İSMİ GÖNLÜ MAHFUZA YAZILAN / RÂZI (ÖZGÜR SARAÇ) ŞİİRİ İNCELEMESİ
İsmi Gönlü Mahfuza Yazılan
Aşkım !
Gölgeme basar gibi değil
dudaklarımın kenarında gezer gibi yürümeni özledim
Gecenin renkleri istila edişi gibi değil
güneş gözlerimden öpermiş gibi bakmanı özledim
Avuçlarımdan kayar gibi değil
aşkın sahibine dua eder gibi ellerinden tutmayı özledim
Yağmur kokan tenini
uyurken seni izlemeyi
mahmur sesinle ismimi söylemeni özledim
Emanetim !
Adından başka konuşmayan dilim
zamanın öğütemeyeceği cümleler kurmuyor
Hayalini kurduğumuz doğmamış çocuk
arkamda safa durmuyor
Küsmüş
Konuşmuyor
Gel de gamzelerindeki çiçekleri diriltelim
Kadınım !
Yalnız adamlara çığlık veriyorlar
Acı
yakıcı
cam kırığı
On… yüz… bin… çığlığı dudaklarıma sürseler
Sen aklındaki ruhundaki gönlündeki uçurumları
yırtmama izin vermedikten sonra
ne farkeder ?
Kefenim !
İşlemediğim cinayetlerle yargıla beni
Dahlim olmayan suçlar yükle sırtıma
sorun değil
Sen yoksan Özgür/lük ruhumda istenir değil
Kılıcın bileklerimi vecd ile kesse de
Râzı/yım
Vazgeçmem ismindir zikrim
sevdiğini anması gibi peygamberin
Ayetim !
Gökkuşağının renklerine dokundum… ateşe sokuldum…
güneşe baktım… yağmurları saydım… toprağa yattım…
Hayır…Hayır…
Ben Rabbin tekliğini
ve beni sevdiğini
senin yanımdaki varlığınla anladım
Kutsalım !
İlk/im !
Elif harf/l/im !
Beni ateşle sınadın… suyla… toprakla… zamanla…
varlık ve yoklukla… karanlık ve aydınlıkla…
Göğsümün siperi mi zayıf geldi ?
Parmaklarım mı çeliktendi ?
Oysa Mum ışığında yağmur sesli hikayeler biriktirenim ben sana
Karabasanlarla dolu rüyalarını gelin duvağıyla değiştiren adamım
Göğsüne huzur dökenim
Saklı izine yüz sürenim
Nefesim !
Her sabah uyandığında
hayatın yağmalanmış gibi hissettiren ne varsa
“hani ellerinde yorgun kıpırtısız bir kalp tutuyormuşsun gibi hissettiren ne varsa”
silmeme izin ver
İzin ver kozanı yırtmama
ki varlığım dokunsun kelebek oluşuna
Doğum günün kutlu olsun
Rabbe açılan kapım cennete giden yolum
iyi ki doğdun…
Râzı (Özgür SARAÇ) Denizli
************************************************************************************************************************
Bu şiiri, ilk okuduğumda, şairin sayfasında ; çok istememe rağmen, ağır duygu bombardımanına tutulmuşluğuı etkisiyle değerlendirme adına hiçbir şey yazamamış daha doğrusu objektif bakamayacak olmaktan korkarak sadece öznel beğenimi dile getirip yazmakla yetinmiştim.Bir şiiri beğendim diyerek ayrı bir yere koymamız ne kadar öznel gibi görünse de daha çok maddi bir gerçekliği de temelinde saklı tutar. “ ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum... “ dizelerini okuyanlar etkilenmiş olsalar da sevgilisinden o anda ayrı kalanları bu dizeleri daha fazla etkileyici aşikar bir gerçektir.
Her şiir okuruna göre ayrı bir hazır duyarlılığı özünde taşır. Defa kere okuyup İçselleştirip şiirin o ilk vurgun, sarsıcı etkisinden kurtulduğuma inandığım anda da çoktan hak etmiş olduğuna inandığım, bence yanından analizini yapmaya nasip bu güneymiş.
Öncelikle bilinmesini isterim ki, öznel yargıların hakim olduğu her eleştirisel yazının, o yazıyı okuyanlarca ya her şeyin en doğrusunu bilen bir kimliğe bürünmüş şeklini ya da hata yapabilmeyi önemsiz sayabilecek kadar sanata değer vermeyen bir kişiliğe haiz olabileceği düşünceye de yurtluk edebileceğinin idrakinde olan biriyim. Bu itibarla, gönül rahatlığıyla söylemeyi kendime ar bildiğim bir hususun altını çizmek isterim, elbette ben eleştirmen kimliğini yargıları kanıtlanmış üstün edebiyatçılardan almış biri değilim.
Eleştirmenim diyemem.Ki ismi eleştirmene çıkmış kişilerin bile çoğunun öznel sanat anlayışları kapsamında eserleri değerlendirdikleri ni bilir ve buna şahit olur iken , benim söylemcemin bu kapsam içine alınmamasını düşünemem.
Ancak az önce de yazdığım gibi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki kendimde şiir yazmaya çalışan biri olarak, tamamen kendi anlayışımdan kendimi soyutlayarak objektif bir tutumla sadece eser yapıtlı, eserin verdiği çerçevede farkındalıklarını ve teknik özelliklerini ; genel de kabul görülmüş şiir bilgim, idrakim, sezgim ve çağrışımsal anlam ve duygu zenginliğim çerçevesinde yazmaya çalıştım.Bunda. öznel görüşü kapsar nitelikte olabilmesini düşündürme ihtimali olsa da, bu kerteyi aşmada vicdanen en azından şiir severlere bir minik pencere açabilmek gayesini enjekte edebileceğine duyulan inanç ve kıvancın gölgesinde bağdaş kurabilmiş olmak en büyük serinliğim.
“ İsmi Gönlü Mahfuza Yazılan “ şiirimizin, başlığından en son dizesine kadar kuşbakışı bir bakışla bile olsa içeriğini derin ve özlem yüklü bir aşkın oluşturduğunu çok rahat söylememiz asla yanlış bir yargı olamaz. Aşk ki, yüzyıllardır şairlerin kalemlerine en önder tema olmayı başarmış, bu önderliğini de günümüzde de sürdüren ve daha da sürdürecek olacağına inandığım gerçek ve soylu bir duygu.
Boydan boya aşka soyunmuş anlatıcının ( şiir öznesinin ) sevgiliye duyduğu aşk ve özlem izleğine kurulmuş bir şiirdir yargısı ağırlıklı şekilde hakim olsa da alt fonda anlatım ve benzetmeleri ile ilâhi aşkın varlığına olan inanç ve bağlılık da güçlü bir şekilde kendini duyurmaktadır.Bu açılıma girdiğimiz vakit, şiirin kapsam alanı o kadar büyüyor ki akıllara zarar.Varoluşaldan vahdet-i Vücuda kadar ilerleyen bir boylamda şiirin ilerlediğini görüyoruz.Bireyin öz aşk duyuşundan başlayan noktadan, toplumdaki benzer duyguları hissedenlerin ortak paydasına oradan aşkın kaynağına oradan en büyük aşka giden yekununda varoluşu imleyecek kadar büyüyen bir şiir .
Şiirimiz belli bir zaman ve yer uzamından değil geniş ve sonsuz olan bir uzamdan seslenmiş şiirin anlatıcısı.Bütün zamanlara, bütün yerlere sığdırılmış olan aşkın ve özlemin o sarsıcı, tutkulu, derin duygu yüklü ifadelenişini her bir dizede vurgun ve samimi bir şekilde ifadesine tanık olmaktayız.
1.Bend
Aşkım !
Gölgeme basar gibi değil
dudaklarımın kenarında gezer gibi yürümeni özledim
Gecenin renkleri istila edişi gibi değil
güneş gözlerimden öpermiş gibi bakmanı özledim
Avuçlarımdan kayar gibi değil
aşkın sahibine dua eder gibi ellerinden tutmayı özledim
Yağmur kokan tenini
uyurken seni izlemeyi
mahmur sesinle ismimi söylemeni özledim
Şiirimiz, sevgiliye güncel dilde alışık olduğumuz hitabet şekliyle başlamış . Bu bende, anlatıcı kullanmış olduğu imgelerle sevgiliye duyulan o sonsuz aşkın yanı sıra, ondan beklenileni kendisinde artık göremeyişine dair en az duyulan aşk kadar güçlü şekilde , mevcut halden memnuniyetsizlik ve örtülü yalnızlığa isyanı , sevgiliden beklenene özlemi ve hüznü de imlemiş. Şiir anlatıcısı geniş ve sonsuz duygu dünyasında barındırmış olduğu ögeleri, benzetmelerle ve imgelerle ilişkilendirme yönünden son derece başarılı bir eser yaratırken, temaya uygun aşık portresini müphem olmayan belirgin, net bir pencereden okuruna sunmuştur.
Gerçek bir aşkı şiirde yaşatmanın anlamı kâtî olarak bu olmalı. Bir aşk içinde neleri barındırmaz ki yalnızlığı, acıyı, sevinci, özlemleri, beklentileri , çelişkileri, bütün zıtları bir arada tutmayı başarabilen tek olgu aşktır.Bu anlamda şiir anlatıcısının söylemdeki imgeleri araç kılarak ( şair, şiirin öznesi de olabilir, başka bir öznenin duygularını aktaran da ) geniş bir persfektiften aşkın anlamına da açılım getirmiştir.
“ Gölgeme basar gibi değil “ yani beni salt takip eden , aşkını hissettirmeyen, duyumsatmayan bir şekilde değil yanımda kendini aşkın aşkınlığıyla hissettirerek yanımda oluşuna aşkı tek gerekçe görerek durmanı istiyorum demiş.Takip eden dizelerde , aşkla birlikte erotizmin unsurlarını da taşıdığını söylememiz yanlış olmaz.Zira “ dudaklarımın kenarında gezer gibi yürümeni özledim “ / Yağmur kokan tenini / uyurken seni izlemeyi / dizeleri sevgilinin kendisini aşkla öpmesi özlemini açık ve net olarak duyumsatmakta hatta göstermektedir. Böyle olması da son derece doğal çünkü hiçbir aşk yoktur ki içinde cinselliği de kapsamasın. Bu anlamda anlatıcının başta da söylemiş olduğum aşka dair bütün unsurları şiirin ilk girişinde başarılı bir şekilde âyân ettiğini görmekteyiz.
2.Bend
Emanetim !
Adından başka konuşmayan dilim
zamanın öğütemeyeceği cümleler kurmuyor
Hayalini kurduğumuz doğmamış çocuk
arkamda safa durmuyor
Küsmüş
Konuşmuyor
Gel de gamzelerindeki çiçekleri diriltelim
Yine sevgiliye farklı bir hitabetle başlamış bu bendimizde.” Emanetim “ hitabı, Peygamberimizin Hadisi şerifine de bir anlamda gönderme olarak kullanılmış. “Kadınlar size Allah’ın emaneti” Bu anlamda beşeri aşkın, ilahi aşkla bir bütünellik içinde kavranıp yorumlanarak aynı bütünsellik içinde şair bilincinde süzülerek salt aşkın ifadesi olarak kullanılması sadece kendi amacına değil uzak anlam olarak ilahi aşka da bir uzanım olarak görülmektedir. Şair – anlatıcı aynı zamanda derin bir tasavvufi bilgiye sahip, inançlı, İslam dini gereklerini bilen biridir.Ki sevgiliye bu dinin elçisinin sözünü içselleştirerek seslenebilmektedir.
Sevgiliye duyulan aşkın ve özlemin ağırlıklı duygusunun yansıtıldığı birinci benden sonra, ikinci bendde de aynı yönergede olmasına karşın bu duygu harbine umutsuzluğu, aşkta inanılan sonsuzluk duygusuna düşen gölgeye dem vurulmuş.Öyle ki zamanın kıyıcılığına karşı koyamayan tümcelerin varlığı ile birlikte , gelecekten; sevgiliyle – aşıkın birlikte kurmayı planladıkları öznel dünyalarına ilişkin bir yapılanmanın imkansızlığından ve mazur kalınan acizlikten kapı aralayacak kadar derin bir hüznü de dahil etmiş bu aşkın unsurları arasına…Aşk eksilmektir günbe gün demek geldi içimden en az çoğalttığı kadar…
3.Bend
Kadınım !
Yalnız adamlara çığlık veriyorlar
Acı
yakıcı
cam kırığı
On… yüz… bin… çığlığı dudaklarıma sürseler
Sen aklındaki ruhundaki gönlündeki uçurumları
yırtmama izin vermedikten sonra
ne farkeder ?
Diğer iki bendde, aşkın ve deli özlemin anlatıcının halet-i ruhiyesin de duyumsattığı, yaşattığı unsurları ele alışından sonra bu bendde anlatıcı, bizzat Aşkın aşkınlığından sonra kendi acziyetine dönmüş. ve çaresizliği kendisine yol yapan sevgiliye bir anlamda mecbur kalmış olmanın, ona tek kudret ve dayanma gücü veren olmasının duygu ve düşüncesini de okurunun usuna kazımış. Aşk sevgiliye mecbur olmaktır.Her bend sonunda bir özlü söz söyletiyor bu şiir.Başkalığı en başından belliydi zaten.
4.Bend
“ Kefenim !
İşlemediğim cinayetlerle yargıla beni
Dahlim olmayan suçlar yükle sırtıma
sorun değil
Sen yoksan Özgür/lük ruhumda istenir değil
Kılıcın bileklerimi vecd ile kesse de
Râzı/yım
Vazgeçmem ismindir zikrim
sevdiğini anması gibi peygamberin “
Bu bend de şiir anlatıcısı, sevgiliye duyulan aşkının büyüklüğünü göstermek için, için bütün ezaları çekmeye gönüllü olduğunu yeter ki ismini söyleyerek de olsa sevgiliyi yanından tutuyor olmanın, ondan ayrılmamış olmamanın altını çiziyor. “ Kefenim “ diyerek bütün bu yaşanılan duygu yoğunluklarından, dünyevi isteklerden, birlikte olmanın vereceği haz ve sonsuz güzelliklerden sonra ölümü bile yani dünya ötesi bir uzamı onunla paylaşmaya, yaşamaya nazır bir ruh anatomisini âyân ediyor.
Doğumuyla olmasa da yaşayışı ve ölümüyle birlikte bir bütünsellik içinde bu aşkı derinden hissetme analizimin başında beyan ettiğim vahdet-i vücut ilkesini şiddetli bir şekilde çağrıştırıyor.Vahdet-i Vücud, biliriz ki yoktan var oluruz yoka gideriz yine. Yaradanın üflediğiyle varlık bulan insan hem bu dünya da hem öldükten sonra onunla birlikte olur.Ona karışır.Bütünlenir.Hatta her insanın yaradandan bir parçaya sahip olduğu görüşü, onun suretini taşıdığı görüşü bile hakimdir.
Aşkın bu bağlamda uzaktan iliştirilmesi aynı bilinç ve ruh düzleminde yerini buldurulması bence son derece manidar.Sonuç da ilahi anlamda da, aynı düşünce sezilir.Yani Yaradana ulaşmanın yolu beşeri aşktan geçer diye bilinir.Leyla – Mecnun hikayesini hepimiz biliriz.
Önce beşeri sevmek, sonrası yaradanı sevdiğini yarattığı için sevmek.Sevmeyi yarattığı için sevebilmek.Bir aşama, bir kademe, bir yol, bir merhale olarak olarak görülür beşeri aşk. Bu itibarla sayın şairimizin bu düşünceler çerçevesinde beşeri ilahi aşkın merhalesiyle paralel bir tutum içinde direkt olmasa da dolaylı yoldan değerlendirerek anlamsal bağda çerçeveyi genişletmesi şiirin anlamsal, felsefi, kapsam sınırlarını da bir o kadar genişletmiş
Yine sayın şairimizin hem ismi hem de mahlasıyla finale kimliğinin mührünü vurması ayrıca bir güzellik olmuş.Bu biçimsel tavrıyla geleneksel şiiri de ne derece içselleştirerek, modern şiire aşılayacak kadar aşkınlamış bir şairle karşı karşıya olduğumuz gözler önüne serilmekte.
5 ve 6.Bendler
“ Ayetim !
“Gökkuşağının renklerine dokundum… ateşe sokuldum…
güneşe baktım… yağmurları saydım… toprağa yattım…
Hayır…Hayır…
Ben Rabbin tekliğini
ve beni sevdiğini
senin yanımdaki varlığınla anladım
Kutsalım !
İlk/im !
Elif harf/l/im !
Beni ateşle sınadın… suyla… toprakla… zamanla…
varlık ve yoklukla… karanlık ve aydınlıkla…
Göğsümün siperi mi zayıf geldi ?
Parmaklarım mı çeliktendi ?
Oysa Mum ışığında yağmur sesli hikayeler biriktirenim ben sana
Karabasanlarla dolu rüyalarını gelin duvağıyla değiştiren adamım
Göğsüne huzur dökenim
Saklı izine yüz sürenim “
Yine bu bendimizdlerimize de sayın şair – anlatıcımız, ayetim / kutsalım diyerek yazımızın başlarında altını çizdiğimiz o ilahi duyuşun o vahdet-i vücud ilkesine bakışın portresini görüyoruz.Beşeri aşkla aynı potada eritelerek soylu bir duyuşla özümsenmesine tanık oluyoruz.
Sevgilinin yürekte köklenen aşkı için yaradanın sevgisine nail olduğunu düşünmek bu yaklaşımla sevgiliye daha da bağlı olmak, üstelik dini kitabın bölümlerine verilen bir isimle hitap etmek sevgiliye, aşkı en kutsal mertebede en ulu, en yüce şekilde vücud bulduğunu bir imlemek bir şiirde ötesine dilim var mıyor.Nasıl ûlvî bir duyuştur.Nasıl bir kutsiyet mührü vurmak aşka.Nasıl oturtmaktır gönlün en şahikasına Bence şiirin şah damarını bu bölüm oluşturuyor.Boyuna ve yanlamaına şiir buradan genişlemiş gibi.Kutsaliyetle bağdaştırılan anlamsal örgü aşka bakışın güç kaynağını en belirgin şekilde ortaya koymuş.Betimleme ve benzetmelerdeki ilâhi yaklaşım aşkın anlatıcı nezninde ruhunda kapladığı tümsel yeri gayet net anlatmış.
7.ve 8.Bendler
Nefesim !
Her sabah uyandığında
hayatın yağmalanmış gibi hissettiren ne varsa
“hani ellerinde yorgun kıpırtısız bir kalp tutuyormuşsun gibi hissettiren ne varsa”
silmeme izin ver
İzin ver kozanı yırtmama
ki varlığım dokunsun kelebek oluşuna
Doğum günün kutlu olsun
Rabbe açılan kapım cennete giden yolum
iyi ki doğdun…
Ve final,
Aşıkın sevgiliye dair özlemleri, aşkın getirdikleri, götürdükleri, mecburiyetleri, kimliğini deşifre eden unsurlarının teker teker ifadesinden sonra sevgiliye söylenen son sözler gibiydi.Bütün bu anlatılanların, söylenen şiirin gerekçelerini nedenlerini düşün ve artık inan, gel, sev, bu özlem son bulsun diyerek en haklı gönül talebini dile getirmiş şiir anlatıcısı..Daha ne desin ki…söylenmesi gerek olan bütün sözler söylenmiş zaten….. Bütün zamanlarda aşkı sevgiliyle yaşayan, yaşatan, yaşamak isteyen bir ruhun çığlığı gibiydi şiir.
Şiirin tematik açıdan bana yansıyan yönlerini bence okumasıyla ifade etmeye çalıştım.Umarım anlamal bir çarpıklığa neden olmadım.Yine altını çizerek söylüyorum ki ben eleştirmen değilim sadece eserin bende uyandırdıklarını edebiyat adına paylaşmayı, gerek edebi tartışmaya kapı aralamak gerekse yeni açılımlara zemin hazırlayabilmek adına en çok da sanata duyduğum saygı gereği zorunlu bulduğum bir gerekden ötürü yapıyorum.Ayrıca belirtmek isterim.Evet şiirimizin ben aynasına yansıyan anlamsal ve duygusal örgüsüne bu şekilde değindindikten sonra beni asıl ilgilendiren en çok üstünde durmaktan büyük keyif aldığım teknik dokusuna da ilişmek isterim.
Şiirimiz, biçim olarak serbest nazım ölçüsünde yazılmış. Sayın şairimiz, her bend başı sevgiliye hitap kelimeleriyle hem kapsadığı bendin kendi iç özüne uygun anlamsal koroografiler çizer iken, şiirin bütünselliği anlamında da bir orkestra şefi gibi onları ortak bir sese dahil etmiş.Her biri farklı ses çıkartan bir araç olarak vücut bulmuş.Hepsinin çaldığı notaların oluşturduğu ortak müzik ise Olağan üstüydü.
10 dizeden oluşmuş 1.Bendin 6 dizesinde gibi benzetme edatının kullanılmış olduğunu görmekteyiz. Şiirin ilk girişinde bu derece baskın olarak kullanılması okurun kulağına anlamın baskın, ve mecbur edilesi bir vaki gibi hissedilmesine neden oluyor.Aynı zamanda kendi arasında bir sessel armoni oluşturuyor.Bence şiirin girişine çok yakışmış bir uygulama olmuş. İlk etap da anlam kadar güçlü bir sesle vuruyor okurunu şair.
“ Gölgeme basar gibi değil
dudaklarımın kenarında gezer gibi yürümeni özledim
Gecenin renkleri istila edişi gibi değil
güneş gözlerimden öpermiş gibi bakmanı özledim
Avuçlarımdan kayar gibi değil
aşkın sahibine dua eder gibi ellerinden tutmayı özledim “
Yine aynı uygulama şiirin sondan ikinci bendinde var.Güçlü bir sesle başlayıp aynı tempoyla şiire nokta koyma iç güdüsüyle yapılmış olabileceğini düşünüyorum. Kelimelerle beste yapmak, ara nağmelerde ( bend başlarında ) bu sesi yükseltmek.Tam bir klasik eser yaratılmasının sürecini keşfeder gibi hissettim kendimi .Yine gibi edatının yanı sıra bu bendde değil / özledim gibi diğer kelimelerde gibi edatı kadar olmasa da bir arada oluşturdukları söz öbekleriyle birlikte tümden kullanışlarındaki tekerrürleriyle aynı etkiyi bırakıyor.
Sessel açıdan bakabileceğimiz diğer bir husus, hece şiirinde kafiye ve redifler le dize sonlarında sağlanan sessel birliğin bu şiirimizde de ardı sıra gelen en az iki dizede redif olarak meydana getirilmiş olduğu. Şairin bu itibarla, hem dize içi , hem dize sonu hem bentler arası sese oldukça önem verdiğini eserinden rahatlıkla anlayabiliyoruz. Şiir sadece anlam, duygu, düşünce, hayal değildir, aynı zamanda kendi içinde müziği olan bir uygulamadır.
Zaten onu diğer yazın türlerinden ayıran en başat özelliği bütün sanatlardan yararlanabiliyor olması değil midir.? Bu anlamda sayın şairimizin sesi, müziği, duygusu, anlamı ayrıca serbest nazımda öznel olarak kurduğu bu besteyi yansıtması açısından şiire verdiği emeği ve ciddiyeti göz ardı etmemiz yanlış olur. Bilinçli, ne yazdığını, nasıl yazdığını bilen biri sayın Saraç. Aynı zamanda gelenekle de arasının iyi olduğunu yani ciddi bir divan ve halk edebiyatı donanımına sahip olduğunu düşünüyorum. Kullandığı kelimeler, anlatım, dili, üslubu direkt beni böylesi bir düşünceye sevk etti.
Birkaç kelimelik dizelerle de ifade edilen anlama yoğunluk kazandırıldığını görmekteyiz bu şiirimizde.
küsmüş / Konuşmuyor / Kadınım ! / Acı / yakıcı / cam kırığı / Kefenim ! Râzı/yım / Ayetim ! / Kutsalım ! / İlk/im ! / Elif harf/l/im !
Yine Samimi, içten sevgili karşısındaymış gibi konuşur vari sorularla geliştirilen şiirin anlam katmanı, şiire okurun daha çok yakınlaşmasına imkan tanımış.
Göğsümün siperi mi zayıf geldi ? // Parmaklarım mı çeliktendi ?
Şiirimizdeki benzetme ve teşbihler gerek çağının anlayış ve dünya görüşüne yansı tutarken, ağırlıklı olarak tasavvufi ve dini litaratürde yer alan bağdaşım, düşünce, duygu ve görüş ağırlıklı olarak meydana getirilmiş.
Ayrıca, şiirde noktalama işaretlerinin sık kullanılmış olması, sonuna kadar riayet edilmiş olması, şairin günümüz serbest şiir anlayışından farklı bir duyuşa sahip olduğunu bize göstermekte.Günümüz şairlerinin bu hususa, çağrışımın etkisine sınır koymamak adına değinmediklerini biliyoruz.
Dil olarak, yalın, anlaşılır açık bir dil kullanılmış.Hiç bir kelime yok ki sözlüğe bakalım da anlamını öğrenelim ya da bir bağdaştırma bir imge acaba burada şair ne demek istedi diye düşünelim.Şiir gücünü tamamen yalınlığından almıştır diyebiliriz.Bu demek değildir ki elbette şiirde hiçbir imge kullanılmamış, şair hiçbir hayal ve düş dünyasında yarattığı objelere biçim vermemiş, elbette vermiş ama bu hazır duyarlılığımıza yabancı olmayan, okunduğu anda bilinç düzeyinde okurun yürek ve usuna taht kuran nitelikte, yormayan bir uslup olmuş.
Sonuç olarak, İsmi Gönlü Mahfuza Yazılan” ın etkili anlatımı, söyleyişindeki rahatlık ve başarıyla insandaki aşk duygusunu somutlaştırarak, metafizik boyuta taşıyarak, söze dönüştüren güçlü bir şiir olduğunu söylemeliyiz.
Saygıdeğer üstadım, Necatigil Bile/ yazdı eserinde dediği gibi ;
" Yaşamlardan düşmüş öyle koyu gölgeler vardır ki bazı eserlerin bazı yerlerinde, yüzyıllar sonra da aynı durumlarda aynı saatlerde bir gülümseyiştir, bir gözyaşıdır, koşullu bir reflekstir, bir stigma gibi terkrar açarlar "
Belki bu şiirden düşen gölgeydi böylesine düşündüren, yoğun bir şekilde üstüne eğilmemi sağlayan.Seep her ne ise , bildiğim bir şey varsa tema ne olursa olsun, bir şiiri okutan, okur nazarında değer olarak kabul ettlren yegane unsur şairinin, şiirinde tekliği, özgeliği, biricikliği kendi öz benliğiyle ve duyumlarıyla yoğurarak kendine has sesini bulmuş olmasıdı.Ve bilinir ki aslolan budur.Budur şairini ve şiirini zaman ötesine taşıyacak, zamanlar ötesinden yankısını duyuracak olan.
Teşekkürler Sayın Saraç, Böylesi özge üslupla kaleme almış olduğunuz şiirinizi paylaşarak nasiplenmemizi sağladığınız için. Emekleriniz ilelebet var olsun.
Şiirin ışıttığı nice güzelliklere.
YORUMLAR
Hocam çok farklıydı kaliteli bir çalışma tebriğimle,hocam yorumunuzu okurken aklıma Jung ve Freud
ayrılmalarındaki mesele geldi,Jung ısrarla Freud'un kendisinin yerine geçmek istediğini itiraf etmesini bir nevi
Oedepus kompleksi teorisinin doğrulatmaya çalıştığına bahseder,Nietzsche'nin tanrıyı öldürmesi eklenince bu
karşılıksız aşk nefret doğurur kelamından acaba insanın ulaştığı son aşk ne üretecektir,insa beşer olarak
ulaşmak istesede karşısında tanrı vardır adı üstünde kul köledir,köle efendisini yok etmeden nasıl özgürleşecektir yani yazınız çok derin.
gerçek aşkı bulacaktır,eşitler arasında aşk gerçektir gibisinden
Keskinkalemzaman tarafından 10/2/2014 12:27:38 AM zamanında düzenlenmiştir.
Keskinkalemzaman tarafından 10/13/2014 3:34:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sizin gibi bir kaç kişi bu işe eğilecek olursa ileride çıkacak olan eserlere bir yol olacağına inanıyorum.Şair yazıyor ama okuyucu onun ne demek istediğini anlamış mı veya görülen kısmıyla mı bakıyorlar şiire .
Bazen imgeler içinde boğuluyor insan bulmaca çözer gibi uğraşmak istemiyor günlük işlerinden bir iki şiir okuyayım diyor öyle olunca da bırakıyor ilk mısralardan sonra gerçek şiir okuyucusu terk etmiyor belki bir şiir onu alıp götürüyor,karnı doyan insan ne konursa önüne yemediği gibi.
Çalışmanızdan dolayı sizi tebrik ederim saygılarımla.
Yıllardır merak ediyordum herhangi bir şiirim okuyucuya neler söylüyor diye. Şiiri belli bir şeyler anlatmak istiyoruz ve yazıyoruz satırların bir bizim yüklediğimiz anlamları var bir de okuyucunun kulağına fısıldadıkları ki o fısıltılar belki bize yakın belki bambaşka dünyalara açılan kapı kim bilir ... Şükran Hanımın bu sürprizi bu anlamda inanılmaz mutlu etti hayatımda aldığım en güzel hediyelerden biri bu değerlendirme ve kesinlikle çok özel...
Değerlendirmeye dair bir kaç cümle kurmalıyım. Bir kere Şükran Hanım aşk anlayışımı apaçık ortaya dökmüş Aşk kul ile başlayıp -yine kul ile elele - Rabbde biten bir yolculuktur benim için değilse hazsal bir yolculuktan öteye geçebilecek kudreti olduğuna inanmıyorum Rab ile bağlamadığımız hiç bir duygunun dengede durabileceğine inanmıyorum bir şekilde yoksunluk dengesizlik hedefsizlik vb içinde tatsızlığa sıkıcılığa tatminsizliğe alışmışlığa düşeceğine inanırım herhangi bir duygu ruha dokunuyorsa ruhun sahibine de esaslı bir bağlanışı olmalı... Vahdeti vücud mu vahdeti şuhud mu tartışılır bulmakla beraber :-) yaklaşımın samimi bir tebriği hakettiği açık...
bu vesile ile Şükran Hanım size çok teşekkür ediyorum elinize dilinize kaleminize emeğinize yüreğinize bilginize sağlık şiir sayenizde biraz daha tam oldu tamam oldu...
Şükran AY
Merhaba Özgür Bey, inanın yazımı hazırlayıp bitirdiğimde acaba dedim ,okuru yanlış bir algıya sevk edecek bir çalışma mı oldu, şairimiz nasıl bulacak en çok endişelendiğim husus buydu. Şiirdeki, aşka dair duyuşa hayran kalmamak imkansız dı, elbette aşka böylesine tutkulu iken onu yaradana bu aşkı bahşetmiş olduğu için yine yarattığını yol eylemez miyim...ötesi ne ola ki ,kof bir dünyevi sıradanlıktan başka.Öncelikle böylesi bir çalışmaya kaynaklı eden şiiriniz için teşekkür borçluyum.Sağolun.Kolay kolay bir şiirin derinliğine inilmiyor.Elbette istense inilir demek istediğim o değil yani cidden içinde duyarakta inmek başka, salt incelemek maksadıyla inmek daha başka ..Bu şiir ilk okuduğumda vurgun gibi yere çarpan bir şiirdi.Bu açıdan değerlendirmemdeki yeri birinci derecede kategoriye girmekte.Yine değerlendirmemin şairi tarafından anlamsal açıdan doğru yere konulmuş olduğunu ifade etmesi bambaşka bir güzellik ki, bir şiirin içine girmesi kadar zor bir şey yoktur.Bir başkasının duygularını, bir başkasının düşüncelerini sentezleyip o ruha bürünmeyi bir nebze de sağlamaya çalışmaktır bu.Eğer şairini tamıyorsanız, kültürel, sosyal, siyasi ve dünya görüşüne dair de bir bilgiye sahip değilseniz bu her zamankinden daha zorlayıcı bir durum alıyor.Kelimelere yüklenen; yan anlam, uzak anlam, gerçek anlam ya da ironiyi anlama, gerçekçi ve sezgisel gücün kullanılması açısından epey faydası oluyor.Bu anlamda şanslı olduğumu söylemesemde yine de başarılı olduğumu duymak güzeldi.Sağolun.Şiirle nice güzelliklere sayın şair dost.Saygılarımla.
İlk başta okuduğumda bu şiir hiç yabancı gelmedi dedim kendi kendime canım
Durdum ve satırları başladım sonuna kadar okumaya
İşte şairlik duygusu bu olmalı ,bir insan şairse duygusuyla o an içten gelerek
Yaşayarak yazmalı ..ne çok geceler yatağımdan kalkıp mum ışığında karalamışımlığım vardır gençken
Sizin gibi usta kalemler şiir ve makale yazdım'mı işte böyle yazmalı
Ayakta alkışladım bacım .o güzel yüreğine bin selam
Sen hep yaz emi çünkü kalemin hiçççççççççççç boş değil
Sevgiler yolladım güzel yüreğine canım..
Şükran AY
Teşekkür ederim sevgili bacım, varlığın ve beğenin onurdur şahsısma.Sağ olasın. Eksik olma.En kalbi sevgilerimle selamlarımı yolladım eşsiz yüreğine.
Okuyanların çok büyük çoğunluğu bu şiire bayılacaktır (ben azınlıktayım sebebi var ama konu bu değil).
Ancak benim için önemli olan, sayfanızda şiiri böylesine derin yorumlamış olmanız ki bu benim gözümde sizi tam bir edebiyat ve sanat aşığı konumuna getirdi. Yorumlarınızdan çok şey öğrendim...
şiir adına teşekkürler
Şükran AY
Elbette şiir estetik bir bütünlüktür sonuçta, güzelliğin yekün birleşmiş halidir.Güzellik ise görecelidir .O konuda bir şey diyemem. Diğer yandan nacizane değerlendirmem adına söyledikleriniz son derece kıvanç vericiydi.Sağolun saygıdeğer şair dost.Eksik olmayın.Dilim döndüğünce, idrak edebildiğimce ne yapabilirsem ediebiyat adına, ne kadar çaba harcayabilirim acaba endişesiyle yapılmış bir kazı çalışmasıydı. Varlığınız ve beğeniniz onurdu.Bizlerde sizin şiirlerinizden çok şeyler öğreniyoruz.
Selam ve saygılarımla yüreğinize.
“ Gölgeme basar gibi değil
dudaklarımın kenarında gezer gibi yürümeni özledim
Gecenin renkleri istila edişi gibi değil
güneş gözlerimden öpermiş gibi bakmanı özledim
Avuçlarımdan kayar gibi değil
aşkın sahibine dua eder gibi ellerinden tutmayı özledim “
Muhteşemdi emek vererek değerlendiren yüreğiniz var olsun bizler de sebeplendik Allah razı olsun Şükran Hocam. Tebrikler sevgiler...
Şükran AY
Teşekkür ederim Sevgili Ferda Hanım Hocam, eksik olmayın.Onur duydum varlığınızdan .Selam ve kalbi sevgiyle yüreğinizle.