Anne Dayağı
ANNE DAYAĞI
Akşam saat 20:00 gibi evime gelebilmiştim. Yorgun bir günün geç saatleriydi. Mesaim bitmiş, aracı teslim etmeden önce biraz temizliğini yaptıktan sonra benden sonra devralacak mesai arkadaşıma devretmiştim. Gün güzeldi aslında, yorgun olmasına rağmen ben yaptığım işle ile gurur duyuyordum. Her gün yardıma ihtiyaç duyan veya maddi olarak imkanı el vermeyen insanların yardımına koşuyordum. Götürüyor getiriyor ve ellerinden tutuyordum. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan akşam oluyor ve ben de yaptığım işin gururuyla, kendimi eve atıyordum. Her ne kadar biraz alış veriş yapmak istesem de, yorgunluğum buna oldukça mani oluyordu. Hem zaten alış yapabilecek bir durumum da yoktu, aldığım maaş günlük ihtiyaçlarıma ve yaşantıma anca yetiyordu.
Kazancım ve yaptığım işe baktığımda çok rahatsız bir bekleyiş vardı içimde. Hiçbir zaman zam gelmiyordu, ama her gün yeni yeni görevler yeni yeni işler ilave oluyor, kimi zaman da, bir çok tartışma kavgalar ve benimle ilgisi olmayan konularda, başımı ağrıtan konular oluyordu ve yine belki inanılır gibi değil ama bazen, ‘’DAYAK’’ bile yiyebiliyorum.
Neyse biraz yemek yedim ve sonra tv derken uyuya kalmışım zaten.
Sabah saat 06:00 gibi uyandım;
Elimi yüzümü yıkadım kahvaltı için zamanım yoktu, iş yerim ortalama yol trafiğinde ve şehir içi veya belediye otobüslerinin de yoğunluğunu da hesaba katarsam, bir saat gibi bir süre içinde iş yerime anca ulaşa biliyordum. Ben de her sabah daha erken kalkıp, erken gitmeyi tercih ediyordum. Çünkü işimi hem seviyor hem de işime çok ihtiyacım olduğunu biliyordum.
Hazırlandım yola çıktım ve bir saat yol aşımından sonra saat 07:30 gibi iş yerinin kapısından içeri girdim. Gelirken simit almıştım ve bir de çay makinesinden çay aldım kendime. Mesai başlamıştı ve ben yine dün devrettiğim gibi bu sabahta kendim devraldığım işime koyuldum.
Telefonlar susmak bilmiyor;
Her yerden kaza haberleri ağır yaralılar veya buna benzer evlerde hastalanan acil hastalar. Bitmek tükenmek bilmeyen yoğun trafiğin arasında aldığımız her hastayı, hastaneye yetiştiriyorduk ve ben bunu onurla yerine getiriyordum. Severek isteyerek nice yardıma ihtiyaç insanlara koşuyordum. Evet ben! AMBLUANS şoförüydüm.
Öğlen saatleriydi, Yine bir kaza yerinden bir hastayı alarak hastaneye götürdüm, işim şimdi bitti ve yemek zamanı geldi acıkmıştım ben de derken , telsizden yeni bir anons geldi, hemen toparlandık ve adresi alıp hemen yola koyulduk.
Yollar öyle yoğun ve kalabalık ki, ambulansın sirenini açtığım halde, yolda seyir eden araçlar bize yol vermekte zorlanıyordu ve buna yine havanın sıcaklığı eklenince çekilmez bir hal alıyordu yolculuk. Kimi insanlar duyarlı oluyordu, büyük bir yardım ve nezaket göstergesi olarak yolumuzu açıyor araçlarını sağa çekiyorlardı. Bu da bazen beni gururlandırıyordu seviniyorum çünkü yardıma ihtiyacı olan hastaya doğru hızla gidiyordum. Bu da işimin en güzel tarafı, derken;
Yol istediğim ve bana yol vermek istemeyen birisi sirenimin açık olduğunu gördüğü halde, sıkışan trafikte beni durdurdu aracıyla.
Ve şöyle dedi;
‘’Ambulansın içinde hasta yok ve sen sireni açmış bizden yol istiyorsun canın cehenneme ’’ dedi, ve sonra ben de,
Şöyle dedim;
‘’Beyefendi ambulans boş olabilir fakat üzerinde yazdığı gibi bu bir 112 Acil ambulansı, bu yüzden biz acil olan vakalara gidiyoruz, şu anda beni burada çaresiz bir şekilde beklettiğin her saniye bir insan daha kötü olabilir hatta ölebilir’’ dedim.
Umursamadı tabî , ‘’siz yok musunuz siz’’ dedi ve ambulansın kapısını açtı ve ben ısrarla inmek istemiyorum işim acil dememe rağmen beni aşağıya indirdi ve bana vurmaya başladı,
. ‘’Sizlerin yüzünden işimize geç kalıyoruz’’ diyerek vurmaya devam etti , ben artık dayanamadım ve yere düştüm. Çevreden hiç kimse aracından inip yardım da etmedi. Yığılıp kaldım yerde öylece, gözüm yüzüm şişti ve kaburga kemiklerim öyle ağrıyordu ki, zor kalktım yerden. Ağzım burnum kan içindeydi. Yanımdaki ambulans teknikeri ve bayan doktor hemen benimle ilgilenmeye çalışsa da zaman doluyordu. Onlar da korkmuştu. Ama zaman öyle geçmiş ki ne olduğunu anlamamıştım, fakat aklımda hala yardıma ihtiyacı olan hasta vardı ve hemen toparlandım elimden geldiğince dikkatli ve hızlı bir şekilde ambulansın sirenini yeniden açarak, bize verilen o adrese gittim, Ağzımdan ve burnumdan akan kanları yolculuk esnasında temizlediler.
Ve evi buldum, O Meşhur adrese gelmiştik artık;
Hemen içeri girdik ve doktorumuz hastaya bakmaya başladı şok cihazını çıkardı kalp masajı yapmaya başladı, Elektro şok işe yaramadı, geç kalmıştık hastayı kaybettik. Üzüldük tabi, evde de yalnızdı kadıncağız, tek başına fenalaşırken aramış 112 yi, sonra içeri rahat girelim diye kapıyı da açık bırakmış. Ama o bile yetmedi, derken,
Bir adam girer içeri, gözlerime inanamadım. Yolculuğumuza engel olan ve yol esnasında hokkalı bir dayak yediğim o adam. Kaybettiğimiz hasta onun ‘’ANNESİYMİŞ.’’
Bizi gördü ve çok şaşırdı, ağzıma burnuma baktı, oldukça hırpalanmış bir şekilde oldukça yamuk duruyordum ve beni süzdü, sonra doktor hanım açıklama yaptı,
Doktor;
‘’Hastayı kaybettik sanırım siz yakınısınız.’’
Adam;
‘’Evet’’
Doktor;
‘’Hasta kalp rahatsızlığından dolayı 112 Acil servisi aramış, ve biz geldiğimiz de çok geçti artık. Yolda başımıza gelen bazı NEDENLERDEN dolayı 30 dk kadar geç kaldık. Hastanın durumu ağır olduğu için dayanmadı ve hayata gözlerini yumdu’’ der.
Adam sus pus olmuş, ağzından bir kelime almaz olduk, dondu kaldı ve bir süre sonra başını aşağıya eğerek konuştu,
‘’ Hepsi benim hatam, doktor hanım sizden çok özür dilerim’’ der.
Ve sonra bana dönüp;
‘’Size de çok kaba davrandım ve çok haksızlık ettim’’ der ve gözlerinden göz yaşları yavaş yavaş damlamaya başlar.
Ve ben de dedim ki ;
‘’Hiç önemli değil beyefendi, bu yaralar bu bereler geçebilir, ben çok sevdiğim bu işimi de kaybedebilirim, o da önemli değil, hepsinin bir çaresi, hepsinin bir tedavisi mutlaka var, siz bu konuyla ilgili siz hiç canınızı sıkmayın, ben sağlığımı da ve şu an bulunduğum psikolojik durumumu da yerine getirmesini bilirim, çünkü çok sevdiğim bir işim var, siz beni düşünmeyin ben hepsiyle nasıl başa çıkabilirim çok iyi biliyorum, AMA SİZ! zamanı nasıl geri alırsınız işte onu bilmiyorum’’
‘’eğer olur da alabilirseniz saatleri geri, benden değil, annenizden dileyin özrünüzü,’’
‘’Çünkü siz dayağı bana değil, ANNENİZE atmışsınız’’
/
’’Bazen insanlar vurmadan da öldürebilir..’’
Bir anda annenize veya babanıza,bir yakınıza ya da bir sevdiğimize, evlatlarınıza bile, düşüncesizce yaptığınız bir davranış sonrası zarar verebilirsiniz.. Söz konusu olan bir hayat ise..bir tekme de siz vurmayın.. yollarından değil ellerinden tutun..
ANNE DAYAĞI
Mawish
.
.
.
YORUMLAR
Buna benzer haberleri duyarız her ne kadar haberleri izlemiyor olsam da...
O terbiyesiz zaten aldığını almış ve sanırım o ruh haliyle size yapılan şiddeti kim bilir annesine, eşine ve çocuklarına da şiddet uygulayan biri olabilir.
Biz toplumsal olarak hala medeni olmanın birinci basamağını bile atlamış değiliz varsa da azınlıktadır sanırım.
yemek yeme kültüründen tut yolda yürüme kültürünü bile öğrenememişiz. Trafik ve insanlar arası iletişimden sıfırız. dünyada en çok kaza yaşanılan bir ülkeyiz ve yollardan şikayet ederdik ki şimdi yollarımız da şükür iyidir.
Bir tek Ambulansa mı yol vermiyoruz hayır doktorları, akademisyenleri, spikerleri, futbolcuları, en çok kadınları dövüyoruz, bir tek dövemediğimiz sanırım siyasetçilerdir! olsun onlar da bazen birbirlerini dövüyorlar hem de canlı yayınlarda.
Son olarak bu ülkede ve bu dünyada yaşıyorsak bu GÖKYÜZÜ VE YERYÜZÜ hepimize aittir. öyle ise bizim doğaya ve tüm canlılara karşı bir sorumluluk almak zorundayız.
İnsan olan sorumlu olmalı
insan olan duyarlı olmalı
insan olan birbirine saygılı olmalı
insan olan; insan olmalı
teşekkürler güzel yürek ve geçmiş olsun, Allah beterinden korusun sizleri...
Eğer bu anlatılanlar gerçekten yaşanmış ise yazık hem de çok yazık...
Gerçek değilse de dilerim ki vesile olsun da yaşanmasın bu türlü olaylar...
Çünkü toplumsal yapımız açısından bakılırsa hiç te uzak değil bu tür durumlar...
Yazım açısından belki bir kaç düzeltme gerekli ama verdiği mesaj çok açık...
Konunun hassasiyeti açısından düşünülürse verilen mesajın önemi yanında diğer hususlar çok
önemsiz kalır...
Nasıl ki,görevinin aciliyeti açısından bir ambulansın / şoförünün trafik kurallarına uyma zorunluluğu yoksa
bu yazının da yazım kurallarına uyması şart değil bana göre... Mesaj acil çünkü...
Sosyal sorumluluk bilinci ışığında yazılmış bir yazı olduğu açık...
Bu nedenle kutlarım Değerli Yazarı...
Saygılar,selamlar ile...
YAZININ TENKİT EDİLEBİLECEK YANLARI ÇOK GİBİ...ÖRNEĞİN İLK CÜMLEYİ ATIN, 2.CÜMLE GİRİŞİNİZ OLSUN...FAKAT DAHA DİKKAT ÇEKİCİ OLANI, ÖYKÜYÜ "Dİ'Lİ" GEÇMİŞ ZAMANDA BAŞLAMIŞSINIZ YAZMAYA, GENİŞ ZAMANLA BİTİRMİŞSİNİZ. BİR DE, BENCE "KISSADAN HİSSE" ÖYKÜLERİNDE, SONUÇ BÖLÜMÜ FİNAL OLMALIDIR VE KESİLMELİDİR.BURADA DA DOKTORUN AÇIKLAMASI FİNAL OLMALI, DAHA SONRAKİ AÇIKLAMALARI OKURUN DÜŞÜNMESİNE BIRAKMALIYDI... HOŞ GÖRÜNÜZE SIĞINARAK NAÇİZANE DÜŞÜNCELERİMİ BELİRTTİM. YANILIYOR DA OLABİLİRİM...SAYGIYLA
Gerçekten çok ders verici bir hikaye.
Çok güzel bir örnekle sunulmuş bu hayat dersi bize.
Ambulans şoförünün sabrına da hayran kaldım gerçekten.
Ben olsam, çoktan araç levyesi ile ayırmıştım kafasını karpuz misali.
Sonra da, arkaya atar, hastaneye götürürdüm.
Şaka bir yana,
gerçekten çok öenemli bir konu bu.
Bu ambulanslara yol verme olayını beceremedik br türlü.
Bir de,
fırsat bilip,
arkasına takılanlar var.
Hikaye,
çok hoş bir üslupla sunulmuş.
Kutluyorum yazarını.