- 524 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Minnik Empati
Fırtınaların can aldığı bu dönemde kendi ruhsal fırtınalarımı pek de değerli bulmuyorum aslında. Meteorolojinin uyarıları doğrultusunda kuvvetli bir fırtınayla karşılaştıktan sonra pencerelerden uzak duruyorum. Ben biraz daha bokunu çıkardım, kapıdan da uzak duruyorum. Hayatla ilişkime mesafe koydum. Hayatla çok senli benli olursanız size ileri gidiyorsun der çünkü. Arkama aldığım bütün rüzgarlar beni arkamdan vurdu. Cereyana kapılmanın ne demek olduğunu da bu şekilde öğrendim. Su uyur rüzgar arkadan vurur. Kapıldığınız rüzgarlar sizi de vursaydı siz de korkardınız. Siz de pencerelerden uzak dururdunuz. Siz de cenin pozisyonunda savunmaya geçerdiniz. Ve siz de kendinizi tıktığınız küçük alanda oturup bir muhabbet kuşuyla empati kurardınız. Bakıyorum o da tıkılmış. O da yemini suyunu verince sırtı pek gibi duruyor. Bakıyorum o da kendi kendine konuşuyor. Söylediklerini anlayan birine muhtaç. İletişimsizlikten kendini tıkayan mahlûkatları taklit ediyor bazen. Cici kuş filan diyor. Aradığı ilgiye anca o zaman ulaşıyor. Muhabbet kuşlarının papağanlara göre daha ucuz satın alınabilen varlıklar olmalarının tek sebebi de bu. Taklit yetenekleri daha gelişmiş olsa daha çok ilgi duymaz mıydık? Duyardık tabi. Bilim adamları papağanların seslerinin çok çirkin olduğunu bu yüzden doğada farklı canlıların seslerini taklit ettiklerini söylerler bir de. Doğada bile hayvanın kendisi gibi olmasına müsaade yok. Neymiş sesi çirkinmiş. Bana kalırsa bizim papağanlardan tek farkımız; onların sesi çirkin, bizim iç sesimiz çirkin… Ve hiç durmadan ne var ne yoksa taklit ediyoruz. İlgiyi üzerimize çekmek için her yerden biraz araklama yapıyoruz. Yürümeyi bilmezken babamızı filan taklit ediyoruz. Şimdi hangi insan çıkıp da ben şahsıma münhasırım diyebilir. Hepimiz toplama ürünleriz. Kendimden örnek verecek olursam hayatımı çok keskin periyotlara ayırabilirim. Bütün periyotlarda hep farklı bir insan olmak istemişimdir. Bazen aynı periyot içinde başka mekanlarda farklı insan tiplerine büründüğüm bile olmuştur. Şimdi birbirini tanımayan iki yakın arkadaşımı alsanız, benim hakkımda konuştursanız, aynı kişiden mi bahsediyoruz diyeceklerdir muhtemelen. Hayatım nerden baksam tutarsızlık, nerden baksam ahmakça… Göründüğüm gibi olmayı beceremedim hiçbir zaman. Olduğum gibi görünmeyi ise denemeye dahi fırsatım olmadı. Kim olduğum hakkında en ufak bir fikrim yok. Ben de herkes gibi küçüklüğümden beri başka hayatları taklit ettim. İçinde bulunduğum periyot, ne kadar rezil olursa olsun daima bir önceki periyodu saçma buldu. Düşünebiliyor musunuz ben küçükken Tayyip hayranıydım… Muhtemelen bir sonraki periyotta da birçok şey saçma gelecek. Farkındayım. Ama taklit etmeden de duramıyoruz işte… Bunca yıllık taklit deneyimime rağmen; Oğuzcuğum Atay’ın da dediği gibi “Kimsenin yaşantısını beğenmedim, kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.