- 2020 Okunma
- 8 Yorum
- 2 Beğeni
Ölüdenize mektup
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Vay be deniz!
bizde aşk çok
bozdur bozdur harca
alt tarafı üç harften ıbaret
değil mi?
bir üçgenin kenarlarına mahkum etmek kendini
/sen sen ol; bir şaire ne dost
ne de aşk ol
kabuk bağlamaz yaran
yoksa.../
Bugün de böyle başlayalım istedim dertleşmeye. "Al ömrümü koy ömrümün üstüne" dinliyorum. Sen de " cesaretin var mı aşka" dinle. Sana bizim serseriyi anlatacağım, gün geçtikçe ben de ona benziyorum sanki. Asi yanım berdoş bir hal alıyor, serserileşiyor imgelerim onu düşündükçe. Ağız dolusu küfürler edemiyorum yine de aşka. Kıyamıyorum gider ayak gönül nikahına aldığım sevdaya.
Biliyor musun deniz, bugünden başlayarak telkin veren notlarını okumuyorum artık, Daha çok dipnotlarım oluyor, uyarı niteliği taşır dipnotlar bilirsin. Tehlikeyi işaret ederler. Bir notum olmuştu sana; kalbim tek şerittir, çıkış yok diye. Gördün mü bak çıkış yolunu kaybettik ikimiz de.
Ben kendimi hep hazan sanırdım, insan yaşadıkça öğreniyormuş demek. Dört mevsimi bir arada yaşayan vatan gibiyim.
Gel seninle, çilingir sofrasına oturalım, rakılar benden olsun mezesi senden! Ben en çok şarabı severim de delikanlılığım üzerimde bugünlerde, şöyle bir nara atalım sokaklara sığmayan. Sen kime söveceksin bilmem ama ben düzeni bozan herşeye küfür edeceğim!
Düşündüm de adın hala güzel, yanyana gelince daha da bir güzel. Bizde "deniz" çoktur, o dik duruşlu, idam sehpasındaki gülüşüyle bir mıh gibi gönüllere çakılan, cesaretin zirvesinde ölümü kucaklayan vatanseverin ismidir, işte bu yüzden; O`nundur yüreklerimize kazılan ismin.
Bugün yine işe giderken karıncaları ezmedim, cesetler bırakmadım arkamda, aramızda kalır mı bilmem ama sonunda öldürmeye karar verdim içimdeki denizi. Yalnış anlama kabuslarımdan kurtulmak için...
Matematiğin zayıf be deniz, her gün kar zarar hesabı yaptırıyorsun bana. Öğrenemedin hesap tutmayı, meblayı yüksek tutuyorsun bu yüzden de hep zararlar hanesine yazılıyor yaşanmamışlıklar. Bir üçgende nasıl yaşar ki insan, boğar adamı bu daireler. Yalnış yapıyorsun dostum! Sen ki; onca acıyla savaşmış, delikanlıca hesaplaşmışsın hayatla! Yakışmıyor sana bu sataşıp sataşıp kaçmalar. Mütevazi davranamıyacağım hiç, senden daha delikanlı yaşıyorum acımı! Dibine vuruyorum anasını satayım, zorsa zor, yaşamaksa yaşamak, ölmekse ölmek. Lakin hiç bir zaman olmamalıydı öldürmek...
Haberleri izlemiyorum artık, şu koca adamların çıkardıkları savaşları ve acımasızca yapılan çocuk katliamlarını görmek istemiyorum. Tepem atar çıkar giderim yoksa peşleri sıra... Senin peşine de düşesim yok gördün mü.
Harbi adammışsın; iyi tongaya düşürdün, nasıl inandım onca yalana ve onca gerçek olma ihtimallerine hayellerimizin. En çok da; o ahşap eve üzüldüm ve kapıda aç bıraktığın köpeğimize, hani huzur yetiştireceğimiz bahçesinde. Bana hiç bir şeyden korkmamayı öğretecektin ya, en başta köpeklerden, şimdi sana olan korkumdan sarılasım var sivas kangallarına. Sanırım enikken alıp yetiştirmek lazım, her gönülçelene bir ısırık atmalı ilkten, sıkıysa gelsin çalsın kapısını kalbin, değil mi. Sen bilmezsin kız babası olmak zordur, evlenseydik dört çocuğumuz olacaktı hiç yoktan. Üç erkek bir kız, vay be! Biz neymişiz, kendimi dünyanın merkezi sandım şimdi. Onca yalana nasıl inandırdın!
Sen, denize düşen ay`ın hikayesinden ne doğar bilir misin. Bilir misin ki; ben kamerim içim dolu hüzün. Nasıl düşürürsün beni, o karanlık sularına bir mehtap misali sere serpe. Ben aydınlığımı güneşten alırken, sen nasıl çalarsın bendeki amaneti böyle hoyratça. Kalbin zifir karanlık nasıl gömersin beni içindeki zindanın en ücra köşesine. Kalemimi de köreltim sayende, o öykümle sivrilen diviti! Senin hiç bir şeye inancın yok mu, nasıl heba edersin üç kuruşluk düşlere bir ömrü.
Biz seninle adam gibi içmesini de beceremedik gördün mü, bu ömrü yaşanacak daha güzel şeylere hibe edelim biz. Sana hiç yakışmadı deniz, zaten içmesini de bilmiyorsun. Çıkma bir daha karşıma, adam gibi sevmesini öğrensen bile. Bir zahmet dönme!
"Kum gibi" dinleyelim mi. Artık ben ne dersem o, sarhoşum anasını satayım. Sokaktaki berdoştan farkım kalmadı sayende, serseri takılacağrm artık hayatı.
Kaliteli yaşa da nereye kadar, nerde kalite budalası varsa gelip beni buluyor, üzerlerinde hoş durmuyorum, yoksa sorun etmem biliyorsun. O kadar da mütevaziyimdir, bilirsin.
Bak sana ne anlatacağım, ilk göz göze gelişimizdeki şu utangançlık sana hiç yakışmamış, yama gibi durmuştu, bunu kabul et. Elbisenin yamalısını giy ama üstüne yakışmayan bir imgeyi sakın ola seninmiş gibi üstüne giyme. Sen yazmasını da bilmiyorsun, özgün değilsin. Diyeceğim o ki dostum, kendin değilsin. Eh işte; rakı sofrasında böyle efendi oturacaksın ben anlattıkça sen başınla onay verecek ama ne dediğimi hiç mi hiç anlamayacaksın.
Sen hiç konuşma, ikna gücün fena, nerden vuracağını biliyorsun adamı. Kişiyi doğru seçemiyorsun o ayrı. Hem sen” incir reçelini” nerden biliyorsun, oysa ki aşktan da anlamıyorsun. Deli etme adamı iki laf et, şöyle tokuşturalım kadehleri, az kaldı gitmeme. Konuşsan aşık ediyorsun, konuşmasan cinnet geçirtiyorsun. Ne biçim delikanlısın ulan sen! Lan lunlu konuşuyorum kusura bakma, aynandan bakıyorum sonuçta!
Aaa! Ayna demişken her gün işe gitmeden saçlarımı tarıyorum göz göze geliyoruz " aşk senin neyine be kızım, aşk senin neyine" diyip alaycı bir gülümsemeyle yüzüme bakıyorum. Bir dahaki asırlık yalnızlığımla denk gelir de; dersen ki "benim ol", git başımdan belamısın der ve yumruğu yapıştırırım alnının ortasına. Aşk bizi bozar, biz en iyisi seninle şu ahşap kulübeyi yıkalım. Çocuklarımız da... Köpeğimiz de varsın olmasın ve ben korkularımla yaşamaya devam edeyim. Ne sen hastalandığında şefkatimle üstünü örteyim ne de uyurken ben, açık kalan üstümü ört. Ne o dağın zirvesine çıkalım kahramanım ol! Ne de yıldızların altında sarıl bana "huzurum" diye. Ne de mayın tarlalarını temizleyip, güller ekelim ülkenin dört bir yanına. Yüreğim sende, üşürsen ısınırsın, aşk vardı teselisiyle. Sensizliğe hazırlıyorum kendimi anla!
Çok mu içtik... Sen hep su iç ve hiç bir şey söyleme! Martılar yaşasın diye bağrında balık barındırıyorsun. Yine de çığlık çığlığalar, duyuyor musun. Ne anlatmaya çalışıyorlar, hiç merak ettin mi. Ha bir de vapurda çıtır simit atmayı seviyorum, çarşaf gibi yayılan bir atlasın içine biliyorsun... Babamın gözlerinden almışsın adını, sen bunu da bilmezsen şimdi!
Ne çok şey biliyoruz birbirimiz hakkında, ne az şey...
Sana "sen benim hem mükafatım hem de cezamsın demiştim!", hoşuna gitmemişti nedense. Bak işte haklı çıktım. Hala sevebilmek seni cezaların en büyüğü!
...
bir yanım dicle
öte yanım fırat
nasıl dökülebilir ki
böylesi çalkantılı-derin
bir aşk
ölü bir denize
sude nur haylazca
“ her aşk son aşktır” (Gürol Banabak)
YORUMLAR
Sana "sen benim hem mükafatım hem de cezamsın demiştim!", hoşuna gitmemişti nedense. Bak işte haklı çıktım. Hala sevebilmek seni cezaların en büyüğü!
Güzel bir yazı derinliklerden gelen çığlıktı. kutluyorum saygılarımla. hayırlı bayramlar.
-Sude Nur Haylazca-
iyi bayramlar
siirle
* kalbim tek şerittir, çıkış yok diye. Gördün mü bak çıkış yolunu kaybettik ikimiz de.
* aramızda kalır mı bilmem ama sonunda öldürmeye karar verdim içimdeki denizi.
Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla..
Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla..
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla..
Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla..
Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla..
Yüreğimin başına noktalarla.. Hatlarla..
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla..
Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla.
Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle..
Öldür bendeki beni..
Sonra dirilt kendinle!
Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle..
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle..
Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle..
Ama her defasında geri döndüm SENİNLE..
Hangi düğüm çözülür.. Nazla.. Sitemle.. Kinle..
Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle..
Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin..?
Bazen kızkardeşimsin.. Bazen öpöz annemsin..
Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin..
Eksilmeyen çilemsin..
Orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin..
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin..
Çâresizim.. Çâremsin..
Şaşırdım kaldım işte bilmem ki neyimsin... Demiş ya Yavuz Bülent Bakiler sevgili şair yazarımızda deniz diyerek seslenmiş gönlüne...
Çok ama çok güzeldi.Bayram günü ne güzel bir hasbihaldi...İçsel muhasebe son derece net ve duygu yüklü haliyle verilmiş...
Ah gönül denizleri ne olacak hallerimiz bilmem ki...kimi zaman böyle konuşur, halden anlamaz, kimi vakit tusunamili öldüren dalgalı...
Mutlu bayramlarınız olsun. Teşekkürler paylaşım için.
Candan tebrik, selam ve sevgi ile yüreğinize.
-Sude Nur Haylazca-
her ask son ask:)
çok güzel bir yazı ve çok yakışmış yerine, diğerini de okumuş ama yorumlama fırsatı bulamamıştım, çok beğendim her iki yazının ya da mektubun da içtenliğini, duygusunu ve vurgularını...gönülden kutluyorum, nicelerine...sevgiyle...
-Sude Nur Haylazca-
siirle hep
-Sude Nur Haylazca-
iyi bayramlar:)