- 602 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hayattan İlk Ders
Hayattan İlk Ders
Soğuk bir kış günüydü.Bahçedeki yapraksız , kel ağaçlar , rüzgarla dans ediyordu.Dördüncü ders bitmişti.Hava yavaş yavaş kararmaya başladı.Arka bahçeye bakan sınıfların lambaları yanıyordu.Dışarıdaki kış havasına rağmen , sınıfta insanı iliklerine kadar ısıtan bir sıcaklık hakimdi.Farklı bir huzur bütün sınıfa yayılmış , neredeyse herkesi sonsuza kadar orada kalmak isteyecek hale getirmişti.
Beşinci ders Sosyal Bilgilerdi.Matematik , Fen , Türkçe derslerinde olduğu gibi bu derste de fena sayılmazdım.Birinci sınıftan beri sınıf öğretmenimiz olan İnci hoca dersi anlatmaya başladı.Sınıftaki herkes dersin içindeydi.Bir sohbet havasında geçen derslerimizde İnci öğretmen hepimize adeta dersi yaşatırdı.Konu nerden geldiyse korkaklık ve cesarete geldi.Sınıftaki bütün erkekler hatta bazı kızlar bile bu konuyu bir gurur meselesi haline getirerek ne kadar cesur olduklarını anlatmaya başladılar.Kimisi yaşadıklarını anlatıyordu kimisi yapabileceği şeylerden bahsediyordu.Çok geçmeden bu akıntıya bende kapılmıştım.Herkes “Ben şöyle cesurum , ben böyle cesurum..” havasındayken , ben “Aslında ben de cesur biriyim.” diyordum.
Bir anımı anlatarak ne kadar cesur olduğumu tüm sınıfa göstermek istedim.Sınıfın bütün gürültüsü ve karmaşası arasında parmak kaldırıp beklemeye başladım.Ancak böyle hem hocamın hem de diğer arkadaşlarımın dikkatini çekebilirdim.İnci hoca bu zekice hareketimi fark etti ve bana söz hakkı vererek beni ayağa kaldırdı.Ayağa kalktığımda sınıfta hala bir gürültü hakimdi.Öğretmen bana bakıyor , anlatmamı bekliyordu ama ben başlamadım.Sağa sola , konuşan arkadaşlarıma bakmaya başladım.İnci hoca bunu neden yaptığımı fark etti ve sınıftaki herkesi susturdu , emimin bunun da zekice bir hareket olduğunu düşünmüştür.Anlatmaya başladım.
“İkinci sınıftayken bir arkadaşımla parkta oyun oynuyorduk.Bir anda arkadaşımın koşmaya başladığını gördüm.Arkama baktığımda iki tane köpek , ağızlarından salyalar saçarak bize doğru koşuyordu.O arkadaşım kaçacak kadar uzaklaşmıştı fakat benim için çok geçti.Koşsam köpeklerin daha da çok kovalayacaklarını ve saldıracaklarını biliyordum.Köpekler yanıma gelince durdular.Bütün cesaretimi toplayarak hiç kıpırdamamaya karar verdim.Yüzümün bembeyaz olduğunu hissedebiliyordum , ellerim titriyor , kalbim hızla atıyordu.Kıpırdamamak için özen gösteriyordum ama köpeklerin hareketlerinden dolayı çok hafif oynamalarım oldu.Köpekler biraz etrafımda dolandılar.Sarı başlı , siyah benekli köpek pantolonuma yaklaşarak beni koklamaya başladı.O anlarda kalbim daha da hızlandı , neredeyse yerinden fırlayacaktı.Neyse ki gittiler ve rahat bir nefes aldım.O zaman cesaretli bir insan olduğumu anlamıştım.”
Konuşmamı bitirdiğim de bütün sınıfın pür dikkat beni dinlediğini görebiliyordum.Bunun sebebi benim anımın etkileyici olması mıydı?Yoksa benim anlatımım mı etkileyiciydi?Bilmiyorum.Ama arkadaşlarımın etkilendiğine eminim.İnci hoca anımı beğendiğini ve cesur olduğuma inandığını söyledi.Arkadaşlarımda bu konuda yorum yaptı tabi.İlk yorumu Seda yapmıştı.
-“İyi ki koşmamışsın , yoksa seni parçalarlardı.” Sedadan sonra söze Volkan girdi.
-“Arkadaşın da amma korkakmış canım.Seni öylece bırakıp haber bile vermeden kaçmış”
Bu lafın üstüne sağ ön çaprazımdaki sırada oturan Ufuk ile göz göze geldik.Bana bakarken gözlerinin içinde korku ve öfke gördüm.Sonra kafasını önüne çevirdi.Yerime oturduğumda ona uzun uzun baktım.Hatta birkaç kez kısık sesle seslendim ama dönüp bakmadı.Galiba küsmüş gibiydi.
Onunla doğduğumuzdan beri arkadaştık.Ailelerimiz bizden önce tanışıyordu.Ben ondan altı ay önce doğmuştum.Ve bu şu ana kadarki hayatımız boyunca ondan önde olduğum tek konu oldu “Altı ay önce doğmak”.Biz sürekli yarıştırıldık.Konu her ne olursa olsun bizim birbirimizden iyi olmamız beklendi.Ailelerimizin arasının iyi olmasına ve birlikte çok zaman geçirmemize rağmen birbirimizin hiç en iyi arkadaşı olamadık.Birlikte çok zaman geçirmiş olsak da onunla aramda sürekli bir fark olduğunu hissettim.O çok azimli ve hırslı bir çocuktu.Sonuç olarak ise başarılıydı.Sınıftaki en çalışkan öğrenciydi hatta.Tam bir yarış atı olduğunu söyleyebilirim.Her konuda herkesten iyi olmak , en iyi olmak isterdi.Fakat böyle bir şeyin mümkün olmayacağını bilmezdi.Ben ise biraz daha rahattım.Herkesten iyi olmak ya da birileriyle yarışmak yerine , kendi yoluma ve kendi istikrarıma bakmayı daha çok severdim.Bu konuda ailemin biraz yüzünü kara çıkarmış olabilirim.Fakat bu biraz da onların suçuydu çünkü beni bir yarış atı olarak görmeleri başlıca hataydı.Benim , o yarışa başlamadan , pes etmemden , daha büyük bir hata.İşte bu yüzden Ufuk ile hiç en iyi dost olamadık ama dosttuk hem de bir birimizin en eski dostu.
İşte bu eski dostum , birlikte yaşadığımız bu anıyı anlatmama darılmış ve küsmek üzereydi.Volkan’ın da yaptığı yorumdan sonra öfkesi daha da artmış ve korkmuş gibiydi.Ama benim amacım onu kızdırmak ya da sınıftakilere karşı küçük düşürmek değildi.Bu yüzden onun ismini vermeden anlatmıştım zaten.Sahi kimse benim anımdaki korkağın , o olduğunu bilmiyordu ama neden o , bana bu kadar kızmıştı?
Zilin çalmasına on beş dakika kadar kalmıştı.Öğretmenimiz sınıfın bu konuda , bayağı hareketli olduğunu görünce konuyu biraz daha sürdürdü.Ufuk’un başını eğdiği yerden kaldırıp bana baktığını gördüm.Beni affettiğini hatta bana hiç kızmadığını , yanılmış olduğumu düşündüm.Zaten eski dostların bu kadar basit şeylerden birbirine kızmayacağını biliyordum.Hemen sonrasında ise parmak kaldırmıştı.Söz hakkı alınca tıpkı benimki gibi bir tavırla bir anısını anlatmaya başladı.
“Geçtiğimiz yaz , Mustafa ile pikniğe gitmiştik” diye girdi söze.Bu sırada bana baktı.Tabi sınıftaki diğer arkadaşlar da bana anlık bakışlar attı.Sonra devam etti.”Ailelerimiz de vardı tabi.Güzel ve rengarenk çiçeklerin olduğu bir dere boyu vardı.Annemler yemek hazırlarken biz dere boyuna top oynamaya gittik.Mustafa yorulduğunda çiçeklerin arasına uzandı.Sonra bağırmaya ve ağlamaya başladığını duydum.Yanına gittiğimde , kolunda küçük bir arı vardı ,bu yüzden ağlıyormuş.”Bu sıra da sınıfta ki herkes bana bakarak güldü.”Ben arıdan korkmadığım için basit bir hareketle kolundan arıyı çekip aldım.Arıyı alırken hiç zorlanmadım ama Mustafa’nın ağlamasını yatıştırırken çok zorlandım.”
Ufuk’un konuşmasını bitirip yerine oturmasıyla tüm sınıf tekrar bana bakarak gülmeye başladı.Öğretmenimizin bile bana bıyık altından güldüğünü gördüm.En kötüsü ise Mehtap”ın da bana bakarak güldüğünü görmek oldu.Onun karşısında küçük düşmek , korkak gibi görünmek en istemediğim şeydi fakat eski dostum sayesinde bu da oldu.
İnci hoca sınıfı susturmaya çalışırken zil çaldı.Bir kaç şakacı arkadaş sınıftan çıkarken bana bakarak “vız vıız “ diye arı taklidi yaptı , diğerleri de buna güldü.Onları takmadım.
Herkes teneffüse çıkarken Ufuk’un yerinden kalkmadığını gördüm.Yanından geçip , sınıftan çıktım.Ona karşı öfke ya da nefret hissetmiyordum.Ben karakterimin gereğini yaparken o da karakteri gereğini yapmıştı.Yani herkes fıtratında olanı yerine getirdi.Ben kendi cesaret anımı anlatırken en eski dostumun üstüne basmadan onu ”x şahsı” olarak anlatım.O ise benim sınıfın gözünde en cesur insan olmama dayanamayıp zirveyi benimle paylaşmak yerine zirveye çıkıp beni aşağı itti.Benim kendisi ile yarıştığımı zannetti.Oysa ki benim hiçbir yarışa girip , kendimi yarış atı gibi insanların gözüne sunmayacağımı tahmin edemedi.
Akşamın ilk saatlerinde son teneffüsümüzü yaşıyorduk.Ellerim cebimde zil çalana kadar soğuk ve kimsenin olmadığı bahçede gezdim.Kimse havanın soğukluğundan dolayı binadan çıkmamıştı.Zilin çaldığını duyunca uzun koridordan merdivenlere kadar yürüdüm.Üçüncü kattaki sınıfımıza giderken ikinci katta Mehtap’ı gördüm.İçimde eziklik duygusu oluştu önce , daha sonra bunun bir büyüklük örneği olduğunu düşündüm kendimce.Ama Mehtap’a baktıkça içimdeki eziklik duygusu alevlendi.Merdivenleri çıkmaya devam ettim.Arkamdan hızlı adımlarla birisi yaklaşıyordu.Üçüncü kata çıktığım da bunun Mehtap olduğunu fark ettim.Sınıfa doğru yan yana yürüdük.Ellerini omzuma koyarak iki kere pışpışladı.Yaptığımın bir büyüklük örneği olduğunu söyledi ve bana teşekkür etti.Ne olduğunu anlayamamıştım.Ben “ Ne büyüklüğü , neden bahsediyorsun?” derken , o “Her şeyi biliyorum.” dedi ve sınıfa girdi.
Yine hiçbir şey anlamamıştım.Mehtap’ın arkasından sınıfa gidip onun yanına oturdum.Ne bildiğini sorduğumda , bana , benim anımı bildiğini , o gün biz parktayken beni ve Ufuk’u uzaktan gördüğünü söyledi.Ufuk’un anısında ise benim ağlamamın sebebinin arı sokmasına alerjim olduğunu bunu da annelerimiz konuşurken duyduğunu söyledi.O anki sevincim ve heyecanım hiçbir şeye değişmezdi.Fakat o andan sonra bu ana kadar ki hayatım da olduğu gibi o sevincim ve heyecanım da anlık sürdü. Mehtap’a neden teşekkür ettiğini sorduğumda ,kendisinin Ufuk’tan hoşlandığını ve onun sınıfa karşı rezil olmasını istemediğini söyledi.Konuştukça benim onu gördüğümde yaşadığım duyguların , onun da Ufuk’u gördüğünde yaşadığını fark ettim.Hatta bu hoşlantıdan da öte adeta bir hayranlıktı.
Mehtap ile konuşmamız biterken İnci hoca da sınıfa girmişti.Yerime geçip kafamı sıraya koydum.Ders bitene kadar son bir saat içinde yaşadığım her şeyi düşündüm.Kendi yolumda ilerlemek ve yükselmek için anlattığım hikayede kimseyi alçaltmak istememiştim.Zirveye çıkarken basacağım basamakları insanlar olarak değil de soyut varlıklar olarak seçmiştim.Ve her zaman zirveyi paylaşmaya hazırdım.Çünkü kimseyle yarışmak gibi bir niyetim yoktu.Bu benim kendimle yarışımdı ve kendimden başka kimseyi geçmek gibi bir çaba göstermedim.Benim yarışımda birinci de bendim , sonuncu da ben.Fakat en eski dostum zirveye çıkarken beni basamak olarak kullanmış üstelik benimle zirveyi paylaşmak yerine beni zirveden itmişti.İlk hoşlandığım kız , belki de ilk aşkım tüm bunları en şeffaf şekilde görmesine rağmen beni değil onu tercih etmişti.Çünkü her ne yapmış olursa olsun sonuçta zirvenin tek hakimi oydu.Bu bir mağlubiyet miydi?
Benim için değildi.Çünkü her ne olursa olsun bu çizgiden vazgeçmeyecektim.Her zaman başkaları için yarış atı olmak yerine kendim için sütçü beygiri olmayı yeğleyecektim.Elbette ki bir gün benim mücadelemdeki asilliği anlayacak dostlarım da olacaktı , sevdiğim kızlar da.Bu belki erken , belki geç olacaktı ama ben asla pes etmeyecektim.
Kaç yaşına gelirsem geleyim her zaman özleyeceğim ilk okul sıraların da hayattan aldığım ilk dersti bu.Ve ben bu dersten anlamam gerekeni en iyi şekil de anladığıma hep inandım ve hep inanacağım.
YORUMLAR
Bu kırmızı zemin üzerine siyah yazı formatı,
şeker yüzünden iyice görme yeteneğini kaybeden gözlerimi yormadığını söyleyemeyeceğim.
Böyle durumlarda,
yazılan yazıları pek okumuyor, diğerine atlıyorum otomatikman.
Bu gün,
hangi sebeple bilemiyorum,
bu çalışmayı okumak geldi içimden.
Uzunca bir yazı. Emek sarf edilmiş, düzgünce de kaleme alınmış diye düşündüm herhalde
Giriş kısmı monoton, basit ve kısa cümleler ile işlenmiş, konu da klasik bir lise macerası gibi geldi.
Yine de bırakmadım,
sonuna kadar okudum çalışmayı.
İlerleyen paragraflarda kendini topladı yazı.
Konuyu gerçekten güzel işledi, insanı sıkmayan bir üslupla sundu okuyucuya yazarı.
Ve,
ele aldığı konuyu,
gerçekten hoş ve anlaşılır bir finalle bağladı.
Lisedeki güzel günlerimize götürdü bizi bu güzel hikaye.
Yazarını kutluyorum.