İslam Devleti(İD) Maskesi ardına gizlenmiş gerçekler..!
Taraflaşmanın zemini hiç bu kadar net olmamıştır. Ortadoğu’da yaşanılan savaşın çeşitli cepheleri ve bu cephelerin ardında savaşın dinamikler bulunmakta. Kestiği insanların başıyla top oynayan; İŞİD, El kaide(el nursa), Horasan,ÖSO gibi örgütler. Diğer tarafta ise başka bir emperyalist politikanın taşeronluğunu üstlenmiş anti emperyalist söylemlerini kendine kaldıraç etmiş Esat, mübarek, Kaddafi, gibi diktatörler. Tabii doğrudan savaşanların ardında savaşı koordine eden emperyalistleri ve savaşın asıl muhatabı olan Ortadoğulu emekçiler göz ardı edilmemelidir.
İnsanın genel sosyolojik ve psikolojik kabiliyetlerini enine boyuna çözümlemiş olan emperyalizm, Hollywood sinemasının en “nadide” örneklerine başvurup dünya halkları üzerine de hegemonyasını daha da güçlendirme girişimlerini sürdürmekte. Perspektifler ortadadır; kötü, beyaz bir zeminde,siyah bir nokta gibidir. İyiler ve kötüler olabildiğince bariz bir biçimde ortadadır. iyilerin ve kötülerin bu derece ortada olması aynı zamanda durumun ne derece kurmaca olduğunu da ifşa etmektedir. Sizleri bilmem ama ben kurt sürüsünün kuzuyla dövüşünü adil bulmam, üstelik ortalıkta tam teçhizatlı bir kuzu da yokken(1) Kurt ile kuzu diyalektiğinde ortalama bir aklın tercih hakkı yoktur. Kimlerin hangi tarafta olacağı ve hangi sloganları dillendireceği çok öncesinden belirlenmiştir. Taraflaşmanın özünü bilmek tarafı olunan aklın nasıl bir seyir izleyeceğini bilmeyi kolaylaştırır. Halefler ve selefler, sömürenler ve sömürülenler, işçiler ve patronlar şeklinde kategorize edilebilinir. Burjuvazi işçi sınıfıyla olan çelişkisinin anlaşılırlığı ve görünürlüğünü engellemenin yöntemlerini olabildiğince zorlar. Taraflaşmanın berraklaşması ise tarafların aidiyetlerini ve soy kütüklerini ifşa etmeleriyle alakalı olarak ortalama akıl tarafından tercih edilir. Bu duruma bina yen burjuvazi olabildiğince hümanist keza sosyalist bir oka darda dindar olabilir.
Emek sermaye çelişkisi farklı coğrafyalarda farklı argümanların ardında gizlenir her ne kadar farklı kılıfların ardında gizlenmeye çalışılıyor olunsa da özünde kolektif üretimin kolektif tüketime dönüştürülememesinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Yaratılan iyiler ve kötüler ise antagonist olarak nitelendirilen ve çelişkilerin özü olan emek sermaye çelişkisinin görünürlüğü engellemekle görevlilerdir. Neticede ortada bir etki vardır etkinin yarattığı enerji doğal olarak karşısında farklı bir enerji yaratmaktadır. Karşısında oluşan enerjiyi engelleyemeyen otorite durumun kontrolünü yitirmemek için açığa çıkan enerjiyi daha önceleri daha az zararlı bir kanala aktarmak gibi amaç güdülüyorken bugün doğrudan kendisini ihtiyaç haline getirebilecek bir rotaya evirmektedir.. Emperyalizm herhangi bir coğrafyaya girmeden önce girilecek bölgenin sosyolojik psikolojik ekonomik fizibilitesini analiz ederek gireceği bölgedeki olası tüm sonuçları ön görerek politikalarını olgunlaştırmakta. Amerikan ulusal istihbarat Konseyi’nin hazırladığı ve 2004 Aralık’ta yayınladığı “Mapping the Global Future”(Küresel Gelecek Haritası) 2020 yılında dünyanın nasıl olabileceğine ilişkin analizler içermekte.
Bugünün moda gündemi İslam Devleti (İD) yaygın kullanılan adıyla: İŞİD. Moda olmasının çeşitli nedenleri var ama evvelinde İD inşa edilişi ve bu inşa edilişe laik olma gayreti içersin de gerçekleştirilen bir dizi terör eylemine bakmakta yarar var. İD’nin yaptığı saldırıların niceliği ve niteliği göz ardı edilirse muhtevasına dair yapılacak tespitlerinde eksik içermesi kaçınılmazdır. Daha evvel moda tartışma gündemi El Kaide iken bugün çok daha sansasyonel yönelimleri olan İD çoktan bu durumu kendi lehine çevirmiş durumda. Biraz tarih okuması yapacak olursak; El Kaide ve ikiz kuleler bir fenomen gibi yediden yetmişe herkesin kulağına üflenmiştir. 11 Eylül saldırılarının ardından çok yakın bir tarihte ABD emperyalizmi tüm ideolojik aygıtlar eşliğinde hummalı bir şekilde terörist kavramını enine boyuna işlemiş ve nüveleri 11 Eylül saldırıları öncesine dayanan emperyalist politikaların inşa edilişinin önünü açacak argüman olarak kullanılmaya başlar. Bir anda ABD gibi düşünmeyen herkes terörist oluverdi. Usame Bin Ladin ve örgütü El kaidenin yaptığı saldırıların ABD’ ile bağlantısı ikiz kuleler ardından ABD’nin terörist saldırıları gerekçelendirerek orta doğuya girip yaptığı katliamların ardından ortaya çıkmıştır artık ABD koruyabilecek bir maske kalmamıştır. Bugün her düzeyden taraflar bilir ki El kaide ve Usame bin ladin ABD tarafından özelde Sovyetler daha genel olarak sosyalizm karşı kurulmuş bir örgüttür. Eski dost muydular yoksa her zaman dostlar mıydı..!
Bir noktayı vurgulamakta fayda var ABD ulusal istihbaratının 2020 analizlerini içeren deklarasyonun da terörist ibaresini kullanmak sıklığından anlaşıldığı kadarıyla önümüzdeki dönemler dede yoğun bir biçimde aynı retoriği işletecektir Amerika ulusal istihbaratının yayınladığı Küresel Gelecek Haritası 2004 senesinde yayınlandığı yukarıda ifade etmiştik. 2004 den bugüne 10 yıllık süre zarfında ABD’nin Terörist kavramını ne derece kullandığı düşünülürse aslında 2020 analizlerinin ABD’nin yakın tarih içersinde gerçekleştirdiği politikalarının ihtiyaç haline getirilmesinin ön yoklaması olarak servis edilmesidir. 2020 senesinde El Kaide dışında daha sansasyonel yönelimleri olan örgütlerden bahsedilmekte Oboma’nın “İŞİD’in birkaç yılda bitirilemeyeceğini” söylemesi keza “ABD istihbaratının İŞİD’i hafife aldığı” açıklamaları göstermektedir ki ABD Politikalarını çok daha önceden dayanaklar oluşturmuş bugünse sadece yaşam buldurmak kalıyor.
Irak’a barış ve demokrasi götürüyoruz propagandaları eli altında Irak’da bir milyondan fazla insanın katliamını gerçekleştiren ABD ve müttefiklerinin katliamın sonrasında hiç bir şey yokmuş gibi bölgeye girip istediğini yapmasını beklemek eşyanın doğasına aykırı bir durumdur. Demokrasi ve özgürlük maskesi erkenden düşmüşken ABD’nin bölgede hegemonya kurabilme imkanı yoktur. Tam da böylesi bir iklim, bölgede hakim haldeyken İD’nin olgunlaştığı rahme sadakat gösterilerinin sonucunda büyük katliamlar ve yapılan katliamları seyirlik bir vaziyete getirerek dünya ezilenlerine sunmakta. İD’nin yaptığı katliamlar tek bir amaç içermekte: korku, daha fazla korku. İnsanlar ne kadar çok korkarlarsa o derece tartışılır olur ve o derece bölgelerdeki askeri güç ihtiyaç haline gelir, o derece emperyalist saldırının önü açılır. Milyonlarca ordunun kamufle edilmesi sağlanılır. İŞİD hemen hemen her şeyi ihtiyaç haline getirmekte, insanları belleklerinde ordunun neden var olduğunu tartışma imkanlarını ortadan kaldırmaktadır. İD nin yaptığı katliamların karşısında herhangi bir gücün duramaması da ev evvelinde güç olduğunu tüm küresel güçlere göstermiş tabi doğal olarak dünya halkına da göstermiş olan ABD İD “zulmüne” karşı sorun çözen olarak karşımıza çıkarılmakta. Yapılan kurgu çok doğal olarak ABD emperyalizmini talep edilir hale getireceği en baştan bellidir. Koalisyon içersinde bulunan devletlerin Bölgede bulunan YPG ye ağır silahlar yönlendirmesi halinde YPG İD çatışmalarının İD aleyhinde sonuçlanacağı bugünden öngörülebilinir. Buna karşı ABD başta olmak üzere koalisyon güçleri YPG ağır silahlar vermemekte. Bu durumun ardında Suriye Türkiye ırak nezdinde farklı nedenleri olmakla beraber belirleyici neden ABD’nin Ortadoğu’ya bundan sonraki dönem de istediği gibi girmesinin dayanağı olan İD uzunca süre bölgede var olmasını istemesidir.
TV,radyo,gazete,dergi, internet,telefon vb birçok organdan İD’ ye dair haberler yapılmakta. Daha fazla korku yaratılması hızla sürdürülmekte. Hiç bir gün yok ki İŞİD e dair bir haber olmamış olsun. Günün ilk saatlerinde öğreniriz ki İD büyük bir saldırı gerçekleştirmiş ve yüzlerce insanı öldürmüştür başka bir gün Şİİ mahallelerin basmış Şiilerin kafasını kesmiş top oynamaktadır, başka bir kanal da 1700 kadar polis infaz edilmektedir, Sonrasında ABD li temiz yüzlü bir muhabir James Foley’i guantanamo hapishanelerinde esirlere giydirilen turuncu renkli kıyafet eşliğinde Hollywood sinema kalitesinde bir kamera çekimi eşliğinde kafası kesilir. Devamında Fransız rehine olan Herve gourdel’in başı kesilir. Kesilen her insan başından sonra batı toplumu daha fazla tedirgin olmaya sürüklenilir. Halbuki İD çok yakın tarihlerde bölgede bulunan sayıları binlerle tarif edilebilecek Şİİ, Ezidi ve Kürtlerin başını kesip “top” oynamıştır. Batı nezdinde binlerce insanın başının kesilerek top oynanması ABD li temiz yüzlü bir gazetecinin ve bir Fransız dağcının başının kesilmesi kadar yakıcı karşılanmamaktadır. Bu durumun arkasında yatan en temel etken ise oryantalizmin ta kendisidir. Uzun yıllar oryantalizmi inşa etmekle çaba sarf eden kapitalizm nihai anlamda nasıl bir konsepti örgütlemiş olmasını bilerek batının tepkisini ve tepkiye bağlı olarak rızasını alabileceği en temel argümanın “tehlikenin” batıya yöneldiğini topluma hissettirmekten geçtiğini bilmektedir. Geçmişten bir örnek bu durumu daha bariz açıklayabilir. El kaide nin Usama Bin Ladin önderliğinde ikiz kulelere yönelik geliştirilen saldırıları ABD nin Ortadoğu halklarına yönelik yapılacak her türden saldırının toplum nezdinde onay almasını sağlamıştı. 11 eylül saldırıları Batıya tehlikenin en yakınında olduğunu hissettirildiği dönemdir.
Tabi yukarıda tarif edilen psikoloji tek başına batı toplumlarına özgü değildir. Yanı sıra bizlerinde içersinde yer aldığı toplum nezdinde de geçerlidir. Bir sabah uyanırız İD Dernek kurduğuna dair haberler manşet geçer. Bir başka gün İD alevi, sol mahalleleri basmaya yeltenmiştir. Sonrasında Devrimcilerin oldukları mecralarda hortladığını duyarız, Tramvayda uzunca sakalıyla yolculuk ettiğini öğreniriz. Tüm bunları öğrenirken aynı zamanda İŞİD katliamlar yapmaya devam eder. Tüm dünya çaresizdir ABD durumun vahametini dillendirmeye devam eder. Ve “süper güç” ABD durumu korkuyla seyreder. Durum o kadar inandırıcı servis edilir ki “demokrasi” için ırağa girilerek bir milyonun üstünde insanın katledilmesi oracıkta unutulur. İŞİD yaptığı katliamlarla ABD’nin tüm cellatlıklarını “aklamaya” devam eder.
Guantanamo hapishanesi gene aynı isimle kullanılan guantanamo kampında 2002 11 eylül saldırıların sonrasın da El kaide Hizbullah vb yapılanmaları hapsetmek için inşa edildi .
Guantanamo hapishaneleri yapılan işkenceler, Uzun tutukluluklar ve bununla beraber ölümlerle bilinmektedir. ırak işgal esnasında Guantanamo hapishaneleri yapılan işkencelerle defalarca gündeme gelmiştir. Bugün İŞİD’in liderliğini yapan ve en önemli ismi olan Ebu Bekir Bağdadi El-kaidede faaliyeti yürütürken Guantanamo hapishanesine düşmüş, Bush tarafından birçok esirle beraber salıverilmiş.(2) IŞİD Zevahiri Irak İslam Devleti’nden Irak’ta kalmasını ve Nusra Cephesi’ne müdahale etmemesini istedi. Fakat Bağdadi Zevahiri’nin emrini yerine getirmedi ve iki taraf arasındaki bitmek bilmeyen kanlı ayrılıklar baş gösterdi. Sonuç olarak, Bağdadi Culani’nin verdiği söze ihanet ettiğini ifade etti. Culani ise Bağdadi’yi Zevahiri’ye olan biatının gerekliliklerini yerine getirmemekle suçladı.” Bunun üzerine Şubat 2014’de el-Kaide’den ayrılığını ilan etti. Ayrılığın önemli parçalanmalara yol açtı İŞİD’iin güçlü olması el-Kaide içersin de yer alan kesimler cephesinden dende cezbedici bulunmuş olmalı ki İŞİD ayrılığının ardından El-nusra dan da önemli denilebilecek katılım gerçekleşmiştir. İŞİD’in Irak’da bulunan politik iklimi görerek karşısına aldığı Şiilere yönelik yaptığı saldırılar çok kısa zaman dilimi içersinde güçlenmesine yol açmış ve daha sonrası spesifik sansasyonel eylemlerle bir anda tüm toplumun gözlerini üzerine çekmiştir. Bizler cephesinden abes karşılan bir çok söylem Müslüman birçok ülkede karşılık bulmuş ve kısa zaman içersin de Müslüman bir çok ilkeden katılım gerçekleşmiş. Bugünde dünyanın farklı noktalarında faaliyetini sürdüren birçok cihatçı örgüt İŞİD’e katılımını ilan ediyor. Talibanı örgütü İŞİD her türlü destek vereceğini açıklarken, “Özbekistan İslam Hareketi isimli örgüt lideri Usman Gozi, İŞİD’e katıldıklarını açıkladı”(5)
Sonuç olarak
İD aleyhine Türkiye’de propaganda yapılırken bir durum göz arda edilmektedir. Burjuvazi cephesinden yapılan propaganda gayet tutarlıdır ama sorun devrimci-sol-ilerici kesimler nezdindedir. İlk olarak İŞİD Türk devletinin yaptığı ve muhtemeldir ilerleyen dönemde yapacağı katliamlardan çok daha büyük katliamlar yapmamaktadır. Belirli anekdotlar durumu daha doğru resmedebilir 1915 ile 1920 senelerinde 1.5 milyon ermeni soykırıma uğratıldı 1938 tarihinde 60 binin üzerinde Dersimli soykırıma maruz kaldı, çorum, Maraş ve Sivas’ta Alevilere yönelik katliam gerçekleştirildi. Özellikle Sivas madımakta insanlar yakılarak katledildi. Kürtlere yönelik bir o kadar önemli katliam gerçekleştirildi, faili meçhuller ve Cumartesi anneleri hazin direnişleri, Gerilla cenazelerine ve Kaçırılıp tecavüz edilen solcu kadınlar ve erkekler de halihazırda hafızamızda, yakın tarihte Roboski’de 34 köylü katledildi, Hatay reyhanlıda patlatılan iki bombanın sonucunda 100 üstünde insan öldürüldü. Saldırının faili Türk devletinin finanse ettiği İslam Devleti olduğu bilinmektedir. Gezi kalkışması esnasında demokrasi özgürlük vb sloganlar eşliğinde doğasına, emeğine sahip çıkmak isteyen kesimlerin kalkışması yoğun saldırılara maruz bırakılarak on binden fazla insanın yaralanmasına 8 den fazla insanın ölümüne ve binlercesinin gözaltına alınmasına neden olunmuştur. Bunun yanı sıra taşeronlaşmanın önünü açıp her türlü sömürünün yasal düzenekleri oluşturulmuş ve sömürünün önünde engellerin meşru gören politikaların sonucunda somada 301 den fazla madenci katledildi. Daha bir çok katliam algılanabilinir.. Türk Devletinin lojistik ve ekonomik anlamda finanse ettiği İD Türk devletinden, daha önemlisi ise ABD emperyalizmden daha gaddar değildir. Görünürde olan İD gaddarlığı sadece Emperyalizmi ihtiyaç haline getirilmesi vardır. Yanı sıra İD durduğu noktanın yoğun işlenmesinin bir sonucu olarak bugün YPG Şii lerin yüreğini zafer nidaları eşliğinde çıkarıp yiyen ÖSO ile birlikteliği sınırlı bir kesimin tepkisine yol açmış toplumsal muhalefetin önemli bir çoğunluğu yapılan ittifakı pas geçmiş Hatta Kobani’de ÖSO’nun PYD ye destek de bulunması ÖSO ya dönük süre gelen aklında sineye çekilmesine yol açmış. Tabi bir savaşı yürütmenin türlü zorlukları olduğu ve doğal olarak stratejik argümanlar doğrultusunda çeşitli taktiksel manevralar yapılabileceği maruz görülebilecektir. Tabi taktikler işletilirken ilkeler belirleyicidir. Ulusal harekete yönelik Gerek ÖSO gerekse de ABD temasları “birliktelikleri” ayrı bir yazının konusu olduğundan kaynaklı bu yazı içresinde ancak İD’nin nelere “kadir” olduğu söylemek yeterli olur…
Kaynaklar:
1-söz Benjamin Franklin’in “Demokrasi, iki kurtla bir kuzunun öğle yemeğinde ne yeneceğini oylamasıdır. Özgürlük ise tam teçhizatlı bir kuzunun oylamaya karşı çıkmasıdır.” Söyleminden esinlenilmiştir.
2- www.haber7.com/yazarlar/taha-dagli/1169816-isidin-arkasinda-abd-mi-var-carpici- 2 -benzerlik
3-www.mardinlife.com/mobil/haber.php?id=17300
4- www.haber7.com/yazarlar/taha-dagli/1169816-isidin-arkasinda-abd-mi-var-carpici-2-benzerlik
5-www.haberler.com/bir-orgut-daha-isid-e-katildi-6561042-haberi/
* Küresel Geleceğin Haritası (Mapping the Blobal Future) 2004 deklaresyonn
19.09.2014
Ülker sarı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.