- 754 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
MONA-1
MONA…1
Her acı sırtına yüktür her insanın.Er geç suçlu kesilecek kuru yaprağındaki dallar ve serin esen rüzgarlar. Neden herkes suçlu sayar sonbaharı geldiğinde baharda sevinir ki ... Tüm çiçekler ama tüm çiçekler değil mi zaten kısa ömürlü. Ve neden hep kendini avutanlar sığınır kelebeklerin kanatlarındaki anlık ömürlere…
Eliyle sevdi üç beş kabarmış toprağı Mona. Daha dün gibi eliyle sevip göğe saldığı ilk uçurtmanın şiddetindeydi uzamış kara saçlarını sallayan rüzgar. Fırtına sonrasında dalında kalan birkaç sarı toprağa minnetle bakarken, kararmıştı hava…
Dağ başlarında çakal şarkıları fısıltılara karışıp gelirdi Mona’nın kulübesine. O durmadan sayardı yalnızlığın takvimlere kazınmış dilsiz şarkılarını… Her aynaya bakışında kurak coğrafyalı çatlak toprak yansırdı yüzüne….O vakit terlerdi durmadan…
Çıkarır geceliğini savururdu çoraplarının üstüne. Ay’ın parlaklığı onun mor ve dik göğüs uçlarında daha bir parlardı. Mona adem figürlü topraktan yapılma aziz Meryem’e sığınırdı en üşüdüğünde. Kızdığında dizlerine tüm küfürleri edip her gece kabarmış topraklarla konuşmaya giderdi…
Ne gittiğini ne geldiğini gören oldu. Biz daha çocuktuk onlar Moma’ya lakap takmışlar kimin umurunda….Bu yüzden ben kirpiklerime inat hiç uyumadım o yıllarda. Yalınayaktım kiliseye yeni atanmış genç rahip uykularına günah çıkarıyordu gözleri için…
O yürüdü bense izinde… bahardı sanırım. O toprağa dizini verip toplayabildiği tüm kır çiçeklerini bıraktı mezar taşına…Ben heykel gibi kaldım…
O da gitti ben boş odamda kendimi düşündüm.Gömdüm sonra kendimi karanlığa sırtımda kemiğime işlemiş acının iliği, kambur kaldım hep…Mona az sonra buradan geçecek penceremde açacak tüm çiçekler.
O şiir yazacak “Her acı, gövdemde renk arayacak” Deniz bir gelip bir gidecek kumsalların çok ama çok uzak olduğum yere. Ve beni kum taneleri bir de Mona’nın ay ışığındaki parlayan dik göğüsleri emzirecek…
Yollarda ölü adımlar ve sonbaharlar her bahar kadar mayınlı yaşamak….Mona kışlarlar ülkesinde varsın kışlasın yeniden dirilmelere….
Hatırlamak için dolaşırken yanık tahtaların arasında gömülü buldu Mona’nın günlüğünü, onu da yazmış kendi defterine, ay ışığında dik göğüslerini ne güzel izlediğimi..Gerisi hep derisine işlemiş işkenceli yılların tortusu işte…
Mona çok güzeldi hem sonbahar bile utanırdı hep saçlarından…İşte ben de belki bu yüzden her mevsimi sevdim. Çünkü ıpıslak bıraktı Mona dudaklarımı tüm iklimlere inat… Her bahçemde açan goncada dirilir hep yüreğimdeki Mona…
Acının rengi şerbettir aşkın semahı göğe el vermekten geçer, göz kör gönül kor ise tüm yollarda semah durur sözcükler Mona yeter ki takılsın saatsiz aklımın sevmelerine…
“Tanrılar yaşam saçarken, ölüm çiçekli tohumları da döktü toprağa…Gökler göz, yağmur ruhlar içindir Ve Mona aşkı serdi yeryüzüne….”
“uyku ve klavye yorgunluğu….erkenden kalkmalıyım işte işim var… sallamaya devam yazmalara...”
YORUMLAR
Katılıyorum şiir gibi bir yazı olmuş gerçekten.....
Özenle seçilmiş cümlelerin sonunu bir anda buluverdim.
“Tanrılar yaşam saçarken, ölüm çiçekli tohumları da döktü toprağa..."
Bulup koklayan o çiçekli göçüp gitti sonsuzluğa .... Bilmem, içimden böyle yazmak geldi bu cümlenin ardından...
Sevgiler,
.
Billur T. Phelps tarafından 9/26/2014 4:08:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yeryüzü aşkı hak etsede, insanlar kirletmekten geri durmuyor. Mona'nın işi zor dostum. Artık topraklar Adem doğurmuyor. Her Meryem bakire değil! Yine soft bir pembeydi yazı, çilek tadı buhara karışmış gibi kokuyordu.
Güzeldi. Okuyanı yazdırıyor. Masal gibi geldi, hemen yatsam uyusam rüyamdan mona geçer gibi..
Selamlar...
DİLEK YILDIZI
teşekkürle..hem de çok...
DİLEK YILDIZI
teşekkürle..hem de çok...