- 1074 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
Gençlik 19
kırlangıçlarla uğurlandım
Yolculuk endişelerde hüznümün usancı
güneşin erken uyandığı bu şehirde
kulağımda akşamdan kalma bir uğultu
ağustosun alnında vardığım çeşmeler kurudu.
İstanbul’un yanağında bir damla yaş eylül
kabuslarımın bahçesinde kuru bir yaprak
düştüm
yine zamanın yolculuğuna
yüreğimde vadesi dolmuş aşkların sancısı.
Kırlangıçlarla uğurlandım
sığırcık kuşları kayıptı vardığımda
yolunu şaşırmış bir kaç martı
bu şehrin kalabalığında avare.
Eylülün gölgesinde endişeler firari
adım alınır vukuat hanesine
nizam karakoluna telaşım dokunur.
Ekim
arayanı sorannı çok olur henüz unutulmayanın
ziyaretçiler gelir
şiirin hamurunda gidişlerinin izleri.
Gönül bahçemde ertelenmiş aşklarım
bir mabet şimdi
anlaşılınca
yalanlarımı söylerim.
Köse dağının tepesine
yamacına, bir akşam sıra dağlara
civar köylere düşer
kasım ayının söylenmemiş şiirinde ilk kar taneleri.
Üşüdüğüm kadar yalnız
üşüdüğüm kadar yorgunum
akibetimden sual olununca
hep yalan söylerim.
Hüznünü sevemiyeceğin bir an olur
aralık
üşürsün
tel örgülere çevrilmiştir her bir yanın.
sayılıdır atabileceğin her adım
ne dinleyecek bir adam olur
ne konuşucak bir sözün.
Askerliğimi bu şiir anlatabilir, ilk şiirlerimin çoğunu askerde yazdım.
Askerlik anısı anlatmak istemiyorum bu konuya fazla girmeden.
Sadece içimde kalsın istemiyorum.
Uzman çavuş, astsubay gibi rütbesi düşük askerlerin bizim üzerimizden egolarını tatmin etme çabalarıydı beni tiksindiren.
Birde iyi niyetli, rütbeli askerlerin iyi niyetleri suistimal edilince tehlikeli olmalarıydı korkularım.
Birde uğursuzluklar, fitneler Üzerimde dolaşırken, konan baykuştu şu Şiirin ilham kaynağı.
durgunluk
Diyecek sözü yok bu gece bulutların
kargalar bile sustular geçerken
diyeceğim yok köse dağına buralı esmer
sen susuyormusun üstünü örttüğünde akşam?
Yarasalar merhametini saklar
baykuşlar gözlerimden en uzağa diker bakışlarını
kurbağaların ömrü ayaklar altında
sığırcık kuşları geç kalmışlar bu akşam.
Anlayamazsın
içimde bir resme bakar gibi
öyle bi köşede
bir bendim resmin içindeki resme bakan.
Askerlik zor zanaat zamanında bitirebilmek için çok çaba harcadım, kavgalar bitmiyor, birbirimize huzur vermemek için elimizden geleni yapıyorduk.
yaldızlarını döker gece
Gün batınca burda
güneş dağların ardına sıvışır
bulutlar kan çanağı ağlamaklı
gece doğum sancıları çeker.
Esiyor deli bir rüzgar
kargalar hep bir ağızdan istila naraları atıyorlar
rüzgarla oynaşıyorlar
girdap gibi dönüyorlar semada,
etekleri bir semaven misali göğü kaplıyor.
Artık gecedir
ay şu dağın ardında gizemlidir
yarım ayva gibi çıkar bazı geceler
bende başlar bende biter öbür yarısının olmayışı.
Eksikliğim herşeye yansır.
yaldızlarını döker gece
yıldızlar gecenin esmerliğinde tutuşur
ama ben hiç dilek tutmadım.
Askerlik zor geçti benim için.
Pınar’a yolladığım başarısız kötü el yazısıyla Yazılmış mektuplar bazı gecelerimi aldı.
Küfürlü konuşmaları sebebiyle askerliğin çoğunu nerdeyse pek kimseyle konuşmayarak kitap okuyarak yazarak geçirdim.
En çok kısa dönemlere şaşırıyordum, üç dönem kısa dönem yolladım.
Poşet derlerdi onlara.
Bir gelişlerini birde gidişlerini görüyordum.
Onlara sorsan askerlik geçmiyordu.
Bütün sivri yanlarımı Sivas acemi birliği ve Ağrı da yontup geri yolladılar beni.
Her iki şehir Ağrılı ve soğuktu, askerde az konuşmak efendilik para etmiyordu bunu da öğrenmiş oldum.
YORUMLAR
Askerliğin çetelesini şiirlerle tutmuşsunuz... yoğruldukça kıvamı güzel ve lezzetli satırlar dökülmeye başlamış...Ömrümün büyük bölümünün askeri camianın içinde geçmesi nedeniyle düşüncelerinizi saygıyla karşılıyor...Başarılar diliyorum kaleminiz daim olsun.