- 623 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
kadınım ben
KADIN Kadınım ben. Bahar mevsiminde dünyaya annesinin sancıları arasında gözlerini açmış, adı aylarca konamamış bir kadın . Çocukluğumu başkalarının gölgesinde geçirmiş, bir erkeğin elinden içmişim suyumu , bir erkeğin cılız sesi arasında dalmışım öğlen uykularıma.Bir çok sabaha anne bakışlarının sıcaklığı arasında uyanamamışım. Annem, bir yürek işçisi gibi tarlalarda çalışırmış ben daha kundaklıkken . Annem çok sevmelerin, yorgun düşmelerin kadınıymış . Dala konan her serçeyi ahenkle izlermiş , her birine kendi bohçasındaki renklerden isimler bahş edermiş .Yıllanmış ceviz ağaçlarını , evin kedisini , sokağın delisini , babamın mavi gömleklerini, beni , bizi , her şeyi çok severmiş . Çok sevmelerin kadınıymış annem . Bana da öğretmiş sevmeleri , annem gibi bir kadınım ben de; acının eşiğinden geçen , yolun solundan yürüyen , zamanın raksını izleyen ...
Kadınım ben . Henüz yedisinde. Bir parkın içinde dünyasını kuran, masmavi bir gökyüzü altında umutla koşan ,ellerini renkten renge boyayan, kara tahta önünde okul maceresına başlayan , annesi ile can bulan hayat serüvenini başkalarıyla sürdüren ..
Kadınım ben . Henüz on beşinde.Küçücük yüreğinde bir dünya dolusu sevda taşıyabilen .. Kimi zaman kırılgan , kimi zaman alıngan , kimi zamanda aşkın yedi rengi ...Tutkunun ırmağı, Salome’nin hırsı , düşbaz bazen de haylaz bir kadın . İklim iklim hayalleri olan , babasını kıskanan , sevdasına beşik kuran , güneşi ensesinde hisseden deli dolu bir kadın .Kalbi koşar gibi atan , aklı telaşa takılan …
Kadınım ben . Henüz yirmi beşinde …Yüzünde bir erkeğin sadakati, bir bebeğin gülümsemesi, boynunda annesinin oyalı tülbendi, bedeninde çiçek fistanlı bir kadın. Yeri gelince bir memleket gibi hamur kokan, yeri gelince zencefil kokulu bir başkent oluveren. Bazen bir çınar ağacı kadar gür ve güçlü, bazen de bir kelebek kadar kırılgan ve narin. Hazineleri harap yüreğinde barındıran, sevgiyi arz-talep ilişkisine bırakmadan armağan eden bir kadın.
Kadınım ben. Henüz otuz beşinde. Sabah kahvaltılarının ekmek kokusu, ikindi vakti içilen çayın huzuru. Her şeyin usul durulduğu saatler, mevsimlerin hazırlığıyım. Kışın sıcaklığı, yazın ferahlığı. Arayış içinde koşan, anlamlandırmaya çalıştığı geçmişiyle boğuşan. Akıp giden zamanda yerini bulmaya, hayatı anlamlandırmaya çalışan. Bir filme, bir şarkıya, bir yazıya ağlayan...
Kadınım ben. Henüz kırk beşinde.Bir pencere kenarında bekleyen, yalnızlığıyla cebelleşen, yol gözleyen, gökyüzünün yarısını omuzlarında hisseden bir kadın. Son bahar akşamlarında sararmış yapraklarla kendini bir tutan, saçlarına tutam tutam aklar düşen, yüreğini bir mektubun içinde saklayan. Şairin de dediği gibi özgürlüğü yalnızlığı olan, ruhunun tekâmül tohumlarını toplamaya hazırlanan.
Kadınım ben. Nihayet elli beşinde. ..Sessizce ölümü bekleyen ,safran sarı bir ayrılığa hazırlanan, kendisini hesaba çeken , defterinde yazılanları gözlerinin önünden geçiren , çocukluğuna koşup giden , bir yanında annesinin kokusunu , bir yanında babasının gözlerini taşıyan bir kadın . Yüreğinde bir erkeğin sevgisinin sonsuzluğunu paylaşan, her yeri evlat bürünen bir kadın. Geçmişin ve geleceğin ince ayarında akort değiştiren . ..
Kadınım ben. Sabrın diğer adı . Sevdi mi her kusuru hoş gören. Kimi zaman tarih yazan kimi zaman tarihin derinliklerinde kaybolan. Cennetin ayaklarının altına serildiği, merhametin yüreğinin her karışına işlendiği, acının olgunlaştırdığı, nesli bedeninden akan, bir mevsim ilim bir mevsim annelik, bir başka mevsimde de hüzün yüklü bir kadın…