katliamı değildir. Hele hele de çocuk ve bebek katliamı hikayeleri tamamen palavradır. Neden mi palavradır? Çünkü Kobane’de yaşayan 160.000 kişi şu an itibariyle Türkiyededir. Bu şehirde yaşayan nüfusun tamamı yani… Kobanede ise oldukça az sayıda pkk-pyd militanı kalmış ve onlar da İşide karşı mücadale etmektedirler. Yani İşid Kobane’yi tamamen ele geçirirse olacak olan şey çocuk ve bebek katliamı değil pkk-pyd militanı katliamı olacaktır.
Kobane düşerse pkk nın (Hâşa) Kabe’si düşmüş olacaktır. Mesele katledilecek ufacık çocuklar filan değildir.
Gelelim zurnanın zort dediği yere. İşte burada zurna çok fena şekilde zortluyor maalesef.
1- Pkk nın sadece Türkiye sınırları içinde 2000 militanı var. Kandilde de 6.000 civarında militanı bulunmakta. Bu militan sayısını çok daha katlaması da mümkün tabii ki. Ama işin ilginç tarafı sadece 2000 militanıyla Kobane’ye saldırıya geçmiş ve Kobane’ye bayraklarını dikmiş olan İşid karşısında neredeyse hiç bir şey yapamıyorlar? İşid Kobane’nin üç tarafını ele geçirmiş durumda. Ne Türkiye’deki pkk ne de Kandil’deki pkk yerlerinden kımıldamıyor. Neden? Kandildeki ve Türkiye sınırları içindeki militanlarının daha önemli bir işleri mi var? O çok daha önemli işleri için mi asıl kuvvetlerini yıpratmak istemiyorlar?
2- On bininin üzerindeki peşmergesiyle Barzani niçin İşide karşı kılını bile kıpırdatmıyor da Kobane’de İşidle savaşmak sadece 500 civarında pkk-pyd militanına bırakılmış durumda? Oysa Barzani’yi Türkiye’ye gelişinde pek bir sıcak karşılamışlardı.
3- Eğer pkk-pyd bütün güçleriyle İşide karşı savaşıyorsa ortaya daha vahim bir durum çıkıyor. Türk ordusunun 30 senede halledemediği pkk yı, İşid 2 Temmuz 2014 den bu güne bir kaç ay içinde hem de sadece 2000 militanıyla mı halletti yani? Bu durumda 30 senedir pkk nın hakkından gelemeyen Türk ordusu İşidin hakkından nasıl gelecek? Üstelik sadece İşid de değil. Başbakan Davutoğlu açık açık söyledi ‘’Esed’i devirmemize de izin verilirse öyle gireriz Kobane’ye’’ diye. Yani Suriye ordusu ile da savaşacağız. Yani pkk nın hakkından gelememiş ordumuz hem pkk nın hakkından gelmiş olan İşid ile hem de Suriye ile savaşacak? Bu oldukça tehlikeli ve riskli değil mi?
4- Amerika…İşid’i havadan vuruyor güya. Nasıl bir vurmaksa artık. İşid ilerlemeye devam ediyor. Sanırım bir zamanlar bizim jetlerin boş arazileri vurup sonra da ‘’ pkk nın işini bitirdik bu sefer’’ demeleri gibi bir olay dönüyor ortada. Yoksa Irak’ın tamamını bir kaç günde ele geçiren Amerika’nın İşidi bir kaç saatte halletmesi gerekirdi ama ı – ıh…İşid hâla ilerlemeye devam ediyor. İşin ilginci Amerika’nın bu iki yüzlülüğünü protesto eden de yok.
5- Türkiye’deki Kobene eylemlerine gelince: Saldırılması gereken Türk bayrağı, Atatürk heykel ve büstleri, belediye otobüsleri, özel araçlar, banka atmleri, alışveriş merkezleri midir yoksa İşid denen eli kanlı teröristler midir? İşid teröristleri okullarda mıdır ki okullar yakılıyor? Belediye otobüslerinde midir ki belediye otobüsleri yakılıyor? Ambulanslardaki hastalar mıdır ki ambulanslar yakılıyor? Yoksa Suruç sınırından gelen yaşlı kadınları ve çocukları sırtlarında, kucaklarında taşıyan Mehmetçik midir? Polis midir? İşidle savaşırken yaralanan pkk-pyd militanlarını tedavi eden doktorlar mıdır?
6- Abdullah Öcalan İmralı’dan ‘’Kobane düşerse Türkiye’de devrim olur’’ diyor. Yani Kobane tamemen İşidin eline geçerse Türkiye’de çok daha büyük olaylar olur, daha fazla kan dökülür, bunun sonucunda da ordu devreye girer, sıkı yönetim bütün yurda yayılır, ordu olaya el koyarsa artık askeri bir dönem başlar yani bir ihtilal dönemi başlar, ortada hükümet mükümet kalmaz’’ diyor.İşte zurnanın en fazla zortladığı noktalardan biri de bu mesajdır. Bu gün tüm yurtta yaşanan bu yakıp yıkmalar sadece ve sadece ayrılıkçı Kürtlerin marifeti değildir. Her zaman ‘’Düşmanımın düşmanı dostumdur ‘’ düsturuyla hareket etmiş olan hükümet karşıtları gezi eylemlerinde nasıl ki pkk ile, hepsi Ermeni olanlarla, gay, transseksüel ve lezbiyenlerle,Alman, İngiliz, ABD ajanlarıyla işbirliği yaptılarsa şimdi de aynı işbirliği içindedirler ve bu iç isyandan bir hükümet değişikliği beklentisi içindedirler.
7- Son olarak: Allah göstermesin bir savaşa girecek olursak düşmanla kim savaşak? Bir de o sorun var. Bir kısım vatandaşlar bir savaş çıkması durumunda beyaz dantelli kefenlere bürünmüş olanların savaşması kanaatinde olup ‘’Ben savaşmam ‘’ diyor. Bir kısım vatandaşlar ‘’ Nerede o esip gürleyen Bozkurtlar’’ Diyerek ‘’ Bozkurtlar savaşsın, onlar çok seviyor savaşı, ben savaşmam’’ diyor. Bir başka kesim Gezi Eylemlerininin kahramanlarını (!) ‘’Haydin bakayım Atatürk’ün askerleri, yürüyün savaş meydanlarına’’ diye savaş alanlarına sürmek istiyor. Velhasılı kelam milletin neredeyse tamamı bir taraftan ‘’Asarız, keseriz, kanımızın son damlasına kadar düşmanla savaşırız’’ havalarında , bir taraftan da ‘’ Ben bilmem eşim bilir. Ben savaşmam onlar savaşsın ‘’ Havalarında.
Velhasılı kelam vaziyet vahim. Allah bu memlekete bir savaş yaşatmasın. Öyle görülüyor ki kendi sınırlarımızdan çıkamadan birbirimizi yiyeceğiz. Ama yine de insan zaman zaman ‘’Yeter ulan ne olacaksa olsun artık ‘’ Demekten de kendini alamıyor.
Allah sonumuzu hayr eylesin her ne kadar gidişat hayra alamet değilse de.
YORUMLAR
Durum hakikaten çok vahim.
Gelecek konusunda endişe etmemek mümkün değil olanlar karşısında. Eli palalı kanlı militanlar her yerde gövde gösterisi yapıyor. Halk bakıyor, çünkü kimse savaş istemiyor.
Savaş demek, bir sürü insanın trajik şekilde ölümü demek, savaş çaresizlik, acı ve uzun süre toparlanamamak demek. Allah o noktaya getirmesin inşallah.
Bizi bu durumlara getiren idarecilere LANET OLSUN:..
sami biberoğulları
Bu içinde bulunduğumuz durum bu günün bir sorunu değil aslında. Kökü taaa 1800 lü yıllara kadar uzanan bir sorunlar yumağı bu. Şu anki duruma baktığımızda memleketi çok kötü günlerin beklediğini görmek için kahin olmaya gerek yok. İç savaşlar ve bölünme dünyanın hiç bir yerinde bölünen halklara fayda sağlamamıştır. Ama başka hiç bir çözümün kalmadığı yerde yapacak bir şey de kalmıyor ve ister istemez ''Ya devlet başa, ya kuzgun leşe'' demek zorunda kalınıyor.
İnşallah o noktaya gelmeyiz.
Selam ve sevgilerimle.
Vatandaşın dayanma gücünü mü sınıyorlar..
Tebrik ederim hocam saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Kıymetli hocam
Her zamanki gibi bilgilendirici çok güzel bir yazı olmuş
Kaleminize yüreğinize sağlık
Saygı sevgi selamlarımla
sami biberoğulları
Bu konu benim de yeni öğrendiğim bir konu. Bana oldukça ilginç geldiği için dostlarla paylaşayım demiştim.
Selam ve sevgilerimle.
:) mesela
Yağmur duasına çıkan insanlar ,dualarını eder ve evlerine döner. Bir süre sonra yağmur alabildiğince yağmaya başlar. İnsanlar bayram ederler.
Diğer taraftan başka bir bölgeye yağan yağmur sonucu, can ve mal kaybı yaşayan insanlar, Tanrı'ya yağmur dursun diye dua ederler. İnsanlar yaslarını yaşarlar.
İklimsiz bir diyarda, ilk kez yağmuru yüzünde hisseden yerliler, 'Tanri ýüzümüze işedi' diye seslenirler.
Bakış açısı ...! Romeo ölmemeli , Kobani düşmemeli ve Tanrı hiç bir iklim tipini, insanların yüzünden eksik etmemeli
Tanrı'yı beklemeye değer...
$@¥G!Lar
sami biberoğulları
Senin Tanrı ile bir sorunun var sanırım.
İçinde Tanrı geçmeyen bir tek yorumun yok neredeyse.
Kobane'ye gelince: pkk nın elinde olsa da düşmüş, İşidin elinde kalsa da düşmüş olacak benim nazarımda. Bir terör örgütünden bir başka terör örgütüne geçecek yani. Ne var ki gelecek olan ( İşid) gidecek olandan ( pkk ) bin kat daha acımasız ve zalim
Selam ve sevgilerimle.
CaNMaYBuLL
Yaşayan bütün insanların tanrıyla bir sorunu olmasaydı günah gibi bir eylemin sonucu cehennem olmazdı değil mi? Sorunlara her pencereden bakan kendini haklı ikan eder. Tanrıyı kimileri silahına bir mermi ,kimileri kılıcına bir yazı,kimileri yazılarında bir anı ,benim gibilerde akıllarında bir yolcu olarak tutar.
Ben henüz anlayamadım inananların tanrıyı görmezden gelerek onun kullarını boğazlamasını ve bunuda bir emir olarak seslendirmelerini. Beş Vakit namaz kılan,ardından göz yaşı döken,ardından insan öldüren kul Müslüman ise sanırım onların tanrıyla bir sorunu var.
Saygılar
Dikkatimi çeken bir detay oldu:
İşte bu köyde kurulan istasyona Osmanlı Devleti daha doğrusu ‘’Şirket-i Şahane-i Osmaniye’’ adı verilen o zamanın demir yolları işletmesi Almanlara bir jest olsun diye ‘’ Company ‘’ adını verir.Company çok çok sonraları olur size Kobane
Almanca'da company anlamında kullanılan kelime gesellschaft'tır. Hatta demiryolu şirketi anlamına gelen kelime de bahngesellschaft. Demiryolunu yapan, Deutsche Bank'ın kontrolünde olan şirketin adı ise Fransızca: Société du Chemin de fer Ottoman d'Anatolie. O yüzden Almanlar için Company ismi verilmesi bana pek ikna edici gelmedi.
Her zamanki gibi detaylarda kayboldum. Saygılarımla.
sami biberoğulları
Dediğin gibi yine detaylarda kaybolmuşsun . Almanca bilmem ben. Öyle olunca da '' Acaba çuvalladık mı'' diye düşünmeden edemedim ve araştırdım.
Almancada Company kelimesi yerine gesellschaft kullanılıp kulmadığını bilemem ama yaptığım araştırma sonunda bizim Türkçemizdeki ''Şirket '' Kelimesinin Almancadaki karşılığının '' Kompanie'' olduğunu gördüm. Yaptığım hata da az buçuk bildiğim İngilizce yüzünden kelimeyi ''Kompanie '' değil de ''Company'' yazmak olmuş ki sanırım o kadar kusur kadı kızında da olur.
Selam ve sevgilerimle.
Halkımız neyle ilgileniyor biliyor musunuz,
sokağa çıktığımızdaki aç insanlarla.
Sonra Türkiyeye gelen 200 000 Suriyeliyle.
Hükümet önce kendi açını, insanını doyursun diyorlar.
Işid ve PKK yesin birbirini,
kimsenin umrunda değil.
Bizler sadece dua ediyoruz,
Allah'ım bu durumdan bizi kurtar diye ve
bu koskoca Türkiye'de ülkesini düşünen
hiç mi akıllı adam yok diye.
Nerdeler bu mektep medrese görenler?
Dünyadan kopuk olduğum bu dönemde,
bilgilendim.
Teşekkürler,
selâmlar..
sami biberoğulları
O 200.00 aç Suriyeliye şimdi 160.000 aç Kobaneli Kürt daha eklendi.
Selam ve sevgilerimle.
İnanın ben de yazınızdan fazlasıyla faydalandım.
ben şunu ilave etmek istiyorum.
İki günde 24/25 vatandaşımız öldü.
Ben bunu merak ediyorum sadece.
nasıl olur da bu kadar kişi ölür.
Burada devlet kendini sorgulamalı.
erk sorgulamalı.
Bilemiyorum.
Ne olursa olsun
bu kadar kişi ölmemeli
Her şeyi başka mesnetler bağlarsak
bu
bizim doğru tespit etmemizi engeller
Ülke
halen
madımak
uludere
maraş
fatsayı aydınlatamamışken
öldürülen o kadar aydını(uğur mumcu vb.)
n katilini yakalayamamışken
düşünmek gerek neden böyle diye...
cidden bilmiyorum
ama
medeni bir ülke isek
bu kadar ölüm olmamalı
Gezi daha aydınlatılamadı
ölenler
elbette
eylem yapmıştır
ama
ana sorunu es geçmemek gerek
Uğur mumcu
bahriye üçok
abdi ipekçi
sami Bey,
her şeyi erk'i düşürmek olarak algılamamalıyız
elbette
yazınızda söylediklerimle ilgili cümleler yok
ama
ilk olarak sizin yazınızı okuyunca
düşünceleri
yazınızın anlattıklarının dışına çıktım
affınıza sığınarak
saygılarımla
sami biberoğulları
Vicdanı olan hiç kimse insanların ölmesini istemez elbette. Saydığınız diğer olayların aydınlatılıp aydınlatılamadığı da bu günkü eylemlere müdahele etmeyelim, bırakalım canları ne istiyorsa yapsınlar anlamına gelmez. Bayrağımı, okulumu, insanların toplu taşıma araçlarını, bin bir zorluk ve borçların içine girerek kurdukları iş yerlerini yakıp yıkanlar bunun karşılığına da katlanmak zorunda. Bu arada polis, asker, masum siviller de ölüyor....Biliyorum sevdiğiniz bir cümle olmayacak ama maalesef bu işin fıtratında bu da var. Allah bile bir yerde deprem yarattığında çocuk, yaşlı, hasta, emekli, dul, yetim ayrımı yapmıyor.
Selam ve sevgilerimle.
ersinbaşeğmez
ben de onu anlatmaya çalışıyorum
ülkemde depremde
yaşlı
çocuk demeden binlerce kişi ölürken
japonyada kimse ölmüyor.
bu işin fıtratı
coğrafya da mı ayırıyor?
Hiç bir şekilde silahlı eylemi desteklemiyorum
keşke diyorum
olaylar bu safhaya gelmeden
erk
gerekli önlemleri alsaydı
sonuçta on iki yıldır yönetiyorlar
biz önce şuna karar vermeliyiz
medeni
hukukun evrensel olduğu
kanunlar önünde her ırk
din
dil
mezhepden
insanın eşit olması
ve
tüm düşüncelerin
yasal düzenlemede kendin i ifade etmesi
vb.
Biz sonuca bakıyoruz
eli silah tutan teröristi
militanı
vatandaşı kim onaylar
ama
hukuk devleti
bunu asgariye indirecek önlemleri alır
yoksa
ülkemde durum böyle sürer gider
ben
sadece bu erk'i eleştirmiyorum
Uğur Mumcu
Maraş
Madımak
bu erk zamanında olmadı
Hatta bir kaçı Ecevit Hükümeti zamanında oldu
Ecevit erkte diye o ölümleri yok mu sayacağım...
Asla!
Saygılarımla Sami bey
umarım coğrafyasında ölüm olmayan yürüyüşler nasip etsin ülkeme de fıtratında yaşam olan yürüyüşler görelim....
İnanın ben de yazınızdan fazlasıyla faydalandım.
ben şunu ilave etmek istiyorum.
İki günde 24/25 vatandaşımız öldü.
Ben bunu merak ediyorum sadece.
nasıl olur da bu kadar kişi ölür.
Burada devlet kendini sorgulamalı.
erk sorgulamalı.
Bilemiyorum.
Ne olursa olsun
bu kadar kişi ölmemeli
Her şeyi başka mesnetler bağlarsak
bu
bizim doğru tespit etmemizi engeller
Ülke
halen
madımak
uludere
maraş
fatsayı aydınlatamamışken
öldürülen o kadar aydını(uğur mumcu vb.)
n katilini yakalayamamışken
düşünmek gerek neden böyle diye...
cidden bilmiyorum
ama
medeni bir ülke isek
bu kadar ölüm olmamalı
Gezi daha aydınlatılamadı
ölenler
elbette
eylem yapmıştır
ama
ana sorunu es geçmemek gerek
Uğur mumcu
bahriye üçok
abdi ipekçi
sami Bey,
her şeyi erk'i düşürmek olarak algılamamalıyız
elbette
yazınızda söylediklerimle ilgili cümleler yok
ama
ilk olarak sizin yazınızı okuyunca
düşünceleri
yazınızın anlattıklarının dışına çıktım
affınıza sığınarak
saygılarımla
İnanın ben de yazınızdan fazlasıyla faydalandım.
ben şunu ilave etmek istiyorum.
İki günde 24/25 vatandaşımız öldü.
Ben bunu merak ediyorum sadece.
nasıl olur da bu kadar kişi ölür.
Burada devlet kendini sorgulamalı.
erk sorgulamalı.
Bilemiyorum.
Ne olursa olsun
bu kadar kişi ölmemeli
Her şeyi başka mesnetler bağlarsak
bu
bizim doğru tespit etmemizi engeller
Ülke
halen
madımak
uludere
maraş
fatsayı aydınlatamamışken
öldürülen o kadar aydını(uğur mumcu vb.)
n katilini yakalayamamışken
düşünmek gerek neden böyle diye...
cidden bilmiyorum
ama
medeni bir ülke isek
bu kadar ölüm olmamalı
Gezi daha aydınlatılamadı
ölenler
elbette
eylem yapmıştır
ama
ana sorunu es geçmemek gerek
Uğur mumcu
bahriye üçok
abdi ipekçi
sami Bey,
her şeyi erk'i düşürmek olarak algılamamalıyız
elbette
yazınızda söylediklerimle ilgili cümleler yok
ama
ilk olarak sizin yazınızı okuyunca
düşünceleri
yazınızın anlattıklarının dışına çıktım
affınıza sığınarak
saygılarımla
sami biberoğulları
SELAM VE SEVGİLER BENDEN.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Tebrikler ederim kardeşim sayende bir çok bilgi sahibi olduk ,teşekkürler ederim selam ve dua ile bende paylaşacağım yazınızı haberiniz olsun...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
İnsani hak adı altında, Osmanlı'ya da Yeni Cumhuriyet dönemimde de sadece düşmanlıktan başka bir tavır almamış bu vatam hainlerini sınırımızdan içeri almak büyük bir hata. Bunlar insanca davranışı asla hak etmiyorlar. İşte yurdumuza girer girmez her yeri yakıp yıkmaya başladılar.
sami biberoğulları
Bu ülkede 1968 yılından beri insan hakları denince aba altından gösterilen sopa hep ayrılıkçı Kürtlerin bağımsızlık istekleri olmuştur.
Sınırdan geçirilen insanlara gelince: Türkmenler hâla sınırın öte tarafındayken bu durum oldukça üzüyor beni. Ama yine de çocuk, yaşlı ve olaylarla ilgisi hiç olmayan sadece evlatları için endişe eden kadınların durumlarını görünce her şeye rağmen onları orada İşid katillerinin elinde bırakamazdık diyorum.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
24 NİSAN YALANI NEYSE VE NASIL KULLANIYORLARSA kOBANİ'Yİ DE ÖYLE KULLANIYORLAR
sami biberoğulları
Kobane bahane. Yazımda da belirttiğim gibi. Orada sadece 500 civarında pkk-pyd militanı var. Çocuk ya da sivil kimse yok zaten. Haa..Kobane İşidin eline geçerse?
Demir'el bir sözzü vardı: ''İktidar olabilirsiniz ama muktedir olamazsınız'' O hesap sadece İşidin elinde olduğu sanılan bir şehir olur. Aslında ABD nin elinde olur. Pkk-pyd nin elinde kalsa ne olur? Yine aynı şey olur. değişmez.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Sayın Sami BİBEROĞULLARI,
Kobane ile ilgili verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. enteresan bir bilgiyi sayenizde öğrenmiş oldum. Bu yazının maksadı dışında olsa da söylemek gerekir ki, Almanlar Bağdat demir yolu hattını Osmanlı'ya kıyak olsun diye yapmıyorlardı. Maksat petrole ulaşmaktı. Dengeler değişti proje yarım kaldı. Bugünkü Ortadoğu'da yaşananlarında gerekçesi petroldür.
Türk ordusunun terör örgütüyle baş edemediği bölümü hariç (baş edememesinin sorumluları ordu değil, ordunun elini kolunu bağlayan siyasi otoritedir.) değerlendirmelerinizi beğenerek okudum.
Saygılarımı sunarım.
Müsaadeniz olursa yazınızı üyesi olduğum bir facebook grubunda paylaşmak istiyorum.
bekir güçlüer tarafından 10/9/2014 12:35:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Öncelikle yazıma gösterdiğiniz ilgi ve yorumunuzdan dolayı teşekkür ederim.
Elbette ki Almanların Bağdat demir yolunu yapmaları Osmanlı'ya bir kıyak değildi ve amacı petroldü. Tıpkı İngilizlerin ilk demir yolumuz olan İzmir-Aydın hattını yapmaları gibi. İngilizler de Menderes ve Gediz ovalarında yetişen tarım ürünlerimizi kolayca İzmir Limanına nakletmek ve oradan da kendi ülkelerine rahatça taşıyabilmek için yapmışlardı o yolu. Devletler arasındaki ilişkilerde kıyak çekme diye bir alışkanlık yoktur tabii ki.
Türk ordusunun pkk nın hakkından gelemediği olayına gelince: Ordunun bu gün eli kolu bağlı. Oysa pkk bu günün olayı değil. Bu vatan için ölen de öldüren de kahramandır denilen dönemlerde de, Osman pamukoğlu ya da Hasan Kundakçı Paşalar döneminde de bitirilemedi maalesef. Yani ordunun eli kolu bağlı olmadığı o ilk on sekiz yıllık süreçte de pkk ya karşı bir şeyler yapıldığı söylenemez her ne kadar 1999 da pkk bitme noktasına gelmişti dense bile.
Yazıyı paylaşmaya gelince: memnun olurum. Onur duyarım. Çok çok teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
bekir güçlüer
Evet terör bugünün sorunu değildir. Haklısınız. Ancak, ordunun elini kolunu bağlayan siyasi otoriteden kastım bugünün siyasi otoritesi değildir. İşin başından beri sivil otoritenin bu konuda gösterdiği/gösteremediği kararsızlıktır. Eh... onlarda haklıydılar belki! dünyayı şekillendiren ve yöneten bir gücün bölgeye ve bölge zenginliklerine sahip olma planlarına karşı çıkmak, aksine davranışlarda bulunmak hadlerine değildi.
Genel bir görüş olarak şunu ifade edebilirim: Türkiye Atatürk'ün ölümüyle birlikte, bu tarihi biraz daha ileriye götürürsek 1945 diyebiliriz, başka bir deyişle II. Dünya Savaşı sonunda kurulan "Yeni Dünya Düzeni"nden sonra milli ekonomik ve siyasi kararlar alma yeteneğini kaybetmiştir kanaatindeyim.
Tekrar saygılarımı sunarım.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.