Yaşamında öteki kişilere ulaşabildiğin anlar, bir ormandaki kuş ötüşleri gibi olacak... uzaklardan gelip geçerken, kısacık bir süre yapraklarda yankılanacaklar o kadar. orman bütün sessizliğiyle yine yalnız duracak orada... ı.kant
grafspee
grafspee

Pus

Yorum

Pus

9

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

2083

Okunma

Pus

Pus

Kapkara, karamsar bir gökyüzü ve tıpkı renk kullanmaktan kaçınan melankolik bir ressamın çizimlerini andıran alabildiğine uzanan bir manzara. Aylardır güneş yok. Bir duman gibi gökyüzünü saran kara bulutlar bir nebze olsun dağılmak şöyle dursun, akşamları bastıran uğursuz bir sisle katmerleniyor, dünya daha da katlanılmaz bir hal alıyor.

Böceklerden yaptığım çorbanın tadı her zamanki gibi berbat. Ama bol protein muhtevası vücudum için birebir. Hele ki yiyeceğin nadir olduğu şu zamanda. Güzel bir hamburger için neler vermezdim. Düşüncesi bile midemin sancımasına neden olabiliyor.

Yine tüm bu olanlardan öncesi aklıma geliyor. Çantamdan çıkardığım bir fotoğrafta yitip gidiyorum. Yüreğim daralıyor. Gözlerim yaşarıyor... Son hatırladığım şey mutfakta, göğsümde şiddetli bir acıyla yere yıkıldığım an. Bir de kafamın yere çarptığı an çıkardığı çatırtı. Sonra da bir arabanın arka koltuğunda uyandığımda hissettiğim şiddetli baş ağrısı. Sanırım o günden beri yetmişüç gün geçti. Tek bir insan(ölüsünü bile) göremediğim yetmişüç gün. Bu ikisi arasında neler olduğu konusunda hiç bir fikrim yok. Sadece şu an yalnızım. Hepsi bu..

Geceleri çok korkuyorum. Yaktığım ateş ya da başımı sokabileceğim bir yer bile korkumu dindiremiyor. Uyandığım günden beri alışamadım buna. Hava kararıp, o iğrenç, uğursuz sis tüm havayı doldurduğunda, hayat duruyor, ne bir rüzgar, ne bir yaprak hışırtısı. Sessizliğin sesini bile duyamaz oluyorum. O hiçlik, o boşluk hissi, içimdeki tüm korkuların ortaya çıkmasına neden oluyor. Ardından sara nöbetleri geçiriyorum. Her gece kendimi öldüreceğime söz verip, sabah yapamıyorum. Ama zaten her gece ölüyorum.

Leziz akşam yemeğim biterken, güneş göremediğim(belki de hiç göremeyeceğim) bir yerlerde batıyor ve tüm gün süren alacakaranlık, zifiri karanlığa dönüyor. Birazdan o pis duman, bir medcezir gibi dolduracak her yanı ve ardından yine sessizlik.

Korkuyorum...

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Pus Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Pus yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Pus yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
athena
athena, @athena
27.10.2014 20:04:00
Resmi görür görmez gözümün önüne gelen görüntü Viggo Mortensen'ın başrolünde oynadığı postapokaliptik bir dünyadaki yol hikayesi oldu ve okumaya başladığımda hissettiğim ise daha yalnız ve sonu olmayan bir yerde dahası zamandanda koptuğumuzu hissettiren, üşüten,ürperten yer yer açlık oyunları ve ben efsaneyim dünyasındanda tınılar taşıyan ve genelinde hissettirdiği bilinmezlik korkusunu fazlasıyla okuyucuyada aktaran kısa ama sağlam bir gerilim denemesi okudum,gerildim,beğendim...
Modumuzu bozmayalım hiç the walking dead 3.bölüm ile yaşam savaşına devam edelim der ve saygılar selamlar göndertirim Poe'nın Eskişehir temsilcisi arkidişime :))
nitemtran
nitemtran, @nitemtran
18.9.2014 23:40:47
Yazar burada milyarlarca insandan birinin, kıyamet öncesi anını anlatmış. Sonra da kıyamet sonrası sağ kalmış şanslı ya da şanssız birinin bir gününü aktarmış. Ne olacak, daha neler yaşayacak bunlar okura, okurun hayal gücüne kalmış. Ama o korku herkese yetmeli, kıyametin sebebi olmamalı...

Kaleminize sağlık...

apokaliptik ve apolitik bazen karıştırılıyor :)
CaNMaYBuLL
CaNMaYBuLL, @maybull
18.9.2014 23:10:58
10 puan verdi


Beni asıl ilgilendiren ,yetmiş üç günün içindeki zaman aralığı.

Hiç bir şeyi hatırlayaması mi güzel, yoksa o aralıkta dönen dünyanın bir umursamazlık içinde olması mı?

Ama tahmin edebiliyorum, lakin yazmıyorum :)
Cevabı istersen hay hay !

Kismi bir sınır çizgisi, gün içindeki sis gece ile günün sınırları... Bir yanda korku, bir yanda zıttı...Ben zıttıyım :)


Devamı gelecek :) sizden de bekleriz


Saygılar, Sevgiler Değerli dostum a


Maide Özgüç
Maide Özgüç, @maideozguc
18.9.2014 21:34:21
sanrılı bir boşluk
sessizlik ve pus
epeyce dokunabiliyor insana yalnızlık
kısa bir mad max filminde gezindik sanki
kutlarım
esenlikle
Serhat BİNGÖL
Serhat BİNGÖL, @serhatbingol
18.9.2014 18:36:38

İlginç ve farlı bir yazı ilgiyle okudum.

Normalinde sis meteorolojik bir olay gökyüzünde oluşan hava basıncının sonucunda bulutların yer seviyesine inmesi gibi bir şeydi yanlış bilmiyorsam.Yani en masum doğa olayı olmasına rağmen en ürkütücü olanı da yine o sanırım. Ürkütücülüğü görüş alanının kısıtlanmasından çok birilerinin kötülüklerini puslu havada yapabilme cesaretine sahip olduğunu bilmektir her halde insanı tedirgin eden ve ürküten.

Havada kararmaya başladı keşke sabah okusaydım yazıyı))

Tarzı ve üslubu hayli ilginçti tebrik ederim.

Kaleminize sağlık

Saygı selamlarımla.



Serhat BİNGÖL tarafından 9/18/2014 9:14:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat, @birtutamhayat
18.9.2014 18:33:12
Değişik bir tarz.
Başı ve sonu belli olmayan,
kader çizgisinin belkin ortasında bir yerden,
zamanın belirsiz bir noktasından derlenen bir tutam hayat.
Leziz ama tadımlık.
!.sean.!
!.sean.!, @sean
18.9.2014 17:55:55
10 puan verdi
Bu tarzınızıda sevdim..
kısa ve doyumsuz olmuş..

Etkili Yorum
Sihirli Kalem
Sihirli Kalem, @sihirlikalem
18.9.2014 17:38:48
10 puan verdi

Sanırım geçen seneydi.
Ailemden uzak bir şehirde yağmurlu bir gündü o gün.
Yalnızdım.Ocakta pişen yemeğin sesini, çaydanlıkta demlenen çayın fokurtusunu dinlerken yalnızlığın ne denli gürültülü ve baş ağrıtıcı olduğunu anlamıştım.Yüksek bir yerdi malum ve sis vardı.Göz gözü görmüyordu. O gün boşluğun ne derece çekilmez olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Hep boşluklara baka baka yazarız biz yazmaya gönül verenler.Bazen sadece yazmak için yazan kalemleri okumayı daha çok istiyorum.Çünkü oldukça kendiliğinden ve olabildiğince doğrucular.

Böyle yazıları severim, iç dökümü, insanın karanlığını bir nevi içinden atma yöntemidir bu, çok yapmışımdır ki hala yaparım. Yalnızsanız ve gerçekten karanlık sarmışsa çepeçevre bu şekilde yazmak öyle iyi geliyor ki.

Ben de hep korkardım; çocukluğun getirdiği bir karanlıktı buna sebep. Bazen yine çok korkuyorum,aklımı yitirmekten, kimi zaman da yalnızlıktan; kalabalık olsa bile insanın çevresi içinden atıp kurtulamadığı o fena yalnızlıktan.

Okurken çok keyif aldım, cümlelerinizde kendimi buldum. Çizginizi biraz değiştirdiniz ve bence siz bu tür yazıları çok iyi yazıyorsunuz:) Devamı olsun lütfen.

Hüznü yaşamak yerine yazalım ama, hayat çok kısa çok...

Tebriklerimle, ömür dolusu.
M/im
M/im, @m-im
18.9.2014 16:39:08
dağ komandosunun günlüğünden mi?
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.