İŞTE BÖYLE SEVİLİR
Öyle emin bir yerdi ki ... Darulemanıydı , sığındığı huzur limanıydı ... Başını koyduğunda ; dakikalarca uyuyakalır , sükûta dalardı dizlerinde .
Anne şefkatiyle okşanan saçlarının her bir telini ; dara çekilen idam mahkûmu edasıyla boynuna doladığını gördükçe , sevdiğine tebessümler ediyor , yapma ne olur diyordu ...
Ama biliyor ve inanıyordu ki ... Uğruna can feda etmeyi , canına nimet bilen bir yiğitti sevdiği . Fakat yine de , yapma ne olur diyordu şen kahkahalar atarak .
Başını kaldırıp doğrularak , sanki yanağına kondurduğu busenin bedelini öğrenmek istercesine sordu .
-- Sükûta eriyor , huzur deryasının en derinlerine iniyorum yanında . Öksüz büyüdüm ama , bir kez olsun anne şefkatinden mahrum koymadın beni . Küçükken kaybettiğim babamın şefkat ve muhafazasını ; etrafı kalın surlarla çevrilmiş muazzam bir kale gibi sende buluyor ve sığınıyorum sana . Soğukta üşüyen bir serçe gibi pencerene her gelişimde , hep beni beklerken buluyorum seni . Hemen açıyor ve içeri alıyorsun , ısıtıveriyorsun beni . Dokunmadan hem de ... Üstelik , ben sana muhtaçken ... Hiç bir şey beklemezken , istemezken benden ... Ferhat’ın ve Mecnun’un adı çıkmış bir kere ... Ya onlar seni görselerdi bir kez ah !.. Bunun adı nedir sahi ?.. Sonra bende ne buluyor da ne görüyorsun ey can ?..
Lütfen biraz izin verir misin bana dedi ve gözlerini yumarak başını göğsüne eğip , sükûta daldı . Öyle daldı ki ... Zaman ve mekân geride kalmış , ruh kuşu Diyarı Rum’a inip , Sarrafların Sultanı Hüdavendigârı Mevlana’nın evinin penceresine konuvermişti sanki ...
Nice sonra gözlerini açtığında , sevgiliyi dizinde uyurken görüp tebessümler etti ve ...
-- Ey bana benden de yakın olan !.. İki bedende bir ruh olan sevgili !.. Ey silinmiş tertemiz gönül aynasında , bana beni seyrettiren can !.. Sen öyle bir saklı definesin ki ... Hepsi de birbirinden kıymetli ,paha biçilmez cevherle dolusun . Öyle bir kimyadır ki senin nefesin !.. Dokunduğu her şeyi cevhere döndüren efsanevi ’ Kibriti Ahmer ’ gibi ...
Daha devam edecekti ki ... Gözlerinden sağanak yağmurları inan Dilruba sözünü yarıda kesti istemeyerek ...
-- Ne olur yeter !.. Bu hazza daha fazla dayanamayacağım ben !.. Korkarım , biraz daha devam edersen eğer , kendime aşık olacağım ben !..
-- Ben de onu istiyorum zaten . Benim aşık olduğuma sen de aşık olasın diye . Sana öyle aşığım ki !.. Senden başka kimseler aşık olmasın sana !.. Sen bensin çünkü !..
Gönül ufuklarında tebessüm ederken siluetini gördükleri Mevlana’nın hitabını duydular sanki ...
İŞTE BÖYLE SEVİLİR !..
İkilik kalkmış , bir olmuştu her şey ... Mevlana’dan ödünç aldığı marifet cımbızıyla , saklı definedeki bütün cevherleri çıkarmış ve sevdiğine bir bir takdim etmişti o yiğit gönül eri . Al ey sevgili !.. Al !.. Al !.. Bunlar hep senin !.. Sana aittir bu elmas ve yakutların hepsi , al !..diyerek ...
Hem vücut , hem de ruh ikliminde birdiler artık ...
Muammer BİLİM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.