- 439 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Çocukluğum 3
Öğretmenimiz Muammer Yardım adında Siirt’in yerlilerinden Arap kökenli Babacan bir insandı.
Çocukluğunda annesini kaybetmiş üvey anne elinden çok çekmiş, eski İstanbul beyfendileri gibi bir hali vardı herzaman.
Türk Sanat müziği dinlerdi, bazen şarkı söylerdi. Rakı içerdi muhtemelen.
Bizimle sohpet ederdi, kederli olurdu bu sohpetlerde. Ilkokul hocamızın adını hiç unutmayacağımızı söylemişti bir seferinde. Öylede oldu unutmadım.
İçinde atari salonuda olan,
2 film birden oynatılan,
göğüslerinde yıldızlar barındıran kadınların afişlerinin olduğu
bir kapıdan girdiğimde,
bu batakhaneye üç kuruş bulduğumda hergün geleceğimi bilmiyordum.
Neyseki üst katta,
ne olduğunu öğrenmemişti çocukluğum.
Bağımlılık yapan kumar alışkanlığı gibiydi,
nokta kadar bir jetin peşine düşüp savaşa giderdim.
Bilen bilir aduuu ket nasıl yapılır,
bir türlü öğrenememiştim.
Dur sen bilmiyorsun ver ben bu oyunu alayım diyen
büyük çocuklara son jetonu kurtarır ümidiyle
olan jetonuda kaybederdik, hiç oynamadan.
Bizim yerimize oynamıştı çocuklar,
bizim yerimize yaşamıştı puştlar.
Yanlış yaşanmış çocukluğun eserleriyiz.
Mahallede şu kızı seviyor diye salak salak bağıran çocuklara Yeşilçam filmlerinden çıkan o ’ben yaptım’ ’evet seviyorum’ diye ayağa kalkıp itiraf ettiğim şeyler filmlerde olduğu gibi karşılanmıyordu hiç.
yine dalga geçiyorlardı, sevdiğimde yoktu hani ama.
Yeşilçam bize göre daha masumdu, poliyananın teyze çocuklarıydı sanki hepsi.
İyi ve kötü vardı birtek, çirkinler kötü, güzeller iyiydi.
Kimse güzele yakıştıramıyordu kötülüğü.
İlkokul bitiyordu iyi bir orta okula kayıtlar için üşengeçliğimden tefferuatlı bulduğum kayıt işlemlerinden kaçmak için, okulun hesabına bankaya bağış yapmak gerektiğini babama söylemem bile yetti.
Siirt,in arka mahalelerinde bir okula kaydolmuştum öyle bir sınıftıki bu. en akıllı uslu çocukların bile ders notları 1 i geçmiyordu.
Şımarıkça tavırlarla karşı geldiğimiz ve yaramazlık yaptığımız bayan bir öğretmen, bir gün sınav yapmıştı ve beni, yanımda oturan polis çocuğundan kopya çekerim diye başka bir sıraya oturtmuştu.
Sınav sonuçları geldiğinde yüzündeki şaşkınlığı gizlememişti.
Çünkü o polis çocuğu ve beni sırasına aldığı diyer çocuk, 1 almıştı. ben ise 4 almıştım.
Sınıfın yüzde doksanı 1 aldığı için, bu iyi bir sonuçtu.
Sonra birgün fen bilgisi hocamızın öğretmenler odasına astığı ders notlarını görmüştü yanında oturduğum çocuğun babası, şu polis olan.
Oğlu ve diyer çocuklar hep 1 almıştı ben yine 4 almıştım beni merak etmiş sormuştu öğretmene de, denk gelmedik.
Arkadaşımın gür ve güzel taranmış saçları vardı el bebek gül bebek büyüdüğü belli hafif tombul yakışıklı bir çocuktu.
Onunla arkadaşlık yapılıyordu ama babalarımızın bunu yapabildiği pek söylenemezdi.
Onun babası beyaz toroslarla kendini Kürt hissedenleri ayırd ederek tutuklayan, işkenceden geçiren, faili meçhul cinayetlerin bolca yaşandığı karakollarda, ölümün kol gezdiği yıllarda, bizim mit dediğimiz korkunç bir mesleği icra ediyordu.
Yine çay bahçesinde olduğum bir sırada oturup aylaklık eden tavla oynayan gençlerin yanında dururken, babamın gittiğini yanımızda çalışan şimdi adını hatırlıyamadığım biri söyledi.
Bir toros taksinin içinden çıkan, üç dört iri yarı izbandut gibi adam, üst üstte dizili küçük demir tabureleri tekmeleyerek babamı sordular bana, bilmiyordum gerçekten.
Babamın hayatını şu sözler kurtarmıştı:
Hadi amcaoğlu eve kadar gidelim süsü verilmiş polislere, ’oğluma haber vereyim ceketimi alıp geleyim’ diyen babam bu sözlerle bahçe demirinden atlayıp kurtulmuştu.
Çünkü aynı dönem ve şekilde alıkonan bir başka kişi ölü bulunmuştu.
Ve o mit ler yıllarca gördüğümde korkacağım, ürpereceğim beyaz bir torosa bindirip bizim eve götürdüler beni.
Kapı açıktı?
içerde bir odada kapısı açık duran bir dolap buldular?
dizlerimi tekmelemeye başladılar, baban burdan ne aldı nereye gitti diye sorular sorarken, gerçekten bilmediğim bu sorulara o soğuk korkuyla bakıyordum sadece.
Allah’tan annem çıkıp geldi hiçbirşeyden habersiz, onlara çıkışıp kadın olmanın verdiği cesaretle, onların elinden beni aldı.
Hatta onlara kızdı çocuk nerden bilsin derken. Korkuların büyüttüğü çocuklar, belirsizliklerle büyüyordu.