Emperyalizmin nur topu gibi evladı İŞİD..!
ÜLKER SARI
Bir akşam vakti yeni ölümler duymama imkanımız kaldı mı? Her akşam kesintisiz bir biçimde yeni ölümlere şahit ettiriyoruz. Ölümlerin ardından her ne kadar Ülkenin halet-i Ruhi yesin de bir değişim yaşanılmıyor olunsa da ölümlerin önüne geçilmesi insani bir görevdir.Tabi ölümlerin önüne geçilmesinden kasıt demokrasiyi kendine kaldıraç etmiş emperyalistlerin ve onların taşeronları, uzantılarının karşısında durmaktır.
Bilinçli etkinin bir sonucu olarak tarihin her döneminde en küçüğünden en büyüğüne kadar insanların ölümü gerçekleşmiş ve bugün de kundakta bulunan bebeklerin dahi katledilmesi dün olduğu gibi savaşın Halet-i ruhiye si ile açıklanmaya çalışılıyor. 21. yy’da savaşların harp meydanlarındaki karşılaşmalardan çok daha önceki görüşmelerde sonuçlandığı bilinen bir gerçek. Savaşın öncesinden savaşın dinamikleri, savaşın meşruluğunu sağlayabilmek, taraflar nezdinde en detaylı katılımı sağlayabilmek için olabildiğince karşısındakini şeytanlaştırma gayreti içersin de olacağı da savaşın ilkeleri arasında politikanın gereği olarak uygulanmakta. Vietnam savaşı esnasında “ABD uçaklarla 850 bin helikopterle 2 milyon kadar hücumda bulundular. Hücumlarda atılan bomba miktarı 6 milyon ton kadardır.(ikinci dünya savaşında ABD uçaklarının attığı bombaların üç katı.”* Milyonlarca insanın ölümüne yol açan Vietnam saldırıları Vietnamlıların şeytanlaştırılmışlığı olmaksızın gerçekleştirilemezdi. Bugün hali hazırda Amerikan halkı, Vietnamlılara karşı yoğun bir ön yargı içerisindedir. Tabi örnekleri çok uzaktan vermeye de gerek yok. Irak’ta 1.5 milyon insanın ölümü, ABD’nin kendi konseptine uygun ‘Frankesntein’ yaratmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Toplumun rızasını aldıktan, yani Irak halkının bir terör örgütü tarafından zulme uğratıldığı ve ABD’nin bu zulmün karşısında durarak, Irak-Suriye halklarını özgürleştirmesi gerektiği, Amerikan halkı başta olmak üzere dünya mazlum halklara öğretildikten sonra yapılacak şey gayet basittir. Bu da emperyalist politikaları hayata geçirmektir. Neticede inşa edilecek her politika halk için ve halk adına yapılacağı çok öncesinden topluma kabul ettirilmiştir. ABD’nin insanlığı zehirleyen politikaları ancak ve ancak ‘teröristler yaratılarak’ sürdürüle bilinir.
Bugün de İD, bilinen adıyla İŞİD her gün emperyalist saldırıyı halk nezdinde ihtiyaç haline getirmektedir. ABD ve AB’nin Irak, Afganistan, Libya vb ülkelerde yaptığı katliamların sonrasında, bugün hali hazırda ABD ve kurduğu koalisyonun Orta doğu halkları nezdinde faydalı bir işe girişileceğini düşünmek hayalperest bir aklın ürünü olmasa da dününü unutmuş(unutturulmuş) bir aklın ürünüdür. Koalisyon, ABD talimatları eşliğinde saldırılarına start verdi ve ivedilikle saldırılarını sürdürüyor. Tabi saldırıları yaparken diğer taraftan da İŞİD’ e karşı verilecek mücadelenin uzun süreceğinden bahsediyor. Tam da en başta ABD’nin bilinen özü saldırılarla beraber deşifre olmaktadır. Durum gayet açıktır; ABD Orta doğu coğrafyasına istediği an istediği şekilde saldırmasına olanak sağlayan İŞİD dinamiğini yok etmek istemeyecektir.
İŞİD, ABD’nin koalisyonla yaptığı saldırılardan sonuç alamamaları karşısında daha da cesaretleneceği ve sansasyonel saldırılarını sürdürüp tam da ABD’ nin istediği rotada ilerleyeceği bugünden ön-görülebilinir. ABD’nin IŞİD’e karşı çaresizliği resmediyor olması, aslında IŞİD’in tüm eylem kabiliyetini ve potansiyelini çözmüş olmasıyla ilgili olup IŞİD’in daha fazla eylem yapmasını sağlamak amacı taşımaktadır. Yazının üst kısmında da değinildiği gibi sansasyonel saldırıların artması ABD’nin bölgede daha da yerleşmesini sağlayacaktır. ABD’nin 100’ün üstünde ülkeyle beraber IŞİD’e karşı saldırılarda bulunup birkaç yılda sonuç alabileceğini söylemesi, tek başına IŞİD’i cesaretlendirmemekle kalmamakta aynı zamanda ABD emperyalizmine kin ve öfke duyan kesimlerin IŞİD’e düşünsel ve fiziksel olarak katılımını sağlamaktadır. Ve ABD durumun olası sonuçlarını da göz önüne alarak IŞİD’in güçlenmesini sağlamaktadır. Şu haliyle de İŞİD 5 ile 6 yy ların hakim aklı olarak vizyondaki görünürlüğünü korumakta ve bir prototip olarak Dünya Müslümanlarının önünde durmaktadır.
Savaş sürmekteyken çeşitli spesifik kareler öne çıkmaktadır: Engelli bir kadının kilometrelerce yolu susuz yürümesi, keza aynı yolda susuzluktan ölen insanların ve tüm olanları bir oyunun parçası sanıp sağa sola düşen havan toplarından ser pişen şarapnel parçalarını toplayarak oyun oynamaya çalışan çocuklar. Binlerce-milyonlarca insan neden ölüyor/öldürülüyor? Hangi ideoloji-paradigma, hangi politika insanların kahredici bir biçimde ölümlerine yol açmaktadır?
Benim aklıma dünyayı yeniden dizayn etme arayışı içerisinde olan kan emiciler geliyor. ABD, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa, Çin ve daha nice emperyalist ve içresinde insana, doğaya, sevgiye yer olmayan politikaları geliyor. Neticede emperyalizm açısından çerçeve en baştan bellidir. Tüm dünya, emperyalist çıkarların büyük şirketlerin, kartellerin, tröstlerin çıkarlarını baz alacak şekilde konumlandırmaktır.
Ortadoğu’da milyonlarca insanın katledilmesini, salt bugünden algılayan akıllar eğer katliam furyasının dünden bugüne taşındığını ve şu haliyle de yarın yenilerine şahit olunabileceğini ön göremezse, kan emiciler bugün yaptıkları katliamdan da kendilerini aklayarak yeni senaryolar, yeni paramiliter örgütlerle yola devam etmelerinin önünde hiçbir engel kalmayacak. Daha fazla arşivlerimizi gözden geçirelim; dün katleden, ezen, sömüren, zulüm edenlerden bugün dost olup olmayacağını daha etraflı tartışarak hareket etmemiz yeni katliamların önüne geçmemizi sağlar. Tam olarak bu noktada, yani dününü bilen bir toplam yarın neler olacağını ön görür ve yarın olma olasılığı olan ölümlerin önüne geçebilir. Jose Saramago’nun Bütün İsimler kitabında bahsettiği gibi “Sirkeyle sinek yakalanmaz.’’ Ortadağu’nun terörden arındırılması ve demokratikleşmesi emperyalizmin eliyle gerçekleşmez. Tam aksine durumun bu derece tırmanmasının en temel nedeni emperyalizmin neo-liberal politikalardır.
Demokrasi götürmek (!) İllaki bu söz bir yerlerden kulaklarınıza ilişmiştir. Bir tarafta demokrasi “var”, diğer tarafta demokrasi “yok” ve demokrasi olan bölgeden olmayan bölgeye taşına biliniyor.Takvimler 21. yy göstermesine karşın halihazırda demokrasi bir yerden başka bir yere “götürüle bilinmekte” . İnsanlığın tüm deneyimlerine karşın demokrasi algısı geceden sabaha tersine dönderile biliniyor. Aynı zaman da demokrasi, inşa edilebilecek bir argüman olmasına karşın taşınabilen bir argümanmış gibi izah edilmesi toplumsal akla biçilen seviyeyi de ifşa etmektedir. Emperyalistlerin yoğun propagandasına giriştikleri demokrasi oyununun özünde anlatıldığı gibi olmadığı Napolyon Bonopart tan bugüne defalarca kez deneyim lendi. Tersinden, ekonomik anlamda bağımlı ülkeler yaratıldı yaratılmaya devam edilmekte. Yanı sıra olan demokratik haklar sekteye uğratılmış; hukukta, sanatta, eğitimde emperyalizmin selametini düşünen bir ekonomi-politik hakim hale getirilmiştir. ABD’nin Irak’a girişinin ön günleri de daha önce yapılan işgaller deki ritüeler de olduğu gibi “demokrasi” söylemleriyle girilmiş ve çok geçmeden halktan insanlar katledilmiş ve her geçen gün bilanço daha da tırmanmış. Tabi aynı zamanda Liboşların emperyalist politikaları cilalayarak sunması tekrardan teşhir olmuştur. ABD’nin demokrasi ve özgürlükler nidaları eşliğinde milyon insanın canına kastetmesi öylece unutulabilecek bir realite değildir. Irakta ABD işgali sonrasın da katledilen milyonların ardından ortaya çıkan kitle tahammülü kendinde gizleyen ve olası tahammülsüzlüğün örgütlenebileceği maddi koşullarını olgunlaşmasını sezdiği anda tahammülsüzlüğü örgütleyecek zeminin seçe resi muhtevasını ayırt etmeksizin emperyalizme karşı muhalefete geliştireceği büyücülüğe alan açmayacak kadar açıktır. ABD’nin bölgeden askerini çekmesinin sonrasında Şiilerin otoritesi inşa edilmiş ve uzun süre Şii-Sünni çatışması üst düzey saldırılarla sürmüştür. İŞİD tam da ABD’nin Irak’ta milyonlarca insanın yaşamını alt üst ettikten sonra bölgede yoğun Şii-Sünni çatışması yaratmasının bir sonucu olarak karşılık bulmuştur. İŞİD soyut bir aklın ürünü değildir. Irak maddi gerçekliğinin doğrudan organizasyonudur. Bu derece sapkın olmasının ardında Şiilerin Irak’ta ABD işgali sonrasında kontrolü sağlayarak uyguladıkları politikalar ve doğrudan ABD ve sapkın sürdürülemez politikaları yatmaktadır. Emperyalizmin hiçbir ülkeye ve halka yarar sağlayacak girişimlerde bulunmayacağı, ola ki böylesi bir tablo söz konusuysa mutlak suretle o bölgede emperyalist çıkar söz konusu olduğu emperyalizmin ABC sidir. Son olarak Marksın deyimiyle “Kapitalizm Gölgesini Satamayacağı Ağacı Keser” ...
Ülker sari
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.