İkiz ruhlar 3 arkası yarın deneme öykü
Artık sabrım tükenmişti hastahane kapısından çıkanlar bana çarpıp özür bile dilemiyorlardı.
Ağlayamıyor, nefes nefese sağa, sola koşup duruyordum.
-Açın yol açın acil hasta var
Bir yaralı daha getiriyorlar yüzü gözü kan içinde, sinirlerim boşalıyor başlıyorum ağlamaya..
Taner geliyor rastladığımız ilk hemşireye soruyoruz.
Bu gün bi kaç araba denize uçmadı ya, yarabbim inşallah biliyordur.
yarım yamalak bir şeyler söylediğini duyar gibi oluyorum.
Taner elimden tutuyor; merdivenlere yönelip koşa koşa kendimizi bir çırpıda bir üst katta buluyoruz. Önce sağa sonra yanlış gittiğimizi anlayıp sola dönüyoruz.
koridorlarda beyaz kepli hemşireler, hasta ziyaretçileri, beyaz önlükleriyle doktorlar hızlı adımlarla bir aşağı bir yukarı gidip gelirlerken benim başım dönüyor.
Nihayet Atıf’ın ölümle pençeleştiği veya öldüğünü durumunu henüz bilemediğim odanın kapısındayız.
Yaşlıca bir doktorla çarpışıyor, yarım yamalak özür diliyorum.
Çevresi kalabalık bir yatağın yanına gidiyor, kendime yer açmaya çalışıyorum. Taner de ardım sıra geliyor.
Yatakta Atıf değil annesi yatıyor, yüzü gözü bantlarla sargılı; serum veriliyor bizimle konuşacak durumda değil ki Atıf’ı soralım.
Çevresindekiler de yakınları olmalı diyerek sonunda soruyor, Atıf’ın yattığı odayı öğreniyoruz.
Tekrar bir koşturmaca, bir başka oda; ilaç kokuları inleyen hastalar üzgün çehreler.
Atıf’ın babası yatağın üzerine kapanmış feryat figan bir durumda gözlerinde yaşlar sicim gibi...
Yatağa kadar gidemiyor oracığa yığılıp kalıyorum. Gözümü açtığımda
- Hayır o ölmedi, ölmediğini söyleyin bana diyerek haykırıyorum.
Hayır bu haksızlık onun baygın olduğunu söyleyin yüzünü niçin kapadınız
gibi ağzımdan kesik,kesik anlaşılmaz sözler çıkıyor.
odayı çınlatan içler acısı feryadım ve hıçkırıklarımla onun yüzündeki örtüyü çekiyorum.
Gözleri açık, onunla ilk tanıştığım günkü gibi, aynı sevecen lacivert gözler boşluğa bakıyor sanki ürperiyorum.
-Ben Atıf diyor, buyurun derginizi
üzerine kapanıyorum.
-Bakın bakın ölmemiş diyorum ölen biri böyle bakar mı?
Tekrar üzerine kapanıyor, gözyaşlarımla güzel yüzünü ıslatıyorum. çevremdekilerin beni uzakalaştrma çabaları boşa gidiyor.
Beyaz örtüyü yeniden çekiyorlar yüzüne, Taner ve Atıf’ın babası ağlyorlar.
Yüzümde ellerimde dayanılmaz bir yanma bir sıcaklıkla yine bayılacağım galiba
-Sevgilim beni affet; duyar, duymaz koştum ama sana yetişemedim. Seni son bir kez görmeyi başaramadım.
Tekrar uyandığımda küçük bir hemşire odasındayım, bana yatıştırıcı bir iğne yapmışlar, ama ben istemiyorum.
Acımı yaşatmıyorlar bana, ayağa kalkmak istiyorken mani oluyorlar.
Koşarak Atıf’ın yattığı odaya gidiyorum, yatağı boş onu alıp götürmüşler. Odada Taner ve hemşireden başka kimse yok, bir boşluk içinde hissiz boş, boş bakıyorum.
Nutkum tutuluyor, Taner yine elimden tutup beni ortamdan uzaklaştırmak istiyor.
Bu sessizliğin ardından yine feryat figan ağlayıp onlar yetişemeden kapıya koşuyorum.
Çığlıkarım hastanede yankılanırken kendimi deli gibi oraya, buraya atıyordum ki Taner koşup kolumdan yakalıyor beni.Yüzüme okkalı bir tokat atıyor.
Yüzümde şimşekler çakıyor, Taner beceriksiz sözlerle benden özür dilemeye sakinleştirmeye çalışıyor.
-Hadi artık sizi eve götüreyim, yapacağımız bir şey yok
Hayıır gitmeyelim lütfen, gitmiyelim Atıf’ın annesine bi kez daha bakalım.
-Doktorla görüştüm; görüşmek mümkün değilmiş yanına kimseyi almıyorlarmış
Rüya bir başka gün lütfen ben sizi getiririm yine.
Çaresiz aksak adımlarla istemeye, istemeye kapıdan çıkıyoruz. Yürümüyor adeta sürükleniyorum.
Taner anlayıp yeniden elimden tutuyor, Yüzüme vuran rüzgarla bir parça kendime geliyorum.
Onun öldüğüne İnanamıyorum.
- Hayır, hayır o ölmedi ki bu bir kabus.
Sonra kapıda teyzemin arabasını ve Hülya’yı görüyorum.
Hülya ve teyzem koşup sarılıyorlar bana
-O öldü Hülya o öldü o gitti ben onsuz ne yaparım bundan sonra ne yapacağım teyzeciğiim
Hülya ve teyzem de sakin ve soğukkanlı olmaya çalışsalar da göz yaşlarını tutamıyorlar.
Koluma girip arabaya doğru beni sürüklerken Taner de arkamızdan sessizce geliyor.
-Ben de sizinle geleyim sonra gelir arabayı alırım diyor.
YORUMLAR
"İnsancıklar plan yapar, Tanrı gökyüzünde gülermiş" bir kaç öyküde böyle demiştik yine. Gerçekten de böyle ekstrem zamanlarda kader ağlarını, kaderin sahibinin ne rızası ne de arzusunu dikkate alarak örüyor. Gelişen şeylere müdahalemizin minimal, hayatımızın keskin bir viraja girip önümüze çıkan yolda kederli yalnızlığımızın maksimal olduğu bu zamanlarda, işte hayat dediğimiz tahmin edilemez bütün yine de yaşanmaya değer şeyleri muştuluyabiliyor. Yeter ki tüketmeyelim umudumuzu...
İşte bu kısmın sonuna geldiğimde, yazınız bunları bıraktı benliğime...
Her bölümde artan ustalığınızın izleyicisiyim değerli yazar...
nitemtran tarafından 9/17/2014 11:02:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
yukapel
Of!...
Üzücü bir bölüm.
Keşke ölmeseydi.
Hikayesi bile kötü bu ölüm olayının.
Hele de genç bir can ise kaybedilen.