- 812 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ahşap tornacı hasan usta.. hamsileri denize dökmek sahte imaj... nikah memuru..
1) AHŞAP TORNACI HASAN USTA
Yıl 1978, liseye yeni başladığımız yıllar…
Ne internet var, ne cep telefonu, sabit telefonlar bile otomatik olarak
şehir dışını arayamıyor. Zaten bir mahallede sabit telefon ise üç-beş kişide bulunuyor.
İletişimin dumanla tamamlandığı dönemler anlayacağınız.
Bir komşumuz vardı, ahşap tornacı Hasan Usta, yanlış meslek seçmişti bence
keşke kahvehaneci olsaydı. Arayan müşteri, onu atölyesinde değil de kahvede kağıt
Oynarken buluyordu.
Mobilyacılara, sehpa ve masa için ahşap oymadan ayak, keser, balta sapı vb. imal ediyordu.
Sabahleyin dükkanını açar, acil işlerini bitirdikten sonra, soluğu kahvehane masasında alırdı.
Dükkan vitrinine de “Hemen geliyorum” yazmaya da tenezzül etmezdi.
Komşu bir dükkanda otururken, aklıma bir muziplik geldi.
Hasan Usta’ya öyle bir şaka yapalım ki, O’na ders olsun ve iş zamanı kahvehane alışkanlığından vazgeçsin.
Kartona tükenmez kalemle bir not yazarak tezgahının üstüne bıraktım. Notumuz şuydu:
“Hasan Usta, geldik seni bulamadık. 2500 adet sehpa ayağı yaptıracaktık.
Başka yere gidiyoruz. Filan Ticaret . Ahmet”
Belli bir süre geçtikten sonra, Hasan Usta atölyesine döndü. Biz ise onu uzaktan gözlemliyorduk.
Bırakılan notu gördü, telaşla aldı ve okudu. Ardından hesap makinesine sarıldı. Suratının rengi değişti.
Meğer dükkanda durmamakla kaybettiği kazancı hesaplıyormuş.
Biz de hiç bir şeyden haberi yokmuş edasıyla yanına gittik :
-Hayırdır Hasan Usta, niye üzgünsün? dedik komşuyla.
-Hiç sormayın, daha kahveye gitmeyeceğim, baksana müşteri gelmiş not bırakmış.
bu işi alsaydım kazancı bana 2 ay yeterdi dedi.
Biz de üzülmüş gibi yaparak, gülmemek için kendimizi zor tuttuk ve yanından ayrıldık.
Hasan Usta’ya ömründe unutamayacağı bir ders vermiştik.
işin özü:
Boşa geçen zaman ziyan… düşmanlıkla geçen vakte yazık…. Fitneye ayrılan ömre eyvah…
Kaç keser sapına bedel, ne terazi tartar ne de hesap makinesine sığar değil mi dostlar?
2) HAMSİLERİ DENİZE DÖKMEK
Yine lise yıllarımız ve mekân:Samsun
Kış aylarında, sokak aralarında dört tekerli el arabasıyla hamsi satan pazarcının, satamadığı
hamsileri akşamüstü denize döktüğünü görünce şaşırmıştım. Hayret içinde sormuştum:
-Niye denize döküyorsun amca israf değil mi? Ya ucuz sat ya da bedava ver gariban da yesin”
dediğimde, uluslar arası tüccar mantığında verdiği cevap 35 yıl sonra halen aklımda:
“-Bedava da versem, ucuz da satsam, yarınki satışımı etkiler. Dünkü fiyattan ver” derler.
denize dökmek daha mantıklı demez mi?
demek ki acımasız kapitalizmi yıllar önce keşfedip, ellerimizle büyütmüşüz.
Bu mantıkla bugün de denize döktüğümüz çöpe attığımız, kalbimizden dışladığımız
değerleri varın siz sıralayın? …
3) SAHTE İMA J; NAZİK SAHTEKARLIKTIR
Kimden ve ne zaman dinlediğimi tam hatırlayamıyorum.
konu başlığını not ettiğimden hatırladığım kadarıyla anlatmaya çalışayım.
Bir esnaf, işlettiği kahvehane iş yapmayıp zarar edince devretmeyi düşünür
ve bu tür satışları organize eden emlâkçıya danışır.
“Merak etme sen, en kısa sürede devir ederiz. Kör atın kör alıcısı olur” der emlakcı.
Sahte imaj artık iş başındadır. Önce Cama “devren satılık” yazar.
Daha önceden organize ettiği dostlarını, on gün boyunca kahvehanede ağırlar.
Bol bol bedava çay dağıtır. Maksat iş hacmini büyük göstermek.
Kahvehane her saat dolu, adam atsan yere düşmez.
Derken, satılık tabelasını gören bir alıcının dikkatini çeker. Çaktırmadan
kahvehaneyi bir hafta boyunca gözlemler. Bakar ki, boş masa yok. Darphane gibi Çalışıyor.
Hiç endişeye kapılmadan, kahvehaneyi devir almaya karar verir. Ödemesini de yapar.
iyi bir yatırım yapmanın heyecanıyla, bir gün sonra müşteri beklemeye başlar.
fakat o da ne?!!!... değil müşterinin ayak basması, selam vermeye uğrayan bile yok.
Bu şekilde üç gün sinek avladıktan sonra, emlakcının kapısına dayanır, durumu anlatır.
emlakçı, durumu açıkça belirtir, “biz bu şekilde çalışıyoruz” der pişkince.
Adam aldatıldığını anlar, dersini almıştır ama kavga etmenin de gereği yoktur.
“Bu kahvehaneyi bana nasıl sattıysan, aynı metotla başkasına da sat” der.
Emlakcı bir taşla iki kuş vurmanın sevinciyle, şeytanları bile kıskandıracak planını
işletir ve adamı kurtarır.
“aldatan bizden değildir” Hadis-i Şerif’i boşuna söylenmemiş .
anlayıp uygulayabilenlere ne mutlu.
4) NİKAH MEMURU, GELİNE AŞIK OLMAZ
Bir arkadaşla, güncel bir konu hakkında durum değerlendirmesi yapıyorduk.
Muhabbet uzayınca, konu da ana temadan uzaklaşıyor haliyle.
Amacını aşan cümleler kurulduğuna tanık olan diğer arkadaşımız da
söze katılarak, bir atasözü ile muhabbeti sonlandırdı.
“herkes işini yapsın, detayda boğulmayın, nikah memuru, geline aşık olmaz”
deyince, biz de hak verdik ve konuyu kapatmıştık.
doktor, hastabakıcı, hemşire, eczacı aynı kişi olsaydı, sanırım kabristanlarda
yer kalmazdı.
Ali Rıza Malkoç
18/09/2014
www.arm.web.tr
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.