- 928 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Defin
Bugün hayatım boyunca ilk kez, tramvayda bir köpeğin gözlerinin ta içine bakarak gülebildim. Demek ki; insan isterse korkularının üzerine gidebiliyormuş, tek başına da olsa. Belki de korkular, birine sığınma-sarılma ihtiyacından bilinç altımızın ürettiği bir bahaneydi.
Yalnızlık güçtü aslında güçlü olmaktı. Belki yorucuydu ama huzur doluydu. Duvarların dilinizden anladığı bir dünyaydı. Bazen boşluğa düşüp birine inanma güvenme ihtiyacı duyuyor olsanız da; her seferinde yanılgıya uğradığınızdan daha güçlü uyanıyordunuz kaybolduğunuz karanlıktan.
Dünya siyah beyazdı benim için, iyiler ve kötülerden oluşan bir labirent. Gri yoktu, yanılgıydı diğer renkler de.
Ya iyisinizdir ya da kötü, ya iblisinizdir ya da melek. Başka seçeneğiniz yoktu, yarı iyi yarı kötü olamıyordunuz. Düşünün ki siyahı, siyaha buladığınızda kaybedecek ya da kazanacak bir şeyi yoktur. Lakin; beyazı siyahla boyadığınızda beyaz kaybolur. Öldürmüş olursunuz. Oysa; siyah hep aynı kalır, bansanızda beyaza.
İnsanlar neden kötü diye sorguladım ömrüm boyunca, bulamadım bir cevap. Siz de bulamazsınız, biliyorum.
Hayat bana insanlardan kaçabildiğim sürece mutlu olma şansı tanıdı. Ne bir omuz vardı huzurla yaslanacağım, ne de sağlam bir duvar vardı sırtımı dayayacağım. Kendi başınalık güçlü kıldı beni...
Zaman zaman yoruldum tek başına hayatla savaşmaktan. Bir yerlerde vardır, benim gibi insanlar diye düşünmedim desem yalan olur. Ki ben yalanı hiç sevmem. Bu yüzden midir bilmem nerde belalı insan varsa gelir beni bulur. İnsanlar neden kendi olmayı beceremez anlamıyorum ki ben kendim olmadan bir adım bile atamazken.Nasıl bu kadar usta oyuncu oluyorlar, ki samimiyetten uzak insanları çoğu zaman suratlarına yakışmayan karekteristik mimiklerinden tanıyabiliyorken. Nadiren de olsa yanıldıklarıma ise şeytan diyorum, bir iblis ancak kendini bu deneli gizleyebilir kanımca.
Hayat bazıları için çok uzun olmalı böyle oyunlara baş vurduklarına göre. Benim içinse hızlı akan bir nehir ve denizleri aşıp okyanusa ulaştığında hepimiz yok olacağız. Her saniser bizi sona yaklaştırırken neden birbirimizin kuyusunu kazarız hiç düşündünüz mü. Bir bardak suyu paylaşmak yerine bir bardak suda boğmayı, neden tercih ederiz. Sıcak bir gülüşü paylaşmak bu kadar mı zor.
Yozlaştığımız yetmedi mi!
Sona yaklaşıyoruz, sona. O, en sona... Beş duyumuzu kaybediyoruz yavaş yavaş, hiç bir şeyden tat almamaya başladık bile. Yanıbaşımızdaki acılara duyarsız ve öylece kimin eli kimin cebinde yaşamak, buysa yaşayıp gidiyoruz.
Bir daha yaşama şansım olsaydı yine ben olurdum, tıpkı ben. Hiç ama hiç pişman değilim ben olmaktan. Ne eksik, ne fazla, tek “ben” olmak isterdim. Doğrudur benim gibi insanların yüzüne pek şans gülmez ama yine de ben olmak çok çok güzel.
Karıncaları ezmeden yürüyebilmek, milleyeti ne olursa olsun hakir görmeden sevebilmek, dünyanın öbür ucundaki çocuğu kendi çocuğunmuş gibi şefkatle sarıp sevebilmek, hiç bir yüreğin ahını almamak için titremek... işte böyle bir benle bir asır da olsa yaşamak isterdim.
Vurup kaçanlar benden çaldıklarını sanıyorlar, nasıl da yanılıyor gafiller! Çalabilmiş olsalardı,
insanlığımdan bir şeyleri kaybetmiş olmam gerekmez miydi. Ne çok zavallılar, ne çok, ne çok acınası!
Onlar bilmezler ben yaradanı aşkla severim, O`ndan korktuğum için değil, O`ndan geldiğim için severim. Onlar bilmezler ki benim kabem vicdanımdır! Ki hiç şaşmaz terazisi, dilimde her an O`nun adı ki her adımıma şahit cümlesi. Onlar bilmez ki ben, neden aşkla delidivane olurum, O`nun yarattığına O`na olan aşkımla vardığımı bilmezler. Bu yüzdendir ki güzel olanlar kalır bende belalar kendiliğinden geçip gider. Bilmezler ki ben her defin töreninde hakkımı onun adeletine bırakır da helal edemem, O`na olan aşkımdan şüpe etmesin diye.
Gelmelerde de gitmelerde de hayır vardır, şer olan kalmaz bizde. Giden de kendi gittiğini sanır, başımız gözümüz üstüne.
Ömür konmaz asla üst üste... Herkesin ömrü kendine gebe, hayrı da şerri de.
Onlar, dökülen gözyaşlarımı üstüne alınıp böbürlenirler! Bilmezler ki onlara ah birikir içimde! Hesap gününe devir daim cehennem ateşimle!
Ve ben hiç bir yenmiş hakkımı helal etmem! O`ndan geldim O`na döneceğim! O`dur benim vekilim!
Ve sadece, O bilir; aynaya dökülenden başka yoktur ötem!
"O kuluna yeter!"
9 ekim 2014 23:20
dipnot; defin töreni!
Sude nur haylazca
YORUMLAR
bunu çok beğendim işte
kaynar kazanın muhasebesi,dersi.
çıkarımlar acıya tuz basmak gibi değil
hedefi gez göz arpacık
isabetli.
tasavvufi,evliya tutuşlu hayata bakış iyidir.
insanı kendine getirir.
tebrikler..
-Sude Nur Haylazca-
Her daim güzellikle kalınız.