- 980 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Gençlik 14
Çalışacağı yer, siyah bir ayakkabı almasını istiyor.
Baba uzakta, yanındayken bile yoktu aslında.
Bende elimi çekmiştim, giderken sarılmamış, dostun gözlerinden öpmemiştim.
Son çare, fabrikatör amcasının kapısını çalmış,
Amca bir ayyakkabı parasını çok görmüştü.
Bir de Deniz vardı bu kızdan önce, aşk acısını katlanılmaz kılan, Intihara meyilli, tekrarlanan bu ömürde.
Bir daha böyle bir acıya katlanamayacağını yazmıştı...
Kızın ailesi; kendine hayrı olmayanın kimseye hayrı olmaz diyormuş...
Aynı yatağı ve bedenlerini paylaşmışlardı...
Cinsellik olduğu için daha bir sahiplenmişti.
Bu kız Güven’i hem aldatmış hemde yanında gördüklerini, akrabası gibi tanıştırmış.
balık baştan kokuyordu aslında
Kız bana göre ....... nın tekiydi.
Güven bir arabaya binerken görmüş onları, deli gibi seviyorken; görmediklerinin hepsini, acıyabilecek en korkunç şekilde, yüreğinde duymuştu.
Hayatta hiç birşey yüzüne gülmezken, tutunduğu son dal esnek ve rüzgarın götürdüğü tarafa eğiliyordu.
Ortalıkta bir köşede bir sanrı, yaşlı bir adam suretinde, gel dermiş.
Çocukluğundada görürmüş.
Gitti ardı sıra ilmik ilmik olmuştu pişmanılığı boynunda.
Boylu boyunca uzanıyor zihnimde
Uzun bir mektup bıraktı, benden hiç bahsetmedi mektubunda.
Mektubun sonunda;
Ve geride kalan arkadaşlar gibi birşeyler yazıyordu.
Geride kalmıştım bende.
En çok sevdiklerini ve can’ını yakanları yazmıştı.
Bana kalan tek şey Pınar’ın varlığı.
Ama Hamit kendine emanet edildiğini sanıyordu.
Güvenin istediği gibi bir tören yapılmadı ve Sevdiği kızın evinin karşısınada gömülmedi.
İmrahor mezarlığına defnettik.
Ve bizi bıraktığı yerde hala yaşatıyorum onu.
İnsan ölmüyor bir başkasının zihninde yaşadığı sürece.
Sadece kaldığı yerde bırakıyor herşeyi, eksik ve fazlasıyla.
Bir dua istiyorum sadece adına okunacak,
Allah c.c duyar.
Doğru dua cennet buldurur insana,
sebep olanıda mükâfatlandırır.
Bir damla yaş akmadı gözümden, ağlamayı bilmiyordum.
Sadece boşluk vardı içimde. Giderken içimdeki her şeyi almıştı sanki benden.
Akşam evlerine gittiğimde Pınar boynuma atladı, uzun uzun sarıldı, ağladı ev ağzına kadar dolu, herkes bize bakıyordu, rahatsızlığımı anlamıştı aldı beni dışarı çıktık.
Etraflıca düşündüğünde, içinden çıkılmayacak hiç bir durum yok. Kızıyorum Güven’e, herşeyden ve herkesten vazgeçtiğinde çeker gidersin.
Bu hayata son vermek anlamına gelmiyor.
Ölümü erkenden tatmak için, sana bu kadar karşı gelinmez olan neydi?
Bu oyunun kurallarına göre oynamasaydın sende, sığınacak bir Limanı’n yokmuydu, açık denizde bir başına sandalınlamı kaldın?
Sandalındamı yoktu?
Yüzmeyi sen öğrettin bize!
Yüzmeyi bilmiyorum diyemezsin.
Mutlu olmak için illede bir başkasının bedeninde, yüreğinde nasıl hapsolursun,
Senin gibi bir adam
Herkesten vazgeçtiğinde bir Aborjin gibi yaşayamazmıydı, güçlü ve kuvvetliydin, Afrika’da bir avcı bile olabilirdin, kabileler arasında adın anılırdı.
Mısır’da firavunu yoldan çıkarabilir,din.
Beyrut’ta bir hamal bile olabilirdin, dünyayı taşırdın onlara.
Medine’de bir dilenci olmak için çokmu gururluydun.
İnsan neyle doymazki, bir parça ekmek ve su.
Giyotini boynunda yaşamakda ne demek, filistinde seni anlamayan bir halkın siperlerinde bir başına bile savaşabilirdin.
Halepçe’de bir iki Saddam askerini indirebilirdin, hiç birşey başaramamış ol, Dünya’nın tüm kör dövüşlerinde savaş.
Gözlerine minnetle bakan bir halkın çocukları seni mutlu etmeye yetmezmiydi.
Sağken yanında olmayanlar hep burdaydı...
Babası Güven’e sık sık para verdiğimi biliyordu, vermek istediğini söyledi.
Ters ters bakıp istemediğimi söyledim.
Dünya’nın bütün paraları bir araya gelse, Anlamı yok.
Kavaklı sahili şahit.
Kimbilir daha ne yağmurlar yağacaktı
umutlarının üstüne,
sen son damlasını o ağacın altında
vefasız bir kuşla beklettin,
daldan dala konup
heba edilir düşlerin.
Keşke yakmasaydın
o son sigarayı
Kavaklı sahilinde anılarınla beraber.
Ölüm sana baba yadigari
koynunda sakladığın
ilmiğe yar edip bir gece vakti
çekip gittin
(bu kara istasyondan)
Bu şiir
GÜVEN GÜMÜŞ’E ADANMIŞTIR...