FARKINDALIK
Sabah yolda gelirken aklıma geldi. Aslında dünyadaki yaşam pamuk ipliğine bağlı.
Dün Dünyayı ıskalayıp geçen bir göktaşından bahsediyordu haberler . Yarı çapı 1km filanmış göktaşının.
Üstelik 3 saat öncesinde farkedildiğinde çok geç olabilirmiş.Gezegenler kuşağında dolanan binlerce
başıbozuk yaramaz bir kaç santiminden birkaç km çapına değin taşlardan bazıları yaramazlık yapıp
yolundan sapıyor ve yalayıp geçiyor dünyamızı zaman zaman. Bizler ise Dünya da başka tür telaşlar içindeyiz. Geçim derdi ,seçim derdi anlamsız kavgalar düşüncelerindeyiz. O bana dediydi ben ona dediydim gibi söylemler,eylemler.Daha iyi kariyer,daha çok para vs vs.
Haberimiz olmuyor dünyanın kıyamete beş kala dan geçtiğinden. Bu göktaşlarından hallice biri bir gün çarpacak üstelik dünyaya. Bunu ben değil yaptıkları hesaplara göre astronomi alimleri söylüyor.
Biraz düşünebilse insanlar böyle bir çarpmanın sonucunu, belki daha değer verirler yaşadıkları günlerine,an’larına. Bazı şeyleri dert etmezler belki kendilerine dünyanın yaşanmaz hale gelebileceğini düşündüklerinde. Bunu kuruntu haline getirmekte hata elbet. Fakat bilmeli insanlar aldıkları nefesin değerini.Son nefes olabilir şu an aldığın nefes.
İşte böyle düşünceler içinde başladı günüm. Daha bir başka bakıyorum bu gün yaşama. Kötü kem düşünceleri defettim bu gün başımdan.
Karşıda ki çiçekçi dükkanında alıcı bekleyen çiçeklere üzüldüm.Dalında nazenin salınırlarken insanoğlunun duygusuna hırsına yenik düşen çiçeklere acıdım daldım gittim.
Ağaçlarda taze yeni bebe yapraklar açmış. Rüzgarda coşkun savrulup duruyorlar. Yarın güneşe karşı duracaklar.
Yine bizler gölgelerinde serinleyeceğiz. Şu ara güneş saklambaç oynuyor bulutların arkasında. Sobe diyorum bazen güneşe,pencereden bakarken.Yaşamak güzel şey herşeye rağmen.
CD çalarda Muammer Ketencoğlu’ nun yunanca ezgileri eşliğinde coştum. Kalktım bir başıma sirtaki oynadım. Yoruldum ,çimlerin üzerine bağdaş kurup oturduğumuzu düşledim. Sonra sırtüstü uzanışımız geldi gözümün önüne. İç geçirdim dıştan ama derinden.
Sensiz geceleri düşündüm çiçeklere üzüldüğüm kadar buruldu içim.Geceleri bunca sevişim neden bilmedim hiç.Ya sessizliği,sakinliği seçmemin nedeni ne ola.? Gemi yanaşmayan rıhtım gibi yalnız olmayı seçmişim. Bir kayalık burunda onurla dikilmiş deniz fenerlerine özlemim bundan belki. Denizi özleyip denize kavuşamayan deniz feneri gibiyim belki.
Özledim,denizi,seni, yanıbaşımda oturmanı,senle konuşmayı evrenden,yaşamdan,insandan.
Bazı, birlikte konuşmadan anlaşmalarımızı özledim. Özleme sınır mı var...
M.NARMAN (Mersin-2011)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.