- 699 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
PAVYON-1
Hiç beklemediğiniz anda, bilinmeyen bir güç, sizi yaşadığınız fanusunuzdan dışarıya bakmaya zorlar. Kesişen hayatlar, farklı yaşamlar önünüze çıkınca istemeden de olsa afallar kalırsınız. Ben de yazımın başlığını atıncaya kadar geçen bu sürede, arap saçını andıran karmaşık duygularımı toparlamakta oldukça zorluk çektim açıkçası.
Kader ağlarını yavaş yavaş o küçük sürpriz için öre dursun. Bizler bundan habersiz kurban bayramını geçirmek için memleketimize geldik. Bütün aile bireyleri, birlikte olmaktan oldukça memnundu. Adapazar’ına geldiğimizden beri her bayramı değerlendiriyorduk. Yıllarca ayrı geçirdiğimiz tüm kutlamaların acısını çıkartıyoruz doya doya.
Kayın validemin hazırladığı leziz yemekleri yedikçe, verdiğimiz birkaç kiloda boşa gidiyor. Usta aşçılara bin basarsın diyorum anneme. Elinden her bir yemek ayrı bir tat olarak çıkıyor çünkü. Hele de yöresel yemekler olunca parmaklarımızı bile yiyeceğiz bu gidişle.
Sarmalar, dolmalar, börülce salatası, kavurmalar, işkembe çorbası, kaburga dolması (Sura) ardından kavunu, karpuzu, baklavası derken gerilip kalıyoruz def misali. Bir de mutlaka tatlının yanında dondurma olmalı. Kayın babam şeker hastalığına rağmen yasakları delmek için elinden geleni yapıyor. İlaçlarını düzenli içince problem yok diye düşünenlerden.
Kısa olan tatilimizi en iyi şekilde değerlendiriyoruz. Hava da müseade edince, akşam yemeği sonrası eltim, kızım ve ben kordonda yürüyüşe çıkıyoruz. Akçay’da yaz aylarında olan hareketlilik yok. Yavaş yavaş dönmüş yazlıkçılar evlerine, yurtlarına. Tezgahların başına gidiyoruz kitap kurdu olan eltim okumak için yeni kitaplar aramakta. Ben ise elimde olanları bitirme telaşındayım. Ama, takıların başına gidince dayanamayıp ilginç tasarımlardan bir iki tane alıveriyorum.
Daha sonra lunaparka doğru ilerliyoruz, çılgınca eğlenenleri gıptayla seyrediyorum. Didoş ve Seher hemen adrenalin salgılayan bir salıncağa binmek için bilet alıyorlar. Onlar delice stres atarken, ben de heyecanlanıp yuhiii diye çığlık atmadan edemiyorum. Korkuyorum ve bildiğim tüm duaları okumaktan da geri kalmıyorum. onlar sağ salim toprağa ayak basana kadar.
Tuvalete sıkışan ben, çocuk gibi eve dönelim diye tutturuyorum. Bizim çılgın ikili alışverişe doyamamışlardı. Dönüş yolunda da birkaç tezgaha daha dadanıyorlar o sırada. Seher’in telefonu çalıyor, ahizenin diğer tarafında Tozay var. Yani kaynım tabi gerçek ismi bu değil, niçin bu ad verilmiş, neden böyle tanınıyor bu da ayrı bir konu.
Saruhan otelin önünde buluşalım diye sözleşiyoruz. Tabi ki tekrar geriye dönmek zorunda kalıyoruz. Söylenerek, bacaklarım da birbirine dolanarak yürüyorum ama kimin umurunda.
Neyse arabaya biner binmez eşimden beni tuvalete yetiştirmesini rica ediyorum. Beş dakika sonra, yüzümde rahatlama ifadesiyle geri dönüyorum. Nereye gidelim diye düşünürken daha önce gitmiş oldukları bir mekana doğru istikametini çeviriyor Tozay.
Otomobili park ediyor ve tabelasında “Yeşil” yazan kafe bara adım atıyoruz. Kapıda genç ve yakışık garson bizi karşılıyor. Tozay içeriye şöyle bir göz atıyor, tereddüt içinde girmekle girmemek arası bocalıyor. Orta yaşlarda oldukça hoş bir bayan bizi tekrar davet ediyor, sizi bahçede ağırlayabilirim diyor. Hani derler ya; ağzımız, dilimiz bağlandı. İçeriye girmeden taşlarla döşenmiş yoldan bahçeye doğru ilerliyoruz. Denize nazır bu salaş mekana göz gezdiriyorum. Masamıza doğru yönelirken, Tozay’ı gören, diğer masada oturan beylerden biri, sevinçle ayağa kalkıp bizi karşılıyor. Daha önceden tanıdığını anladığım bu bey biraz sonra piyanosunun başına geçip Tozay için “Boş çerçeve” adlı şarkıyı söylüyor.
Bize bir açıklama yapma ihtiyacı duyan kaynım, mekanın bir değişime uğradığını ve pavyona benzediğini ve istersek kalkabileceğimizi söylüyor üzülerek.
Kızım olgun bir davranış göstererek, amcasına oturabileceğimizi söylüyor. Ağzından dökülen şu kelimeler benim için bir gurur kaynağı teşkil ediyor. Onlar olmasaydı bizler bu kadar rahat olabilirmiydik? Adım başı tecavüzlerle burun buruna gelirdik. Minnet borçlu olduğum kadınlara sırt çeviremem.
Anne olarak içimden geçirdiğim tüm tereddütlü düşüncelerden belki de bu sözlerle arındım. Tabi ki şartlar böyle gelişmeseydi bu ortama gelmek bir yana hayal etmeyi dahi düşünmeyecektik.
Siparişlerimizi verdik ve tatlı sohbetimize devam ettik. Bir anonsla başlayan “Kış masalı” adlı parça seslendiriliyordu. Gözlerim merakla aradı, bu sesin sahibini ama göremedim nereden geliyordu bu ses? Merakla sordum şarkıyı söyleyen bayan nerede? Arka masaların birinde, kırmızı tulumu, kuaför elinden çıktığı belli olan topuzu ve sarı saçlarına iliştirilen yapma gülüyle oturuyordu.
Film karelerinin beyaz perdeyle buluşmasından tanıdığım pavyon hayatını bir de kitap sayfaları arasında bulmuştum. Şu anda ise kendi fanusum onların yaşamının kıyısına doğru yaklaşmıştı sanki. Gizli bir yol açılmıştı aramızda. Kaçamak bakışlar, bizlerin üstünde dolaşıyordu. Akıllarından ne geçiyordu tahmin etmek zor.
Bir süre sonra dört beş kadın ortada dönerek oynamaya başladı. Anadolu kadını dedim, ne çılgınca dans eden vardı, ne de göbek atıp, gerdan kıran. Arada bir fark vardı bizler zevk için, eylenmek için dans ederken, onlar iş icabı oynuyorlardı.
H. Çiğdem DENİZ...Çitlembik.
YORUMLAR
H. Çiğdem ŞİİRBAZ
H. Çiğdem ŞİİRBAZ
gidilecek
bu sayede sizi farketme firsati verdiniz.