- 853 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gençlik 15
Hafızamda bir çok şeyin yeri ve zamanı karıştı.
Ben hayatımı hep nadasa bıraktım.
Pınar’ın hayatında Ahmet vardı, ama ben hayatıma kimseyi dahil etmiyordum.
Fatmayla görüşmüyordum yada bayramdan bayrama bir bahaneyle, mesajlaşmaları telefon konuşmalarını saymazsak.
Bazı kızların ilgimi çekmek için yaptığı onca şeyi görmüyordum.
Sanki biriyle flört etsem Pınar’a yanlış yapıyormuşum gibi geliyordu.
Veya ordan tanıdığım bir kızla sohpet ettiğimi görse, kıskandığını hissediyordum.
Pınar yüzünden hayatıma kimseyi dahil etmiyordum.
Minübüsle giderdi işe akşam, beraber gitmek için erken çıkardım bende.
İnsanlara ve olaylara dışardan bakabilirsek çözülmeyecek hiç bir sorun olmadığını söylüyordum ona.
Iyi anlaşıyorduk konuşacak hep birşeyler bulabiliyorduk.
Nerdeyse hergün yanıma geliyordu.
Ben onlara gidiyordum, Güven’in yokluğu onu çok zorluyordu, ve korkuyordum.
Düşlerim kırılgan
Bilirsin soğuktur
ellerin üşür,
titrersin,
oda ağzına kadar dolu
ağzına kadar sıcak
üşürsün yinede.
Tüm bataklıklar seni bulur
rehinsin düşmemeye:
düşlerim kırılgan
sen hep düş kalsanda benim için
Kendimden çok seviyorum kırılgan olanı
kendinden çok seveni olan
vazgeçermi.....
ben burdayım
senin için
sende kal
sadece bir nefes bile kalsan önemlisin...
Onuda kaybetmek korkusu o kadar çaresiz bırakıyorduki beni.
Bu şiiri yanındayken ona yazıp vermiştim.
Ne diyeceğimi şaşırıyordum.
Aramızda bir bağ vardı onla.
İkimizde ’seni seviyorum’ diyorduk, ama bu eyleme dönüşmüyordu, seviyorsak seviyorduk, okadar.
Yani nasıl anlatayım; hani utanırsın bir şey söylemeye, yıllarca arkadaşlığın ardına saklandığımız ilginç bir ilişkimiz olmuştu.
Hem ilişkimizi başka bir boyuta nasıl taşırdık bilmiyorduk.
Sevgili gibi nasıl yaşanırdı onuda bilmiyorduk.
Çok samimiydik ama bir sevgili gibi değildik.
Ama bir arkadaş gibide değildik.
Pınar çok zordu, çok ayrıntıcıydı, binlerce söz söyleseniz o içinden iki sözcük çıkarır, sen bu sözcüklerle şunu demek istedin der, ve gerçekten içinizi okurdu.
Onla ilgili çok dikkatli olmam gerekiyordu.
Haklı olduğunuzu bildiğiniz bir konuda bile sizi ikna edebilir, tamam ya dersiniz.
Gıcık olurdum.
Beraber gezmeye gider Taksim’de dolaşır, içerdik.
Istiklal caddesinde istediğimiz gibi davranabilirdik.
Sizi kimse yadırgamaz, çünkü istiklal caddesi, her halden, her tipten insanları barındırır.
El ele kolkola tutuşurduk hafif sarhoş, önümüze gelene bir tekme, ayaklarımızı açar gülerdik.
Arkadaşlığın arkasına sığınır sarılırdık birbirimize.
Neydik biz bilmiyorum.
Halada biryere koyamıyorum.
Yine duraktayken birgün
kaderin olacaklar üzerindeki hükmüne razı,
herseye ve herkese yeniden bakmaktaki felsefi ve boş bir fikirle, gökyüzüne bulutlara bakarken,
Pınar geçiyordu; bir bak! gördüğüm bulutlar kadar dolu, geçiyor; baksana!
Baktım ama etraftaki insanların Pınar’ı yanlış anlamamaları için tepkisiz boş boş baktım, çünkü Pınar hem güzel bir kız, hemde öyle herkes masumane algılamıyordu bizi, minübüsçülerde yanlış anlamaya müsaitti.
Ahmet’ten ayrılmıştı ve bazı kötü şeyler yaşamıştı.
Eve gittiğinde çıldırırcasına evden dışarı taa köyün arkasındaki baraja kadar koşmuştu.
Ben, dingin gökyüzüne bakarken, bana en fazla ihtiyaç duyacağı bir zamanda, saçma bir fikre takılıp görmemiştim fırtınayı.
Akşam evlerine gittiğimde anlatmıştı bana, annesi alıp getirmişti.
Kızdı, görmedin beni derken.
Yanında olsaydım yeterdi, saçlarını okşasam yeterdi.
Ama kendi içimdeki arayışlarım yüzünden göremedim onu.
Bir gün yine biryerlerden dönüyorduk, minübüste ona;
Senin için boşluk ne demek? Veya avucumu gösterip içinde ne var diye sordum?
Bir şey yok.
Ben var dedim.
Ne var peki
Hava var, peki hava olmasaydı ne olurdu?
İçinden geçebileceğin bir boşluk, yada eyer çok basınç varsa içinden bile geçemezsin, öyleyse bile hala bir şey var.
Güven birgün bana İçinde hava ve hiçbirşey olmayan bir kavanozun, zamanla tortu biriktirdiğini söylemişti.
Yani yoktan varoluş bir rastlantı eseri olabilirdi.
Ama o kavanozun içinde hala birşey vardı.
Bana göre yokluk; benzetme yapılırsa ne o kavanozun içindeki havasız ortam, nede o havasız ortamı hapseden kavanoz.
Dünya’nın atmosferinin etrafında var olan havasız ortam yoklukmudur?
Değildir! Çünkü hala bir şey vardır kavanoz misali.
Peki o bile yokluk değilse, bunca şeyi ve bizi yoktan vareden bir yaratıcı olmalı, ve o içimizde ve heryerde bence.
Pınar’ın ilgisini çekiyordu söylediklerim.
Allah c.c insana kendinden birşeyler katmış derler bilenler. Özgür irademiz bu yüzden var helhalde.
Tek sorun hangi dine inanacağımızı seçmek demiştim.
Hz. Muhammet (S.A.V.) bize elçi olabilecek en güzel ve merhametli insan, ve getirdiği mukaddes kitabı okumak gerek demiştim.
Tabi o dönemler bu kaddar övgüyle anlatmadım ve bu düşünceleri öylece hayatıma katmadım.
Duvarlarım yıkılmıştı bir bir inşa etmem için çok zaman gerekti, ama herzaman peygamberin (s.a.v) merhametini, dürüstlüğünü örnek almışımdır.
ben zaten inanıyorum dedi Allah’ın c.c varlığına.
Pınar belki benden bir şey bekliyordu, ama ben ona birşeylere başlasak bile sonunun olmayacağını söylemiştim bir seferinde.
Pınar benim için çok önemliydi, onu bir hevesle ve içimde ona karşı ne olduğunu bilmediğim o şeyle, gelgeç bir ilişki yaşamak istemiyordum.
Ama onsuzda bir hayat düşünemiyordum.