- 1272 Okunma
- 11 Yorum
- 1 Beğeni
SANAL ALEMİN FAMİLYALARI 5- KÜSTÜM ÇİÇEĞİGİLLER
Sanal alemin familyalarını tanıttığımız bu yazı serisinde arkadaşların uyarılarıyla çok çok önemli bir familyayı atlamış olduğumu fark ettim ve kendime oldukça kızdım. Benim gibi bir araştırmacı, soruşturmacı nasıl unutabilirdi böyle bir familyayı?
Efendim bu familyaya sanal alemde alınganlar denilmektedir kısaca ama aslında çok daha değişik isimlerle de anmak mümkündür bunları. Mesela ‘’Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış ‘’ Familyası denilebilir rahatlıkla. Ya da sanal alemdeki tüm paylaşımlarda mutlaka kendileri ile ilgili bir mesaj bulabildikleri için bunlara ‘’Paratonerler’’ de demek mümkündür. Hani uzun olmasa bu vatandaşlar için ‘’ Ben küsmüşüm feleğe, benzerim bir keleğe’’ familyası dememiz de mümkündür ama biz yine de ‘’Ölülerinizi hayırla yâd ediniz’’ emr-i şerifi mucibince bu vatandaşları hayırla yâd edelim ve onlara ‘’Küstüm Çiçekleri ‘’ diyelim çünkü en bariz özellikleri küsmeleridir.
Annem rahmetlinin güzel bir tekerlemesi vardı. ‘’ Ben doğrarım o basar, bir kaşık vurunca küser’’
Tekerlemenin hikayesi de şöyle:
Fakir anne tarhana çorbası yapmış evlatlarına. Büyükçe bir tasa doldurup yer sofrasına koymuş ve içine ekmek doğramaya başlamış. Lakin çocuklardan biri, kadın ekmek doğrarken ha bire atıştırıyor. Öteki kardeşlerini beklemiyor.Kadın dayanamamış bu yaramaz oğlunun haline ve kafasına kaşıkla bir tane yapıştırmış. Çocuk darbeyi alınca bayılmış. Ayıltana kadar canları çıkmış. Ayıldıktan sonra anne bu tekerlemeyi söylemiş : ‘’ Ben doğrarım o basar, bir kaşık vurunca küser.’’ Bizim Küstüm çiçeklerinin önemli bir bölümü aynen böyledir ama çok büyük bir bölümüne ne eliniz ne diliniz değer yine de küserler.
Bu familya küsmelerini ya ‘’aşk olsun’’ ya da ‘’Ulan’’ diye başlayan bir cümle ile dile getirirler.
Gerçek küstüm çiçeklerinden ayrılan en önemli özellikleri ise gerçek küstüm çiçeklerine dokunursanız küserler; bunlara ise dokunsanız da dokunmasanız da mutlaka küsmek için bir sebep bulurlar.
Efendim Küstüm Çiçekleri grubu da aslında kendi içlerinde iki alt kümeye ayrılır.
1- Siz ne yazarsanız yazın, ne paylaşırsanız paylaşın bunu hayra yorarak kendileri için yazıldığını sananlar.
2- Siz ne yazarsanız yazın, ne paylaşırsanız bunu şerre yorarak kendileri için yazıldığını sananlar.
Şimdi birinci gruptan başlayarak bu familyayı tanıyalım yavaş yavaş.
Farz edelim sanal alemde bir şarkı paylaşmışsınız. Şarkı da ‘’Yeşil gözlerinden muhabbet kaptım’’ olsun. Şimdi olayı seyredin:
-Günaydın Sami. Bu güzel jestin için çok teşekkür ederim bana şarkı göndermişsin ama çok küstüm sana
-Ha?
-Aşk olsun yani. Benim gözlerim yeşil mi?
-Yav ne bileyim senin gözlerin yeşil mi ela mı?
-İnsan şarkı gönderdiği kadının göz rengini bilmez mi?
-Ben sana şarkı mı göndermişim?
-Bana bak…Yoksa o yeşil gözlü yelloza mı gönderdin şarkıyı?
-Yav adamı dellendirme. Yeşil gözlü yelloz da kim? Daha da önemlisi sen kimsin?
Sanırım yavaş yavaş tanımaya başladınız bu tipleri. Sanal alemi tamamen kendilerine ait zanneden bu zevat siz orada ne paylaşırsanız paylaşın mutlaka kendileri ile bir bağ kurarlar. Öyle ya dünya onların eksenleri etrafında dönüyordur çünkü. Bu durumlar hiç tanımadığınız familya üyeleri ile de olabilir tanıdığınız küstümlerle de.
Şimdi de tanıdığınız bir küstüm çiçeği ile yapılan muhabbete kulak misafiri olalım:
Bu sefer paylaştığınız şey yine bir türkü ve şöyle bir şey olsun:
Denize dalayım mı
Bir balık alayım mı
-Günaydın Sami. Biliyor musun ben sana çok küstüm.
-Allah Allah. Niye ki?
-Ayol dün bana şarkı göndermişsin . Çok onore oldum. Çok sevindim ama insan bir sorar hangi balıktan hoşlandığımı değil mi ?
-Sana şarkı mı göndermişim? Hangi şarkı?
-Denize dalıp balık alıyorsun ya benim için işte o şarkı. Denize dalıyorsun, balık da alıyorsun çok güzel ama hangi balık? Ben öyle her balığı yemem ki. İnsan bir sorar. ‘’Denize dalayım mı? Bir kalamar alayım mı diye.’’ Çok küstüm sana çokkk.
-Yani ben manyağım. Bu soğuk havada sırf sen balık ye diye denize dalacağım. Bu yetmiyormuş gibi bir de o buz gibi denizde soracağım: ‘’ Burada Levrek, Kefal, Palamut var. Kalamar göremiyorum. Hangisinden getireyim.’’ Diye…Sana balık alacak olsam iner Kadıköy’e alırım bir kilo hamsi. Denize ne diye dalayım?
-Haaa o zaman demek ki biliyorsun benim balık burcundan olduğumu. Denize dalıp oradan beni çıkarıyorsun yani.
-Hay Allah’ım Ya Rabbim… Şimdi ben ‘’ Manda yuva yapmış söğüt dalına’’ Türküsünü paylaşsam söğüt dalına tünemiş olan seni oradan indirmeye mi çalışmış olacağım?
-Ha ha haaaaaa…Çok komiksin valla. Manda söğüt dalına yuva yapmaz ki. Hem manda burcu diye bir burç da yok.
-Hımmmm. Anladım. O zaman demek ki sen oğlak burcundan olsan ben de ‘’ Keçi vurdum bayıra, kımıl kımıl yayıla ‘’ Türküsünü paylaşsam bunu senin için paylaşmış olacağım.
-Sakın öyle bir şey paylaşayım deme çok fena küserim bir daha da konuşmam valla. Keçinin sakalları var. Ayol benim yüzümde bir tanecik tüy bile yok. Bak valla çok küserim. Demedi deme sonra.
Evet bu birinci küme ne yazarsanız, ne paylaşırsanız paylaşın onda kendileriyle mutlaka bir ilgi ve küsme sebebi bulurlar ama bu küsme daha ziyade nazdır, İşvedir, cilvedir. Dolayısıyla da bu birinci küme mensupları öyle çok da zararlı değillerdir. Paylaşımları kendi lehlerine ve hayra yordukları için aptallıklarına katlanabiliyorsanız onlarla eğlenebilirsiniz bile.
İkinci kümeye gelince:
İkinci küme öyle değildir.Onlar da paylaştığınızı her şeyin kendileri için paylaşıldığını sanırlar ve maalesef neredeyse hiç ama hiç kimsenin kendileri hakkında olumlu düşünceye sahip olmadığı kanaatindedirler. Bu kişilere ben her ne kadar ‘’ Küstüm Çiçeği ‘’ Desem de bunların davranış özelliklerinin tıp literatüründeki adı ‘’Paranoid kişilik bozukluğudur’’
Peki paranoid kişilik bozukluğu nedir? Ya da belirtileri nelerdir?
Bu hastalığın temelinde başkalarına karşı duyulan güvensizlik ve kuşkuculuk yatar. Kişi kuşkularını, tartışarak, şikayet ederek ya da agresiflik ile ifade eder. Paranoid kişiler görüntüde soğukturlar genel olarak ama bazen objektif ve mantıklı gibi görünebilirler. Genel karakteristik özellikleri ise alaycı, inatçı ve bilhassa saldırgan oluşlarıdır. Köpekbalığı misali devamlı teyakkuz durumundadırlar lakin köpek balıklarının saldırmaları için mutlaka bir uyarıcı olması gerekirken bizimkilerin saldırmaları için bir uyarıcıya da ihtiyaç yoktur. Ortada bir uyarıcı olmasa da onlar kendi kendilerini dürtükler ve saldırırlar.
Şimdi de bu kümeyi tanıyalım.
Diyelim ki şöyle bir şiir yazmışsınız:
NE ÖKÜZLER VAR DÜNYADA
Kafa küttür, beyni güdük.
Mö’ler durur sanki düdük.
Hemi yozdur, hemi hödük.
Ne öküzler var dünyada.
Bir yarası vardır kaşır.
Ben söyleyim sen de şaşır.
Boynuzunda dünya taşır(!)
Ne öküzler var dünyada.
Onda ciğer, onda dalak.
Ne camıştır ne de malak.
Hem dangalak, hem de salak
Ne öküzler var dünyada.
Deseniz de ona oha
Ona ait tüm bu saha.
Anlatayım nasıl daha.
Ne öküzler var dünyada.
Koklar baliyi,tineri
Söner gözünün feneri.
Böğürmektir tüm hüneri
Ne öküzler var dünyada.
Sesi çok benzer sirene.
Basamaz asla firene.
Garip, aşıktır tirene.
Ne öküzler var dünyada
Sami der ki zor mesele.
Sok da hamama kesele.
Derisinden yap kösele.
Ne öküzler var dünyada.
Evet..Şiir işte böyle bir şeydir ve etinden, derisinden,sakatatından, kemiğinden, hatta boynuzundan bile faydalandığımız o sevimli yaratıklar için yazılmıştır ama birileri bu şiiri görür görmez hemen arz-ı endam eder sayfanızda.
-Ula Samo…Ula sen bana nasıl öküz dersin ha?
-Hasbinallah ve ni’mel vekil…Yahu nereden çıkardın sana öküz dediğimi?
-Şiir yazmışsın ‘’Ne öküzler var dünyada’’ diye.
-Evet yazdım. Seninle alakası ne peki? Niye üzerine alınıyorsun ki?
-Açık açık beni tarif etmişsin.
-Arkadaşım senin kafan küt, beynin güdük mü?
-Hayır değil tabii ki.
-Mö lüyor musun peki?
-Yooo.
-Yoz ve hödük müsün?
-Değilim.
-Boynuzların var da üzerinde dünyayı mı taşıyorsun yoksa?
-Yoooo.
-Eee..O halde şiirin seninle alakası ne?
-Sondan bir önceki kıtaya bak bakalım. Ne demişsin orada: ‘’Basamaz asla firene’’ Beni anlatmışsın işte. Ben de firene basamıyorum hiç.
-O sadece sana has bir özellik değil ki. Bir sürü var firene basamayan.
-Ya ‘’ Garip aşıktır tirene’’ Dizesine ne demeli.
-Tirene mi aşıksın yoksa?
-Ben doğadaki her canlıya aşığım. Yaratılanı severim Yaratandan ötürü.
-Haaa anladım. ‘’Garip aşıktır tirene’’ Deyince Rabbimin yarattığı en mükemmel canlılardan biri olan tirene olan aşkın ile bağlantı kurdun sen. Yahu üzülme…Tren Allah’ın yarattığı canlı bir varlık değildir.
-Ula sen benimle dalga mı geçiyon?
-Yahu dalga geçirtme madem. Kurduğun şu mantığa bakar mısın?
Bu muhabbet böyle uzar gider. Vatandaş tam bir ‘’ Küstüm Çiçeği ‘’ olduğundan artık yumulmuştur. Ne söylerseniz söyleyin, ne anlatırsanız anlatın kafasından içeri girmez. Dolayısıyla bunlara sanal alemde ‘’ Nato mermer, nato kafa’’ da denir.
Peki bu Küstüm Çiçeğigillere karşı davranışlarımız nasıl olmalıdır?
Efendim iki tür davranış şiddetle tavsiye olunur: Ya temizlik yapacaksınız. Yani sayfalarınızdan ve dolayısıyla hayatınızdan tamamen çıkaracaksınız ya da resimdeki gibi gülüp geçeceksiniz. Bunlara bırakın insanları hayvanlar bile güler çünkü.
YORUMLAR
günaydın Sami Hocam,
yazınızı gülümseyerek ve büyük bir keyifle okudum.
bu küstümgillerden bir tanesi benim çok yakınım, yaz tatillerim maalesef küstümgilliği sayesinde çok afete uğramıştır. zordur bu bhsettiğiniz 2. tiplerle uğraşmak. Allah muhafaza.
benim gözlemlediğim de şu oldu bu 2. tipler tartışmayı, kavgayı başlatırlar sen suçsuz olduğun halde dışarıya suçlu olarak lansedilirsin sonra o bulunduğun yeri terkedip ona bırakırsın. sonra herkes evine döner bu 2. tipler yaşattıkları şeyi unutup seni telefonla arar ya da pat diye çıkagelirler evinize. yüzsüzdürler de :)))) sanki o olayı hiç yaşamamış yaşatmamış gibidirler. acaba bir 3. tipler mi oluyor bunlar Sami hocam???? :)))
çok doğru bir gözlem ve çok değerli bir anlatım yine her zamanki gibi. hayatın içindendi yine.
tebrik ediyorum.
saygılarımla.
sami biberoğulları
Bir küstüm çiçeği ile uğraşmak zordur..
Selam ve sevgilerimle.
Abi küstüm bu yazında beni ima edecek bir kelime bile yazmamışsın!...
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler bacıma.
İnternet ortamından ziyade, günlük hayatta küsmek benim ilgimi çekmiştir. Giderek bu eylemin kültürel bir özellik olduğunu düşünüyorum. İngilizcede küsmek'in tam bir karşılığı yoktur. Sözlüğe bakarsanız bir şeyler bulursunuz. Ama biraz yukarıda, küskün'e baktığınızda küsmek'ten başka kökten bir kelimeyle çevrildiğini görürsünüz: Uzun sözün kısası tam bir karşılığı bulunmamaktadır. (Meraklısına not: To be offended 'alınmak'tır, 'darılmak' ya da 'küsmek' değildir) Küsmek'nin ne olduğunu anlatırken uzun uzadıya açıklama yapmak gerekir. Örneğin halama küstüğümü öykü kahramanım Patrick'e anlatmak için kayda değer bir paragraf kullanırım. Paragrafın daha ikinci cümlesinde Patrick'in dikkati dağılacak, gözü servis edilen biraya ya da servis eden garson kıza takılacaktır. İşin kötüsü, dikkatini söylediklerime verdiği için Patrick'e küsme şansım da olmayacaktır (Malum, küsmenin ne olduğunu bilmiyor çünkü).
Yazının küsmek kadar, belki daha da fazla, üzerine alınma vurgusu var. Bu da çok yerinde bir gözlem. Ama üzerine almanın diğer bir yönü de söz konusu. Kültürümüzde doğrudan hedef alma cesaretini gösterme neredeyse yok. Genelde ortaya laf atılır, herkese çamur sıçratılıp sonra da ''Yarası olan gocunsun'' denir. Böylece kimse açıkca suçlanmamış olur ve kimseye de cevap hakkı doğmaz (Şark kurnazlığının tanımlarından biri de bu olsa gerek). Bu yüzden de insanlar da sürekli ''Bana denmiş olabilir mi?'' şüphesi oluşur. İster istemez de üzerine alınma gerçekleşir.
Belirtmeye gerek yok, kendini gayet güzel okutan bir yazı olmuş. Saygılarımla.
sami biberoğulları
Çok doğru ve haklı bir noktaya temas etmişsiniz: Şark Kurnazlığı. Evet işin içinde bu da var. Hatta itiraf edeyim ki şu yazıda bile var o şark kurnazlığından. Bunu da dile getirmek lazım. Tekrar teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
Balık dediğine göre benden bahsetmişsin,
Oysa ben sana hiç bir şey dememiştim...
Tebrik ederim hocam saygılarımla.
sami biberoğulları
Aslında Balık olan benim. Yani burcum balık da senin yanında söylemeye çekiniyorum. Ne olur ne olmaz ))))))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Okurken güldüğum tek yazar:) seviyorum yazılarınızı
Fakat bu gruplara ben hiç girmediğimi düşünüyorum:) okuyorum bende varmıyımdır diye cix..
1 yıldır burda olmama rağmen sakin bir hal içerisindeyim(ehe aslında belalıyımdır)..
Belki de dosttum çok az olduğu içim olabilir:) aslında heyecanı ve olaylara karışmayı da severim.
;Burada olanlara ve olaylara şaşırmıyorum ..
düşündüğümde yıllardır burada dost olan kişiler var..bunca çokluğa böyle karışıklık olması mümkün!
He birde böyle küstüm çiçekleriyle uğraşmak zor valla Sami abi. ne yapsanız üzerlerine alınırlar.
hiç sevmediğim tipik haller..
aslında ben size bir konu hakkında bir yazı önermek isterdim.olaylara karışmadığım için olayları uzaktan daha iyi gören göz olarak bi ara size not düşeyim..
Sevgimle. Takipcinizim herzaman..
sami biberoğulları
Bana önereceğin konuyu ise merakla bekliyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Bi’kere ona tıp dilinde ''Paranoid demezler tamam mı? ''hemoroid derler bi’kerem önce doğrusunu öğrenin sonra insanlarla ta..alay edin Sami hocam.... hıııh tamam mı?
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Sanal alem hakikaten bir alem... Kimileri dile getiremediklerini böyle kalıp sözlerle "Ortaya koydum dileyen alınsın" misali gerçekten birilerine dokundurmak istiyorlar.
Kimileri de aynen dediğiniz gibi, öylesine eklediğiniz bir yazıdan hemen nem kaparak, hesap sormak için düşüyorlar mesaj kutunuza,
Günümü neşelendiren bu yazınız için çok teşekkürler...
sami biberoğulları
Ben yüzde yüz bana yazıldığından emin olsam bile açıkça beni ifade etmeyen paylaşımlara yorum da yapmam aldırış da etmem. Çünkü bilirim herhangi bir yorum yaptığımda '' Seni kastetmemiştim ki demek yaran varmış gocundun'' cevabını alacağımı. Beb cevap vermeyince de karşı taraf mosmor olur tabii ki.
Buluttan nem kapanlara gelince: Onlar için yapabilecek hiç bir şey yok maalesef.
Selam ve sevgilerimle.
Billur T. Phelps
En güzel cevap yok saymak :)
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
sami biberoğulları
Demek ki Namık Kemal'in dediği gibi '' Bais-i şekva bize hüzn-ü umumidir Kemal / Kendi derdi gönlümün billah gelmez yâdına''
Genel bir soruna parmak basmışım demek ki.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam,
işin oldukça zor senin.
Kuyruklarına çok basıyorsun galiba kurukluların.
Bir de bu yazışmalarınız var.
Ne demeli?
Kolay gelsin.
Bu arada,
sanal alemin renklerini deşifre etmen gerçekten çok faydalı oldu bizim için.
Bu işlerden bir mok anladığımız yok zira.
Gerçi,
anlamaya da gerek yok.
Biz,
senin kadar sabırlı olamayız, hemen başlarız temizlik işine kesinlikle.
Bu güzellikleri bize yaşattığın için sağ ol diyorum tekrardan.
sami biberoğulları
Dediğin gibi ben çok sabırlı bir insanım. O bakımdan da son raddeye kadar beklerim temizliğe başlamadan önce. Lakin benim de sabrım bir yere kadar tabii ki.
Benim gibi işsiz güçsüz değilsin hamdolsun. O bakımdan bu sanal aleme takılmadın madem bundan sonra da takılma. Ya veli olursun ya deli. Bu alem böyle bir alem çünkü.
Selam ve sevgilerimle.
Sami Hocam..
Günaydın,hayırlı günler.....
Gülerek okudum ,teşekkürler....
Kaleminize kelamınıza bereket
Saygı ve selamlar.....
sami biberoğulları
Rabbim yüzünden tebessümleri eksik etmesin.
Selam ve sevgilerimle.