İDA'da
Upuzun bir yolculuktan sonra yorgun argın vardım İda ya.Nerdeyse ülkeyi bir baştan bir başa geçtim.Mersin-İda tam 18,5 saat sürdü yolculuğum.
Vardığımda akşama devrilmişti gün.Biraz dolaştık,çevre keşfine çıktık İda’da kurulu çadırda yaşamakta olan arkadaşımla.
Kah dalından kah yerden kestaneler topladık.Çiğ yedik bir kısmını.Birazını haşlamak üzere sakladık.Elma ağaçlarından elma beğendik keyfimize göre. İda dağında dünya güzeli seçer gibi seçerek.
Dereden gelen su sesi doğal musikiydi çevreye.Birçok yerden fışkırıyordu su .İki yan yana akaktan su içtim biri 20 derece civarındaydı,diğeri ise 8-9 derece elini tutamıyorsun altında.
Sonbaharın tam içindeyim burada.Yerde sarı ve sarıdan kahverengiye dönen yapraklar arasındayım,tatlı ürperten bir serinlik yalıyor yüzümü.
Fotoğraf çektim bir kaç tane.
Hava kararmaya yüz tuttuğunda çay demledik.Oturduk sessizliğin senfonisinde keyifle yudumladık çayı.Ben,arkadaşım ve komşu büfenin sahibi (ormandan emekli) sohbetin en koyusunu kattık çaylarımıza.
Ne kadar geçti, zaman nereeeydi bilmem.Ortalık tarifi bile olmayan siyahlığa büründü.Ben çok uzun zamandır böyle siyah yaşamadım.Lüksleri yaktık karşılıklı komşu büfeciyle.
Hormonsuz,gübresiz ve de tadının beni alıp çocukluğuma götürdüğü domateslerden nefis bir salata yaptı arkadaşım.
Balık işini komşu ormancıya bıraktık.Oluktan havuza akan buz gibi suyun altından el/göz yordamıyla sazan seçti hallice iki tane.El alışkanlığıyla çabucak pişirilecek konuma getirip ocağa sürdü.
Bir süre sonra balık kokusu iştahımı daha da kamçıladı kzınmaya başladı midem.Salataya daldım.Pişmeye başladığında balık biz şarabın yarısını geçmiştik bile.Şarabın adı ilginç “Horozkarası”.Hem güldük hem yuvarladık bardakları. Ormancı bu işi biliyor vesselam.Alabalıkların arasına defne yaprağı yatırmış içine ne kadar ot varsa katmış üstelik 2 diş sarmısak üfff.Bir de açlığımın doruğundayım ki sorma gitsin.Balığa başlamadım, saldırdım adeta.
Minik bahçesinden roka kopardı tazecik.Bir tabak rokayı ben yedim temizledim.
Balık kokusunun davetkar albenisini reddedemeyen tek tük kediler belirdi çevremizde. Sordum,yabanda yaşarlarmış.Bizden arta kalanları paylaşmayı düşünüyorlardı sanırım.
İki de köpek belirdi arkada,kedilerden daha uzaktılar masamıza.Anlaşılan bizden artakalanların birazına kedilerle ortak olmak istiyorlardı.
Yemek sonrası çadıra çekildik.Lüks lambalar söndürüldü.Ortalık siyahın karesi oldu.Koca çınar ve servi ağaçlarının arasından yıldızlar tek tük görülmekteydi.Karanlık en koyu yanıyla, şarabın keyfiyle birleşip, yorgunluğuma karıştı sanırım.Tatlı bir rehavet çöktü üstüme. Saati unuttum bakmadım bile ama gece iyiden çökmüştü.Tek duyulan koca evrende akan su sesi ve sessizliğin yalınlığıydı
YORUMLAR
Değerli Hocam içim kıpır kıpır okudum yazınızı... Satırlar nasılda hızla aktı gitti...Şu kurban bayramını değerlendirip gitsek oralara diyorum...Memleketim bir başka güzel...Saygıyla.
mnarman
Çok hoş bir anlatım.
Şekerden dolayı perhize durduğum şu günlerde,
hem de bir tek elma ile geçiştirdiğim öğlen öğününün hemen ardından böyle bir yazı okumak,
tek kelime ile perişan olmama sebep oldu.
Yav arkadaş,
bu kadar da tatlı anlatılır mı bu iş?
Bu İda neresidir?
Mersin'den 18,5 saat.
Türkiye'de ise,
sanırım Nahçıvan'a yakın, sınırda bir yerlerde olmalı.
bir yerlerde olmalı.
Artvin tarafındadır belki de.
Ya da yurt dışında.
mnarman
Hoş yorumunuza teşekkürler. İda,Kaz dağlarının mitolojik adı.Altınoluk,Güre,Edremit'in sırtını dayadığı dağlardır.