- 827 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
HERKES DEĞERLİDİR
Uzun yıllar “üstün zekâlı” denildiğinde; IQ testinde yüksek puan alan, “mantıksal-matematiksel zekâ” sı yüksek bireyler akla geldi hep.
Bu ölçümlerde, Stanford-Binet ve WAIS-R testlerinde zekâ ölçümü için Binet’in geliştirdiği yöntem kullanılmaktadır. Ancak, zekânın ne olduğunun tanımında eksikliklerin olduğunu yine ilgililer ifade etmektedirler.
Zira bu ekole göre “üstün zekâlı” sayılan bireylerin birçoğunun, müzik, sosyal vb. diğer zekâ türlerinde aynı yüksek performansı gösteremedikleri bir gerçektir.
Boğaziçi, Bilkent gibi tanınmış üniversitelerin “sayısal” ağırlıklı bölümlerinden mezun olan kişilerin, yöneticiliklerde beklenen başarıyı sağlayamadıkları, bunun nedeninin de, fazla sosyal olamadıkları, personeli motive edemedikleri, iş doyumunu gerçekleştiremedikleri gözlemlenmektedir.
Artık yönetici almak isteyen ünlü şirketler, aradıkları koşullar arasında, sosyal ve diğer zekâ türlerinin de bulunmasını istemektedirler.
Howard Gardner tarafından Çoklu Zekâ Kuramı keşfedildikten sonra, IQ’ sü düşük olanlara “geri zekâlı” yakıştırmasının yersiz ve haksızlık olduğu, hemen hemen herkesin, herhangi bir veya birkaç zekâ türünde üstün olduğu anlaşılmıştır.
Ancak bu kuram anlayışı eğitime oldukça geç yansımıştır. Hala anne babalar, kimi çevreler, bazı eğitimci ve eğitim kurumları bu inceliği anlamamış ya da anlayamamış gözükmekte, çocuklara yersiz ve haksız yakıştırmalarda bulunmaktadırlar.
Gardner’a göre her insanda: 1. Mantıksal-Matematiksel, 2. Uzamsal, 3. Sözel, 4. Müziksel, 5. Varoluşsal,6. Kinestetik,7. İçsel,8. Doğasal,9. Sosyal Zekâ türlerinden biri veya birkaçı bir arada bulunabilmektedir.
Zaten hiçbirimiz her alanda üstün meziyetlere sahip olamayız elbette. Bazılarımızın zihinsel becerileri fazla olmayabilir. Fakat, diğer zekâ türlerinden birkaçında üstünüzdür büyük ihtimalle.
Çünkü hiçbir insan, her bakımdan negatif değildir. Yani her insanda potansiyel güç vardır ve değerlidir.
Önemli olan kapasitemizi ve gizil güçlerimizi fark ederek, başarılı olduğumuz ve ilgi duyduğumuz alanlara doğru yönelerek, bu dalda ilerlemek, üretmek, başarıyı kolayca yakalayarak mutlu olabilmektir.
O zaman herkesin kendi zekâ türünde başarılı olduğu rahatlıkla fark edilecektir. Bu yüzden hiç kimseye “geri zekâlı” ifadesini kullanmamak gerekir.
Bu gün ülkemizde ve dünyada; basketbolda, futbolda, güreşte, yüzmede, atletizmde, araba yarışlarında, dansta, edebiyatta, tiyatroda, müzikte, resimde, sunuculukta vb. isim yapmış, zirveyi yakalamış birçok ünlünün olduğunu bilmekteyiz.
Star olmuş bu kişilerin birçoğunun matematiği zayıf olabilir. IQ’ sü düşük çıkabilir. Şimdi biz bunlara “geri zekâlı” mı diyeceğiz? Elbette ki hayır. Aksine bu kişiler, başarıyı yakaladıkları kendi alanlarında üstün zekâya sahiptirler.
Mozart, Picasso, Ronaldo, Hidayet TÜRKOĞLU, Ajda PEKKAN, İbrahim TATLISES gibi alanının dâhileri “matematiği az bilse, havuz problemlerini çözemese” ne fark ederdi ki?
İzlediğim bir TV programındaki yarışmada, ünlü bir ses sanatçısına sunucu; “bir sesli harf söyle” demişti. Bu sanatçı B, Y, K diye sessiz harfleri saymaya başladı. Belli ki sesli harfleri bilmiyordu. İzleyenler kahkahaya boğulmuştu. Şimdi bu sanatçıya “sözel zekâsı” zayıf diye “zekâsız diyemeyiz.
Burada anne babalara, devlete ve eğitimcilere büyük sorumluluk düşmektedir elbette. Okul, çocuğu doğru ve zamanında yönlendirmelidir. Veliler de bilinçli hareket ederek, çocuklarının istemediği meslekler/alanları, O’ nlara dayatmamalıdır.
Bazı anne babalar, “rağbet gören, akıllarına koydukları, ya da kendileri istedikleri halde olamadıkları bir mesleği evlatlarına dayatmaktadırlar. Hâlbuki çocuğun bu mesleği sevmesi, zekâ türünün de uygun olması gerekir.
Ben de; “emekli olduktan sonra eczanede oyalanırım” diye, çocuğumun eczacı olmasını istemiştim bir zamanlar. Hâlbuki mimar olmayı çok istiyordu. Eğitimciliğim ve bilimsel yaklaşımım duygularıma hâkim geldi de hata yapmadım.
Birçok anne babanın hala; “müzik, resim, spor, tiyatro vb.” alanlarla ilgili mesleklere menfi bakmasıdır. Bu yüzden çocuklarında var olan bu tür ilgi ve istidatları görmezlikten gelerek, kendilerinin istediği başka alanlara yönlendirmek için baskı yapmaktadırlar.
Oysa insanlar, ilgi duymadıkları, sevmedikleri uğraşlarla mutlu olamazlar. O mesleğin altyapısını oluşturacak kapasiteye sahip değilseler de asla başarıyı yakalayamazlar.
Üniversite tercihleri çok önem arz etmektedir. “Açıkta kalmayayım da hangi bölüm olursa olsun” diyerek ya da “başka nedenlerden dolayı” sevmedikleri dallarda tercih yaparak eğitim görenler, ya yeniden okumak zorunda kalmakta, ya kariyerlerinin dışında, sevdikleri bir işle uğraşmakta, ya da istemeyerek seçtikleri mesleklerini, ömür boyu mutsuzlukla icra etmektedirler.
Gönümüzde, doktor diploması olduğu halde, ses sanatçılığı yapan, ya da kimyager, mühendis vb. olduğu halde başka iş alanlarına yönelen birçok ünlüyü bilmekteyiz.
Mesleğimiz ne olursa olsun, birçoğumuz aynı zamanda anne babayız. Gelin egolarımızdan, “ben” merkezli düşünmekten vaz geçelim.
Eğitimcilerin rehberlikleri doğrultusunda, “göz nurumuz, biricik” evlatlarımızın ilgi ve yeteneklerine, seçimlerine saygı duyalım.
Sevdiği mesleği edinmesine katkıda bulunalım. Böylece mutluluğuna vesile olalım. Göreceksiniz, O’nların tebessümü, bizim yaşama sevincimiz olacaktır.
Unutmayalım ki en iyi meslek, severek yaptığımız meslektir.
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR
Güzel bir yazı. Emeğiniz için teşekkürler. Yazarken yararlandığınız kaynaklar var ise altta bir kaynakça verseniz daha yararlı olurdu kanısındayım.
+ 10 Puan
''ZİHİNSEL GELİŞİM
Doğduğunda hemen hiçbir zihinsel eltkinliği olmayan bireyin , yaşı ilerledikçe çevre etkinliklerini bellemede , anlamada , usavurmada ve yargılamada geliştiği gözlenebilmektedir . Bireyin bu zihinsel gelişimi onun hem doğuştan getirdiği zihin güzüne , hem çevresiyle etkileşimi , hem de zaman sonucunda edindiği yaşantılarına dayanmaktadır .
Çevre koşularının , bireyin zihinsel gelişmesinde büyük etkisi vardır . Bireyin zihinsel becerilerinin güçlerinin tam olarak gelişmesi için çevre koşullarının iyi düzenlenmesi gerekir . Eğitim bireyin zihinsel becerilerini geliştirmek için bir çevre koşuludur .
Öğrencilere daha elverişli öğrenme yaşantıları hazırlayabilmek için onların zihinsel gelişimlerinin tanınması gereklidir.
KAVRAMLAR
Zihinsel gelişim deyimi , bireyin zihinsel davranışlarını anlatan genel ve geniş kavramdır. Bireyin zihni bütünlük içinde gelişir . Ancak zihin gelişimini daha iyi tanımak için , zihnin işlevlerini ayrı ayrı tanımak yararlı olur . Zihinsel gelişime ve zihnin işlevlerine ilişkin kavramlar şunlardır :
Gizilgüç :Bireyin doğuştan getirdiği , fakat çevre koşulları ya da engelleri nedeni ile ortaya çıkamayan zihinsel güçleri . Bireyin yetenek olarak görülemeyen ve bireyde var olduğu kabul edilen güçler .
Yetenek:Bireyin , öğrenme , iş yapma ve uyum gücü . Yetenekler kalıtıma dayanır fakat yaşantılarla gelişir . Bireyin bir konuda yetenekli olduğu o konudaki davranılaşlarının gözlemi ile anlaşılabilir.
Dil Gelişimi:Bireyin sözcükleri , sayıları ve simgeleri öğrenmesinin , saklamasının ve dilbilim kurallarına göre kullanılması .
Algısal Gelişim: Bireyin çevre etkilerini , nesnelerini ve olguların , duyumlamada , anlamada ve anlamlaştırmada gelişmesi .
Kavram Geliştirme : Bireyin çevresindeki nesnelerin ve olguların benzer yönlerini birleştirerek soyutlaması ve kavramlarştırmasının gelişimi.
Sorun Çözme Yeteneginin Gelişimi: Bireyin amacına ulaşmasında karşılaştığı engelleri ortadan kaldırmak için yetkili ve yararlı olan araç , gereç ve eylemleri seçebilmede ve kullanabilmede yeterliliğinin artırılması .
Yaratıcılığın Gelişimi: Bireyin eski sorunlara yeni çözümler geliştirme gücünün, buluşculuğunun yeni düşünce yapıtlar bulma yeteneklerinin geliştirilmesi.
ZEKANIN NİTELİĞİ
Üzerinde en çok araştırma yapılmış olan yeteneklerden biri , zekadır. Bununla beraber , zekanın nasıl bir yetenek olduğu hala tartışılmaktadır.
En geniş anlamı ile zeka bir genel zihin gücü olarak tanımlanır . Bu genel zihin gücü insanın herhangi bir başı alanında ayni derecede kendini gösteri. Zekanın çevre şartlarından az çok bağımsız olduğu da ileri sürülmektedir . Bununla beraber , son yıllarda yapılan araştırmalar , çevresel koşulların zekayı belli bir ölçüde etkilediğini ortaya çıkarmıştır .
TEK ETMEN KURAMI
Zekayı bir genel yetenek olarak algılayanların görüşlerine , zekanın Tek Etmen Kuramları denilir. Bununla beraber , bu görüşte olan birçok pisikologlar, bu genel düşünsel yeteneği birbirinden farklı olarak tanımlamışlardır . Zeka testleri alanında tanınmış psikolog Terman’a göre zeka “soyut düşünme yeteneği”dir. Bundan , sayılar ve sözcükler gibi birtakım fikirsel semboller yeteneği anlaşılır. Davis zekayı “edinilen bilgilerden yararlanılarak problem cözme yeteneği” olarak açıklar . Stern ise “yeni karşılaşılan durumların gereklerini , düşünem yeteneğinden yararlanarak karşılayabilme , yeni hayat koşullarına uyabilme gücü” olarak tanımlar . Son yıllarda zekaya “öğrenme gücü” , “genel kabiliyet”, “akademik yetenek” diyenler çoğalmaktadır. Bütün bu açıklamalarda ortak olan hususlara göre zekanın , bireyin çevresine etkili bir şekilde uyumunu sağlayan soyut ve genel bir yetenek olduğu anlaşılamaktadır.
ÇİFT ETMEN KURAMI
Spearman , genel düşünsel yeteneği Çift Etmen Kuramı ile açıklamaya çalışmıştır . Bu karama göre zihinsel güç, bir genel yetenek ile birçok özel yetikliklerden meydana gelmiştir. Spearman , bu genel yeteneğe zeka demiş ve bunu , “karmaşık durumlarda ilişkileri görebilme” gücü olarak tanımlamıştır . Ona göre insan ne kadar zeki olursa , bir durumda o kadar çok ilişkiler kurar ve karmaşık bir problemi en kestirmeden çözecek yolu bulur . Bu genel gizilgüç , her alanda aynı biçimde kendini gösterir . Bireyin çeşitli alanlardaki başarıları arasında yüksek bir bağlılaşma (Korelasyon) bulunması , bu görüşü destekler. Örneğin çabuk okuma ve yazma öğrenen bir çocuk genel olarak sayısal ilişkileri de çabuk kavrar . Hatta bu çocuğun el yazısı ve resimleri de yaşıtlarınkine göre daha düzgün ve güzel olur . Böylece genel yetenek , ayni kişinin değişik alanlardaki başarılarında ayni biçimde kendini gösterirse de bunun niceliği kişiden kişiye değişir .
Bu genel gizil gücün yanında kişinin çeşitli faaliyet alanlarında kendini gösteren bazı özgül yetiklikleri (İstidatları) vardır . Örneğin müzik ,sanat , spor ve matematik yetiklikleri gibi . Birey , akademik çalışma alanlarında ileri olduğu halde , müzik ya da spor alanında üstün olmayabilir ; resim yapmada öteki alanlardaki başlarısı ile kıyaslanamayacak olağanüstü bir başarı gösterebilir . Spearman , gizil gücün iki türlü belirtisinden birine gelel zeka anlamına gelmek üzere G etmeni; ötekine ise özel etiklik anlamına gelmek üzere “Özgül” sözü karşılığı “Specific” sözünün baş harflerini gösterdiği için S etmeni demiştir.
Tek etmen Çift Etmen Çok Etmen
Genel zihin gücünün niteliği ile ilgili olarak ileri sürülen Tek Etmen , Çift Etmen ve Çok Etmen kuramlarının şema ile anlatımı. G harfi genel yetenek , S harfi ise özgül (Specific) yetilikleri ifade etmektedir .
Özel yitiklikler bakımından insanın çeşitli alanlarındaki başarısı birbirinden farklı olur . O halde G etmeni bakımından kişiler arası ayrılıklar , S etmeni bakımından ise hem kişiler arası hem de kişi içi ayrılık bulunabilir.
ÇOK ETMEN KURAMI
Zekayı Çok Etmen Kuramı ile açıklayanlar vardır . Thorndike ve Thurstone bu görüşü ileri sürmüşlerdir . Bu psikoloklara göre , günlük davranışlarımızı düzene koyan fikirsel gizil güç , bir tek genel yetenek olmaktan ziyade birçok özel yitikliklerin biraraya gelmesinden oluşmuştur . Thorundike’a göre zekanın Mekanik , Sosyal ve Soyut olmak üzere üç şekli vardır . Mekanik Zeka , alet , cihaz kullanma ve makine işletebilmede kendini gösterir . Sosyal Zeka insanları anlama , kişiler arası ilişkileri görüp bunlara göre davranabilme gücüdür. Soyut Zeka ise sözcükler , sayılar , formüller gibi sembollerle düşünmede , bilimsel ilkeleri kavramada kendini gösterir .
Thurstone’a göre de zeka , birçok fikirsel yeteneklerin karışımından meydana gelir . Başlıca özgül yetikliklerde şunlardır :
Sözel Anlayış : Kelimeleri tanıma ve anlama yeteneği .
Sözle Akıcılık: Sözle ve yazılı olarak uygun kelime ve ifadeleri çabucak bulabilme gücü.
Sayısal Yetiklik: Basit aritmetik işlemlerini çabuk ve doğru olarak yapabilme (Bunun üstün matematikse düşünme gücü ile ilişkisi azdır).
Uzay İlişkilerin Kavram : Nesnelerin uzaydaki biçimlerini kavrayabilm , örneğin , şemasına bakarak bir makinenin nasıl işleyebileceğini anlayabilme.
Bellek:Mekanik belleme gücü.
Algısal Hız: Karmaşık bir nesnenin ayrıntılarını görebilme ; benzerlikleri ve farklılıkları çabuk ve doğru olarak algılayabilme.
Mantıksal Düşünme : Matıksal düşünebilme ve uslamlama gücü
İnsanlar bu çeşitli yetiklikler bakımından birbirinden az çok ayrılık gösterirler . Yukardaki alanlarda herhangi birinde üstünlük gösteren bir kimse , her zaman öteki alanlarda da üstün olmaz . Kolay ve akıcı olarak konuşan bir kimsenin sayısal işlemeleri de hızlı yapabilmesi gerekmez . Ancak , bunun aksi olan fikir de yanlış değildir. Kelimeleri çabuk bulabilen bir kimse , genel olarak sayısal işlemleri de kolaylıkla kavrayabilir. Zihin gücünün bu çeşitli etmenleri birbirine girişir. Kişilerde bu çeşitli etmenler ölçüldüğü zaman aralarında olumlu bir bağıntı bulunduğu görülür . Ancak bu zayıf bir bağıntıdır. Geniş ölçüde bir genelleme yapılacak olursa , bir genel zihin gücünden söz etmek mümkün olur.
Zekanın bu birbirinden az çok farklı tanımları , bunun ne kadar çok yanlı ve karmaşık olduğunu gösterir . Bu yüzden son zamanlarda zekayı tam olarak tanımlamakta güçlük çeken bazı pisikoloklar , şaka yollu “zeka , zeka teslerinin ölçtüğü şeydir” derler . Aslında her psikolog zekanın kendi görebildiği belli yanlarını açıklamış olmaktadır .
Zekanın Yaşa Göre Gelişimi
Zeka yaşamın ilk on yılında büyük bir gelişme kaydetmektedir. Bu süre içinde en hızlı gelişme ilk iki yılda gerçekleşir. Başlangıçta davranışı birkaç refleksten meydana gelen bebek, iki yıl sonra kendi başına yürüyebilen, konuşabilen, bazı basit problemleri çözebilen, neden sonuç ilişkisi kurabilen, basit planlamalar yapabilen, hatırlayabilen bir kişi haline gelir.
Sembollerle düşünebilme 11 yaşında başlar. 12 yaşından sonra zekanın hızında azalma olsa da gelişmeye devam eder. Gelişmenin en üst düzeyine 14-18 yaşları arasında varılır. Zihinsel güç 30 yaşa kadar bu düzeyde kalır. Daha sonraki yaşlarda yeni malzeme öğrenmedeki başarı yavaş olarak azalmaya başlar, ancak öğrenilen bilgiler kaybolmaz tam tersine yaş ilerledikçe, deneyimden dolayı edinilen bilgiyi kullanmadaki beceri artar.
Zekanın Soyaçekim ile İlgisi
Doğuştan gelen zekanın değerlendirilmesi için bilinen bir yöntem yoktur. Kalıtımla çevre arasındaki ilişki birbirinden ayrı ve uzakta yetiştirilen ikizlerin davranış ve başarılarının incelenmesiyle bir ölçüye kadar belirlenebilir. Tek yumurta ikizlerinin kalıtımı, birbirlerinin aynıdır. Doğumdan itibaren birbirlerinden farklı çevrelerde yetişen tek yumurta ikizlerinin ve ayni evde yetişen çift yumurta ikizlerinin zeka puanlarının karşılaştırıldığı bir araştırmada, değişik çevrelerde yetişseler bile, kalıtımı ayni olan tek yumurta ikizlerinin zekalarının, ayni çevrede yetişip, kalıtımları birbirinden farklı olan çift yumurta ikizlerinin zekalarından daha çok birbirlerine benzediği ortaya çıkmıştır.
Bir başka araştırmada ise, bebek iken evlat edinilen çocukların zekalarını, üvey anne- babalarının zekaları ve ayrıca doğal anne- babalarının zekaları ile karşılaştırmışlar ve bu çocukların zeka puanlarının doğal ana- babalarınkine daha çok benzediği görülmüştür. Yapılan bir çok araştırmalarda kalıtımın zeka gelişmesinde önemli bir rol oynadığını ortaya koymuştur.
Zeka ve Çevre
Çevrenin zekaya önemli etkisi vardır. Yapılan araştırmalarda, tek yumurta ikizleri birbirinden ne kadar farklı çevrelerde yetiştirilirse aralarındaki zeka farkı da o denli fazla olmaktadır. Aile ortamının zihinsel gelişmede önemli etkileri vardır. Yapılan araştırmalarda çeşitli eğitim seviyesine sahip ailelerden gelen çocukların bir arada okudukları okullarda , yüksek eğitim düzeyli ailelerden gelen çocukların diğerlerine oranla daha başarılı oldukları saptanmıştır.
Zekaya çevrenin etkilerinin arasında çevreden etkilenen kişilik yapısı, sosyo-psikolojik çevre, dil yeteneği ve güdü sayılabilir. Kaygılı ve korkak çocuklar problem çözerken yapılan işe dikkatlerini vermede güçlük çekerler ve dolayısıyla zeka testlerindeki başarı düşük olur. Bir başka etken de, ailelerinin beklentilerinden dolayı orta ve yüksek sosyo-ekonomik düzeyden gelen çocukların diğerlerine göre daha güdülü olmaları ve test sırasında daha fazla gayret sarf etmeleridir. Diğer koşullar eşit tutulduğunda orta ve yüksek sosyo-ekonomik düzeyden gelen kişilerin zeka puanları, düşük sosyo-ekonomik düzeyden gelen kişilere kıyasla daha yüksek olmaktadır. En düşük ile en yüksek sosyo-ekonomik düzey arasındaki puan farkı 20’ye kadar çıkmaktadır.
Zekası yüksek kişiler daha iyi eğitim görmekte, kazançlı meslek sahibi olarak daha yüksek bir ekonomik düzeye erişmektedir. Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocukları daha fazla öğrenme olanağına sahiptir, bunlar ilerisi için daha iyi başlangıç koşulları elde edebilmektedir. Zeka testlerinde sözel bölümlerin bulunması, eğitim seviyesi yüksek kişilerin daha yüksek puan almasına yardım etmektedir. Dolayısı ile burada hem kalıtımsal hem de yetişme tarzından gelen bir avantaj söz konusudur.
Zeka ve Başarı
Üstün zekalı bir bireyin toplumda bulunanla orantılı olarak başarılı olacağı varsayılsada, denetlenemeyen dış faktörler nedeniyle uzun vadeli tahminler geçersiz çıkabilir.Zekanın toplumsal başarıya dönüştürülebilmesini sağlayan mekanizma henüz yeterince anlaşılamamıştır. Çocukluk döneminde yapılan başarı testlerinin ayni dönemde yapılan IQ testleri ile benzer sonuçlar verdiği görülürse de, yaşamın ileriki yıllarında orta ya çıkacak davranış kalıplarının tamamen bu sonuçlarla belirlenmesi mümkün değildir.
Çeşitli Zeka Alanları
Howard Gardner’in 1983 yılında yayımlanan Frames of Mind : The Theory of Multiple İntelligences (Düşünüş Biçimi : Çoklu Zeka Kuramı ) isimli eserinde ortaya koyduğu Çoklu Zeka Kuramı, zekanın sadece dil ve matematikle ilgiliolmadığını belirli alanlarda olağandışı başarılar sergileyen insanların yeteneklerini inceleyerek 7 değişik zeka alanı olduğunu savunmuştur. Matematik ve dil yanında müzik, spor, dans, iletişim, doğa ve resimde başarılı olup, kendini iyi tanıyanların da zeki olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Çoklu Zeka Kuramı’nın amacı eğitimde bireyin neler yapabileceğinin düşünülmesidir. Gardner bireylerin herşeyi ayni şekilde düşünmediği ve eğitimin bunu önemsediği gözönünde tutulduğu takdirde bireylere daha nitelikli hizmet sunulacağını belirtmiştir. Çoklu zeka her bilim alanında öğrencilerin öğrenmelerinin artıran bir öğretim sürecidir.
Zeka alanlarının herbiri birbirinden bağımsız olmakta fakat, herhangi bir aktivite bu zeka alanlarından bir kaçının ayni anda aktif hale geçirilmesiyle oluşmaktadır.
Araştırmacılar şimdiye kadar insanların öğrendiği 8 zeka alanından başka zeka çeşitlerinin olduğu inancındadır.
1- Müziksel/Ritmik Zeka :
Duyguları anlaatırken müziği algılama ve sunmada müziği bir araç olarak kullanma; yeni ritme, melodiye, tona karşı duyarlı olma, şarkı söyleme, müzik dinleme, ayak vurma, enstruman çalma yeteneğidir. Müzisyen, besteci, orkestra şefleri bu gruptandır.
2- Bedensel/ Devinimsel Zeka :
Tüm bedenin veya çeşitli bölümlerinin bir problemin çözümünde, bir üretim veya gösteri sırasında kullanılması ile ilgili becerilerdir. Dans etme, egzersiz yapma, atletizm, aktörlük, operatörlük gibi beceriler buna örnek gösterilebilir.Balerin, sporcu, heykeltraş, cerrah ve aktörler bu gruptandır.
3- Mantıksal/Matematiksel Zeka :
Mantıksal düşünme, problem çözme, kavramlararası ilişki kurma, sınıflama, genelleme, matematiksel bir formülle ifade etme, sayıları etkili kullanma, hesaplama, benzetme yapma gibi davranışları gösterme yeteneğidir.
Bilim adamları, mühendis, matematikçi,, statistikçiler mantıksal-matematiksel zekanın güçlü bireyleridir.
4- Sözel/Dilsel Zeka :
Sözcükleri hem sözlü hemde yazılı olarak etkili biçimde kullanma becerisidir. Sunucu, şair, politikacı ve editörler bu gruptandır.
5- Uzamsal/ Konum Zeka :
Üç boyutlu bir nesnenin şekil ve görüntüsünü zihinde canlandırabilme, dünyayı doğru algılama ve algılama üzerine gördüklerini yansıtabilme yeteneğidir.Mimar, ressam, pilot, tasarımcıve denizciler bu gruptandır.
6- Sosyal/ Bireylerarası Zeka :
İnsanlarla ilişki kurma, diğer bireylerin duygu ve düşüncelerini anlayabilme, davranışları yorumlayabilme yeteneğidir.
Psikolog, lider ve öğretmenler bu gruptandır.
7- İçeyönelik / Bireysel Zeka :
Bireyin kendisini tamamıyle tanıyıp anlaması, yaşamını bunlara göre planlayıp yönlendirme becerisine sahip olma yeteneğidir. Birey kendi kararlarını verebilmeli , kendine güvenmeli , neyi istediğini ve neler yapabileceğini bilmelidir.
Psikolog , filozof , din adamları bu gruptandır.
8- Doğa Zekası :
Sekizinci zeka türüdür. Bu gruptan olanlar doğal kaynaklara ve sağlıklı bir çevreye ilgi duyarlar , bitki ve hayvan türleri ile ilgilenirler.
ZEKANIN GELİŞİMİ
Zeka , yeni doğmuş bir çocukta gizil güç olarak bulunup , ancak zamanla olgunlaşır . Düşünsel Gelişimin en hızlı olduğu zaman 10. yaşa kadar olan dönemdir . Böylece çocuğun fikirsel gücü ve başarıları , içinde bulunduğu gelişme basamağının olgunluk seviyesi ile sınırlanmıştır. Düşünsel yetenekler , fizyolojik , anatomik ve nörolojik gelişme sonunda olgunlaşır . Zekanın gelişmesi , beyin ve sinir sisteminin olgunlaşmasına dayanır .
Düşünsel yetenekler zamanla hem çevresel etkiler , hem de fizyolojik ve anatomik olgunlaşma sonunda gelişir. Bunun için çocuğun fikirsel başarıları içinde bulunduğu gelişme basamağının olgunluk seviyesi ile sınırlanmıştır. Küçük yaşlarda yapılamayan birtakım zihinsel işlemler ileriki yaşlarda yapılabilir. Örneğin 4 yaşında çarpım tablosunu öğrenemeyen normal bir çocuk , 9 yaşında bunu öğrenebilecek duruma girer. Cebir ilk okulda öğrenilmediği halde , ortaokul seviyesinde öğrenilir.
Zeka , ergenliğin ilk yılları (Erinlik Çağı)’na kadar yani aşağı yukarı 11-12 yaşlarına kadar hızla gelişir. Bazı psikologlar zekanın en hızlı gelişme döneminin 2-5 yaşlar arası olduğunu ileri sürmektedir . 12 yaştan sonra zekanın hızı biraz azalarak gelişmeye devam eder . Düşünsel gelişmede nihayet öyle bir zaman gelir ki artık zihin gücü daha fazla artmaz olur . Fikirsel olgunlaşmanın bu son sınırına , (Ortalama 15 olmak üzere) 14-18 yaşlar arasında varılır. Zihin gücü bir süre bu seviyede kalır , sonra özellikle hayatın son yıllarına doğru azalmaya başlar .
Sorenson, Eğitim Psikolojisi adlı kitabında bir geri zekalı (Z.B. 70) , bir orta zekalı (Z. B. 100) , bir de çok üstün zekalı (Z.B. 130) kişinin fikirsel gelişimini gösteren üç eğri verilmektedir. Bu eğrinin temsili olduğu ve ortalama ifade ettiği dikkate alınmalıdır. Bireyin zihin gelişimini gösteren eğriler , bu kadar düzenli olmaz . Bu eğrilerden de anlaşılacağı üzere , zekaca geri olanlar daha yavaş gelişmekte ve zekaları daha önce son gelişim sınırına varmatadır . Zekaca ileri çocuklarda ise zihin gücü daha hızlı ve daha uzun süre gelişmektedir .
Z Bo 130
Z Bo 100
Z Bo 70
Zeka bölümlerine göre , doğuştan ihtiyarlığa kadar zihin gelişimi .
Zekanın doruk noktasına 14-18 yaşlar arasında ulaşıldığı dikkate alınınca , bu yaşlardaki bir gencin , 30-40 yaşlarındaki bir yetişkine göre zekaca daha üstün olduğunu kabul etmek gerekir . Ancak , burada göz önünde bulundurulması gereken bir husus da yetişkinlere göre gençlerdeki zekanın ham zihin gücü olmasıdır. Kişi , ergenlik çağının sonunda zekasını ulaştığı doruk seviyesinden yararlanarak pek çok şeyler öğrenmeyi , bilgi ve görgüsünü artırmayı sürdürür . Bu bakımdan bilgisi ve fikirsel tasarımları daha zengin olduğu için 30-40 yaşlarındaki bir yetişkinin problem çözme ve akıl yürütme yeteneği 16-18 yaşındaki bir gençten daha üstün olabilir . Yetişkin özellikle bilgi hazinesinin daha zengin olmasından faydalanarak daha iyi uslamalar yapar , daha iyi yargılara varabilir. Bununla beraber , fikirsel yeteneklerde orta yaşlara doğru hafif bir gerileme başlar. Bu gerileme , özellikle , yetişkinler , gençler kadar hızlı hesap yapamazlar ; bunların fikirsel çağrışımları da daha yavaş olur. 21. yaşa doğru varılan zekanın son olgunlaşma sınırı da belirsizdir. Bu sınır herkes için biraz farklıdır.
YETENEKLERİN ÖLÇÜLMESİ
Kişilerin psikolojik özelliklerini değerlendirmede , psikometri teknikleri deyimi ile anlatılan bir takım bilimsel ölçme metotları geliştirmiştir. Bu metotlarla bireyin genel düşünsel yetenekleri , özel yetiklikleri , eğitimi ve kişiliği gibi çeşitli nitelikleri , onun kendi durumunda olan başkalarıyla karşılaştırmasına olanak verecek biçimde ölçülebilmektedir.
Bu ölçmelerde bireyin belli nitelik ya da özellikleri sayısal olarak değerlendirilir. Örneğin , zihin gücü 100 , dışa dönüklüğü 20 , atılganlığı 30 , sinirliliği 15 gibi. Bu sayıları yorumlayabilmek ve kişi için anlamlı sonuçlara varabilmek için elde , ortalama standartları gösteren ölçütler bulunmalıdır. Kişisel niteliklerin nüfus içinde bir normal eğri meydana getirecek biçimde dağıldıklarını bilmek , bu işte yardımcı olur. Birey durumuna göre belli bir özelliği bakımından normal eğrinin neresine düşmektedir ? Aritmetik ortalamalar , ortak değerler ve standart kaymalar bu işte bize ışık tutar. Birey , belli bir niteliği ( zekası , atılganlığı , duygusal denge durumu , etkinliği ve sosyal olgunluğu ) , bakımından kendi yaşında ve durumunda olan başkalarıyla karşılaştırıldığı zaman onun ne düzeyde olduğu anlaşılır. İnsanlar çeşitli yetenek ve yetiklikleri bakımlarından birbirlerinden farklılık gösterirler.Geliştirilmiş olan çeşitli araçlarla bir insandaki çeşitli özelliklerin düzeyleri saptanır ve bunlar bir araya toplanarak psikogramlar , profiller meydana getirilir. Böylece bir kişideki özel niteliklerin , başkaları ile de karşılaştırmaya olanak verecek şekilde, birbirine olan oranları belirler. Kişinin çeşitli özellikleri ayrı ayrı incelenip ölçüldükten sonra , bunlar bir araya getirilerek kişinin bir bütün olarak görülmesi mümkün olur.
Ancak bu ölçmelerden doğru ve güvenilir sonuçlar alabilmek için deneğin istekle ve tam formunda olarak çalışabilmesi gerekir. Psikologlar , çeşitli alanlardaki başarıyı iyi ve tam olarak ölçmek için , standart koşullar altında (eşit durumlarda ) yapılacak işler , çözülecek problemler , cevaplandırılacak sorular hazırlamışlardır. Standart koşullar altında yapılan bu gibi ödevlere test denir. Bu testlerde cevaplar genel olarak bir sözcük , sayı veya bir işaretle belirtilir. Böylece bireyleri , çeşitli alanlarda başarıları bakımından gerek birbirleriyle karşılaştırmak , gerekse standart normlara göre değerlendirmek mümkün olur.
Ayrıca testler , insanın çeşitli özelliklerini ve yeteneklerini ölçmede önemli araçlar olmakla beraber , bunlar ancak bu alanda yetişmiş kimseler tarafından kullanıldığı zaman olumlu ve yararlı sonuçlar vermektedir.Testlerin gerek uygulamasında , gerek puanlamasında , gerekse sonuçların yorumlanmasında özel olarak yetiştirilmeye ihtiyaç vardır.Testlerin yapımı ise başlı başına bir uzmalık konusudur.
Zekanın Ölçülmesi
İnsan zekası doğrudan doğruya değil dolaylı olarak ölçülmektedir. Doğrudan doğruya yalnız bireyin belli alanlardaki başarısı ölçülmektedir. Zekanın bireyin ilerki fikirsel başarısını bugünden tahmin edebilmemizi sağlayan bir gizilgüç olduğunu dikkate alan psikologlar , bugünkü başarıdan ilerki başarıyı yordama (tahmin etme) yolunu tutmuşlardır. Bireyin bugünkü başarısı kendi yaşında ve aynı koşullar altında içinde olan öteki kişilerin ortalama başarıları ile karşılaştırılır. Kendi yaş ve durumuna göre başarısını ölçmek yöntemi ile insanın zekası orta , üstün yada düşük olarak değerlendirilir. Böylece zeka testi aslında bir başarı testinden çok ayrı birşey değildir. Ancak , zeka testindeki problemlerin diyaknostik değer taşıyan , yani ilerideki fikirsel başarıyı yordamamızı sağlayan nitelikte olmasına dikkat edilir. Bu yüzden zeka testlerindeki maddeleri hazırlamak oldukça zordur.Bunlar , çeşitli metodlarla teşhis ve ileriyi tahmin değerleri olup olmadığı denenip kontrol edildikten sonra, bu maksat için kullanılır. Bu testlerin zekayı yüzde yüz kesin olarak ölçtüğü de ileri sürülemez. Bunların hepsinin hata payları vardır. Bütün testler kullanılırken hata payları dikkate alınmalıdır.
Bireysel zeka testleri
İlk defa uygulamada yararlı olan testlerin temelini Fransa’da Alfred Binet atmıştır. Binet parlak ve donuk zekalı çocuklarla arasındaki ayrılıkları ölçmek isteğiyle çok çeşitli ölçümler yaparak , 1905 yılında Simon’la beraber ilk pratik zeka testi sayılabilecek testi geliştirdi. Birinci Dünya Savaşı Amerika’yı hazırlıksız ve ordusunu yetersiz yakalayınca ordu kadrolarını acele doldurmak zorunluluğu ortaya çıktı. Bunun üzerine psikolojik testlerin geliştirilmesine ve kullanılmasına hız verildi. Aynı şekilde İkinci Dünya Savaşı sırasında da psikoljik testler çok miktarda kullanıldı ve yalnız zeka testlerinde değil kişilik testlerine de önem verildi.
Zeka testleri
Cronbach (1960) ilk zeka testi geliştiricilerini bir ormana bilinmeyen bir hayvanı avlamaya giden avcılara benzetir. Herkes zeka diye birşeyin olduğuna inanır , fakat tanımını yapmak oldukça güçtür. Binet ve arkadaşları zekanın ölçülmesine yönelen , yıllar süren araştırmalar yapmışlardır. Avuç içi çizgilerinden , fiziksel özelliklere kadar çok şeyleri ölçmüşlerdir. Sonunda en iyi çareyi ayrı ayrı yetenekleri değil de karmaşık zihin fonksiyonlarını ölçmede bulmuşlardır. İşte Binet’in getirdiği en önemli yeniliklerden biri zekanın ayrı ayrı fakültelerin toplamı yerine genel bir faktör olduğudur. Bugün Binet testlerinde zeka kavramı soyut düşünme yeteneği olarak tanımlanmaktadır.
Bugün zeka testleri terimi yerine Genel Zihin Yetenekleri Testleri veya Genel Akademik Yetenekler denilmektedir. Çünkü “zeka” terimi çoğu zaman doğuştan olan zihinsel üstünlüğü akla getirmektedir. Oysa bu testlerde ki başarı bu çeşit “zeka” kavramına girmeyen birçok faktörler tarafından etkilenmektedir. Batı toplumlarında gelişen bilgi , beceri ve tutumlar test sonuçlarını etkilemektedir. “Zeki” saydığımız bir insan eğer testin gerekli saydığı koşullarda yetişmemişse bu testte başarı sağlayamayacaktır. Her insan gelişen ve gelişmeyen bir potansiyelle doğar. Binet testleri potansiyel hakkında ancak çok dolaylı bilgi verebilir. Potansiyeli ancak eylem , davranış şeklinde gözleyebilir ve ölçebiliriz.
BİNET TESTLERİ
İlk Binet – Simon ölçeği 1905 tarihinde hazırlandı . Bu test zorluk sırasına göre dizilmiş 30 problemden oluşmuştu . 1908’de test genişletildi ve problemler ilk defa yaşlara göre ayrıldı . Binet parlak ve donuk çocukları incelerken zihinsel yeteneklerin yaşla artığını gözlemişti . Yaşça büyük bir çocuk küçük bir çocuğa oranla yargılamada , uygulamada , diğerlerinin fikirlerini tartmada daha üstündür. Böylece iyi bir zeka testindeki maddeler yaşça küçük çocuklara nazaran büyük çocuklar için daha kolay olmalıdır. Böylece Binet test problemlerini yaşlara göre ayırdı. Binet testleri Amerika’da ilgi ile karşılandı. Binet testinin Amerika’da ilk uyarlaması (adaptasyon) Stanford Üniversitesi’nde 1916’da yapılmış ; daha sonraları 1927 , 1960 , 1972 ve en son 1986 revizyonları yapılmıştır. Halen en fazla kullanılan zeka testlerinden biri olan Stanford – Binet testi 2 yaştan yetişkine kadar yaşları içine alan testlerden meydana gelmiştir. Testlerin yaş düzeylerine göre ayrılması ortaya zeka yaşı kavramını atmıştır. Zeka yaşı çocuğun hangi yaştaki çocuklar düzeyinde fonksiyon gösterdiğini anlatır. Eğer bir çocuk 6 yaştaki averaj çocuklar kadar başarı gösteriyorsa o çocuğun zeka yaşı (ZY) 6’dır deriz. Eğer çocuğun takvim yaşı (TY) 5 ise çocuk kendi yaşıtlarına göre bir yıl daha üstündür. TY 7 ise yaşıtlarından bir yıl geridir diyebiliriz. İşte zeka bölümü (ZB) ZY’nin TY’ye bölünüp 100’le çarpılmasıyla elde edilir :
ZY
ZB= * 100
TY
Stanford – Binet Testlerinde anlaşılmasındaki kolaylıktan dolayı zeka yaşı kavramı halen kullanılmaktadır , ancak zeka normal eğrideki dağılıma göre hesaplanmaktadır.
Örnek : 10 yaşında bir çoçuk 8. ve 9. yaşın bütün problemlerini çözmüştür. O halde , 9. zeka yaşı seviyesindedir. Bu çocuk ayrıca 10. yaştan 2 testi çözer , 11. yaştan 1 testi yapabilir , fakat daha üst seviyede başka problemleri çözemezse ,
10. yaş 2 puan
11. yaş 1 puan
3 puan
Her puan iki aylık zaman birimine denk olduğu için 3 * 2 = 6 ay. Çocuğun zeka yaşı 9.5 dir.
Wechsler Testleri
Wechsler testi de yine çok kullanılan testler arasındadır. Amerika’lı
psikolog David Wechsler tarafından Wechsler Zeka Ölçekleri üç takımdır. Bu takımlarla 4 yaşından başlayarak her yaş düzeyinde bireylerin zihin seviyeleri ölçülmektedir.
WAIS-R (Wechsler Adult Intelligence Scale-Revisted) adı altında bilinen Wechsler Yetişkinler Zeka Ölçeği 16 yaş ve daha yukarı yaştaki yetişkinler için kullanılmaktadır. Bu testin çocuklar için geliştirilen sürümü ise WISC III (Wechsler Intelligence Scale for Chilren-III) adıyla anılan Wechsler Çocuklar Ölçeği adıyla anılmaktadır. WISC III 6 ile 16 yaş dönemindeki çocukların zihin seviyesini ölçmek için hazırlanmıştır.
WPPSI (Wechsler Preschool and Primary Scale of Intelligence) Wechsler Okul ve Okul Öncesi Zeka Testi olarak adlandırılan zeka testi okul öncesi 3 yaşından okulun ilk yılınıda kapsayacak şekilde 6.5 yaşına kadar olan çocukların zihin seviyesini ölçmek için geliştirilmiştir.
WAIS-R ve WISC-III testlerinde sözel ve sözel-olmayan iki temel bölüm yer almaktadır. Her iki bölümdeki sorular birbirinden tümüyle farklı niteliktedirler. Sözel kısımda kelimelerin sözlük tanımı veya bir cümlenin yorumlanması ya da bir matematik sorusu gibi daha bilindik türden problemler yer alırken, sözel-olmayan kısımda resimlerin mantık sırasına göre dizilmesi , küçük nesne parçalarının birleştirilmesi gibi şeyler istenmektedir. Kişilerin sözel ve sözel-olmayan bölümlerdeki başarıları genellikle birbirine yakın olmasına rağmen, dilsel bozukluk gösteren kişilerde veya başka türden çevre etkilerine maruz kalmış kişilerde iki kısım arasında büyük farklılıklar gözükebilmektedir. WAIS-R ve WISC-III testlerinde her iki bölüm için değişik bir puan verilmesi
kişilerin özel yetenekleri hakkında daha detaylı bilgi edinmemizi sağlar.
Stanford-Binet , WAIS-R ve WISC-III testlerinin tümünde, konuyu
bilen bir kişinin testi özel olarak kendisinin uygulaması gerekmektedir, bu
açıdan testlerin uygulanması zor ve zaman alıcıdır. Yeni geliştirilen bazı
testler grup halinde uygulamaya izin vermektedir. Bu tür testlerde cevaplar testi uygulayana doğrudan verilmez, kalem ve silgi kullanılarak test kağıdı üzerinde verilir. Bu tür testlerin toplu halde uygulanabilmesi bir avantaj sağlarken, cevapların sadece yazılı olarak verilebilmesi, sorulacak soru türleri üzerinde kısıtlamalara sebep olmaktadır. Aşağıda Wechsler Yetişkinler Zeka Testinin ana bölümleri ve 11 alt testi kısaca tanıtılacaktır.
Sözel Testler :
Genel Bilgi : En kolaydan en zora doğru 29 sorudan meydana gelir. Amerikan kültüründe yetişmiş bir insanın öğrenme fırsatı bulabileceği çok çeşitli genel bilgi sorularıdır.
Yargılama: Günlük yaşamda karşılaşılabilecek problem durumlarında ne yapılmasını soran , atasözlerinin açıklaması istenilen 14 sorudan meydana gelmiştir. Pratik yargılamayı ve sosyal yaşama uyumu ölçmeğe yönelmiştir.
Arithmetik : İlkokul arithmetiğine benzer 14 problemden meydana gelmiştir. Her problem okunur , problemin akıldan çözülmesi istenir. Zaman sınırlı testlerdendir.
Benzerlikler : İki kavramın birbirine ne bakımdan benzediğini soran 13 sorudan meydana gelmiştir.
Sayı dizisi : 3 haneden 9 haneye kadar okunan sayıların tekrarını isteyen bir testtir. İkinci kısmında sayıların tersten tekrarı istenir.
Kelime hazinesi :Zorluk sırasına göre dizilmiş 40 kelimenin anlamı sorulur.
Performans Testleri :
Performans testlernin hepsi zaman sınırlıdır.
Şifre : Sayılarını altında boş bırakılan kutulara yukardaki anahtarda gösterilen işaretlerin doldurulmasını gerektiren bir alt testtir.
Resim tamamlama : Önemli bir kısmı eksik olan resimlerdeki eksikliklerin bulunması istenir.
Küplerle desen : Beyaz , kırmızı ve yarısı beyaz yarısı kırmızı boyanmış küplerle kağıt üzerine çizilmiş bir desenin aynısının yapılması istenir.
Resim düzenleme : Sırası karışık resimlerin anlamlı bir hikaye yapacak şekilde düzenlenmesini ön gören 8 takım resimden meydana gelmiştir.
Parça birleştirme : Parçalara ayrılmış 4 resmin birleştirilmesi istenir.
Wechsler Testlerinin değerlendirilmesi neticesinde 3 ayrı puan elde edilir. 1. Sözel Zeka Bölümü , 2. Performans Zeka Bölümü , 3. Tüm Zeka Bölümü.Bu puanlar kendi yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında bireyin başarı seviyesini gösterir.
Wechsler Çocuklar için Zeka Testi’nin 1974 yılında Amerika’da yeniden uyarlaması ve standardizasyonu yapılmıştır (Wechsler , 1974). Testin bu yeniden düzenlenen formu Türkçe’ye uyarlanmış (Savaşır ve Şahin, 1978; Savaşır ve Öktem , 1979) ve Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden seçilen 6-16 yaş arası 1600 çocuğa uygulanarak standardizasyon çalışması tamamlanmıştır (Savaşır ve Şahin, 1986).
Zekanın Nüfus içinde Dağılımı
Bir yeteneğin hiç kimsede tamamıyle eksik olduğu ileri süremez. Her
yetenek her insanda az çok bulunur. Ancak , bunların nicelikleri farklıdır. Çeşitli yetenekler ayrı kişilerde çeşitli ölçülerde bulunur. Biyolojik olsun , psikolojik olsun bütün özellikleri ve yetenekleri bakımından insanları bir sıraya dizmek mümkündür. Örneğin , aynı yaşta ve aynı cinsten bir gurubun boyları ölçülecek olursa , bunların en kısa boyludan en uzun boyluya kadar bir sıraya girdiği görülür. Ancak , ilginç olan nokta , bunlardan pek azının çok kısa boylu , pek azının çok uzun boylu , büyük çoğunluğu ise , orta boylu olmasıdır.
Boy
(a) Otuz kişilik bir sınıfta öğrencilerin boyunu gösteren profil. Çok kısa yada çok uzun olanlar genel nüfus içinde azınlığı teşkil eder. (b) Yatay eksen boyu , dikey eksen öğrenci sayısını gösterecek olursa , bu durumun eğrisini bir çan şeklini gösterir.
Bunların bir eğrisi meydana getirecek olursa , orta boydakiyığılmadan , çok uzun ve çok kısa olan bireylerin sayısının azlığından ötürü , bir çan şekli oluşur. Buna normal dağılma eğrisi veya Gaus eğrisi denir.
Zeka da tıpkı bunun gibi normal bir dağılım gösterir. İnsanlar arasında zeka bakımından büyük farklar vardır. İnsanların çoğunun zeka bölümü ortalama 100 olmak üzere , 90 ile 110 arasında değişir. Herhangi bir toplumda , büyükçe bir gurupta zeka bölümü , normal olasılık eğrisine uygun bir dağılış gösterir.
70 80 90 100 110 120 130
Zeka bölümlerinin nüfus içindeki dağılımı
Zeka Geriliği :
Zeka ile bilişsel fonksiyonlar arasında paralellik vardır. Zeka gelişimi bebeklik, çocukluk ,ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde önemli değişiklikler geçirerek devam eden önemli bir süreçtir. Çocuğun 5 yaşından sonraki zeka gelişim süreci erişkin dönemler için önemli bir gösterge iken 5 yaşından öncesi erişkin dönem için kriter sayılmaz. Zeka seviyesi için kullanılan terim IQ zeka bölümü olarak bilinen iki kelimenin (Intelligency Quotient) baş harfleridir. Zeka ölçümü için değişik testler kullanılmaktadır. Sonuçta çıkan değerler kişinin zeka seviyesini gösterir. Zeka geriliği bilişsel yetilerin tümünü etkileyecek şekilde zeka gelişiminin geri ve yavaş olması ile karakterize bir tablodur. Bir kişiye zeka gerisi diyebilmek için IQ katsayısının 70 in altında olması ve günlük yaşamında işlevselliğinin bozulmuş olması gerekir. Hafif derecede zeka geriliklerinin toplumda görülme oranı %2-3 iken orta ve ağır derecedekilerin oranı % 0,3 tür. (Binde 3) Zeka geriliği nedenleri arasında en sık olarak kromozomal anormallikler suçlanmaktadır(%40). Bunun yanında sebebi açıklanamayan zeka gerilikleri ve genetik nedenli zeka gerilikleri de vardır. Ayrıca doğum sırasındaki bazı travmalar ve doğumun uzun sürmesi gibi nedenlerde zeka geriliğinde neden olarak suçlanmaktadır. Zeka geriliğinin en önemli belirtisi kişini yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesidir. Ayrıca kas kontrolü yani motor gelişimi dili(lisanı) kullanma yeteneği bozuk , anlama ve kavrama yaşıtlarından geridir. Ayrıca bazı zeka gerisi kişiler ciddi akıl hastalıkları gibi belirtilerle karşımıza çıkabilir. Zeka geriliklerinin tanınmasının önemi gerekli eğitimle bu kişilerin topluma ve ailesine kazandırılmalarının mümkün olmasıdır. Bu nedenle ciddi düzelmeleri tedavi ile sağlamak çoğunlukla mümkün olmasa da bu işlevselliği sağlamak ailenin ve toplumun yükünü ciddi manada azaltacaktır.
Bir de zeka geriliği ile karışan özel öğrenme bozuklukları ile ayrım yapıldığında tedavi daha kolay olmaktadır.
Özel öğrenme güçlüğünde zeka normal veya normale yakın olduğu halde zihni fonksiyonların bazılarındaki yetersizlik dolayısıyla öğrenmede zorluk ortaya çıkar:
1. Gelişimsel matematik öğrenme bozukluğu
2. Gelişimsel yazma zorluğu
3. Gelişimsel okuma zorluğu
4. Gelişimsel telaffuz zorluğu
Bu durumlar zeka geriliği olmayıp tedavileri mümkündür.
Zeka Bölümü Nüfus İçindeki Oran
0-24
25-49
50-69
70-79
80-89
90-109
110-119
120-129
130-+ Aptal
Budala Geri Zekalı
Ahmak
Düşük Zekalı
Tutuk Zekalı
Orata Zekalı
İleri Zekalı
Üstün Zekalı
Çok Üstün Zekalı
%2
%7
%16
%50
%16
%7
%2
Zeka derecelerinin normal dağılımı
Bazı psikologlar , çeşitli öğrenim seviyeleri için ne ölçüde zekaya ihtiyaç olduğunu gösteren incelemelere dayanan tahminlerde bulunmaktadırlar. Aşağıdaki tablo böyle bir incelemenin sonuçlarını göstermektedir.
Zeka Bölümü En Üsütn Öğretim Seviyesi
50’den aşağıya
50-59
60-69
70-79
80-89
90-109
110’dan yukarı Aptal ve Budala
Ahmaklar
Ahmaklar
Düşük Zekalılar
Tutuk Zekalılar
Orata Zekalılar
Zekiler
İlk okulun 1. sınıfına bile giremezler
1. bazen 2. sınıf çalışmalarını başarabilirler
3.ve 4. sınıfları okuyabilirler
4.ve bazen 6. sınıfları başarabilirler
7. bazen 8. sınıfları başarabilirler
Üniversiteye gidebilirler
Zeka bölümleri ve öğrenme seviyeleri .
Bu tahminler kesin değildir. Bu çizelge çeşitli zeka bölümlerinde bulunan kişilerin ortalama başarılarına bakılarak meydana gelmiştir
Üstün Zeka :
Zeka dağılım eğrisinin bir ucunda zeka geriliği gösteren kişiler yer alırken diğer ucunda ise üstün zekalı kişiler yer almaktadır. Toplumun oluşturan kişilerin ancak %2'lik bir bölümü 130 ve üstündeki IQ derecesine
sahiptir. IQ derecesi 140'ın üzerine çıkıldığında bu oran % 0.2 ye
düşmektedir.
Üstün zekalıların tipik örnekleri onları sakar , utangaç , sosyal açıdan
akranlarıyla uyumsuz gibi gösterse de bir çok araştırma onların tam
tersine bir çok şeyi ortalama insandan çok daha iyi yapabilen , iyi uyumlu ,
sevilen kişiler olduğunu ortaya koymuştur.
Lewis Terman tarafından yapılan 1920 yılında başlatılan bir çalışma
halen devam etmektedir. Bu çalışmada IQ derecesi 140'ın üzerinde olan
1500 üstün zekalı çocuktan oluşan bir grup 60 yıl boyunca düzenli aralıklarla takip edilmektedir. Başından itibaren bu gruptaki kişiler fiziksel , akademik ve sosyal açıdan , normal akranlarına göre daha ileride olmuşlardır. Genellikle daha sağlıklı , daha uzun , daha ağır ve daha kuvvetli oldukları gözlenmiş , okulda daha başarılı olmuşlar ve normal kişilere göre daha iyi sosyal uyum sergilemişlerdir. Bütün bu avantajlar , kariyer başarısına dönüşmüş , bu kişiler normal insanlara göre daha çok ödül almış , daha fazla maddi gelir elde etmiş , sanat ve edebiyata daha fazla katkıda bulunmuşlardır. Örneğin bu gruptaki kişiler 40 yaşına geldiklerinde , toplam olarak 90 kitap , 375 oyun ve kısa hikaye, 2000 makale yazmışlar, 200 üzerinde patente imza atmışlardır. Hepsinden önemlisi bu kişiler hayattan tatmin olduklarını diğer kişilere göre daha fazla belirtmişlerdir.
Bu çalışma diğer yandan , üstün zekalı olmanın her zaman başarılı bir
grafik çizmeyi garantileyemeyeceğini de göstermiştir. Terman'ın incelediği
grupta bazı önemli başarısızlıklara da rastlanmıştır. Başka çalışmalardan
da anlaşıldığı üzere üstün zeka her alanda düzgün bir dağılım
göstermemektedir. Yüksek IQ derecesine sahip bir kişinin akademik
konularda ille de başarı göstermesi gerekmemekte, ancak konulardan
bir veya bir kaçında olağandışı bir üstünlük sergileyebilmektedir. Yüksek
bir IQ derecesi , her şeyde başarı anlamını kesinlikle taşımamaktadır.
Yapay Zeka :
Yapay zeka bir bilgisayarın ya da bilgisayar denetimli bir makinanın ,
genellikle insana özgü nitelikler olduğu varsayılan akıl yürütme , anlam
çıkartma , genelleme ve geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi yüksek
zihinsel süreçlere ilişkin görevleri yerine getirme yeteneği olarak kabaca
tanımlansa bile yapay zeka kavramı üzerinde çok tartışılan , bir konudur.
'Yapay' kelimesinin buradaki anlamını basitçe yaşayan bir organizma
değil bir bilgisayar tarafından yerine getirilme olarak , 'zeka' ise bilgi ve
akıl yürütme yeteneklerinin bir amacı olan etkinlerin gerçekleştirilmesinde
kullanılması olarak tanımlayacak olursak , bu gün makineler zeki olarak
sınıflandırılabilecek bir çok şey yapabiliyorlar. Yapay zeka
araştırmacıları temelde 'makinelerin yarın yapabileceklerini' artırmak
üzere bilgisayar yeteneklerinin sınırlarının genişletmeye uğraşıyorlar.
Bilinç , sınıflama yeteneği ve seçme yeteneği zeki davranışın yapı taşlarını
oluşturmaktadır. Yapay zeka konusundaki araştırmacılar bilgisayarların
bu alanlardaki yeteneklerini geliştirmek üzere büyük adımlar
atmaktadırlar.
Yapay zeka konusundaki araştırmalar sayısal bilgisayarların 1940'lı
yıllarda geliştirilmesiyle birlikte başladı. Bunu izleyen yıllarda
bilgisayarların çok karmaşık mantıksal işlemler içeren satranç oynama ,
teorem kanıtlama gibi problemleri ustalıkla çözebilecek şekilde
programlanabilecekleri ortaya konuldu. ancak bu yetenek , yüksek
zihinsel işlemler yapabilme gücünden çok , simgeler üzerinde çok sayıda
işlemi büyük bir hızda gerçekleştirebilme gücünden kaynaklanıyordu.
Henüz bilgisayarların insan zekasının çok uzağında olduğu günümüzde ,
yapay zeka çalışmaları açısından çok önemli bazı gelişmeler yapılmış
olması konuda umut verici gözükmektedir. Bunlar arasında karar verme ,
doğal dil anlama ve örüntü tanıma alanlarındaki sonuçları sayabiliriz.
Grafik görüntülerinin tanınması , kavrama ve soyutlama gibi süreçleri
içermesi dolayısıyla yapay zeka kapsamındadır. Program yazabilen
bilgisayar programlarının geliştirilmesi konusu da yapay zekada umut
veren çalışmalar arasındadır.
Uzman sistemler olarak anılan bilgi tabanlı yazılım sistemleri , belirli bir alanın önde gelen uzmanlarından derlenmiş bilgilere dayanarak düzenlenmiş çok sayıdaki "eğer ... ise .... dir" biçimindeki kuraldan oluşmaktadır.
Bilgisayarların Ingilizce, Fransızca gibi doğal dillerde verilen komutları
anlamasını sağlayan programların yazılımında da önemli gelişmeler
olmuştur. Ayrıca bir dilden diğerine tercüme, veya sözlü komutu
anlayarak yerine getirme gibi uygulamalarda bulunmaktadır.
Zeka Bölümü Değişir mi?
Tanınmış psikolog Robert S. Woodworth’un söylediği gibi , çocukken geri zekalı olanlar yetişkinlikte de geri zekalıdır.Çocukken parlak zeka gösterenler yetişkinlikte de parlak zekalı olurlar.Bu kurala uymayan haller , bu kuralı sarsacak kadar çok değildir. Yani belli bir sınır içinde zeka bölümü sabit kalır. Bununla beraber , fikirsel bakımdan hareketli , uyarıcı çevrelerin , zeka bölümünü bir miktar artırdığı , kültür bakımından kısır çevrelerin ise , zeka bölümünü azalttığı gözlenmiştir. Aşağıdaki çizelgede , Amerika’da kültürce geri kalmış dağlık bir bölgede yaşayan çocukların zeka bölümlerindeki azalmayı göstermektedir.Birey , böyle kısır bölgelerde ne kadar uzun zaman kalırsa , zeka seviyesi de bundan o kadar etkilenir. Bunun tersi de doğrudur. Bireyin içinde yaşadığı çevre , kültür ve ruh sağlığı bakımından ne kadar olumlu ise , zeka o kadar gelişme olanağı bulur. Çevrenin zeka bölümünü ne ölçüde etkilediği , tam
birşekilde saptanamamıştır.
YAŞ 8 9 10 11 12 13 14 15 16
Z. B . 87 87 80 78 78 77 75 71 66
Fikirsel yönden uyarıcı olmayan bir çevrede çocukların zeka bölümünde görülen gerileme (Dağlık bölgede yaşayan çocukların zeka bölümlerinin ortalamalarından meydana gelmiştir).
Zekanın çevre etkileri ile (+) ve (-) olmak üzere 15 puan kadar farkedebileceği ileri sürülmektedir.Örneğin , orta düzeyde kültür koşulları içinde zeka bölümü 100 olabilecek bir kişi , olumsuz çevresel koşullar içinde yetişecek olursa , zeka bölümü 85’e kadar düşbilir. Buna karşılık, kültürel yönden uyarıcı bir çevrede yetişen aynı zeka bölümündeki bir kimsede de zeka bölümü , 115’e kadar yükselebilir. O halde , zeka bölümünde belli ölçüde bir kararlılık varsa da, zekanın eskiden sanıldığı gibi değişmez olmadığı da anlaşılmaktadır. Güdülenme durumunda bir değişiklik , tensel ve duygusal arızaların giderilmesi, kişilerin zihin güçlerinde önemli gelişmelere yol açmaktadır. Shutleworth adındaki psikolog da , buna yakın bir sonuca varmaktadır. Kendisi öğrencilerin testle ölçülmüş zekalarnın ,
% 75 ’i üzerinde kalıtım
% 21 ’i üzerinde çevre % 4 ’ü üzerinde tesadüf
etmenlerinin rolü olduğunu ileri sürmektedir. Böylece zeka gelişimi üzerinde çevrenin bir etkisi olmakla beraber , bunun kalıtımın etkisini yok edecek kadar kuvvetli olmadığı anlaşılmaktadır.
Üzerinde en çok araştırma yapılan yetenek , zekadır. Zeka , muhtelif psikologlar tarafından değişik şekillerde tanımlanmıştır. Tek etmen kuramına göre zeka ; soyut düşünme , problem çözme ve çevreye uyma yeteneği gibi genel bir zihin gücüdür. Çift etmen kuramına göre zeka G etmeni denilen genel bir zihin gücü yanında bireyde çeşitli başarılı alanlarda değişik kuvvette beliren ve S etmeni denilen özgül güçlerden meydana gelmektedir. Çok etmen kuramına göre ise zeka birçok özgül zihin güçlerinin bir araya gelmesinden oluşan genel bir zihin seviyesidir. Zekayı , öğrenme gücü , genel akademik yetenek olarak tanımlayanlar çoğalmaktadır.
Zeka büyük ölçüde kalıtsal olup , beynin yapısına ve gelişimine bağlı bir zihin gücü olmakla beraber , son zamanlarda yapılan araştırmalarda çevresel etmenlerin de zekayı etkilediği meydana çıkmıştır.
Genel zekadan başka resim , müzik , mekanik güç gibi birçok yetiklikler üzerinde de araştırmalar yapılmakta ve çeşitli yetiklik testleri geliştirilmektedir.
Kaynakça
Prof. Dr. Feriha Baymur , Genel Psikoloji.
Doç.Dr. İbrahim Ethem Başaran , Eğitim psikolojisi : Modern Eğitimin Psikolojik Temelleri.
Prof. Dr. M. Orhan Öztürk , Ruh Sağlığı ve Bozuklukları.
Clifford Ç. Morgan Psikolojiye Giriş Ders Kitabı
Prof. Dr. İbrahim Ergüven Psikolojik Testler''
Alıntıdır:http://www.google.com.tr/#q=+www.aoa.edu.tr%2Fcankoy%2FZEKA.doc+
Şaban Aktaş tarafından 9/20/2014 5:55:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
" Burada anne babalara, devlete ve eğitimcilere büyük sorumluluk düşmektedir elbette. Okul, çocuğu doğru ve zamanında yönlendirmelidir. Veliler de bilinçli hareket ederek, çocuklarının istemediği meslekler/alanları, O’ nlara dayatmamalıdır. "
Seyfettin Bey, yazınıza yerden göğe katılıyorum; bir insanın hangi dalı seviyorsa, istiyorsa, hatta o konuda becerisi varsa o mesleğe doğru yönlendirilmesini. bu işe ilkokulda başlanılmasını istiyorum; ama bu bugünkü eğitim sistemi ile mümkün mü bu?
İlk yanlış üniversite seçerken yapılıyor.
hadi diyelim üniversite de Allah yardım etti istediğimiz yere yerleştik, ya mezun olunca ne olacak. adamın Çocuklara karşı zerre sevgisi yok ama puanı öğretmenliği tutmuş diye öğretmen olmuş (!) Bu öğretmenden nasıl bir performans beklenir ki. Kan görmeye dayanamayan diğer şahıs doktor olmuş.
Diğer yanda öğretmenlik için yanıp tutuşan bir çocuk ama önünde kocaman engeller var. diğer branştaki arkadaşları 60 puanla atanırken o, 80 alsa bile atanamıyor. Bu bir kısır döngü halinde devam ederken ne yapacak bu genç insanlar.
Hayata atılması ve bir yerlerden başlaması gerekiyor. O da ideali uğruna birkaç kez şu KPSS zulmüne katlanıyor ama bakıyor bir sonuç yok, üstelik yaş geçiyor önüne çıkan ilk işe atlıyor. Sevmediği bir işte ne kadar mutlu olur, ne derece verimli olur hak getire...
Kanayan bir yaraya parmak bastığınız için kutlarım
saygılar
Üç eylül(2014) Çarşamba günü ne yaptım biliyor musunuz, 63 Yaşımda yeniden üniversiteye kayıt oldum(E.A.Ü. A.Ö. F. Kamu Yön. devam). Bu üniversite denilen okul var ya aslında, hayâtın kendisi...
Öyle güzel ve değerli yazı yazmışsınız ki; yorumlamak için sayfalarca yazı yazmaktan üşenmem.
Bizim milletimiz, desinler diye ya da bir işime yarar diye okumaya çalışıyor, oysaki, okumak; yaşamak demek...
Yolda yürürken telefoncuğuna bakarken, içinde farkında olmadığı dünyâya toslayan yolcular ne garip.
Bilim ve tekniğe meraklı olmak, hayâtın küçük bir çakmak taşı.
Hızlı zengin olmak kadar tehlikeli bir şey yok!.
Saygılarımla...
kadiryeter Kadir Yeter. 20.9.2014 TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=133785
Entellektüel-41