BABAMIN SEKİZ KÖŞELİ KASKETİ
Babam hep şıktı, hep bakımlı! Hayatının son yıllarında pek sağlıklı olmadığı için (93 yaşında -2013- vefat etti) evden çıkamazdı. Gene de üç günde bir özenle sakal tıraşı olur, bıyıklarını düzeltir, beyaz gömleklerinden giyerdi. Her zaman tertemiz olan siyah renkli şalvarlarında bir tane giyer, üstünde tek bir tozun olmadığı kasketini takardı. Çıkar kapının önüne otururdu. (Çocukken az önce çıkardığı kasketinin üstüne oturduğumuzda bağırırdı bize!)
Babam ileri görüşlü biri olduğu halde zaman zaman saç sakalım ve elbiselerim hakkında yorum yapar, alaylı şekilde kızardı: ‘’Şimdi siz de kendinizi genç mi sanıyorsunuz! Giydiğin o şey ne? Tertemiz yakalı bir gömlek giy ki kızlar seni beğensin! Sakalını da kes!’’ Ama ben dinlemez karşılık verirdim:
‘’Şimdiki kızlar gömlek giyen efendi gençlere bakmaz! Saçı sakalı birbirine karışmış gençlere bakıyorlar!’’ derdim her seferinde.
O da ‘’Vah vah! Şimdiki kızların aklı yok, sizin de mi yok! Kızı gerçek bir hanımefendi yapan erkektir!’ diye alaylı şekilde gülümseyerek cevap verirdi.
Her gün yenisini aldığım gotik çalışmalı tişörtleri çöpe atmak isterdim öyle konuştuğunda.
Babam bayram sabahlarında daha bir şık olur, ziyarete gelen akrabalara, dostlara gençliğinden bahseder, bizi göstererek ‘’Bunlar evlenemez’’ derdi. Arada bir de bıyıklarını düzelterek sigara yakar, yüz yaşına kadar yaşayacakmış gibi yapmayı düşündüğü işlerden bahsederdi.
‘’Bir erkeğe ne lazım biliyor musunuz? Evet, bir erkeğe az bi para, cesaret ve kadın lazım! On yaş daha genç olsaydım bir kadın daha alırdım! Ha, ona bir çuval altın veririm,’’ diye atılır, ikinci hanımdan olan bekâr çocuğu olan bana ve erkek kardeşime; bizim yaşımızda olan yeğenlerime bakıp ‘’Bunların yerinde olsaydım, dünyayı birbirine katardım güzel bir kadın için!’’ tarzında bir şeyler eklerdi.
Biz de saf saf bakardık birbirimize.
Babam ölürken de o klasik elbiseleri üstündeydi. Beyaz gömleği biraz kırışmış, sakalı uzamış olsa da 93 yaşındaki hasta bir insana göre iyi duruyordu. Son ana kadar bilinci yerindeydi. Ölmeden önce ambulansla gelen doktorun sorduğu ‘’Bu kim?’’ sorusunu ‘’Oğlum’’ diyerek doğru cevaplamıştı çünkü.
Ambulans gelmeden önce biz çocukları yanındaydık, erkek kardeşimin elini tutup sıkmıştı. O an neden ben elimi uzatamamıştım hala kendime soruyorum. Ölene kadar da kendime soracağım galiba. Sağlık görevlileri sedyedeki babamı taşırken neden ben robot gibi uzakta durmuş, öylece bakmıştım. O anki ruh halimi şu an tam olarak hatırlamıyorum ama.
Gün boyunca babamın hasta halini gördüğüm için olsa gerek, babamın ölüm haberi gelince içime bir ağırlık çökmüş ama diğer taraftan sevinmiştim. Ya o ağır hasta hali ile epey süre yaşasaydı. Artık her şey kendisi ile Allah arasındaydı. Kendisini çok merhametli olan yüze Yaratıcıya teslim etmiştik ve o babam bizden daha iyi davranırdı büyük ihtimalle. Kuran’da öyle yazıyordu. Babam kimsenin hakkını yememiş, kimseyi kırmamış biriydi.
Ve zaman geçince içimdeki acı güçlenmiş, geceleri uyumama mani olmuştu artık. Diğer gün hastane morgundan çıkardığım babamın cesedini yıkamak için buz gibi zemine kaldırırken de robot gibiydim. Hiç üzülmemiş, sıradan bir iş yapıyormuş gibi cenaze yıkayıcısına yardım etmiştim. Bir ara görevli bulunduğum mekânı terk edince babamın cesedinin fotoğraflarını çekmiştim. Kaskatı kesilip sararmış olan bedene uzun uzun bakmış, kendi ölümümü düşünmüştüm.
Babam yaşayacağını yaşamış ve diğer tarafa göç etmişti. Gözü bu tarafta kalmamıştı.
Peki, benim durumum neydi!
Allah rahmet etsin!
Sekiz köşeli kasketini her zaman saklayacağım, sevgili babacığım!
YORUMLAR
anlatımınız çok akıcı ve dolu. sebebi belki de doğal bir dil kullanmanız, çok abartıya kaçmamanız olabilir. yazınız için tebrikler.
ccelayir
ah, bu bayramlar... Ne çok şey ziyaret ediyor zihni. Anılar, hüzünler ve anlık mutluluklar. Çok şey eksik diğer yandan. Olması gerekenler nasıl da uzağımızda. Ebediyete intikal edenler ayrı yakıyor canı yaşayıp da var olmayanlar ayrı burkuyor.
Benim babamın da klasik fötr şapkası vazgeçilmezi idi. Bu yazıyı okuyunca o günlere gittim.
Ve onu en son görüşüm: hastane odasında son kez tuttum elini. Son sözü hala yankılar kulaklarımda: ''Evlatlarım,'' idi dudaklarından son dökülen.
Mutlu uyandığım güne karıştı yaşlar. Neyse...
Kutlarım yazınızı. Ve hayırlı bayramlar dilerim. yeter ki Rabbim sağlık ve huzur versin cümlemize. Ve umudu, sevgiyi eksik etmesin yüreklerden.
saygılar, selamlar değerli kalem dostum.
Yüreğinize sağlık.