3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
684
Okunma

uyuyorduk, sanki
g-özlerimizi kapatıp
yastık altına gizleyip avuç içlerimizi
eline/koluna/dokuna ve kokuna sataşarak
bulaşıyorduk kendi dışımızdan/içimize ki
en güzel yaptığımız şeydi
sahi neydi?
ve neden sonra
cevapsız sorular bulduk
yapamadık
bunu bir daha hiç aslında
en son akşamın sonunda
-unuttuk
-umuttuk
ağacına uzanıp bir elmanın
yaprağına dokunarak/tenin gibi
alışıyorduk
yerlere düşürmeden..
uyanıyorduk.
dudağımızda izi
yüreğimizde isi
dağlarının yamaçlarından
derin boşluklarımıza dolacak
göz, gözü görmüyor
göz, göze b-akmıyor
günah mı?
ayıp ya da....
gazabın bağlarına gidelim
bütün derinliklerin.
bütün elma şekerlerinin
ay dedelerin sonra
kahramansız masallara
çelik pelerinleriyle o
küçük efendilerin...
hepsinin
hiç-bir yerin
senin gözlerin
ellerin/ellerim...
zamANdan bahsetmiyorum, hayır
hiç bir anından zamanın
bir sevdaya düşüp
bir bıçak bulup sırtında yüreğinin
ölüyorlar içine
Baharın/korkusu/kokusu…
düş bozumları/derin yaprak ulumaları
rüzgarsız/apansız
şiirler yazıyoruz/yazılıyoruz
göğüs uçlarımızla ki
kesilmiş bir he-ce kadar ağrıyor
içinden sen geçmeyen hiç bir mısra
başlamıyor
ve bir nehir yarılıyor/
toprağın yüzünde....
(...)