- 1384 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
BEDAVA TATİL
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Dalgın dalgın yolda yürüyordu. Son zamanlarda hiçbir şeyden zevk almıyordu. Üstelik bu sıkıntının neden kaynaklandığını da bilmiyordu. Sağlığı yerindeydi. Ekonomik sıkıntısı da yok sayılırdı. Sıkılmış olmalıydı. Sıradan bir yaşam, aynı yüzler, aynı çevrede süregelen devir daimdi adeta.
Bu düşüncelerle yürürken, karşısındaki arkadaşını son anda fark etti. Epey zaman olmuştu görmeyeli. Ayak üstü sohbete daldılar. Kilo almış, biraz da yaşlanmıştı. Yaşları birbirine yakın sayılırdı.
“ Merhaba Ahmet! Sensin değil mi?”
“ Evet benim Mülayim. Çok mu değişmişim? Ben seni hemen tanıdım. Ne var ne yok? Neler yapıyorsun?”
“Ne olsun işte. Yaşıyoruz. Çalışıyorum.Sen neler yapıyorsun? Görmüyordum epeydir seni.”
“ Yaşıyorum.”
“Canım, hepimiz yaşıyoruz. Ne iş yapıyorsun. Nerede yaşıyorsun?”
“Cennette! “
“Nasıl cennette. Şu bizim bildiğimiz cennette mi?”
“Onun gibi bir şey.”
“Ne güzel. Dünyada cenneti yaşamak güzel olmalı.”
“Harika bir şey. Şimdide bizim kızları götüreceğim oraya. Gitme vakitleri geldi hatta geçti bile.”
“Sizin kızlar mı? Kaç kızın var ki!”
“Allah bağışlarsa beş tane. İki tanesi de yüklü.”
“O maşallah. Demek torunlar geliyor yakında.”
“ Sağ ol. Öyle gibi bir şey. Sen neler yapıyorsun? Çok dalgınsın.”
“Hayat mücadelesi işte. İş güç, stres… İnsanı bu hale getiriyor. “
“Benimle sen de gel cennete. Nasılsa hafta sonu. Haber ver evdekilere. Ya da onları da getir. Az sonra yola çıkacağım zaten. “
“Nasıl olur bilmem ki! “
“ Olur olur hadi haber ver. Birazdan yola çıkacağım.”
“Yanıma bir şeyler almadan olur mu?”
“Ne alacaksın ki! Gereken her şey var o cennette. Geliyor musun? Hemen kararını ver!”
Onun için gerekli olan şeyin farkına varmıştı. Değişiklik. Kısa bir mola. Bilinmezlik ve macera. Telefonla karısına aceleyle kısa özet geçti ve kapattı. Karısı da onun ne dediğini anlamamıştı üstelik. Ahmet’in yanında yürümeye başladı. Kentin dışına çıkmışlardı. O güne kadar yürümediği kadar çok yürümüştü. Sonunda arkadaşı, bir traktörün yanında durdu. Traktörün arkasında römork bağlıydı. Üstüne bindi. Ona da binmesini söyledi. Şaşırmıştı Mülayim.
“ E hani kızların. Onları almayacak mısın?”
“Arkadalar.”
“Nasıl arkadalar. Nereye gidiyoruz?”
“Cennete.”
O sırada arkadan böğürtüler geldi kulağına.
“ Yahu arkadaşım sen ne garip adamsın. Kızlar diyorsun, cennet diyorsun iki saattir. Biz nereye gidiyoruz. “
“ Cennete dedim ya! Yaylaya gidiyoruz. Kızlarım da damdaki ineklerim. Onlar benim kızlarım. Hem de ikisi yüklü. Karar ver geliyor musun gelmiyor musun?”
“ Geliyorum tabii ki. Hiç cenneti kaçırır mıyım. Ne şanslı ineklerin var. Hem onlara bedava tatil ısmarlıyorsun, hem de cenneti gezdiriyorsun. Kaçırılır mı bu fırsat. “
Traktörü çalıştırdığında Mülayim’in dudaklarındaki gülümseme kaybolmamıştı daha.
Nermin KAÇAR
24.09.2014
YORUMLAR
Düşlerimizi bozguna uğratan hayallerimiz...En güzel hayalimiz Cennet ! Bütün hayatın son durağına koyduğumuz o yer,İllaki ölüm sonrasında mı ?
Oysa mevlam,her diyarda kulları için gizlediği cennetten köşelerini,yaşarken fark etmemek,farkındayken değerini bilmemek gibi hatalara çok düşüyoruz.
Dünya bir cennet,yeter ki cehenneme çevirmeyelim...
Saygılar
Başlık dikkatimi çekti, hemen okudum.Neyseki benim başıma gelenler gibi değilmiş.Geçmişte bedava tatil diye üçkağıtcıların elinde perişan olmuştum. Neyseki on günü geçirmeden mahkemeyle kurtulmuştum başımdaki musimetten.
Konusu ilginç, okuyucuyu ters köşeye göndeyiyor ama estetik bir akıcılığı olması farklı bir tat veriyor .
Soğuk mekanlardan sıcak selamlar.