- 886 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
CEHENNEM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
OLAYDAN ON İKİ SAAT ÖNCE...
Fazlasıyla hatta istisnasız duyarsız ve yoksundu, yoksunluğu ve bir o kadar sessiz varlığı varlık olmaktan çıkmış. Bir o kadar yaralı idi. Kimselerin bilmediği ve görmediği o açık yara acıtırken canını bir sır küpüydü adeta. Sancılı hayatın seçtiği bir kurbandı belki de. Ne ilk kurban ne de son…
Bariz bir başlangıcı da yoktu hikâyesinin. Dolayısıyla sonu oldukça müphemdi. Kıt kanaat geçinirdi insanlarla yarattığı o kıt kanaat mutluluklarla yetinmeye çalışırken. Hep böyle olmuştu ve görünen oydu ki böyle de devam edecekti.
Usulca çıktı evden Selvi kapıyı arkasından çekerken. Karanlık sokağa adım attı, artık kara gecenin bekçisi idi. Ait olmadığı o dünyadan öylesine alacaklıydı ki. Yavaşça dokundu hafif belirgin karnına. Gökyüzüne bakmak geldi içinden, ne bir ışık ne de tek bir yıldız vardı yolunu aydınlatan, ay ise çoktan saklanmıştı.
-Bak da gör halini. Sen de en az gece kadar kara ve kirlisin,
Diye serzenişte bulundu durduk yerde.
-Kötüsün ve koca bir hiçsin,
Dedi ek olarak.
Başı dönerken sendeledi aniden. Sendelerken zor tuttu kendini düşmemek adına. Yoktu böyle bir hakkı. Aslında ne izahatı vardı yaşadıklarının ne de bir çözümü.
Köşe başında farları yanıp sönen kara camlı arabayı fark etti aniden.
-Hadi, çabuk tut elini. Ne olacaksa olsun ve bir an evvel bitir şu işi.
Bir kez daha dokundu karnına içinden lanetler okurken. Azalmıştı başının dönmesi. Hızlandı.
Arabanın farları sönmüştü ki sürücü görmüştü onu.
Gecenin kör karanlığında güneş gözlüğü takmış kara bir adamdı direksiyon başında oturan. Bir el işareti yaptı keskin bir şekilde. Karşılık verdi genç kadın. Öylesine kararlı idi ki yapacakları hakkında. Yoktu başka seçeneği.
Tam yaklaşırken arabaya yine duraksadı, dönüp baktı ardında kalan evine. Gidip geliyordu aklı, yaşadığı ikilem hala nihayete varmamıştı.
-Çok geç hem de çok geç,
Diye mırıldandı.
Hiçbir açıklaması ve çözümü yoktu ki olanların. Anne ve babasının yüzüne bakıp neyin açıklamasını yapabilirdi ki. Yıkılırlardı.
-Çekeceksin cezanı, kızım ve her şey geride kalacak,
Demeye kalmadı ki direksiyondaki adam arabanın kapısını açıp çıktı dışarı, sabırsızca seslendi genç kadına:
-Gel artık…
Ev ve araba arasındaki o kısacık mesafe sırat köprüsünden geçercesine daraltmıştı yüreğini.
-Al işte, cehennem bekçisi beklemede,
Derken iç hesaplaşması hız kesmemişti.
Annesini düşündü bir an. Namazını niyazını asla ihmal etmeyen o çilekeş annesinin kokusunu duyumsadı yanındaymışçasına. Kardeşini düşündü. Senelerdir diyaliz makinesine bağlı, başak saçlı Ela’sı belirdi gözünün önünde.
Babası özler miydi acaba olanları duyduktan sonra yoksa lanetler mi yağdırırdı arkasından.
Sevdiği kim varsa düştü aklına.
Düşünmemesi gereken son kişi de geldi aklına. Onu yarı yolda bırakan o güvendiği, âşık olduğu adam. Yandığı, kandığı ve taptığı o adam.
Görünenin çok ötesinde, sevgi sözcüklerinin arkasına saklanmış o bencil adam. Nasıl da yüz üstü bırakmıştı kadını. Onca vaadin arkasına sığınmış ve her şeyin tek sorumlusu. Olanları dinlemek bile istememiş akabinde eline bir tomar para sıkıştırıp, kadını kovan o ketum ve yalancı adam.
O kısacık yolu yürümek nasıl da cehennem azabı idi. Bir bakıma cehenneme açılan kapı idi ve arabaya bindikten sonra arkasından kapanacaktı cehennem kapısı.
Son bir gayretle vardı arabaya ve bindi.
-Neredesin be kızım? Ağaç olduk burada.
-Geldim işte, ne var ki…
-Her şey planlandığı gibi ve hazır seni bekliyor. Anladın mı… İş sende bitiyor.
-Biliyorum,
Dedi umarsızca.
-Bana bak, caydıysan söyle. Çekemem senin nazını. Artık geriye dönüşün yok yola çıktıktan sonra.
-Hayır, sözümden geri filan dönmüyorum. Kararım kesin, haydi, sür arabayı.
-Bak. Gereken neyse yapıldı anlaştığımız gibi. Para hesapta sen de gördün. O evin tapusu çoktan kasaya girdi bile. Artık rahatla. İnan ki her şey fazlasıyla kolay olacak hem de tahmin edemeyeceğin kadar.
-Sorun yok, tekrarlayıp durma.
-Uygulayacağımız strateji zaten belli. Plan tıkır tıkır işleyecek. Yer, zaman da belli günlerdir konuştuğumuz gibi. Son defa soruyorum. Cayacaksan söyle ve bir daha da sormayacağım. Sen kimsin ki. Bunca insan var sırada hem de senden beter durumda. Şanslısın ki seni seçtik.
-Tamam dedik ya sadece bebeği düşünüyorum, canı çok yanacak mı diye. Suç mu onu düşünmem. Ya çok acı çekerse diye içim içimi yiyor.
-Saçmalama, anladın mı? O ufacık şey ne hissedebilir ki. Asıl korkan sensin hadi itiraf et. Çıkar ağzından şu baklayı. Bana baksana sen; yoksa barıştın mı sevgilinle?
-Beni görmek istemeyen bir adamla ne işim olur ki bu saatten sonra. Kapat artık konuyu. Gideceksek de gidelim bir an evvel. Soru sormayı da kes. Anladın mı?
-Madem öyle, gidiyoruz. Şunun kafana sok ki artık dönüşü yok bu yolun.
OLAY GÜNÜ...
Ülkedeki tüm bayraklar yarıya indirilmişti. Perişandı ve yastaydı herkes. Olay inanılmazdı. Ülke genelinde geniş çapta güvenlik önlemleri alınmıştı yeniden böyle bir saldırıya maruz kalmamak adına.
Halk panik halindeydi bu yüzden yetkililer inanılmaz derecede hassas davranıp detaya girmiyordu.
Ardı ardına üç büyük şehirde üç farklı noktada patlama meydana gelmişti. Toplam ölü sayısı bin kişiyi geçmişti. Halk de yönetim de inanılmaz tedirgin ve çaresizdi. Binlerce yaralı vardı. Alarma geçen hükümet büyük bir titizlikle çalışıyor ve olası patlamalara engel olmak adına büyük bir özveri gösteriyordu.
Üç farklı patlamanın ortak noktası idi canlı bombalar. Ve edinilen bilgilere göre üçü de kadındı. Hamile görüntüsü altında üç genç kadın…
Ülke genelinde yaşanan bu facia ayrı hanelerde yaşanan üzüntüler ayrıydı.
Selvi’in evinde yaşanan dram ise çok farklıydı. Bir gündür kayıptı kızları. Tüm arkadaşlarını ve akrabalarını aramıştı anne babası. Ama ne gören ne de bilen vardı Selvi’nin gittiği yeri.
Daha bir gün evvel aynı sofrada oturup yemek yemişler ve söyleşmişlerdi. Aniden kaybolmasına anlam veremiyorlardı. Hele ki meydana gelen patlamaları duyunca ailenin tedirginliği ve korkusu daha da arttı. Faciada hayatlarını kaybedenlerin arasında olabilir mi, diye ayrı bir endişe taşıyorlardı. Haber vermeden ayrılmıştı Selin evden ve yanına en ufak bir eşya bile almamıştı.
Tüm arama çabası boşunaydı ailenin. Emniyete haber vermişlerdi diğer yandan ve tek tek şehir hastanelerini arıyorlardı. Olay sebebiyle yaşanan yoğunluk neticesi ellerinden gelen hiçbir şey yoktu.
Tek yapacakları oturup beklemekti. Mütemadiyen gözleri televizyonda aralıksız yayın yapan haber kanallarındaydı.
Mümkün müydü böyle bir şey, mümkün müydü Selvi’in de patlamada can verenlerin arasında olması?
Cesetlerin teşhisi öylesine zordu ki. Bu yüzden kimlikler hakkında ayrıntılı bilgi verilmiyordu henüz.
Akşama doğru üzüntüden yorgun düşmüş aile çaresiz bir şekilde beklemekteyken çalan kapı ile yerlerinden fırladı. İşte gelmişti Selvi, biricik kızları gelmişti.
Büyük bir heyecanla kapıyı açmaya giderlerken televizyonda gördükleri resim ile irkildiler. Kapı ısrarla çalıyordu.
Gördükleri resim kızlarının daha bir hafta evvel çektirdiği o resim ekrandaydı.
Uzun bir süre ekranda kaldı resim alt yazı hızla alttan geçerken…
-İsminin Selvi C. olduğu tespit edilen canlı bomba arkasında yüzlerce ölü ve yaralı bıraktı. Olayla ilgili araştırma ve soruşturma son hızla devam etmekte.
YORUMLAR
Merhaba değerli kalem...Bu sitede de nadide yazılarınız paylaşmak ne güzel...Yazınız ile ilgili bir kaç çekincemi sonraki yazılarınıza bırakarak çokça tebrik ediyorum...Mahir ve edip bir üslubunuz var...Daha da güzellerine temennilerimle...
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim.
Yorum ve eleştiriler her zaman için yol gösterici.
saygılarımla, efendim...
Arkadaşım,
ders veren bir öykü yazmış kalemin.
Her zamanki gibi güzel ve özenli cümlelerle.
Güne de düşmüş.
Fazlasıyla sevindim:)
Kucak dolusu sevgimle...
Gülüm Çamlısoy
Ne güzel seni görmek.
Yürek dolusu sevgimle...
İbret verici bir öykü...
Buradan anlaşılan şu ki, çocuklarımızı/sevdiklerimizi mutlu edemezsek, onlara hayal kırıklığı ve umutsuzluklar yaşatırsak böyle yollara sapma olasığı oldukça yüksektir...
Zaten yaşamdan beklentisini bulamayan bu zavallılar üç nedenle bu yolu deneyebilir...
1. Hiç değilse bir işe yarayayım. Başka ne işe yararım ki.
2. Olayı duyanlar onun için "sen neymişsin be!" diyebilir...
3. Asıl hak edenden değilse bile çok daha fazla kişiden intikam almış olmanın acı huzuruyla gider.
Allah bu durumlardan biz ve sevdiklerimizi korusun.
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim, efendim değerli yorum ve katılımınız için.
saygılarımla her daim...
Olayın heyecanı,nedenleriyle birlikte bir sonuç elde ediyor;lakin sonuç ne sizi ne de bizi içinden uzak tutabiliyor. Toplu bir katliama girişebilecek bir düşüncenin var olduğuna Tanri bile izin vermezken,insanoğlu sadece kendi dünyasında kendi düşüncelerinin esiri olabiliyor...
Belki bir hayal ürünü,belki gerçek bir kesit,belkide olabilecek olaylar içerisinde sadece bir tanesi;ilerisi için insanoğlu yığınla neden kendine biriktirecek ve aslında kendini değil de,arkasından koştuğu düşünceleri o meydanlarda imha edecek...Ve ardından tarih bir çeşit vicdan mahkemesinde insanı zaman içinde belkide beraat ettirecek....Haklı mı haksız mı ? kim bilir !
Hele her okuyan bombaları kendi içinde de patlatsın, belki bir sonuç elde edilir...
Saygılar,Sevgiler Değerli Dost Kaleme
Gülüm Çamlısoy
Kendi kurtuluşu adına kesilen çok ağır bir fatura.
ne yazık ki yeryüzünde yaşanan tüm acılar yine insanoğlunun o bitimsiz ihtirasından ve doyumsuz nefsinden kaynaklanmakta. Gerek bireysel gerek kitle bazında. Yoksa insanlık bu acıları yaşamıyor olacaktı.
anlık bir zevk uğruna ya da bitimsiz arzular hep başkalarının canını yakmakta. Bunun için İYİ, DUYARLI VE SEVGİ DOLU İNSANLARA ÖYLESİNE İHTİYAÇ VAR Kİ. EN AZINDAN, DEĞERLİ DOSTUM TÖRPÜLEMELİYİZ KÖTÜ YÖNLERİMİZİ VE OLABİLDİĞİNCE YAŞATMALIYIZ İÇİMİZDEKİ SAKLI ÇOCUKLUĞU, İNSANLIĞI VE MASUMİYETİ. MÜMKÜN MÜ? EVET, MÜMKÜN ZİRA İYİ OLMANIN ZARARI YOK BİLAKİS BÜYÜK BİR KAZANIM HEM KENDİMİZ HEP TÜM İNSANLAR İÇİN VE TABİİ Kİ DE YARATAN'IN NEZDİNDE.
Ciddi anlamda inanıyorum iyi olabilmenin getirisine. Ve iyi niyet o kadar önemli ki...
çok çok teşekkür ederim varlığınızı ve yorumunuzu esirgemediğiniz için.
En içten sevgimle, sonsuz selamlarımla ve en derin saygılarımla, sevgili kalem dostum...
her şey gönlünüzce olsun.
:))
SEVGİLİ EDEBİYAT DEFTERİ AİLESİNE, SAYGIN SEÇKİ KURULUNA VE TÜM DOSTLARIMA EN İÇTEN TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM. SAĞ OLUN, VAR OLUN.
Gülüm Çamlısoy
Aslında, sevgili Billur Hanım hikayenin böyle sonlanacağını bilmeden vardım bu noktaya. Farklı bir son olsun istedim keşke mutlu etseydim mutlu bir sonla. Belki de hayatın acımasızlığı ya da kabul etmek istemediğimiz halde görüp duyduklarımız sevk edebilmekte acı sonlara.
Ve gerçekten de çok haklısınız. Daha demin internette gezinirken bir babanın öz kızına yaptığını okudum ve inanamadım okuduklarıma. İnan ki zikredemem de babanın öz kızına yaptıklarını. Ve aynı zamanda engelli bir genç kız. Tahmin etmişsinizdir sanırım.
Gerçekten de Allah kimseyi böyle şaşırtmasın. Bu yüzden hak veriyorum size. Söz, bir sonraki hikayemde mutlu bir tema kullanacağım.
Sağ olun, var olun, değerli yazarım. Çok mutlu oldum.
sevgilerimle...
Gülüm Çamlısoy
Yazarken ben de oldukça duygulandım. Hikayeye başlarken sonunun bu şekilde gelişeceğini ben de tahmin edemedim.
Yüreğiniz dert görmesin.
Hayırlı Bayramlar dilerim.
Saygı ve hürmetlerimle...