- 461 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Çocukluğum 4
Babamın kaçışıyla beraber bir sürü sorumluluk bana kalmıştı.
Ve orta okulun yarı dönemlerinden sonra okulu bırakmak zorunda kalmıştım.
Bu, okulu bırakmam için iyi bir bahaneydi.
Bahane diyorum çünkü istisnalar hariç, kimse okulun zorunluklarını, disiplinini sevmez, okulu bırakmak özgür olmak demekti.
Babamın yokluğunda çay bahçesine ben bakıyordum. 11-12 yaşlarındaydım eleman bulamıyordum, bulduklarımda beni dinlemiyor, bana kötü davranıyorlardı.
Sahipsizliğin kötü bir tarafı var insanlar sizi ezebiliyor.
Ve bir gün Avrupa insan hakları örgütlerinden ve gazetecilerden oluşan bir heyet geldi. Eski DEP şu anki HDP binasında, bizi dinliyecekti bu heyet.
Benden önce bir kadın girdi odaya, kocasının kafasını panzerin altına koyup ezmişlerdi. Başka bir kadını süt bebeğinden ayırıp işkencelerden geçirmişler. bebek aç olduğu için vijdana nasıl geldiler bilmiyorum, bebeği hücreye alıp baygın annesinden süt emzirmişlerdi.
Ve sıra bana geldi, heyecanlıydım çok, bir kameraya konuştum her şeyi bir çırpıda anlattım.
Sonra bu heyet çay bahçesine geldi orda kulübenin içinde boyumun yetişmediği, sadece kafamın görüldüğü bir camda, babamı polislerin almak istediğini, babamın kaçtığını polislerin bize eziyet ettiğini anlattım.
Medtv’de izlemişti babam, İstanbul’da dedemlerde olduğunu öğrendiğimde.
Çaybahçesinin işleri 3 te 2 düşmüştü eskisi gibi doluydu ama paraya dönüşmüyordu bu kalabalık masraflar ağır gelmeye başlamıştı, babamın nasıl bu kadar para kazandığına kafa patlatırdım ama bir çözüm bulamadım.
Bir seferinde yine iri yarı iki polis geldi çay bahçesine, bana babamın yerini araştırdıklarını, başına bir iş gelip gelmediğini araştırdıklarını söyledi.
Yani iyi polisi oynuyordu ben sizin yanınızdayım derken, ağzımdan laf almaya çalışıyordu. Savcılıkta, polislercede alınmış olabileceğini söylemiştim, o yüzdende gelmiş olabilirdi.
Toroslar korkulu rüyam olmuştu. Nerde görsem ürperirdim.
Niyemi peşimizdelerdi; SHP’nin olduğu yıllar dedemin abisi büyük amcam yani, ve beraberindekiler gözaltına alınıyor. Polisi çağırıyor bağırarak; gelen polise beni niye aldınız ben SHP liyim. Polisin cevabı şu; Kürt deyilmisin? Evet diyen amcama konuşma diyor ozaman. Yani Kürt olmak, kart kurt seslerinden türememiş olmaktı, bütün suçumuz. Komşunuz ve kiracınız o dönemler avukat olan Zübeyir aydar olunca, şimdi neden bizim ailenin peşinde olduklarını anlarsınız. Amcamla birlikte sürgün edilmişti Zübeyir Aydar, bu Şerefname de yazar. Dedem hep firariydi. Polis karakolu bizim evin karşısındaydı yani nereye baksam hep korku. Şimdi diyecek kimisi aa baksana hakketmişler, daha beter olsalarmış: diyecekler vardır. Ne yaptıkkı biz kendini farklı gören aykırı gören özgürlük fikirleri olan adaletsizliğe karşı duran bu ülkenin tüm farklılıkları tüm aydınları gibi doğuştan farklıydık. Baskıların doğurduğu bir hareketin Kürt versiyonuyduk, de babamın tek suçu gündem gazetesi okumak olabilir, bunuda okadar gizli yapıyorduki, bunun için olmamıştır muhtemelen. Bir şüphe adamı deli edebilir, bizim oralarda bir şüphe için insan öldürmek çok kolaydı ve bunu Hizbullah, mit, kontragerila PKK de yapardı.
Demokrasi çok geç geldi bu topraklara.
Ama az geldi.
Biz şimdi sürgün edilmiş yalnızlığımızla
eteklerinden dökülmüş taşlarını topluyoruz İstanbul’un,
’neresinden baksan’ hüzün-arıyorduk bu şehirde.
Desenki sevmedinmi bu şehri?
Çok sevdim...