- 1069 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GÖBEK DELİĞİ
Hayat bir yoldur derdi kimsesiz çocuklar yurdunun anne dediğimiz müdürü, öyle derdi hayat bir yoldur ve sizler o yolda yürüyorsunuz. Şimdi anlıyorum ne demek istediğini, şu an hayat bir yoldu benim için ve ilk defa bir yolun benim için bu kadar tezatlıklar sunduğunu görüyordum olmak yada olmamak meselesinden çok bilmek veyahut bilmemekti mesele, mesele göbek deliğimin bir zamanlar kime bağlı olduğunu bilmek veya bilmemekti. Mesele anne diye bilmek yada yıllarca bilip görmediğim bir bar sokağını es geçebilmekti. Çocukken başlamış bir düşünceydi bende, resmi evraklardan fazlası vardır daima, hani sizler anne dedikten sonra gerçekten annenizin o olduğunu bildiğiniz, anne deyip beş saniye sonrasında bir yalana inanmışlığınızın farkına varmak zorunda olmayan sizler, sıcak bir kucakta ruhunuzu ezerken ve belki de hiç gerek duymazken uzunca müddet annenizin resmini görmeye. Ben bir mum alevi gecelerinde kontrol ederdim göbek deliğimi gerçekten var mıydı yoksa dünden kalan bir rüya mıydı diye. Sorarsınız cevap ne olsun isterdin diye bilmiyorum, şimdi sadece yürüyordum ağırlaşan adımlarla, parça parça edilmiş bir ruhun bir araya getirilişine benzeyen, yamalarla dolu bu asfalt yolda, yürüyordum güneşin batışına saatler, ağlamaya saniyeler kala. Gelmiştim işte bu o sokaktı ve fark ettim de o an bu sokağın hiç mi hiç farkı yoktu diğerlerinden. Rüzgarla boynumdan açılan atkımı topladım ve devam ettim sokağın sonunda ki bara doğru ve o an anladım ki hayır bu sokak farklıydı yürüyüşüm şimdiki zaman kipleriyle anlatılabilmekden daha da fazlasıydı. Geçmiş, şimdi ve gelecek tüm bu zaman kalıpları doluşmuştu bir sokağa ve ben girdim bar kapısından içeri. Sandalyeler ters şekilde masaların üstünde yerleri silen bir kadın. Acaba annem olabilir miydi yanına yaklaştım ‘’ Ayten kim’’ dedim. Kadın, 35 yaşlarında kızıl saçlı tezgâhın arkasında bardakları silen arkası dönük barmaidi işaret etti hiç konuşmadan, yürüdüm uzun bacaklı sandalyeye oturdum. ‘’lütfen bir bira verir misiniz’’ dedim arkasını döndü ( kalbim delice çarpıyordu) ‘’bira için yaşın biraz küçük değil mi dedi’’. Yutkundum ve derin bir nefes aldım titrek bir sesle ‘’ 2 aylık bir bebek cami avlusuna bırakılmak için küçük değil miydi’’ .
Mustafa Onur ORHAN
YORUMLAR
Son cümle, final yani, onlarca yıl annesizliğin verdiği, günlerce ona söylenecek ilk cümleyi prova etmiş birinin, anneye duyulan özlem, kızgınlık, sevgi, nefret duygularının kaotik duygu dünyasından çıkıp, dudaklardan dökülen bu son cümle hayli vurucu. Okuyucuda, onca yılın ardından belli ki olgunlaşmış, bilgeleşmiş hissettiği bu ilk karşılaşma cümlesinin sahibine saygı uyandırıyor.
Fakat giriş kısmının üstünde biraz daha çalışmanız gerekirdi diye düşünüyorum. Çünkü girişte anlatılan yetimlik, annesizlik duyguları yeterince vurucu, yeterince yoğun işlenmediğinden, öykü finalin hayli gölgesinde ve sönük kalmış.
İsim seçimi de çok güzel.
Kaleminize sağlık...
:-( Malesef olmamasını dilediğimiz fakat engelde olamadığımız.. Haberlerde sürekli karşılaştığımız bir konu... Söyleyecek o kadar çok söz varken.. Suskun kalabiliyor insan.. Günahsız bebeklerin doğrulduktan sonra kıyaya köşeye bırakılmaları... Yetimhanelerin anne baba hasretiyle dolup taşmaları... Mutlak hayatın getirisini kimse bilemez.. Kınamakta belki doğru değil... Ama kim ne yaşarsa yaşasın.. Yaşanmışlık bedellerini çocuklar ödememeli...! Kaleminiz daim olsun.. Umarım hikayenin devamı gelir... Saygılarımla...