- 1001 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gençlik 16
Hamit ara ara geliyordu, Pınar’la evlenmek istediğini söylemiş.
Pınar bunu bana söylediğinde, fikrimi de öğrenmek istiyordu.
Hamit’le aralarında nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum.
Pınar Hamit’i çok sevdiğini söylerdi, ben Hamit’le en azından güvende olacağını düşünüyordum.
Hamit’in Pınar’ı daha çok hakettiğini düşünüyordum, ve kendimi yeterli bulmuyordum.
Bir evi bir düzeni olacaktı, hayatını paylaşacağı biri, onun gördüğü sanrıları, sürekli intihar eğiliminde olmasını, yenmesini sağlıyacaktı.
Pınar için iyi birşeyler olacaktı.
Yani başı sonu olmayan ilişkilerde Pınar’ın canını yakan kimse olmayacaktı.
Ama Pınar istemiyordu.
Bir eş bir sevgili gibi görmemişti Hamit’i.
Bir şekilde Pınar’ı ikna etti.
Hamit’in ailesi geliyordu akşama, Pınar bir şeyler almak için aşağıya inmişti.
Canım sıkılıyordu, Pınar için doğru ve iyi birşeyler olsun istemiştim, peki ben ne istiyordum?
Umursamaz ve kibirli bir şekilde pek yüz vermedim, gelmemi istedi, gerçi çalışıyordum ama çalışmasamda gitmeyecektim.
Ve söz kesildi yüzükler takıldı.
Hamit, Güven’in ona, emaneti olduğunu düşündüğü Pınar, pek aynı fikirde değildi.
Pınar’ın mutsuzluğunu görebiliyordum.
Beni sevdiğini hep söyledide ben neden inanmıyordum, bilmiyorum.
Hamit’le evlenmek istemiyordu, ona katlanamıyordu.
Ben sırf Hamit’le evlenmek istemediğin için bana tutunduğunu söylemiştim.
Onun adına düşünüyordum.
Pınar resim kursuna gittiği için, resim beceriside vardı.
Bende Teşvik ederdim, resim malzemesi almıştım ona.
Kafası biraz dağılsın istiyordum.
Bana zincirleriyle duvara iki kolu bağlı bir kadın resmi yapıp verdi.
Onu kurtarmamı istiyordu.
Zincirlerinle geldiğinde
Zincirlerinle geldiğinde
dön dedim
bağlı olduğun zamana.
Bu resmi bana verdiğinde
söz vermiştim,
onurlu bir yaşam için
acıya katlanmaya.
Ne seni nede bi başkasını sevdim
aşkı ise platonik aldatmacalarla
beni benden eden yetememek korkusu,
neden razı gelinmez
bir kabulenişle bana.
Bu resimden sonra bu şiir çıktı ortaya.
Aşk şiirlerinden hep uzak durmaya çalışmışımdır ama bir şekilde ortaya çıkıyorlar.
Hamit Pınar’ı kısıtlamaya çalışıyordu, eski giyimini, çevresindeki arkadaşları bırakmasını yada daha seviyeli davranmasını istiyordu, ve acele bir şekilde Pınar’ı ailesine yaraşır biri haline çevirmeye çalışıyordu.
Buda Pınar’ı kaybetmesine sebep olacaktı.
Biz şakalaşıyor, Cem Yılmaz’ın bazı el kol hareketlerini yapıyorduk.
Mukavvadan ev yapmayla ilgili, yapılmışı var espirisine çok gülerdik.
Hamit rahatsız oluyordu bu durumdan, Pınar’ıda uyarmıştı.
Hamit sık sık gelmeye başlamıştı
Köy içine beraber gelmişlerdi bir gün, tokalaştık.
Biraz telaşlı; çay söyliyim
Hamit iğneleyeci bir biçimde sende hep çay söylüyorsun, belki başka birşey içeriz.
Tamam pardon ne içersiniz derken mahçup olmuştum.
Pınar evde sıkılıp daralır bana gelirdi, Hamit’in bizim samimiyetimizden ve el kol hareketlerimizden hoşlanmadığını söyledi.
Ben ise gerekirse onla görüşmeyeceğimi, Hamit’le mutlu bir yuvanızın olmasını istediğimi, ona hiçbirşey için engel olmak istemediğimi söyledim.
Pınar bana kızarak;
Ben seni kolay kazanmadımki biri için kaybedeyim.
Seni kaybetmemek için savaşırım...
Şu hayatta, hayatımdaki herkes için fedakarlıklar yapmaya çalıştım, herkese yetişmeye çalıştım, bazen benden bir kaçtane daha olsaydı keşke derdim, yetişemediklerimde oldu,
Ama gerçekten ihtiyacım olduğunda kimseyi Yanımda göremedim.
Başkaları için yaşadım hep, hala yalnızım, tek bir dostum yok.
Ortalık insan dolu, binlerce kişiyi tanırım belkide.
Tek dostum Allah c.c bir tek ona sığınabilirim sıkıntımı bir tek ona anlatabilirim.
Karşısında sırrımı, derdimi anlatacağım hiç kimsem yok.
Bu Yüzden yazıyorum belkide.
Yüzümü güldüren ve beni güçlü kılan, içimi mutlulukla dolduran tek şey bir nefes çekip, göğsümün en daraldığı yerde bir Allah c.c deyince bulduğum gönlümün gerçek sultanı.
Allah’a duyulan sevgi ve gerçek aşkın anlamına ermek, her kulun harcı değil.
Bunu hissetmeyen hiçkimsenin sözcüklerle anlayamayacağı bir hal bu.
Başkalarını ilahlaştırıp, hayatımızın merkezine koyduğumuzda, göremeyeceğimiz bir hal bu.
Mevlana’nın, Yunus Emre’nin duyduğu aşka ermek,
Yoktan varolmak, her kulun harcı değil....
Sıfıra kadar indim, yazmak terapi gibi geliyor.
Geçmişi yazdıkça her şeyi yeniden yaşayıp beleğimden siliyormuşum gibi geliyor.
Yazıya döküldükçe benden çıkıyor, sanki bir başkasının yaşamı gibi geliyor.
Şimdi ortalıkta mağrur mağrur dolaşıyorum, bu bir savaş, ya kazanacağım yada kaybolup gideceğim.
Hayatımda attığım yanlış adımların hesabını soruyor zaman.
Aslında tamda bu şiirin anlattığı yerden başladım.
Bocalama
henüz yontulmamış heyacanlarıyla
oluş içindeki yerlerini almakta,
kabahatlarını sorgulamakta ve
hala kendiyle başbaşa kalmaktan
bıkmamış,
dünya ölçütlerine kendilerini sunmakta,
vazgeçilmezliğin büyülü tabağında
bir pay koparmaya çabalamakta
bazıları......
vazgeçiliş,
girmiş olduğun inzivada kendini
bulmaya yarayacaksa,
kaybolmuşsan ve nedenlerini sorgulayacaksan?
iplerin nerde koptuğuna bak
yada ucunu nerde kaçırdığına
nerde durman gerektiğine bak...
açıklıyorum
oluruna kalıyoruz
tüm o bekleyişlerin...