- 6973 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
MATEMATİK VE SEN...
Geri sayım başlamıştı. İlerisini göremediğim bir problemin tam ortasındaydım. Gitgide zorlaşan bir denklem, önümde bomboş sayfalar ve elimde bitti bitecek bir kalem…
Her şey ilk baktığımda çok zor ve anlamsız gelmişti. Çözemem sanıyordum. Okulun en başarılı öğrencisinin matematik sözlüsüne tahtaya kalktığında “ya çözemezsem” dediği anlar gibi korkuyla bakıyordum kara tahtaya. Bu korkunun bir ömür her an karşıma çıkabileceğini hiç düşünmemiştim. Bir tek bu matematik dersi beni ürkütürdü zaten. Ne zaman sayılarla ilgili bir şey olsa hemen ateşim çıkar, midem bulanırdı. Seni de zaten günleri saydığım, saatlere geçsin diye baktığım bir anda tanımıştım. Yine sayılar yine sayılar…
Çalışmadığım yer değildi ama bu sefer problem hep çözmeye alışkın olduklarımdan farklıydı.
Başladım. +’larla –‘leri düşünmeye! Ne çok şey öğrendiğimi fark ettim. Meğer ne kadar çok problem çözmüşüm seninle tanıştığımdan beri ve ne kadar çok sonuç varmış elimde birbirinin aynısı olan!
İlk günler zordu. Kolum havada, tahtada öylece beklemek yordu! Sanki herkes üzerime geliyordu. O an orayı terk edebilirdim. Yapamadım! Elimdeki sayıları görmezden gelemedim. Bir şekilde hepsine mutlaka direnmeli ve bu probleminde altından kalkmalıydım. Bu seferki hep kaçtığım türdendi.
Büyük bir sınavın ortasında karşı karşıyaydım bununla da!
Yardım alabileceğim, kopya çekebileceğim kimse yoktu etrafımda. Önümde koskocaman bir kara tahta ve ben!
Arkamda bana bu problemin benzerlerini öğreten ama şimdi en kazığını soran öğretmenim! Aşk!
1
2
3
4
5
6…
Böyle sırayla yazmaya başladım tüm sayıları. Önümde 30 x 6 vardı! Kimse bilemezdi sonucu! Basit gibi görünse de zordu! Belki de sıralarında oturanlar sonuca hemen varmışlardı ama ben… Orada titriyordum sanki! Bana sert gözlerle bakan, hadi bakalım nasıl baş edeceksin sevgili öğrencim diyen gözlerle bakan Aşk! Taş Öğretmenim! Bu kadar duygusuz olamazdı!
Problem gitgide gözümde büyüyordu. Gitgide geri adım atıyordum. En sonunda bir anda “yapamayacağım hocam!” dedim. Durdum. “Otur yerine, sıfır!” dedi!
Sınıfta bir ses; “Çisel ne yaptın sen, çözerdin kızım sen bunu, uğraşsaydın ya”
Yüzümde bir ifadesizlik, içimde bir rahatlama hissi… Oturdum yerime. Hayatta bazen her problemin altından kalkılamayacağını o an kabul ettim. HAYIR HER PROBLEMİ SONUCA GÖTÜRMEK ZORUNDA DEĞİLDİM!
Sıfır her zaman etkisiz eleman değilmiş. Mesela bunu öğrendim. Sıfır almıştım. Bu sefer AŞK’ın bana hak ettiğimi verdiği sayı sıfır olmuştu!
“Çisel” dedi öğretmenim! “Beni dışarıda bekle!”
Dışarı çıktım. Arkamdan geldi. Beni hep izlerdi zaten…
“Nedir problem” dedi. “Bilmiyorum hocam, çözemedim işte”
“Onu demiyorum, bir sorun mu var?” “Yok hocam bir sorum. Soruları siz soruyorsunuz. Cevaplayamadım işte bu sefer. Hem neden bu kadar büyütüyorsunuz ki, sıfır verdiniz işte, itiraz etmedim”
“Sen benim en iyi öğrencimsin. Bu problemi nasıl çözemezsin”
Herkes aynı şeyi düşünüyordu. Problem bile bana nasıl beni çözemezsin der gibi bakıyordu sanki… Kimse çalışmadığımı, o konuyu anlayamadığımı ya da o an o problemi çözecek halim olmadığını anlayamıyordu. Derken Edebiyat dersine girdik. Sayılar vardı… Hep sayılar…
30 x 6 şimdi 30 x 2 olmuştu!
Bana yine de zor geliyordu! Edebiyat öğretmenim Hayat bana baktı ve tahtaya kalk dedi. Bu aralar kurban bendim galiba! Sen gideli ve ben derslerden nefret edeli 30 x 4 olmuştu. Geride 30 x 2 kalmıştı.
“Yaz bakalım” dedi.
“Hayatınızdaki +’lar ve –‘ler nelerdir?”
Bu konuda bir kompozisyon yazmamız gerekiyordu. Yine sayılar, yine matematik, yine aşk!!!
Yazmaya başladım. Artılarını eksilerinin yanına koydum. Sayfanın sonuna geldiğimde, hayatımın artıları ve eksilerini anlatan bir kompozisyonun sonunda “sen yoktun!”.
Problemi çözmüştüm işte! Eksiler artıları alıp götürmüştü sonunda!
Ben sıfırı sevmiştim, şimdi bana kalkıp da 5 üzerinden 5 hem de yıldızlı, kırmızı kurdeleli 5 verse ne anlamı var ki! Sen yoksun! Ben yoksun!!!
Bir daha kalkar mıyım sanıyorsun o tahtaya! Aşk yüzünden matematikten terkim artık!
Sen yoksun!
Ben “yoksun!”
Bu sene de karnede tek zayıfla geçtim! Olsun!
ÇiselOnat®
‘06
YORUMLAR
"Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu, yoksa başka bir yerde yaşayamayacaktı" demiş, Faulkner...
Sizi okuduğumda aklıma gelendi.
Ve düşündürdüğü; aslında hepimizin gönüllü olarak tek dersten "sıfır" aldığımızdı.
Derslerinin çoğu sıfıra yakın, sıfırın altında seyreden hatta çoğu zaman derse alınmayan biri olarak çok yadırgadığımı söyleyemem. Ne olduğuna karar veremediğim notlara bakınca, bence sıfır ( 0 ) hoş görünüyor. Sıcak, canayakın duruyor, şirin yani...
Ve siz, devamsızlıktan kalmazsınız umarım...!
Başarılar
Aslında yaşamımızın her alanında artıları ve eksikleri sıralayıp, teraziyi şöyle bir tartmalıyız. Bu yazınızla bana bunu hatırlattınız. Teşekkür ederim.
Yalnız tabi ki artılar da eksiler de görecelidir kişilere göre. Bakış açısına, egoya (nefse), bu doğrultuda beklentilere göre de değişebilir. Bu noktada birikimi olan, sevip saydığımız birilerinden fikir almak gerek sanırım. Çünkü tarafsız gözle bakamayız kendi içinde olduğumuz konularda bazen. Ha bu kendi fikirlerimiz yetmez demek de değildir ama, fikir alırız, yine kendi görüş potamızda değerlendirir, sonra karar veririz yine de.
Aşk. Kutsal bir duygu benim için. Ve kolay da bulunmuyor. Bazen fedakarlık gerektirebiliyor. Bunu başarmak da onu ne kadar istediğimizle ilintili bir şey. Gerçi aşk gerçekten kapıyı çaldıysa ki beklemediğimiz anları da kendine uygun olarak seçmek de hür fikirlidir, cesurdur ya, kendini kabul ettirmeyi de iyi bilir. Kaçsak da, içimizde kendini hissettirir durur. Ta ki ego pes edene dek...
Aşkın gücü.
Yazınızda duyguları güzel ifade ederek vermişsiniz.
Tebrik ederim.
Sevgiler
öznur karayumak tarafından 1/2/2007 8:41:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
sıfır aslında pekte kötü bişi değil senin pencerenden bakınca..aldığımız her nefeste birilerinden sıfır almaya devam edicez yeterki yaşam denen o en değerli hazinemizin kıymetini bilelim..unutmayalımki AZ BAZEN FAZLADIR.