- 1303 Okunma
- 10 Yorum
- 1 Beğeni
YAŞAMAK USTALIĞI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Maviyi çaldılar akşamdan,
gecenin karanlığı bu yüzden..."
"Şimdi olsaydı martılarla gülüşüyorduk, konuşuyorduk belki de. Kaçırılmayacak pazar randevuları, dakikalar kala yetişmek zorunda kalınan toplantılar, günlük tekrarlanan tekdüze alışkanlıklar...umrumuzda mıydı? "
Ben yarın olmayabilirim ihtimalini düşünerek uyandım bugün,
ve biliyorum ki yine yarın olmayabilirler korkusunu yaşayarak aradım uzaktakileri.
O hep içimde bir yerlerde birikmiş ,sancı vermeye başlayan unutamadıklarımı.
Kimisinin "alo"demesiyle bozdum suskunluğumu,
kimisinin meşgule almasıyla boğuldum sessizliğimde.
Ama şunu biliyordum ki tutsağı olduğumuz o saf gurur o lanet olasıca kibir bedene tutunan ruhu teslim edinceye kadar.
Sonrası mı?
Kimlikleri kütükten silinmiş, adresleri unutulmuş terk edilmiş ahşap binalar kadar küf kokusu...Tozlu raflarda unutulmuş kitaplar kadar hayat dolusu...
"Belki de çoktan gitmiştik, demir aldığımız yalnızlıklar başka kıyılara sürüklemişti de her türlü yalandan ırak akla gelebilecek kötülüklerden uzaktık.Ne boş vermişliğimden utanırdım ne de yakınırdım bütün mesafelerden."
Vakitsiz bir gidişe ağladılar dün gece ben eylülün terkine hüzünlenirken. Gariptir bulutlar sarmışken şehri tek bir yağmur damlası yok görünürde. Geceden kalma ağlamalar kesildi yavaştan, azalan gözyaşlarına bir daha göremeyecek olmanın hıçkırıkları karıştı.
Böylesi bir dünya bu.
Elindekilerin bir gün avuçlarından su gibi akıp gideceği gerçeğiyle yaşayabiliyor insan. Üzerine acımasızca bastığı toprakların bir gün merhametli kollarına alacağını biliyor.
Hiç merak ettiniz mi sizin için hazırlanacak o eşsiz töreni.
Kaçınızın gözleri doldu kendisini uğurlarken ya da hanginiz soğukkanlı olabildiniz?
Düğün törenlerindeki samimiyetle davullu zurnalı eğlenceler boy ölçüşebildi mi?
Hayatın güzel yönlerini keşfedip ne olursa olsun kötü ihtimalleri de göz ardı etmemek gerek.O hınzır, çocuk masumiyeti taşıyan gülümseyen yüzünü gördüysen bugün, yarın yüzüne inecek tokadı da hesaba katmak büyük adam işi.
Su gibi akan insan ömrü değil mi?
Su gibi tükenen ve kurak bir iklimde kendini yitiren de. Bazen sel olup taşan sağanak yağmurla birlikte.
"Yanlışlar yapabilirdik, yaptık ya da.Biraz daha koşsaydık, belki beş saniye her şeyi değiştirecekti. Ne ben boğulacaktım dehlizlerinde ne de aklım, ah bu aklım! Yitirecek miydim onu bir akşam vakti?"
Yarın olur da geç uyanırsam gitmiş olabilirler ihtimalini düşünüp uyumadan önce kapılarını çaldım, bir bir aradım hepsini.
Olur da uyandığımda sonsuz yolculuğa attığım adımları görürüm diye akşamından uğradım hepsine, tebessümümü bıraktım.Şakaların arasına sığdırdım, unutulma korkusunu.
Bir gün o intihar kokan sokaklardan geçersem hayatına kıyan siyah örtülü hayaletlere dönüp bakmayacağım. Cinnetiyle onca hayatı perişan eden yüzü görünmezlere de.
Korkusuna yenilen, onca kalbi delip geçen,tarumar eden o yaşayan hayaletlere sözüm bile yok.
Yarın belki gideriz bir yerlere, yol ayrımlarında yollarımız kesişirse- ki ben unutmam- oturur bir iki kelimeyle sohbet etmesini öğreniriz.
"O kadar öfkeliyim ki biraz daha, belki bir yarım saat ya da bir saat en fazla.Çok geçmezdi, tutsaydık ucundan kıyısından. Keşke...
Keşke’nin adı batsın!"
" Martılara ekmek atardık birlikte, uçurtmalarımız takılmazdı elektrik direklerine, kuşlarımızı vurmazlardı.
Vurmazlardı değil mi?"
N.K-2014
DEĞERLİ SEÇKİ KURULU’NA SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMLE;
BUNCA GÜZEL YÜREKLE BULUŞTURDUĞU İÇİN...
YORUMLAR
Dünden beri bilgisayarda yaşadığım problemden dolayı sayfana geç geldim tebriklerimi bırakmak adına. Ama okumadım değil ya da duyumsamadım. Çok şey sığmış gönül sayfana: Fazlasıyla bendendi, fazlasıyla içtendi ve hüzün dolu. Kim bilir aklımdan geçen ve içimde bas bas bağıran ne varsa bir dökümüydü adeta.
keşkeler, değil mi arkadaşım... Bilmez miyim o keşkelerin nelere mal olduğunu. Durduk yerde az hayıflanmam doğrusu.
Yürek dolusu tebrikler ve sevgilerimi bırakıyorum. Kalemini selamlıyorum tüm içtenliğimle.
Kutlarım bir kez daha.
Selam ve dua ile...
Sihirli Kalem
Biliyorum ki yorumun olmasa da okurken en içten duygularınla hissediyor ve hissettiriyorsun.Bunu hissediyorum.Paylaştığımız her şey bir o kadar bizden hepimizden değil mi? O kadar ortak duygular birbirine kenetli her biri.
Nedendir bilinmez keşke'ler mahkumuz aslında.
Ufak hatalar büyük keşkeler bırakıyor iki dudak arasında.
Ama sevgi olsun, sağlık olsun diyelim.
Selamını alıyorum ve duana duamla sesleniyorum.
Hayata ne verirse öyle döner insana.Umut verelim, iyi ki ler verelim biz.
Ve inanalım.
Sevgimle gönül, kucak dolusu...
Uçurtmasını kendi kesen bu kız kim olabilir diye dusundum,sonra baktım ki Sihirli Kalem:))
Hayatın,görmekten korktuğumuz gerçeklerine çok güzel ayna tuttun.
Ne güzel bir dersti.
Ellerine sağlık.
Sihirli kalemin hep böyle sihirli yazılar yazsın.
Sevgilerimle.
Sihirli Kalem
Büyük şehirde büyüyen bir çocuk uçurtmasını kesmez de büyük apartmanların çatıları koparır ya da elektrik direklerine takılır, o da olmazsa sinir gıcık bir adam çıkar tutar ipini koparır:))
Benim uçurtmam maviydi, hep sevdim bu rengi. Sonra büyüdükçe o uçutmayı kaybettim.Ama sözüm var kendime.Biraz iyileşip ayağa kalkarsam şöyle havalar bozmadan tam da baharın gelişiyle.Uçurtma uçuracağım.
Yoksa içimde kalacak :)
Sevgimle.
Maviyi aman kimse almasın ne akşamın içinden, ne günden, ne renklerin içinden :)
En sevdiğim renktir çünkü...
TEBRİKLER,
Sihirli Kalem
Onun için yağmurlu havalarda gri sararsa gökyüzünü
bunalırım.
Boynumu bükmem de bundan galiba kimi zaman.
Teşekkürlerim bütün kalbimle.
Sevgimle.
Mahzun bir çalışma olmuş.
Okudukça küçülüyor, boynu bükülüyor, yüreği daralıyor insanın.
Hüzün rüzgarları esiyor gönlünüzde,
bir yerlerden cereyan yapıyor hayat.
Kirpiklerinizin ücra köşelerinde, yitik damlalar geziniyor.
Hayatın realitesi işlenmiş.
Edebiyat sanatının tüm incelikleri ile süslenmiş,
o kaçınılmaz son,
hoş bir üslup ve ilginç yaklaşımlarla dile getirilmiş.
Gündüz okumuştuk bu güzel çalışmayı ama,
iş karmaşası arasında yorumlamak gelmemişti içimizden.
O zevki akşama bırakmış,
yalnızlığımızın mahzun atmosferi ile paylaşmak istemiştik bu güzelliği ama,
o zalim yorgunluk var ya,
bilgisayarı açmamıza dahi fırsat tanımadı, uyumuş kalmışız kanepenin üzerinde öylece.
Güzel oldu güne gelmesi.
Yerine yakışmış her zamanki gibi.
''Yarın olur da geç uyanırsam gitmiş olabilirler ihtimalini düşünüp uyumadan önce kapılarını çaldım, bir bir aradım hepsini.
Olur da uyandığımda sonsuz yolculuğa attığım adımları görürüm diye akşamından uğradım hepsine, tebessümümü bıraktım.Şakaların arasına sığdırdım, unutulma korkusunu.''
Her yanı güzeldi de, bu bölümü nedense daha çok etkiledi bizi.
Her zaman var olan bir ihtimalin, çok etkileyici ve duygusal bir yaklaşımla sunulması, hatırlatılmasıdır herhalde bu kadar tesir etmesinin sebebi.
Ne yazmalı?
Derin derin düşüncelere sevk ediyor cümleler insanı.
Belki de,
gök kubbede hoş bir seda bırakabilmenin gayretine yöneltiyor yeniden.
Güzel bir çalışma.
Edebiyatın, bir tablo güzelliğinde sunuluşu.
Sihirli Kalem
Hazan başları böyle oluyor demek ki böyle kalemlerde.
Nedendir, cevabını bulamadım;
gülerken insan nasıl böyle cümleler kurar,
nasıl şikayet eder canını acıtanlardan,
zalimlerden, kötülerden.
Biliyorum ki bazen şu tutsağı olduğumuz zehir zemberek hüzün çok şeye mal oluyor.
Kirpikleri ıslatıyor sonra cereyanda kalıyor kalbimiz.
Edebiyatın içinde olmak çok farklı bir şey.Gerçeği de unutturmamayı gerektiriyor bu.Ben hep derim ki eğer bir acı varsa ya da bir sevinç bu hayatın gerçeğidir.Ama onu öyle anlatırsınız ki edebiyat girer devreye ve inceliklere takılırız.
Hep şunun için dua ettim ki ediyorum hala;
Olur da belli olan tarihimiz, günü geldiğinde o çalınacak kapılar, öpülecek eller, kırgınlar kalmasın.
Ve galiba da unutmasınlar.
Bu ne güzel bir yorumdur.
Bana da gönülden teşekkür edip susmak düşer.
İyi ki böyle bir ortamda bu kadar büyük kalpli, güzel insanlar var.
Yoksa ne çekilmez olur şu yelkeni savruk dünya...
Sevgimle...
Bir gün bir arkadaşım Nâbi'nin kitabını getirdi bana ve gitti. Ben de o anda yapacak başka bir işim olmadığından ve merak ettiğimden dolayı hemen açıp okumaya başladım. 17. yüzyılda yazılmış olmasına rağmen, sanki dün kaleme alınmış gibiydi. Çok hayret ettim. Demek ki insanoğlu hiç değişmiyor. İçinde bulunduğu zamanı mahvetmesini her zaman büyük bir ustalıkla becerebiliyor.
O sebeple keşkeler hep olacak. Ders almamışız, bundan sonra da alacağımız yok.
Yazınızı zevkle okudum. Başarısını kutluyorum.
Sihirli Kalem
Geçmişten bugüne değişen onca şeyin içinde,
değişmeyen bir insanoğlu kalmış.
Keşke değişebilseymiş biraz.
Yapılmış onca hatadan pay biçseymiş kendine,
dersini alsaymış.
Dediğiniz gibi ne yazık ki, keşkeler böyle olduğu sürece olacak,
isteyelim ki iyikiler hep daha fazla olsun keşkemizden...
Yorumunuzu zevkle okudum ben de.
Böyle dolu bir kalemin yorumun onurlandırdı...
Teşekkürler tüm kalbimle.
Sevgiyle.
Sihirli bir yazı yine;
Sihirli Kalem'den...
Yazılarını okudukça bir gerçeği daha fark ediyorum.Hayatın kenarına köşesine sıkışıp kalmış gerçekleri anımsatıyorsun. Bazıları tokat gibi iniyor insanın yüzüne.Kimi cümlelerinde öylece durup dinleniyorum.
Nuray'cım;
İnsanın ruhu bazen öyle ağırdır ki yaşamak için hafiflemesi gerek. Yazarların da en önemli hafifleme şekli yazmak.İyi ki yazıyorsun da ruhunun ağırlığını atıyorsun.
Hatalarımız çok, pişmanız yaptığımız birçok şeyden belki de. Ama bugünü layıkıyla yaşayalım biz.
Önce sağlığını, sonra yazma arzunu yitirme.
En güzellerine layık insan...
Sevgimle...
Sihirli Kalem
Nasıl ki güzellikleri mutlulukla karşılıyoruz.
O sileleri de saygıyla selamlamak gerekir.
Bu zor değil.
Bunu yapmak için bilgin olmaya gerek yok.
Ama ruhum çok hafif, ağır olan bedenim sadece.
Hatalara gelince; onları saymıyorum bile.
Önce sağlığın sonra okuma arzunu yitirme.
En güzelleri senin olsun,
sevgimle...
Yaşamak da ustalıktır bir bakıma...
Sevgili Yazar, sihirli kalem, günümüzün olumsuzluklarını çok güzel dile getirmiştir; evrensel boyuta belki tüm dünya insanların yaşadığı olumsuzluklardı!
"Şimdi olsaydı martılarla gülüşüyorduk, konuşuyorduk belki de. Kaçırılmayacak pazar randevuları, dakikalar kala yetişmek zorunda kalınan toplantılar, günlük tekrarlanan tekdüze alışkanlıklar...umrumuzda mıydı? "
bu giriş paragrafı eskiden olsaydı veya zamanı geriye alırsak Gökyüzü mavi, denizler yeşil, ormanlar gürül gürül bir okyanus yeşilini andırıyor olacaktı. Teknoloji çağ öncesi insanlar yalnız olmadığı gibi tüm insani boyutlarını birbirlerine karşı sevgi, dayanışma, önemseme ve insanların değerli varlık olduklarını konuşuyor olacaktık.
Yazının insan ilişkileri üzerine olan boyutu ise Teknoloji çağın beraberinde getirdiği yalnızlıklar, insanlar arası ilişki bozulumlarını ve iletişim araçalrın meta, mekanikleşmesini dile getirmişti sanırım. V e tabii yazarın yaşamağa dair kaygı ve endişelerini dile getirirken aslında "hepimiz bir yalnızlığı oynamaktayız"
Martılara ekmek atardık birlikte, uçurtmalarımız takılmazdı elektrik direklerine, kuşlarımızı vurmazlardı.
Vurmazlardı değil mi?"
Kuşlar elektrik direklerine takılmazdı fakat egoizmin fedaileri gene kuşları vururlardı! Eskiden olduğu bugün de insanlar, doğaya, dünya üzerinde yaşayan her canlıya şiddet uygulamaktadır ve uygulamaya devam edecektir.
Hayatımızda pişmanlık duymamak için çevremizle barışık olmalıyız....
Iyi ve güzel yaşamak da ustalıktır bir bakıma...
Teşekkürler, düşündürücü bir “deneme” için
sevgilerimle
Sihirli Kalem
Aslında yaşadığımız her olumsuzluk
bizim çevreye bakışımızla, davranışlarımızla doğru orantılı.
Ne yapıyorsak onu buluyoruz galiba.
Buna artık inanmaya mı başladım,
ya da inanıyordum da daha çok mu kanıksadım ne...
Barışık olalım da biz dediğiniz gibi,
devamında iyi şeylerle döner bize.
Bu güzel yoruma koca bir teşekkür.
Sevgimle...
Mavinin içinde mavi düşünebilmek,uçsuz bucaksız dünyayı maviye boyamak için
Toz duman içinde dudakları yaralı, sağa sola bakmadan ilerliyor. Gözleri masmavi ayakları çıplak ve yaralı. Kendi inlemelerini duymak istemiyor, arada gökyüzüne göz kırpıyordu .Sesler birbirine karışmış her renkten ten, her tenden insan diyordu. Aradığı, dilleri bir olmayan, tenleri bir olmayan ;Ama insana insan olan yüzler. Hepsinin yüzünü çevirdiği gökyüzü, nereden bakarsan bak ,mavinin insan yüzüne vurduğu anda ne ırk seçtiği, ne dil bildiği her canlıyı sevdiği an…Sonsuz bir zaman
Çokça yağan yağmurların ıslak dudaklarından süzülerek toprağa değen, hafiften şımarık gökyüzüne gülümseyen mavi gözler.Sığ o yemyeşil içinde kaybolduğumuz her renkten doğana ev ,her bilinmeyene sır, her bir güneş demetine bir kapı açan ormanlar. Toprak kokuyor her bir yanı ,dudaklarındaki yaralara merhem arıyor. Bak iste güneşin tepeden ışık tutmasına gökyüzü alkış tutuyor...Daha fazla ışık daha fazla aydınlık diyor. Ormanda saklanan bütün hazineleri gökyüzü istiyor. Güneş o yüzden her tene aynı duyguyla sesleniyor. Seslerle uykudan kalkan geceye ay bile yardim ediyor. Hep bir ağızdan derin karanlığı yırtan sese, müzik eşliğinde tüm ten ver renklerle dans ediyor.
Her güne dinç, genç başlayan mavi dünya. Gökyüzü maviye boyanıyor, denizin ve okyanusların hala onunla yarışıyor. Ve her sabah sana sesleniyor içinde her renkten tenlere, her renkten hayal görene, tüm renklerden aşk-ı ,sevgiyi maviye boyayanlara. Basını gökyüzüne kaldırdığında gülücükler, gülümsemeler… Hikâyeler yazdırıyor mavi kalemleriyle, Gökkuşağı ile el sallıyor her renkten maviliklerin eşliğinde.
Ve şimdi asla ayrım yapmadan,tüm tenlere,tüm renklere sevgiler güneşin mavi diliyle.Hep beraber şiirle !!!
Soğuk bir bakış güneşten tenime
Yakıp kavuran,o sitemin dilimde
Her bir dalda açan tomurcuklar
Büyük bir inlemede,tenimin her yerinde
Biraz sağa biraz tenden içeri
Beyazdan sıyrılmış birazda benden
Kaç sonbahar,kaç kış dedin
Tam karşında hem yaz hemde ben
Çocuklar gibi koşuyoruz her birimizde yas 19
Ne çok gelecek topladık,ne çok umut
Ellerimizde demet demet çiçekler
Alnımızda güneşten düşen izler
Şimdi yeşeren yığınla ormanlar içinde
Yeşeren tonlarca sevgi çiçekleri dilimizde
Seslerimiz yeri göğü inletsin
Dudaklarımızdan düşen çığlıklar içerisinde
Ey gökyüzünü maviye boyayan hayallerim
Bak kızıla boyuyor güneş utanmadan
Deniz hayır diyor kabartıyor sesini
Ellerimizde fırçalar maviden çalıyoruz
Yine yollara düştük topluca kardeşçe
Yüzümüzde gülücükler güneşten kalma aydınlık
Gün hayal kurmamıza engel ,geceye yaslanmış
Gerçekler daha güzel,hayaller esir eder bizi diyor
Hadi yukarıya ay tutulmasına bakalım bu gece
Tüm hayallerini kırmızıya boyadı, ay tutuldu
Bin yıl bekledik diyor gökyüzü ,ay sarhoş bize
Biraz dem diyor,biraz ask tutulmasına kal diyor
Saygılar,Sevgiler
Sihirli Kalem
Birden fazla okudum ve gerçekten bu kadar özenli yazılabilirdi.
Şu maviyi çalıp götürseler de biz boyarız gökyüzünü der gibi.
Güzeldi her cümlesi, her dizesiyle...
Sevgiyle...
eğer hala nefes alıp verebiliyorsan, hala hayatta birşeyleri değiştirmek için fırsat vardır. kırgınlıkları gidermek, sevdiklerine onları sevdiğini söylemek, kafandaki keşkeleri bitirmek, gurur yaptığın meseleleri halletmek, helalleşmek. o kadar çok keşkemiz varki. keşke şeytandandır der eskiler. ama demek ki yaşamayı ustalıkla beceremiyoruz ki, keşkeler, soru işaretleri kalıyor bir yerlerde. her ne kadar kaderci olsam da, önüme çıkan yol ayrımında bile yön seçimimin hikayemin bir parçası olduğuna inansam da, hala kenarda bir yerde keşkeler mevcut.
keşke'nin adı batsın. ama sizin elinize sağlık :))
Sihirli Kalem
Neyine güvenir de bekler insanoğlu?Çözemedim ben hala bu soruyu.
Ustalıkla becerebilseydik bugün keşkenin anlamına bakmak için sözlük karıştırıyor olacaktık.
Bazı şeyleri yaşayarak öğrenmenin bedeli ağır,
ama eksiksiz.
Ne güzel demişler, keşkeler şeytandandır diye.
Kaderi yazılıdır insanoğlunun, yol ayrımlarındaki seçimler de kaza olsa gerek.
Keşke'nin adı batsın. Ama sizin yüreğinize sağlık:))