- 1249 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
EDEBİYATIMIZ AYAĞA KALDIRILMALI !..
Edebiyatımızın tarihinde Türk milletinin bağrından çıkmış, dünya edebiyatçılarına örnekler olacak eserleri ortaya koymuş öylesine büyük şahsiyetlerimiz var ki; bunların eserlerini kaçımız okumuştur bilemem ama, edebiyatımıza menbaalık yaptıklarına, Türk"ün sanatta, edebiyatta ne derece güçlü olduğumuzu bize göstermişlerdir.
Örneklerini burada sıralamaya kalksak sayfam yeterli gelmez. Sadece önemli isimleri zikrettikten sonra asıl meseleye gelmek istiyorum.Çok öne çıkmış edebiyatçılarımızın başında ve çok az kimsenin farkına vardığı Bilge Kağan, Bilge Tonyukuk’la başlayan edebiyatımız; Selçuklu dönemlerinden Osmanlı Devletimizin sonuna dek ve şanlı Cumhuriyetimizin ilanından 1960 lı yıllara kadar çok değerli edebiyatçılarımızdan bazılarının adını zikredecek olursak;
İlk divan şairimiz Hoca Dehani (13.yüzyıl),
Ali Şir Nevai (15. yüzyılda Türkçe yazan ilk şairimizdir)
Süleyman Çelebi , (15. yüzyılda mevlüt yazarıdır)
Baki (16. yüzyıl)
Nabi (17. yüzyıl şairlerimizden)
Nefi (17. yüzyıl)
Edebiyatımızın kaside şairi olarak bilinen Nedim (18. yüzyıl) Eserlerinde aşk, içki, zevk ve sefayı işlemiştir.
Şeyh Galip , divan edebiyatımızın 18. yüzyılda yaşamış en büyük şairimizdir.
Yunus Emre’miz dünyaya bedel eserleri ile Türk Dünyasına ışık olmuş, olmayada devam etmektedir.
Hz. Mevlanamızda mesnevisini yazmış, yüzyıllara ışık olmuştur...
Osmanlı Devletinin son dönemlerinde ve Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yetişmiş pek çok edebiyatçılarımızın bazılarını hatırlarsak;
Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ömer Seyfettin, Reşat Nuri Güntekin, Mehmet akif Ersoy, Kemal Tahir, Peyami Sefa, Ahmet Kabaklı, Necip Fazıl Kısakürek,Osman Yüksel Serdengeçti, Olcay Yazıcı, Emine Işınsu, Hasan Kayıhan, Yavuz Bülent Bakiler, Abdurrahim Karakoç, yakın tarihimizin destan şairlerimizden Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu vs. gibi aklımıza gelen ilk edebiyatçılarımızdır ve çok değerli eserler vermişlerdir...
Son zamanlara şöyle bir baktığımızda maalesef ciddi manada edebiyatçımız yetişmemekte olduğunu görmekteyiz.Yetişenlerde, başka bir milletin kültürünü, edebiyatını bize yamamaya çalışmakta, siyasi edebiyatçılık yapmaktadırlar. Fakirlik-zenginlik masalı ile insanlarımız arasında fitnelik yaymışlar, kardeşi kardeşe düşman etmişlerdir. Örenk mi istersiniz? Alın size Yaşar Kemal... Milletimize verebildikleri elle tutulur bir eserleri yoktur.
Bu tiplerden birisi nobel ödülü aldı güya (!) Gazoz kapağı bile alamayacak eseriyle yutturmacalarla yapılan övgülerle halkımız kandırılmakta, sahte edebiyatçılar lanse edilmektedir.Milletimize söven ve yazdığı eserlein hiç bir kıymeti olmayan karalamaya verilen ödülün siyasi olduğunu bilmeyen kalmadı... Nerede bir hokkabaz yazar türüyorsa , allayıp pullayıp bize yutturmaya çalışıyorlar...
Hani nerede benim o muhteşem edebiyatçılarım,şairlerim, romancılarım,hikayecilerim?
Neden yetişmiyor,yetiştirilemiyor?
Efendim biz biliyoruz bunun cevabını da, anlattığımızda bize kulaklarını tıkıyorlar, duymamazlıktan geliniyor.Bu milletin kültür menbaasından sulanan ülkemin evlatlarına bizler ne zaman tam anlamı ile sahip çıkarsak, özlemle beklediğimiz o mükemmel edebiyatçılarımız yetişecek ve dünya edebiyatında yeniden yerimizi alacağız ve söz sahibi olacağız diye düşünenlerdenim.
Yeni yetişen ve bu gayret içinde olanlara desteğimizi vermeliyiz. Bizi hakkı ile temsil eden edeb-i eserlere sahip çıkmalıyız. İçi boş eserlere itibar etmeden ve bazı medya kuruluşlarının yanlış yönlendirmelerine aldırmaksızın, kendi çocuklarımızın, özlerimizin eserlerine sahip çıkmalıyız, eserleri basılır basılmaz kütüphanemize kazandırmalıyız.
Biz edebiyata gönül vermişler olarak,
Edebi konularda ( Şiir, roman, hikaye, deneme vs.) sürekli yarışmalar düzenlenmeli, teşviklerle genç yazarlarımız ödüllendirilmelidir. Tv’ deki rezil yarışmalara karşı tavırlarımızı koyup, gençliğimizin yanlış yönderilmesine müsade etmemeliyiz. Kasıtlı yapılan bu tür faaliyetlerle ancak emperyalistlere gönüllü köle yetiştirilmiş olunur !..
Kaliteli edebiyatçımızın yetişmeyişi mesele halini aldığı için bu konuyu sizlerle paylaşmak istedim değerli Edebiyat defteri üyeleri. Birde sizleri bu konuda düşünmeye davet ediyorum...
Bu konu daha çok irdelenmeli diye düşünüyorum. İnşallah zaman zaman bu konuyu anlatmaya çalışırım.
Gelecek yazımda buluşmak ümidi ile derin saygılarımı sunuyorum sizlere...
Allah yar ve yardımcınız olsun gönüldaşlarım...
Bahar Tülay Kıran
...
YORUMLAR
.edebiyatdefteri.com/index.asp?istek=tum_yazilar&k=detay&yazi_id=13388
baharca57
"EDEBİYATIMIZ AYAĞA KALDIRILMALI !.. "
Güzel Türkçemizden, gereksiz yere ve inad yüzünden, çıkartılmaya çalışılan harf şapkalarının gerekliliğini savunmak zorunda kalıyorum... içim sızlıyor.
Selâm ederim.
K.Y.
22.8.2009- TRABZON.
......................................................................
İLGİNİZE:
"Düzeltme İşareti
Düzeltme işaretinin kullanılacağı yerler aşağıda gösterilmiştir:
1. Yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için, okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine konur: adem (yokluk), âdem (insan); adet (sayı), âdet (gelenek, alışkanlık); alem (bayrak), âlem (dünya, evren); alim (her şeyi bilen), âlim (bilgin); aşık (eklem kemiği), âşık (vurgun, tutkun); hakim (hikmet sahibi), hâkim (yargıç); hal (pazar yeri), hâl (durum, vaziyet); hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz); şura (şu yer), şûra (danışma kurulu).
UYARI : Katil (< katl = öldürme) ve kadir (< kadr = değer) kelimeleriyle karışma olasılığı olduğu hâlde katil (ka:til = öldüren) ve kadir (< ka:dir = güçlü) kelimelerinin düzeltme işareti konmadan yazılması yaygınlaşmıştır.
2. Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelime ve eklerle özel adlarda bulunan ince g, k ünsüzlerinden sonra gelen a ve u ünlüleri üzerine konur: dergâh, gâvur, ordugâh, tezgâh, yadigâr, Nigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, Hakkâri, Kâzım, mahkûm, mekân, mezkûr, sükûn, sükût. Kişi ve yer adlarında ince l ünsüzünden sonra gelen a ve u ünlüleri de düzeltme işareti ile yazılır: Halûk, Lâle, Nalân; Balâ, Elâzığ, İslâhiye, Lâdik, Lâpseki.
3. Nispet i'sinin belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır. Böylece (Türk) askeri ve askerî (okul), (İslam) dini ve dinî (bilgiler), (fizik) ilmi ve ilmî (tartışmalar), (Atatürk'ün) resmi ve resmî (kuruluşlar) gibi anlamları farklı kelimelerin karıştırılması da önlenmiş olur.
Nispet i'si alan kelimelere Türkçe ekler getirildiğinde düzeltme işareti olduğu gibi kalır: millîleştirmek, millîlik, resmîleştirmek, resmîlik."
KAYNAK(22.8.2009):
http://www.tdk.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4EC2F94D94121ECE
Oy benim yüreği vatan sevgisi ile atan öğretmenim. Bize bizim menbaımızdan doğmuş kültür değerlerimizi anlatan ve ne yazık ki bu değerlerimizin farkında olamayan, oldurmayan düşüncelerin üzerlerimize emperyalizm şalları örtmeye çalışan vatansızların ne idüğü belirsiz çalışmalarını ambalajlayıp yüce Türk milletne yutturmaya çalışanları çok iyi tanımalıyız ki öz değerlerimizi elimzden almasınlar.Değerli bilgileriniz için çok teşekkürler ederim.
Değerli düşünceleriniz inşaallah ;
Bu kubbede kalan hoş bir sedâ olur. Saygılarımla.
kardelen26 tarafından 1/31/2009 1:35:42 PM zamanında düzenlenmiştir.